Orta Asya'da doğu ve batı olarak ayrılan Hun Devleti, dağılma süreciyle birlikte batı yönüne hareket etmeye başlamış ve Hazar Gölü çevresinde iskân etmeye başlamıştı.
Burada teşkilatlanma yaparak, güçlendi ve batıya doğru ilerlemeye başladılar. Burada Türklerin bir yapısını daha görmüş oluyoruz. Türkler, çok çabuk teşkilatlanıp, güç birliğini kurabiliyorlardı.
352 yılında Kama Tarkan Han, Avrupa Hun İmparatorluğunu kurdu. 372'ye kadar yani 18 yıllık bir zaman diliminde Hazar ve çevresinde güçlenerek devletleşme statüsünü aldı.
Alan ülkesini ele geçirdiler ve Idil nehrinde hissedilmeye başlandı. 352 ile 372 tarihleri arasında 18 yıl gibi kısa bir sürede Hunlar etkin bir güç olmayı nasıl başardı? Alan Ülkesi neden ilk hedefti? Bu hususta, savaş stratejisini ele almak en doğrusu olacaktır.
Çünkü devletleşen bir oluşumun, savaş politikaları da etkin bir şekilde ortaya konmuş olmalıdır. Türkler yapıları gereği savaşçılardır dedik ancak bu savaşçı özellikleri, devletleşme noktasında olabildiğince geniş yer tutar.
Elbette bu devlette de, liderler önemlidir. Kut inancına mensup olan Türkler, liderlik vasfını tanrıdan aldıklarını dile getirirler. Savaşlarını tanrı adına yaptıkları ve cihanı nizam etmek için görevlendirildiklerini söylerler; durum sadece bundan ibaret değildir elbette.
Savaş politikaları dini olgularla birlikte yürütülüyor mu? Bunu sorgulamak gerekir. Devletleşirken dini yaşama noktasında ne kadar ilerici bir tutum sergilenir? Savaşların din üzerinde bir tahribatı olduğunu söylemek tam manasıyla kabul görmez.
Ama savaşların din adına yapıldığını varsayarsak, bu tahribat da ortadan kalkar. Avrupa Hun devleti Trakya'ya kadar ilerler ancak burada dikkat çeken bir husus vardır. Roma İmparatorluğu Hunlara karşı bir direniş göstermemiştir.
"Bunun nedeni ne olabilir?" diye sorduğumuzda, ortaya birçok neden çıkabilir. Bunlardan birtanesi, o dönemde Roma'da meydana gelen iç karışıklıklar olabilir: Ancak Hunlara direniş gösteremeyen Roma, barbar kavimlerin tehlikesinin de farkındadır.
Hun Devletinin, askeri olarak Roma'ya karşı bir müdahalesi olacak mı? Bu sorunun cevabını verebilmemiz için Hun Devleti’nin başında olan yöneticinin izleyeceği stratejiye bağlıdır.
Savaş stratejisi mi yoksa bürokrasi stratejisi izlemesi gerekirdi? Roma imparatoru ölünce, Trakya dolaylarında olan Hun'lar yeniden harekete geçerler.
Bu sefer de Kafkaslardan gelen Hunlar, Bugün Lübnan'da bulunan Sur şehrinde, Şanlıurfa'da ve Antakya'da bir süre kalmışlar sonra tekrar Karadeniz'in kuzeyindeki topraklara dönmüşlerdir.
Bazı kaynaklarda Türkler' in ilk kez bu süreçte Anadolu'ya geldikleri geçer. Lakin tam manasıyla Hunlar döneminde değil, daha önce de Anadolu dolaylarına geldiklerini yine kaynaklardan öğreniyoruz.
Anadolu neden bu kadar önemli idi? Anadolu gelecek yüzyıllarda Türklere yurt olacaktır. Burada ilk başlarda kalıcı olmaya niyetleri yoktur ama orada iskân etmedikleri anlamına da gelmiyordu.
Daha sonraki dönemlerde özellikle ll. yüzyıllarda Anadolu'yu iskân etmeye başlayacaklardır. Türklerin savaş esnasında faal ettikleri bir kaç yöntem vardır. Bunlardan bir tanesi de hilal taktiğidir.
Bu hilal taktiğini ilk kez Türkler kullanmakla beraber, birçok devleti de etkileyecektir. Teşkilatlanma gücü oldukça iyi olan Türkler, Devletleşme süreçlerini de bununla beraber hızlandırmaya başladılar.
Sürekli iç siyaset ve iç çatışmalarla süre gelen bir tarihi süreç sonunda, artık Macaristan'a varacaklardır… Macaristan'a gelen Hunlar ilk defa dış siyaseti şekillendirmeye başlayacaklardır.
Artık tam manasıyla devlet kavramını ifa eden Türkler, dünya siyasetinde önemli rol oynamaya başlayacaklardır. Savaşçı olmaları her zaman her şeyi savaş yoluyla hallediyorlardı anlamına gelmiyor.
Bununla birlikte, kendilerine tehdit oluşturacak unsurlarla savaş gerekiyorsa savaşmışlardır. Türkler 'in savaşçı yapıları savaş vücuda geldiğinde etkili olmaya başlar.
Roma, doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılmıştır bu dönemde. Macaristan siyasetinin getirmiş olduğu bazı önemli hususlar vardır. Bunlardan bir tanesi de etkin taraf belirginliğidir.
Hun Devleti'nin başında Uldız vardır ve bu dönemde etkin taraf belirginliği hâkim olduğunu apaçık görmekteyiz. Hun Devleti Macaristan Siyaseti sonucunda Doğu Roma'yı baskı altına almaya başlayacaktır.
Batı Roma ile de iyi ilişkiler kurmuşlardır. Batı Roma ile kurulan iyi ilişkiler, siyaseten ve askeri olarak bazı gelişmelere neden olacaktır.
Bunun en bariz örneği, barbar kavimlerin Batı Roma içlerine ilerleyişlerinin durdurulamaz olduklarının fark edilince Batı Roma İmparatoru, Uldız'dan yardım istemeleridir.
İyi ilişki siyaseti güden Hun Devleti elbette bu yardım çağrısına kulak vermiştir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, Batı Roma aslında barbar kavimleri bahane ederek, Doğu Roma'ya alttan bir mesaj vermeye çalışır.
Bu mesaj Hun Devleti için de bir çıkar söz konusudur. Bu nedenle Doğu Roma'nın, bu kışkırtmalar sonucu bir müdahale etmesi beklenmekteydi. Lakin etkin taraf belirginliği neticesinde Doğu Roma müdahale edemedi.
Batı Roma, arkasında bir Türk gücü olduğunu istediği yardım ile ilan etmiş oluyordu.
Türk savaş stratejisi bu olayların akabinde, iyice şekillenmeye başlayacaktır. Hatta ki; savaş politikasının bizzat Doğu Roma tarafından Türk ordusunu kışkırtmaya yönelik faaliyetleri olacaktır.
Doğu Roma, Hun Devleti ordusuna casuslar göndermesi üzerine bu dönemde (422) başta olan Hun İmparatoru Rua'nın balkan seferlerine çıkmasına neden olacaktır.
Aslında Doğu Roma, Hun Devletinin nabzını yoklamış ve ne yapabileceklerini test etmeye çalışmıştır. Buna karşın balkan seferlerine karşı da direniş gösterememiş ve Hun Devletine vergi ödemek durumunda kalmıştır.
Makalenin önceki bölümlerinde aynı durumla karşılaşmaktayız. Büyük Hun Devleti hükümdarı olan Mou-Tun (Metehan), Çin'e sefer düzenlemiş, vergiye bağlamıştı.
Ve milli benlik kaygısı taşıyan Mou-Tun, sadece vergi almakla kalmıştı. Avrupa Hun Devleti hükümdarı Rua'da aynı şekilde Doğu Roma'yı almamış vergiye bağlamıştı, Lakin burada dikkat edilmesi gereken konu, Rua'nın Mou-Tun gibi bir milli benlik kaygısı yoktur.
İzlediği stratejiler sonucunda bu vergi hususu ortaya çıkmıştır. Benzer olaylar olmasına karşın farklı sonuçları vardır. Doğu Roma kışkırtıcı tavrını bu sefer de, Batı Roma'ya karşı göstermiştir.
Doğu Roma İtalya'ya ordu ve donanma göndermiştir. Daha önce olduğu gibi Batı Roma, yine Türk gücüne ihtiyaç duyacaktır ve Hun Devleti'nden yardım istemiş; Hun Devleti de olumlu yanıt vermiştir ancak, Doğu Roma, Batı Roma'nın arkasında bir Türk gücünün olduğunu bilmesine karşın, İtalya'ya donanma çıkarabilmiştir.
Doğu Roma'nın bu tutumu Hun Devleti'nin savaş stratejilerine yön vermesi muhtemeldir. Özellikle Rua'nın ölümünden sonra başa geçecek olan Atilla döneminde Türk savaş stratejileri oldukça etkin rol oynayacaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish