Bu kumar tutarsa seçim gelir; tutmazsa Erdoğan gider

Derin Koçer Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Adimas

Dün oynanan oyunun adı kumardır. Üstelik yüksek riskli bir kumar. 

Zira Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, parasını TL'de tutan insanlara kur farkı dolayısıyla oluşabilecek kayıplarını garanti altına alması, kısa vadede piyasada bir rahatlamaya sebep olsa da orta-uzun vadede devleti derinlemesine bir borç batağına sokup pahalılığın ateşlenmesine sebep olabilir. 

Üstelik piyasa, Erdoğan'a ve politikaya güven duymazsa ve Türkiye hukuksuzluk, düzensizlik ve kuralsızlıkta ısrarcı olursa; kısa vadede de kazançlar, bir gecelik bir ilişki olarak kalacaktır. Politika hızla ters tepecektir. Zira bundan sonra kur dalgalanmaları, devlete fazladan borç olarak dönecektir. 

Piyasa hala bu yeni ekonomik programın tam olarak ne anlama geleceğini kavramaya çalışmaktadır. Atılacak adımların hangi kaynaklarla finanse edileceği bir muamma olmakla birlikte, özel bankaların böylesi bir riske ortak olmak istemeyeceği muhakkaktır. 

Anlaşılan odur ki hükümet, hemen her zaman olduğu gibi, kendi çalıp kendi oynamış; detaylı bir ekonomik program ortaya koymak yerine kervanı yolda düzmeyi tercih etmiştir. Bu yüzden de piyasa henüz bu politikaya hakiki tepkisini gösterememiştir. Dolayısıyla politikanın asıl sonuçları önümüzdeki gün ve haftalarda belli olacaktır.  

Fakat, aynı rulette olduğu gibi, bu kumar oyununda da riskin büyüklüğü kazancın da büyüklüğüyle doğru orantılı olacaktır. Zira eğer piyasa bu politikaya ikna olur, kur stabilleşmeye başlar ve kısa vadeli dahi olsa Türkiye ekonomisi rahatlarsa; Erdoğan bunu bir başarı öyküsü olarak anlatacaktır.

Bu masalın sonucu, bugüne kadar pek olası gözükmeyen erken seçimin de hızla gerçekçi bir seçenek haline gelmesidir. 

Zira gittikçe güç kaybeden Erdoğan için bütün adımlar tek bir beklentiyle atılmaktadır: Gelecek seçimi kazanmak. 

Dolayısıyla Erdoğan'ı erken seçime ikna edebilecek tek bir motivasyon vardır: Erken gelen sandıktan kendisine 5 yıllık bir uzatmanın çıkma ihtimalinin, 2023'te olacağından yüksek gözükmesi.

Dolayısıyla 2023'te kaybetme ihtimalinin yüksek olması değil; kısa vadede kazanma ihtimalinin oluşması seçimi tetikleyebilir. Zira iki türlü de kaybedeceğini düşünen hükümet, son ana kadar beklemeyi tercih edecektir. 

Ancak asgari ücrete %50 zam yapmış, kontrol edilemeyen ekonomik dalgalanmaları dizginlemiş bir Erdoğan için erken seçim, kabul edilebilir bir riske dönüşebilir. Fakat bütün bunları yaparken Hazine'yi yüksek riske sokmuş bir hükümet için, oynanan bu büyük kumarın olası yıkıcı sonuçlarını beklemek, bir siyasi intihar olacaktır.

Konuştuğum iş insanlarının ve ekonomistlerin görüşü ortaktır: Açıklanan politika ekonomik krize kısa vadeli bir makyaj yapma ihtimali taşımaktadır; uzun vadede ise krizin sonuçlarını dramatik bir şekilde derinleştirmektedir. Dolayısıyla bu politikanın uzun süre uygulanması, Erdoğan'ın çok daha derin bir krizle mücadele ederken seçime gitmesine sebep olabilir. 

Yani, eğer bu kumarın kısa vadeli umutları tutar, ekonomide rahatlama yaşanırsa, seçim bir ihtimal haline gelecektir; ancak hesap tutmaz, üstelik de uzun vadede devlet bu büyük riske girerse, zamanında yapılacak bir seçimde Erdoğan'ın şansı daha da düşecektir. 

Dolayısıyla Erdoğan için önümüzdeki haftalar belirleyici olacaktır: Ya bu kısa vadeli rahatlama, uzun vadeli felaket senaryosuyla erken yapılacak bir seçim ihtimali doğacaktır ya da, eğer piyasa bu politikaya ikna olmaz ama Hazine buna rağmen büyük bir borca girerse, 2023'te yapılacak seçimler için hükümetin şansı azalacaktır. 

Dolayısıyla önemli ayrıntı şudur: Piyasa bu politikayı desteklese dahi uzun vadede oluşacak borç yükü ve tetiklenecek enflasyon, seçim için 2023'ün beklenmesini anlamsızlaştırır. Dolayısıyla Erdoğan için bu politikanın getirisi, kısa vadelidir. Meyvelerini de kısa vadede yemesi gerekecektir. 

Bütün bunlar olurken muhalefet nerededir? 

Tam anlamıyla ortada yoktur. Bunun sebebi de 6 ayda bir devletin ekonomi politikasını değiştiren Erdoğan'a rağmen; hala ortaya güvenilir bir program konmamış olmasıdır. 

Böyle bir ortak program hazırlamak yerine; popülist, kısa vadeli ve uygulanabilirliği tartışmaya açık ‘vaatler' ile dağınık bir muhalefet yapıldığı müddetçe, Erdoğan'ın oyun alanı var olmaya devam edecektir. 

Dün gece, bunun açık bir örneğidir. 

Dolayısıyla muhalefetin artık kendi içindeki anlamsız rekabeti bırakıp, ortak bir hedef doğrultusunda bir araya gelmesi gerekmektedir. Bunun geciktiği her saniye, Erdoğan'a kazançtır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU