Yeni büyük oyun: Çin, Rusya ve Taliban

Oğul Tuna Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Sovyetler Birliği'nin sonuncu ve kendisi için en yıkıcı jeopolitik hamlelerinden biri olan Afgan Savaşı sona erip Şubat 1989'da son Sovyet askerleri anayurda döndüğünde "Geri döndüm anne!" pankartıyla kameralara poz veriyorlardı.

32 yıl sonra ABD askerleri apar topar çekilip Kabil -tekrar- Taliban'ın eline geçince aynı hisler yaşanıyor mu, bilemiyoruz.

Afgan başkentinden ve ülkenin geri kalanından filmlerde göremeyeceğimiz trajedi ve acı dolu görüntüler gelmeye devam ederken uluslararası topluluk Taliban'a yönelik kesin ve tek ses bir tutum benimsemedi.


Sâbık Başkan Donald Trump döneminde meşru bir aktör hâline gelin Taliban, "Afganistan İslam Emirliği" iddiasını neredeyse gerçekleştirmişken bölge ülkelerini ve Batı'yı ürkütmemeye gayret ediyor.

Kabil'de kadın ve azınlık haklarının korunacağı sözü verildikten, tüccarların ülkeyi terk etmemesi ve yabancı tüccarlarında çekilmesi yönünde niyetler dile getirildikten sonra makyaj hızla akıyor.

Fakat sosyal medya üzerinden milyonlarca insanın takip ettiği drama ve Afganistan'ın kuzeyinde yeşeren direniş hareketine rağmen dünya Taliban'ı kabul etti. Sorun, bunun ne zaman resmî kanallarca dile getirileceği. 
 

1.jpg
"Geri döndüm anne!" yazılı pankartlarıyla Sovyet askerleri, Şubat 1989

 

Kabil'de yer kapma oyunu

Kremlin'in ABD ve dünya kamuoyunu hedef alan temmuz ayı boyunca artmıştı. ABD ve Batılı müttefiklerinin misyonları Kabil'i hızla terk etmeye başladığı 15 Ağustos 2021 sonrasıysa mesajlara sükûnet hakim.

Öyle ki Moskova Pekin, İslamabad ve Tahran'la birlikte Afganistan'ın kalbinde diplomatik faaliyet veren dört kuvvetten biri olmanın öneminin farkında.

ABD'nin Afganistan'dan çekilmesini memnuniyetle karşılarken bunun "alelacele ve sorumsuzca" gerçekleştiğini belirtiyor Rus yetkilileri.

15 Ağustos sabahı Telegram kanalında bir mesaj yayımlayan Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova "Dünyanın şu anda Vaşington'un bir başka tarihsel deneyinin sonuçlarını izliyor" yazmıştı. 


Kabil'de kargaşanın patlak verdiği gün, Rus Dışişleri Bakanlığı "Büyükelçiliğimizi tahliye etmeyeceğiz. Taliban sadece Rusya'nın değil, diğer ülkelerin diplomatik misyonlarının da güvenliğini garanti etti" dedi.

Rus yetkililerin açıklamalarında dikkat çekici bir nokta basında ve bildirilerde "Taliban" isminin yanında "Rusya'da yasaklı olan" ibaresinin geçmesi. 


Hemen ertesi gün bir başka açıklamasında Rus Dışişleri "Afganistan'daki yeni yetkililerle temas kurduk" derken Kabil Büyükelçisi Dmitriy Jirnov, Taliban hakimiyetindeki başkentin Eşref Gani devrindekinden daha güvenli olduğunu söyledi. 

Rusya'dan en yüksek ağızdan, Devlet Başkanı Vladimir Putin'den, ilk açıklama 20 Ağustos'ta geldi. Putin, Afganistan'daki Taliban gerçeğinin altını çizdi ve diğer devletleri bunun farkında olmaya çağırdı.

Öte yandan Kremlin, Taliban'dan da "verdiği sözlere" bağlı kalmasını beklediğini belirtiyor.


Asya'nın öte yakasında Çin'de ise Dışişleri Sözcüsü 16 Ağustos'ta, Pekin'in Afgan halkının kaderini tayin hakkına saygı duyduğunu ve dostça ilişkileri derinleştirmeye devam edeceklerinin açıkça söyledi.

Rusya ve Çin'in Dışişleri Bakanları arasında konuya dair ilk görüşme ise yine aynı gün gerçekleşti. Taraflar Afganistan krizinin çözümünde ortak noktaları ön plana çıkardılar ve birlikteliklerinin altını çizdiler.


Moskova ve Pekin'in öncelikleriyle kaygıları aynı

Bu noktada Moskova ve Pekin'in temel kaygısı şu: Terör tehdidinin Afganistan'dan geniş bir coğrafyaya yayılması.

Dışişleri Bakanlarının doğrudan adını andığı tek örgüt Doğu Türkistan İslam Hareketi (Türkistan İslam Partisi, TİP) olsa da Taliban Afganistanı sürprizlere gebe.

Rusya, cihatçı ve radikal terörün Orta Asya ülkeleri üzerinden kendisine sıçramasını istemiyor. On yıllar boyunca Afganistan'da savaşmış ve eğitilmiş Kafkasyalı ve Orta Asyalı cihatçıların kendi memleketlerine dönmesinin kolaylaşmasıyla terör tehdidinden çekiniyor.

Bu militanlar uzun yıllardır eylemde bulunmayan Özbekistan İslam Hareketi, İmam Buhara Cemaati ya da TİP gibi örgütlere üye.

Özellikle Özbek, Tacik ve Uygur kökenli militanların etkinlik gösterdiği bu gibi örgütler genellikle Taliban'a biat etmiş durumda. 


Taliban'ın bu hareket ve örgütleri kontrol etmesi Rusya için hayatî derecede önemli. Hatta sadece Rusya değil, Orta Asya devletleri ve Çin de Taliban'ın diğer gruplar üzerinde egemen olmasını önemsiyor.

Büyükelçi Jirnov'un 28 Haziran tarihinde "Taliban, Rusya için bir tehdit oluşturmuyor" açıklaması bu açıdan anlamlıydı.

Kaldı ki Rusya, sonuncusu 2021 Temmuz'unda olmak üzere Taliban temsilcilerini defalarca Moskova'daki müzakerelere davet etti.

Çünkü Kremlin için birincil tehdit mevzubahis Orta Asya'ya göz diken örgütler ve IŞİD'e bağlı İslam Devleti Horasan Vilayeti (İDHV).

Özellikle Güney Asya ülkelerinde eylemde bulunan İDHV, son dönemde Afganistan'daki Şii Hazaraları ve kadınlar, gazeteciler gibi farklı grupları hedef alıyor.

"Horasan" adlandırmasıyla da doğrudan diğer Orta Asya ülkelerini ve militan profiliyle Rusya'yı tehdit ediyor.

Ortadoğu, Kuzey Afrika ve komşu bölgelerden Afganistan'a yaşanabilecek cihatçı akınına karşı herkes tetikte.

Kafkasya'dan Orta Asya'ya geniş bir coğrafyayı etkileme potansiyeline sahip yeni terör tehdidinde Taliban içinden kopacak fraksiyonlar ya da güçlenebilecek bir El-Kaide bile titizlik gerektiriyor.


Mülteciler ve terör: Orta Asya devletlerinin tutumu

ABD ve NATO'nun güçlerinin Afganistan'da bulunduğu sürece bir tampon bölgeye dönüşmüş Orta Asya artık doğrudan tehdit altında.

Taliban'ın Tacikistan ve Türkmenistan'la sınır kapılarını ele geçirdiği Temmuz ayında bölgede askerî mobilizasyon da arttı.

Türkmenistan'ın Afganistan'la sınırdaş Marı vilayetine ağır askerî teçhizat ve personel kaydırdığı bildirilirken Tacikistan da 20 bin askeri alarma geçirdi.

Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) dönem başkanı olan Tacikistan, güneyindeki Afgan vilayeti Bedahşan'da El-Kaide ve TİP militanlarına karşı askerî müttefiklerini de desteğe çağırdı.

Bu süreçte Duşanbe yakınlarındaki 201. Rus Askerî Üssü'nde ortak Rus-Tacik hareketliliği devam ediyor. Rus ordusu, Tacik askerlerini eğitip muhtemel sızmalara karşı hazırlıyor.


Orta Asya ülkeleri için bir diğer tehdit de mülteci akını. Özbekistan şimdiye dek, Raşid Dostum ve Afgan Millî Ordusu'na mensup orduların 14 Ağustos gecesi ricatı hariç, bütün sığınma başvurularını reddediyor.

Hatta Özbek Dışişleri 20 Ağustos'ta Taliban'la yapılan bir anlaşma uyarınca 150 Afgan sığınmacının ülkelerine iade edileceğini açıkladı.

Aylardır yüzlerce mülteciyi barındıran Tacikistan sınırları kapatmış durumu gözlüyor. Kazakistan ise ABD'den gelen çağrılara rağmen "Afganistan'dan göçmen almanın gündemlerinde olmadığını" söylüyor.


Tek Yol, Tek Kuşak'ta Çin ve Taliban

Çin de Rusya gibi Batılı güçlerin ülkeden çıkmasını memnuniyetle karşılarken yaşanabilecek çatışmalardan endişeli. 2015'ten beri gizlice Taliban'la görüştüğü iddia edilen Pekin için iki temel kaygı var:

Birincisi Pakistan ve Afganistan'ın önemli ayaklarını oluşturduğu "Tek Yol, Tek Kuşak" projesinin iç savaş ve çatışma ihtimaliyle zarar görmesi.

Diğeri ise 2010'lu yıllarda Taliban'ın boyunduruğunda eylemlerini azaltmış olan TİP'in sınırdaş Vahan Koridrou üzerinden Şincan Uygur Özerk Bölgesi'ne (Doğu Türkistan) sızmaları.

Afganistan'la 80 kilometre uzunluğunda sınırı bulunan Çin her ne kadar on yıllardır sıkı önlemler alsa da bölgede oluşabilecek şiddet sarmalı ve terör ihracı Asya'nın devini de vurabilir.

Bu sebeple Moskova ile Pekin, öncelikle istikrarlı bir yönetimden yanalar. Taliban'ın destekleyerek diğer terör örgütlerinin dizginlerini tutabileceklerini öngörüyorlar.

Fakat iki bölgesel güç olarak Çin ve Rusya'nın asıl ağırlık verdiği nokta diğer bölge ülkeleriyle geliştirilen diplomasi ağı.

Orta Asya devletlerinin yanında, İran ve Pakistan ile Afganistan'ı tek parça ve tehditlerden arındırılmış halde tutabileceklerine inanıyorlar. 

Moskova'ya göre Taliban'a yönelik yaklaşımını daha çekincesiz, kesin bir biçimde aylardır ortaya koyan Pekin, Afganistan'a devasa yatırımlar vadediyor.

Ülkenin altında yattığı iddia edilen 1 trilyon ABD doları değerindeki zengin madenler elbette yeni İpek Yolu'nun mümessilinin dikkatini çekiyor.

Vaşington'un yokluğunda Güney ve Orta Asya'nın geleceğini, Pekin'le beraber, belirleyecek adres Moskova olacak.

Bu sebeple iki taraf da başka bir ülkenin ABD'nin çekilmesini tamamlaması sonrası Afganistan'da kalmasını istemediğini açık açık ifade ediyor.

Bu ifadelerin hedefinde Türkiye de var. Öyle ki Şanghay İşbirliği Örgütü Teröre Karşı Bölgesel Yapı'nın (RATS) internet sitesinde Ankara'yı "Pantürkist, Turancı" siyaset izleyerek Afganistan'a dahil olmak istemekle suçlayan makaleler yer alıyor.

Önümüzdeki dönemde Afganistan, dünyanın dikkatle izleyeceği ülkelerden biri olmaya devam edecek.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU