Güç istenci, siyaset ve sorumluluk

Doç. Dr. Umut Hacıfevzioğlu, Independent Türkçe için yazdı

Günümüz dünyasında siyaset insanlarının "işler ters gittiğinde" sorumluluğu üzerlerine almamak adına deyim yerindeyse bir "günah keçisi" bulmakta zorlanmadıklarına sıklıkla tanıklık ediyoruz. Sorumluluk; "Bir insanın yapmak zorunda olduğu ya da yaptığı bir iş için gerektiğinde hesap verme durumu"nu ifade etmektedir.

Peki, siyaset ile sorumluluk kavramı arasında nasıl bir ilişki kurabiliriz? Siyaset insanlarının eylemlerinin "idealde" etik öncüllere dayanmasını bekleriz. "Sorumluluk" kavramı işte bu etik öncüller arasında yer almaktadır.

Çağdaş demokrasilerde seçimler yaklaştığı zaman gerek ülkeyi yönetenler gerekse de muhalefet sorumluluktan kaçınmaya değil, aksine sorumluluk üstlenmeye talip olurlar. Seçim dönemlerinde, iktidar olsun muhalefet olsun tüm siyasal partilerin açık ya da örtülü olarak topluma verdiği mesaj şudur; "Biz daha iyi yönetiriz." Hiçbir siyasal parti topluma,  "sorumluluğu değil ama yetkiyi bize verin" gibi bir mesaj vermez. Yetki ve sorumluluk birlikte anılması gereken kavramlardır. Eğer yurttaşlar bir siyasal partiye ülkeyi yönetmesi için yetki vermişse sorumluluğu da söz konusu siyasal partinin omuzlarına yüklemiş demektir.

Alman düşünür ve sosyolog Max Weber de böyle düşünüyor olsa gerek ki, "Meslek Olarak Siyaset" başlıklı denemesinde bu konuya dikkat çekmiştir. Weber’in gözünde, öznellik ve sorumsuzluk olmak üzere politika alanında iki büyük "günah" vardır:

Öznellik, siyaset insanına gücün kendisinden çok onun göz alıcı görüntüsünü elde etmek için çabalamasını salık verirken; sorumsuzluk, değerli bir amacı olmaksızın salt güç uğruna güç kullanmasını ifade eder. Salt güce yönelen bir siyaset insanı her ne kadar güçlü etkiler yaratabilse de gerçekte bu Weber’e göre boş ve anlamsız bir etkidir. "Siyasetin yurdu olan -etik ortam- neresidir?"  sorusunu soran Weber, etik yönelimli bütün davranışlara ‘anlayış etiği ya da ‘sorumluluk etiği’ olmak üzere kökten ayrı, karşıt iki ilkeden birinin kılavuzluk edebileceğine dikkat çeker. Anlayış etiği bir tür törel kuramdır. ‘Anlayış etiği’ni benimseyen bir kişi eylemini yerine getirdikten sonra ortaya çıkan sonuçlara aldırmaz.

Weber, anlayış etiğinin ilkesini şu örnekle açıklar, -açıkça dinsel terimlerle söylersek ‘Hıristiyan doğru biçimde eyler, gerisini Tanrı’ya bırakır.’ Sorumluluk etiğinin ilkelerini izleyen davranışta ise -insanın eyleminin öngörülebilir sonuçlarının hesabını vermesi zorunludur- iki etik anlayış arasında uçsuz bucaksız bir fark vardır.

Anlayış etiğine göre iyiyi amaçlayan bir eylem kötü bir sonuca yol açıyor ise, söz konusu eylemi yapanın gözünde eyleminin sonuçlarının sorumlusu ya dünya ya başka insanların budalalığı ya da onları böyle yaratan aşkın bir gücün istemidir.

Oysa sorumluluk etiğini benimseyen kişi insanların ortalama eksikliklerini kesinlikle dikkate alır ve eylemlerinin sonuçlarının sorumlusudur. Sonuç olarak, sorumluluk etiği, siyasal etiğe karşılık gelir.

Bir siyaset insanının aldığı kararların ne gibi sonuçlara neden olabileceğini öngörebiliyor olması gerekir. Weber’e göre; siyaseti kendisine meslek olarak seçmiş olan bir siyaset insanı, sonucu her ne olursa olsun aldığı kararın sorumluluğunu üstlenmelidir.

Max Weber, Meslek Olarak Siyaset, Çev: Levent Özşar, Biblos Kitabevi Yayınları.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU