"Muhalefetimiz OHAL sürecindeki hukuksuzluklara, itirazımız Gülen ve ekibinin yakıcı mağduriyetlere seyirci kalan tavrına"

Naman Bakaç, Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olan gazeteci-yazar Kazım Güleçyüz ile söyleşi gerçekleştirdi

Kazım Güleçyüz / Fotoğraf: Independent Türkçe

15 Temmuz Darbe sonrası eleştirel bir yayın çizgisine sahip olan Yeni Asya Gazetesi’nin imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde vefat etmişti. Gazetenin yayın çizgisini, güncel sorunlara bakışlarını ve Mehmet Kutlular sonrası Yeni Asya camiasının geleceğini konuşmak için yaklaşık otuz yıldır Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olan gazeteci-yazar Kazım GÜLEÇYÜZ ile bir röportaj gerçekleştirdik.

Güleçyüz ile Kemalizm ve Kürt Sorununa yaklaşımından, 15 Temmuz Darbe kalkışmasına, Milliyetçiliğe bakışından Yeni Asya Camiasının gelecek projeksiyonuna, Türkiye’deki Adalet, Demokrasi ve Hukuk Devleti alanında yaşanan ihlallerden sergiledikleri çizgiye ve son olarak da Risale-i Nur’un referanslık boyutuna dair birçok başlığı içeren bir röportaj oldu.

Naman BAKAÇ: Üniversite eğitiminiz hukuk üzerine ama yıllarca gazetecilik, yayıncılık ile dergi ve kitap editörlüğü alanında çalıştınız. Bize biraz Kazım Güleçyüz’ü; çocukluğunu, gençliğini, Yeni Asya gazetesine giriş serüvenini, hobi ve varsa fobilerini vs konuşarak söyleşiye başlasak diyorum.

Kazım GÜLEÇYÜZ: Çocukluğum ve ilk gençliğim, doğduğum Kütahya'da geçti. 1977'de hukuk fakültesini kazanmam vesilesiyle İstanbul'a geldim. 1978'de Yeni Asya Yayınevi’nde çalışmaya başladım. Tashih, editörlük, dergicilik yaptım. 1992'den beri gazetenin genel yayın yönetmeniyim ve günlük köşe yazıları yazıyorum. Son yıllarda Youtube üzerinden canlı yayınlarla gündemi değerlendiriyorum.

Okumayı, seyahati, yeni yerler görmeyi severim. Ailemle birlikte sade, huzurlu bir hayatımız var.

Bildiğim kadarıyla herhangi bir fobim yok:)

"Yeni Asya bir şahıs değil, şahs-ı manevî hareketidir"

Naman BAKAÇ: Yakın tarihte Gazetenizin İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular vefat etti. Ölümü neredeyse medyada çok yer almadı gibi. Mehmet Kutlular sonrası için gazeteniz ve Yeni Asya camianızın gelecek projeksiyonuna dair neler söylemek istersiniz?

Kazım GÜLEÇYÜZ: Merhum Mehmet Kutlular, Bediüzzaman'ın önde gelen talebelerinden Zübeyir Gündüzalp'ın verdiği görevle, kuruluşundan beri Yeni Asya'nın sevk ve idaresini üstlenmiş çok önemli bir şahsiyetti. Bu görevini cemaatle birlikte meşveretle yaptı. Kendisinin de her zaman vurguladığı gibi, Yeni Asya bir şahıs değil, şahs-ı manevî hareketidir. Onun sağlığında bu hizmet nasıl yürüdüyse, ondan sonra da aynı sistemle devam edecek.

Naman BAKAÇ: Genel olarak Risale-i Nur camiasının iktidar ilişkileri nasıl bir seyir izledi? Mesafeyi korudular mı yoksa iktidarlarla içiçe mi oldular? Devlet kontrolünde mi yoksa müstakil mi oldular sizce?

Kazım GÜLEÇYÜZ: Yeni Asya iktidarlara da, siyasete de her zaman mesafeli olmaya özen gösterdi. Ama özellikle AKP döneminde mesafeyi koruyamayıp, kendilerini iktidarla çok fazla özdeşleştirenler oldu. Bu konuları Cemaatler: Toplum-Siyaset-Devlet adlı kitabımda işledim.

"Cemaatlerin işi devleti yönetmek olmadığı gibi, devletin işi de cemaatlere nizam vermek değildir"

Naman BAKAÇ: Fikri, dini ve Risale-i Nur’a ilişkin yapılan/yapılacak hizmetler bağlamında Yeni Asya camiası ile Fethullah Gülen Örgütü arasında hangi parametreler noktasında ayrışıyorsunuz, hangi noktalarda örtüşüyorsunuz?

Kazım GÜLEÇYÜZ: Ayrıştığımız noktaları başından beri deklare ettik. Detayları kitaplarımızda mevcuttur. Maddeler halinde özetleyecek olursak şunları diyebilirim:

- Yeni Asya kişileri ve kişisel görüşleri değil, Risale-i Nur'daki Kur'anî ölçü ve prensipleri esas alır.

-Yeni Asya devletçi ve kavmiyetçi bir yaklaşımı kabul etmez.

-Yeni Asya her zaman demokrasiyi savunmuş; bütün darbe ve müdahalelere (12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz...) karşı çıkmıştır.

-Yeni Asya cemaatlerin manevî hizmetler için var olduğuna ve o alanda kalmaları gerektiğine inanır. Siyaset ve ticareti, cemaatler için en tehlikeli tuzaklar olarak görür.

-Cemaatlerin işi devleti yönetmek olmadığı gibi, devletin işi de cemaatlere nizam vermek değildir. Demokratik hukuk devleti cemaatlere karışmaz.

-Yeni Asya devlet içinde cemaat eksenli tekelci kadrolaşma girişimlerine karşıdır. Devlette görev almanın kriteri ehliyet ve liyakattir. Münhasıran cemaat mensubiyeti tercih sebebi de olmamalıdır, dışlama sebebi de.

-Yeni Asya, hizmetlerini sürdürmek için devlet desteğine ve imkânlarına hiçbir zaman talip olmamıştır. Ölçüsüz “himmet” kampanyalarına da tevessül etmemiştir. Çünkü din hizmeti, kimseden karşılık beklemeden, sırf Allah rızası için yapılır. Bu, Kur'an'da ifade edilen bir Peygamber prensibidir. Maddî menfaat, ihlâsı kırar. Zübeyir Gündüzalp’ın dediği gibi, “Para veren, emir de verir.” Dışarıdan alınan destek, alanı bağımlı kılar.

-Yeni Asya Risale-i Nur'un orijinal metniyle muhafazasını çok önemser; metnin sadeleştirilmesine karşı çıkar; eserlerin anlaşılması ve anlatılması için yapılması gerekenin sadeleştirme değil, şerh ve izah çalışmaları olduğuna inanır.

Naman BAKAÇ: Neredeyse 2010 yılına kadar FETÖ’ye karşı çok sert eleştiriler yapmış ve doku uyuşmazlığı ayan beyan olan bir camiasınız.  Ne oldu da 2013 sonrasında FETÖ’ye yönelik bu keskin muhalefetiniz ya da doku uyuşmazlığınız uçucu hale geldi ya da eridi? Bu bir Nurculuk dayanışması mı bir zikzaklık göstergesi mi yoksa Milli görüş çizgisindeki İslamcılığa karşı geçmişten beri gelen muhalefetiniz mi?

Kazım GÜLEÇYÜZ: Öncelikle, son süreçte herkesin diline yerleştirilen “FETÖ” kelimesi için Perinçek'in şu sözlerini hatırlatmak isterim: “Fetullah Terör Örgütü adını Vatan Partisi verdi. Doğu Perinçek verdi. Türkiye devleti de 10-15 yıl sonra kabul etti. O adı ‘FETÖ’ diye veren ve Yargıtay kararlarına iliştiren biziz.”

 

Gülen'le ayrıştığımız hususların öne çıkanlarını yukarıda aktardım. Bunları başından beri ifade eden biziz ve bu süreçte de yeri geldikçe seslendirmeye devam ettik. Hem yazılarımızda, hem kitaplarımızda, hem konuşmalarımızda.

Ama 15 Temmuz gerekçesiyle başlatılan 20 Temmuz sürecindeki hukuksuzluk furyası ve eşzamanlı olarak yapılan algı operasyonları, bunların kasıtlı olarak gizlenip örtüldüğü ve karartıldığı bir tabloyu netice verdi.

Bizim duruşumuzda bir zikzak yok. Dün ne dediysek bugün de aynı şeyi söylüyoruz.

"Kürt sorununun çözümü; ırkçılığın terki, İslam kardeşliğinin güçlendirilmesi ile demokrasi ve hukuktan geçer"

Naman BAKAÇ: Kocatepe Camiinde Bediüzzaman Said Nursi için yapılan bir Mevlit etkinliğinde “Eğer Bediüzzaman anlaşılsaydı, Kürt meselesi olmazdı. Suriye bu halde olmazdı” diyorsunuz. Yeni Asya camiasının Kürt sorununa bakışı geçmişten bugüne değin nasıl bir seyir izledi?

muflis-proje-kemalizm20140811164919.jpg
Müfliz Proje: Kemalizm kitabı

 

Kazım GÜLEÇYÜZ: Bediüzzaman “Bizim milliyetimiz İslamiyet’tir” diyor. Türkü, Arabı, Kürdü, Acemi, Arnavutu... buluşturan ortak paydanın İslam kardeşliği olduğunu vurguluyor. Ama Avrupa tarafından içimize atılan bir “Frenk illeti” olarak nitelediği milliyetçilik, kavmiyetçilik akımları bu ortak paydayı tahrip etti. Öncesinde Türklük, Kürtlük, Araplık... kaynaklı hiçbir sıkıntı yaşanmazken, zincirleme şekilde birbirini tetikleyen Türkçülük, Kürtçülük, Arapçılık... dayatmaları çatışma doğurdu. Çözüm, ırkçılığın terki, İslam kardeşliğinin tekrar güçlendirilmesi, demokrasi ve hukuk.

Naman BAKAÇ: Özelde gazeteniz genelde Yeni Asya camiasının 15 Temmuz Darbe sonrasında iktidara, muhalefet dozunu arttırdığı şeklinde kamuoyunda yaygın bir kanaat var. 15 Temmuz Darbe girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Muhalif söyleminizin arttığı tespitine katılıyor musunuz? Katılıyorsanız, muhalefetiniz hangi konularda?

Kazım GÜLEÇYÜZ: 15 Temmuz, bütün çelişkileri ve soru işaretleriyle birlikte, arka planı hâlâ karanlıkta olan bir kalkışma. Meclis, olayı aydınlatmak için araştırma komisyonu kurdu, ama bir sonuç çıkmadı. Tek taraflı bilgilendirme ve algı operasyonlarıyla doğru ve sağlıklı bir neticeye ulaşılması da mümkün değil. Bu noktada bizim muhalefetimiz, 15 Temmuz gerekçe yapılarak 20 Temmuz'da ilan edilen ve 2018'de şeklen kalkmış olsa da olumsuz etkileri hâlâ devam eden OHAL sürecinde zirve yapan hukuksuzluklara. Hukukun en temel prensipleri çiğnenerek gerçekleştirilen çok yoğun ve yaygın hak ihlallerine. Masumiyet karinesi, suç ve cezanın şahsîliği ilkelerini, savunma ve âdil yargılanma haklarını hiçe sayarak yapılan tutuklama ve yargılamalara. “Darbecilerle hesaplaşma” adı altında yapılan operasyonlarda, darbeyle de, terörle de hiçbir ilgisi olmayan insanların teröristlikle suçlanarak mağdur edilmesine. Kanunla bile yapılamayacak son derece vahim, çok yönlü ve çok boyutlu ağır hak ihlallerinin KHK'larla hayata geçirilmesine. Bir itirazımız da, bunlar olurken, bedelini ödemeyi göze alarak gelip yargı önünde iddiaları cevaplamaktan istinkâf eden ve buradaki yakıcı mağduriyetlere seyirci kalan Gülen ve ekibinin bu tavrına.

"Başından beri destek verdiğimiz DP-AP çizgisidir"

Naman BAKAÇ: AKParti’ye birçok başlık üzerinden getirdiğiniz eleştirileriniz var. Bunlardan biri de dini siyasete alet ettiğine dair eleştiriniz. Bu ve diğer eleştiri noktalarınızdan hareketle bir söyleşinizde (2018 yılında KRT Haber Müdürü Çağlar Cilara ile söyleşi) “Asla Akpartiyi desteklemeyiz, hiç olmadı zaten” şeklinde bir çıkışınız oldu. 2002 öncesinde dini siyasete alet eden birçok iktidar ve partiler olduğu halde zaman zaman desteklediğinizi de deklare edişlerinizden biliyoruz? Ne dersiniz bu hususta?

Kazım GÜLEÇYÜZ: Bizim başından beri oy desteği verdiğimiz DP-AP çizgisidir. Dine hizmet etmiş, ama “din adına” siyaset yapmamış; dinî değerleri siyasette kullanmamış çizgidir.

"Kemalizmin altı oku, bireyin ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek muhteva ve derinlikten çok uzak"

Naman BAKAÇ: “Müflis Proje Kemalizm” isminde bir kitabınız var. Bu kitab özelinde Kemalizm ve milliyetçiliğe bakışınızı öğrenmek isterim. Müslüman- Milliyetçilik ilişkisinde sanki müspet milliyetçilik yaklaşımına sıcak bakan yönünüz var gibi. Hem bunu hem de Kemalizm neden müflis bir projedir üzerine ne dersiniz?

Kazım GÜLEÇYÜZ: Prof. Dr. Şerif Mardin'in “kuru ve sığ” olarak nitelediği Kemalizm, on yıllardır anayasa zoruyla devlet ideolojisi olarak dayatıldığı, okullarda ve medyada propaganda edildiği, zincirleme darbe ve müdahalelerle sürekli tahkim edilmeye çalışıldığı, farklı düşünenler, teslim olup biat etmeyenler baskı ve tecrit politikalarıyla susturulduğu halde toplumda benimsenmemiştir. Kemalizmin altı oku bireyin ve toplumun çok yönlü ve çok boyutlu ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir muhteva ve derinlikten mahrum ve çok uzaktır. Laiklik adı altında dini dışlayan baskıcı uygulamalara kaynaklık etmesi, devlet-millet ilişkilerinde çok ciddi sıkıntılar doğurmuştur. Milliyetçiliği Türkçülük olarak dayatması “Kürt sorunu” olarak adlandırılan problemi daha da büyütmüş ve kronik hale getirmiştir. Bilhassa 28 Şubat sürecindeki dayatmalarıyla önünü açtığı AKP iktidarı eliyle kendisini güncelleyip “Yeşil Kemalizm” görüntüsüyle devam etmesi ise, Prof. Dr. Kemal Karpat'ın “Erdoğan Kemalizmin ömrünü uzattı” tesbitine konu olan ilginç bir paradoks oluşturmuştur.

"Risale-i Nur, adalet ve hürriyet ekseninde bir hayat düzeninin fikrî temellerini inşa eder"

Naman BAKAÇ:  Risale-i Nur’u yıllarca okumuş bir şahsiyet olarak Kur’an ile ilişkisi üzerine şunu sormak isterim, Risale-i Nur’un referanslığı sizin için nerede başlar nerede biter? Kur’an ile ilişkisini nereye oturtuyorsunuz?

Kazım GÜLEÇYÜZ: Risale-i Nur Kur'an'ı bu çağın idrakine sunan orijinal ve çok kuvvetli bir tefsirdir. İman esaslarını fenlerin rehberliğinde aklî ve mantıkî izah ve yorumlarla ispatlar. Adalet ve hürriyet ekseninde bir hayat düzeninin fikrî temellerini inşa eder. Hayatın bütün alanlarını kucaklayan bir referans kaynağıdır. Günümüz insanının ihtiyaç duyduğu ve aradığı Kur'an yorumu bu eserdedir.

cemaat ve iktidar kitabı.jpg
Cemaat ve İktidar kitabı

 

"Yeni Asya, bugüne kadar hiçbir çatışma ve gerilimin tarafı olmamıştır ve bundan sonra da olmayacaktır"

Naman BAKAÇ:  “Cemaat ve İktidar” isminde bir kitabınız var. İktidar ile FETÖ arasındaki mücadelede sizin terör örgütü propagandası yaptığınız gerekçesiyle de ceza aldınız, istinaf süreci ise devam ediyor sanırım. Siz başta 17-25 Aralık yargı darbesi başta olmak üzere, MİT Başkanına operasyon, 2009’daki KCK operasyonu ile Gezi’nin başlangıcındaki rollerine dair FETÖ’nün bu tip hamlelerini nasıl bir okumaya tabi tutuyorsunuz? Kitabınızda geçen ibareyle soracak olursam, hangi tarafı tutuyorsunuz? Gerekçeleriniz neler?

Kazım GÜLEÇYÜZ: Sualin ayrıntılı cevabı, bahsettiğiniz kitapta verilmiştir.

22.2.2016 tarihli başyazımızdaki şu cümleleri de eklemek isterim ayrıca:

“Yeni Asya, bugüne kadar hiçbir çatışma ve gerilimin tarafı olmamıştır ve bundan sonra da olmayacaktır. Son yıllarda meydana gelen olaylarda da bu tutumunu sürdürmektedir. Hakkın hatırını âli tutarak, doğrunun, hakkın ve haklının yanında yer almaktadır. Ülkemizde son yıllarda meydana getirilen, dehşet ve ibretle seyrettiğimiz akıl tutulmasının uzantısı olarak, Yeni Asya’yı birilerinin kendi kafalarına göre ürettikleri kamplardan birine koyup diğerinin karşısına yerleştiren hezeyanları reddediyoruz.”

BBC Türkçe'nin 25.12.2013 tarihli “Yeni Asyacılar Gülen'i de, AKP'yi de eleştiriyor” başlıklı yayını da konuyu tamamlar mahiyette gördüğümüzden, dileyen bu habere de bakabilir:

https://www.bbc.com/turkce/haberler/2013/12/131225_sinan_nurcular

"Yeni Asya; 12 Eylül'de 470 gün, 28 Şubat'ta bir ay kapatılmıştır"

Naman BAKAÇ: Yanılmıyorsam 40 yıldan fazladır Yeni Asya gazetesinin içindesiniz. Gazeteyi ve camianızı en iyi bilen isimlerin başında geliyorsunuz. Gazetenizi 1970’lerden bugünkü serüvenine kadar geçen süreçte yayın çizgisinde kırılma ve değişim yaşadığı dönemler oldu mu? İktidarlar ile ilişkinizi hangi hat üzerine kuruyorsunuz? Gazetenizin bugün için özgül ağırlığı olmadığına dair bir algı var sanki. Belki de bir olgu bilemiyorum. Bir de yazar kadronuzda 2000 veya 1990 öncesine göre bir erime sözkonusu gibi geliyor bana?

Kazım GÜLEÇYÜZ: Gazetenin her dönemde, her hal ve şartta adalet, hukuk ve demokrasiyi savunan çizgisinde hiçbir kırılma ve değişim olmadı. Ki, Yeni Asya'yı farklı kılan en önemli özelliklerinin başında bu gelir. İktidarlara yaklaşımımızın ölçüsü de bu değerlerdir. Darbe dönemlerinde en zorlu baskılara maruz kalıp en ağır bedelleri ödeyen gazete Yeni Asya'dır. 12 Eylül'de 470 gün, 28 Şubat'ta bir ay kapatılmıştır. Merhum Kutlular “Deprem İlahî ikazdır” dediği için 276 gün hapis yatmıştır. 15-20 Temmuz sürecinde de resmî ilan ve basın kartı ambargolarına, kara propagandaya dayalı algı operasyonlarına, yargı tacizlerine hedef olarak yola devam ediyoruz. Buna rağmen ayaktayız. Bu durum, özgül ağırlık sualinin de cevabını veriyor sanırım. Yazar kadrosunda devirlere ve şartlara bağlı birtakım değişimler olduysa da bu durum gazetenin duruş ve çizgisinde herhangi bir değişikliğe yol açmamıştır. Merkez medya olarak nitelenen yayın organlarında hele AKP iktidarında gözlenen topyekûn kadro tasfiyeleri, yüz seksen derecelik çizgi ve politika değişiklikleri nazara alındığında, Yeni Asya'nın farkı bir kez daha kendisini gösterecektir.

Naman BAKAÇ: Yeni Asya’nın 12 Eylül Darbesine karşı muhalefet eden net bir tutumu olmuştu. FETÖ ise, hem 12 Eylül darbesini hem de 28 Şubat darbesini destekleyen bir pozisyonda idi. Sizin darbelere, yasaklara ve insan hakları ihlallerine karşıtlığınızın referansı Bediüzzaman ya da Risale-i Nur mu yoksa başka referanslarınız mı var?

Kazım GÜLEÇYÜZ: Referansımız, 2. Meşrutiyetin ilanı günlerinden itibaren adalet, hukukun üstünlüğü, hürriyet, meşveret, millet hâkimiyeti, meclis, kamuoyu gibi kavram, değer ve ilkeleri Kur'an ayetlerine, hadislere ve Asr-ı Saadet başta olmak üzere İslam tarihindeki örnek uygulamalara dayanarak yorumlayan Bediüzzaman'ın izahları ve olaylar karşısındaki tavır alışlarıdır.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU