Batı'nın Afrika algısına karşı Osmanlı duruşu

Dr. Halim Gençoğlu Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Irkçılıkla mücadelede tarihe damga vuran Amerikalı siyasetçi Malcolm X, "Irkçılık ideolojik bir düşünce değil, aksine psikolojik bir hastalıktır" derken şüphe yok ki Amerikan toplumunun yüzyıllardır yüzleştiği kanayan bir yarasına parmak basmıştı.

Kendi ırkını üstün görme hastalığından kurtulamayan Batı dünyası, bunu antropolojik bir teoriye oturtarak nihayetinde on dokuzuncu yüzyılda üstün ve aşağı ırkın sınırlarını çizmişti. 1

Bu tezlere göre kafatasları dolikosefal, brakisefal ve mezosefal olarak adlandırılmıştır. Tipik Avustralya yerlileri Aborjinler ve Güney Afrika yerlileri dolikosefal sınıfında kaydedildiler.

Avrupalı ve Çinlilerin ise seksen ve üzeri endekse sahip kafatasları geniş ve kısa olanlar brakisefal olarak adlandırıldılar. 2

Bu sınıftaki kafataslarının daha çok Türkler, Moğollar ve Nikobar Adaları yerlilerinde görüldüğü iddia edilmektedir. Bu ilmi çalışmaların kabul edilemez tarafı arkasında ırklar üstünlüğüne dayalı bir ideolojinin yatmasıdır.

Hatta bu teorileri ortaya atanlara göre Güney Afrika'da Khoikhoi asıllı bir yerli kadın Sarah Barthmaan, geniş ve büyük vücut ölçüleri yüzünden insanla maymun arasındaki ara ırktan olduğu düşünülerek sirklerde gösterilmek gayesiyle Fransa'ya getirilmiş ve genç yaşta öldüğünde kadın organları Paris'teki insan müzesine konulmuştu. 

Takriben 150 sene müzede sergilenen organları uzun seneler protestolardan sonra 2008 yılında Nelson Mandela tarafından Güney Afrika'ya getirtilerek Cape Town'da doğduğu topraklara gömülmüştü. 3

1962 yılında Profesör Carleton Stevens Coon, ırkçılığı bir hakikatmiş gibi ortaya koyarak yaratılan insanların ırka göre birbirinden üstün olduğuna dair teoriler ortaya attı.

Esasında Batı'nın Afrika sömürgeciliğinin altında bu ırkçı yaklaşım yatar. 4
  

1.jpg
100 yıl önce Avrupa'da siyahiler sirklerde bir yaratık gibi gösterilirken Türkiye'de Afrika kökenliler aynı şartlarda her birey gibi yaşayıp, eğitim görüyorlardı

 

Batı dünyasında bunlar olurken Osmanlı toplumunda İlm-i Feraset adı altında insanın fiziksel özelliklerini ortaya koyan çalışmalar mevcuttu. Fakat bunlar bir ırkın başka bir ırktan üstünlüğü gibi hipotezlerden uzaktı.

Zira temel dayanağını İslami ilimlerden alan İlm-i Feraset, bu tür iddiaları temelinde reddeden ve Kur'an öğretisine aykırı görüşlere itibar etmemiştir. 5

Bu sebeple Osmanlı Devleti, Batı'nın ikinci sınıf insan olarak yaftaladığı, hatta 1950'lere kadar Avrupa'da sirklerde gösterdiği o insanların vatanı Afrika'da okullar açarak yerli halka eğitim olanakları sağlıyordu.

1863 yılında İstanbul'dan Cape Town'a gönderilen İslam alimi Ebubekir Efendi bu uğurda hayatını Afrikalı Müslümanların hizmetine vakfederek ölüm yılı 1880 senesine kadar Güney Afrika'da yaşadı ve öldü. 6
 

2.jpg
Cape Town'da Osmanlı Devleti tarafından yerli Müslümanlar için kurulan ve her kesimden insanı kucaklayan Profesör Mahmud Fakih Efendi'nin idare ettiği Osmanlı Okulu, 1909

 

Ebubekir Efendi'nin Güney Afrika'da doğup büyüyen oğlu Hişam Nimetullah Efendi, 1903 yılında Cape Town'da yaptığı bir konuşmada kendilerine uygulanan İngiliz güdümlü ırkçılığı şöyle anlatıyordu:

Beyefendiler, beni başkanınız olarak seçmenizden ötürü sizlere müteşekkirim. Biz Müslümanlar siyasete müdahale edecek bir pozisyonda değiliz, fakat Cape sömürge hükümeti bizler adına dilediği gibi kararlar almaktadır.

Öyle ki Cape Parlamentosu Asyalıların İskanı (Asiatic Act) adında mecliste bir kanun tasarısını onayladı. Bu yasaya göre biz Müslümanlar da Asyalı ya da Melez adı altında belli başlı yerlerde oturmaya tabi tutulacağız ki, içimizde Avrupalı beyaz Müslümanlar da var. Buna rağmen dinlerinden dolayı onlar da Asyalı olarak sınıflandırılıyorlar.

Peki, şimdi ne yapacağız? Onların yerli siyahilere yaptığı gibi çocuklarımızın ve eşlerimizin vagonlara konulup koyun gibi başka yerlere sürülmesine müsaade mi edeceğiz?

Elbette ki hayır! Tabii ki böyle ırkçı bir kanunun geçersizliği için protestolar düzenleyeceğiz. 
7


Müslüman olmaları sebebiyle Osmanlı kökenli vatandaşlar da bu şekilde Güney Afrika'da ırkçılığa maruz kaldılar.

Bu noktada sömürgeci Batı dünyasının Afrika'da ten rengine dayalı ayrımcılıktan başka dine dayalı bir sınıflandırma metodu uyguladığı anlaşılmaktadır.

 

Anadolu'da Afro-Türkler

Afrika'da Türk asıllı halk, bu şekilde ırkçılığa maruz kalırken Osmanlı sınırlarında yaşayan Afrika kökenli vatandaşlar subay, doktor hatta pilot olarak yaşama sansına sahip oldular.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İşte Dünyanın ilk siyahi pilotu İzmir doğumlu Ahmet Ali Çelikten, Karakol Cemiyeti kurucularından Yüzbaşı Dayı Mesut Gürbüz bunların başında geliyordu.

Belgelerin ortaya koyduğu hakikat, Osmanlı toplumunda Afrika kökenli vatandaşların Batı ülkelerindeki gibi ırkçı yaftalamalara maruz kalmadığı yönündedir.

Kurtuluş savaşında Afro-Türklerin gönüllü olarak vatan müdafaasına katılmaları bunun en somut delilidir. 
 

3.jpg
Sömürgeciler Afrika'yı talan ederken Türkler yerli halkla bir olup Libya'yı savunuyordu. Avrupa tarihinde bir Korgeneralin yanında Afrikalı yerli bir adam böyle oturamamıştır. Batı dünyası hiçbir zaman Afrikalıya Türkler gibi eşit muamele yapmamıştır

 

Zenci ve negro terimleri tarihsel bağlamda neden birbirini karşılamaz?

Osmanlı belgelerinde Afrika kökenli vatandaşlar için kullanılmış olan Arap ya da zenci tabiri, Amerika'da ya da Avrupa'daki gibi negro veya ebony şeklindeki ırkçı ifadelerle aynı değildir.

Negro kelimesi her ne kadar siyahi ırkı kasdetmek için kullanılsa da aşağılama manasında Afrikalıyı yüzyıllarca cahil ya da gelişmemiş manasında yaftalayarak rencide etmiştir.

Zenci kelimesi ise esasında Arapça esmer manasında zanj ya da zang kelimesinden gelir ki; Zanzibar da aynı terimden türemiştir.

Dolayısıyla tarihi bağlamda zenci kelimesi negro terimi gibi hakaret içeren bir kelime değildir.

Türk arşiv belgelerinde zenci-zenciye gibi Afrika kökenli vatandaşları kasteden onlarca belge mevcuttur. 8

Buna rağmen günümüzde Türkiye'de zenci yerine siyahi, Afrika kökenli Türk anlamında Afro-Türk ifadelerini kullanmak daha yerinde bir yaklaşım olacaktır.

Benzer şekilde tarihte Batı'nın bir kara mirası olarak kalan Dark Continent yani "Kara Afrika" tabiri de tarihi geçmişi ve manası itibarıyla hatalı bir ifadedir.

Günümüzde de-kolonizasyon sürecinin eğitimdeki yüzü olarak nasıl Swaziland ülke adı Eswatini yahut nasıl Bombay tekrar sömürge öncesi Mumbai ismine dönüştürüldüyse, zamana uyum sağlamak babında bazı terimlerin eskisi gibi kullanılmaması ya da daha uygun terimlerin tercih edilmesi doğru olacaktır. 


De-kolonizasyon mefhumunu Osmanlı kaynaklarıyla yorumlamak 

Batı'nın Afrika sömürüsünün savunması genelde "büyük balık küçük balığı yutar" zihniyetine dayanır.

İşte bu noktada Afrika'da karşılaştırılması gereken diğer bir "büyük balık" Osmanlı Devleti'dir. Zira Batı dünyasının aksine Osmanlı Devleti'nin Afrika hakimiyeti sömürge anlayışından uzak olup kucaklayıcı olmuştur.

Osmanlı Devleti emperyalist Avrupalılar gibi kimseyi yutmamış ya da asilimeye zorlamamış, olduğu gibi kabul etmiştir. Bunun delillerini çeşitli Afrika ülkelerinde görmek mümkündür. 9


Fakat en önemli iki somut delili, Afrika topraklarında kimsenin Türkçe konuşmuyor olmasıdır.

Hatta daha ileri gidecek olursak Osmanlı alimi Ebubekir Efendi, Ümit Burnu'nda öğrencilerine daha iyi eğitim vermek için yerli dili öğrenip o dilde bir de ilmihal yazmıştır.

Batılı misyonerler ise yerlilerin dili, dini ve kültürünü hiçe sayarak onlara kendi dillerini ve dinlerini dayatmış, yerli halkı asimile etmiştir. 10

Şüphesiz Osmanlı kültür mirası Türkiye Cumhuriyeti milletine aittir ve bu mirası Afrika'nın her köşesinde ortaya çıkarmak, Türkiye-Afrika ilişkilerinin temellerini sağlam bir maziye yaslamak açısından çok önemlidir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Afrika diplomasisindeki kaderini belirleyecek olan etmen, işte yaşlı kıtada bıraktığı bu köklü kültür mirasıdır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Türk evladı ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır" sözü tam da bu meseleye işaret eder. 11

 

 

Kaynaklar:

  1. Magubane, Bernard Makhosezwe. 1996. The making of a racist state: British imperialism and the Union of South Africa, 1875-1910. Trenton, NJ: Africa World Press.
  2. Suret-Canale, Jean, and Till Gottheiner. 1976. French colonialism in tropical Africa, 1900-1945. London: Heinemann.
  3. Khalifa, Ahmad M. 1979. Assistance to racist regimes in southern Africa: impact on the enjoyment of human rights. New York: United Nations.
  4. Goldberg, Denis. 2016. A life for freedom: the mission to end racial injustice in South Africa. http://site.ebrary.com/id/11137113.
  5. Erzurumlu İbrâhim Hakkı, and Yusuf Ziya Kırımi. 1914. Marifetname. İstanbul: Matbaa-yı Ahmet Kâmil.
  6. Gençoğlu, Halim. 2020. Türk arşiv kaynaklarında Türkiye - Afrika = Turkey - Africa in the Turkish Archival Sources. s. 302, İstanbul SR Yayınevi
  7. Cape Argus, S.A Moslem’s Association, 19 Mart 1903, s.3, Güney Afrika
  8. Gencoglu, Halim, 2020, Türk Arsiv Kaynaklarinda Türkiye – Afrika, Ankara. SR Yayinevi
  9. Gençoğlu, Halim. 2017. Ottoman traces in Southern Afrika the impact of eminent Turkish emissaries. Libra.
  10. Gençoğlu, Halim. 2016. Güney Afrika'da unutulan bir Osmanlı nesli: Güney Afrika'da Osmanlı izleri. Tezkire.
  11. Ataturk. 1981. Gazi Mustafa Kemal Istiklâl savaṣ₁n₁ anlat₁yor. Ikinci büyük millet meclisinde söylenen nutuk. [Lieu de publication non identifié]: Akbank.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU