Uygurlar ve Doğu Türkistan meselesinden 1971-72 yıllarında henüz 13-14 yaşlarındayken haberdar oldum.
Çinliler ve Ruslara karşı bağımsızlık mücadelesi veren ve 29 Nisan 1951'de Urumçi'de idam edilen Altay Kazaklarından büyük mücahit Osman Batur İslambay'ı tanıdım.
O tarihlerde Türkiye'ye iltica etmiş bulunan Müstakil (Bağımsız) Doğu Türkistan'ın son Başbakanı İsa Yusuf Alptekin (1901-1995) davalarını anlatabilmek için tabir yerindeyse kendini parçalıyordu.
O yıllardan bu yana 50 yıl geçti. Gözüm ve kulağım yeterince olmasa da hep Çin işgali altındaki 'Doğu Türkistan' üzerinde oldu.
Tüm işgalciler gibi Çinliler de binlerce yıllık Müslüman Uygur vatanının adını değiştirerek Xinjiiank (Sincan) yaptılar.
Uzun ve çileli bir hayat süren İsa Yusuf Alptekin, 1901 yılında Doğu Türkistan'ın Kâşgar şehrine bağlı Yenihisar kazasında dünyaya geldi.
Öğrenim hayatına Çin mektebinde başladı, ayrıca medrese tahsili gördü. Gençlik yıllarında Batı Türkistan'da Endican ve Taşkent'te üçer yıl kaldı.
Bu süre zarfında Batı Türkistan'daki (Özbekistan) Rus rejimini de yakından tanıma fırsatını buldu, Özbek Türklerinin millî şairi Abdülhamid Çolpan ile tanıştı.
2 Haziran 1932'de Pekin'e gitti. Pekin'de ertesi yıl Doğu Türkistanlı Vatandaşlar Cemiyeti'ni kurdu ve Çinî Türkistan Avazı adıyla bir mecmua çıkardı.
18 Eylül 1936'da Çin Millet Meclisi üyeliğine seçildi.
1938'de Japon-Çin anlaşmazlığı konusunda İslâm dünyasını bilgilendirmek üzere görevlendirildi. Lübnan, İran, Afganistan ve Türkiye'yi ziyaret etti.
Bu ülkelerde pek çok devlet lideri, siyasetçi, yazar ve akademisyenle, ayrıca Doğu Türkistan'dan göç etmiş kişilerle görüştü.
Çinlilerin baskıları yüzünden 21 Eylül 1944'te Ali Han Töre liderliğinde İli'de (Gulca/Yining) ayaklanma başladı ve 12 Kasım'da Şarkî (Doğu) Türkistan Cumhuriyeti kuruldu.
Çin Devlet Başkanı Çan Kay-şek ayaklanmayı bastırmak için uzlaşma yolları aradı; İli'den gelen bir heyetle görüşmeleri için Mesut Sabri Baykozı, Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Bey'in Urumçi'ye gitmelerine izin verdi.
Görüşmeler sonucunda 2 Ocak 1946'da, General Chang Chin-Chung başkanlığında Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Bey'in de aralarında bulunduğu bir karma hükümet kuruldu.
İsa Yusuf Bey, aynı yıl Urumçi'de Üç Prensip Gençler Teşkilâtı'nın Doğu Türkistan şubesini açtı. Altay Neşriyat Evi'ni kurarak Erk adıyla bir gazete çıkarmaya başladı.
Ayrıca halkın da katıldığı haftalık toplantılar düzenliyordu.
1947'de kurulan Mesut Sabri Baykozı hükümetinde genel sekreterlik (başbakanlık) görevini üstlendi.
Bir yıldan fazla kaldığı bu görevi esnasında milliyetçi, antiemperyalist ve antikomünist politikaları sebebiyle Rusya ve Çin'in tepkisini çekti.
17 Temmuz 1948'de Rus aleyhtarı politikalar izlediği gerekçesiyle hükümet azledildi.
İsa Yusuf Bey ve arkadaşları, uzun müzakereler sonucunda güçlerinin Kızıl Çin Kuvvetlerine karşı koymaya yeterli olmadığı kanaatine vararak göç etme kararı aldılar.
İsa Yusuf, 21 Ekim 1949 tarihinde kalabalık bir grupla Doğu Türkistan'dan ayrıldı.
20 Aralık'ta Ladak'a ve oradan Keşmir'in başşehri Srinagar'a hareket etti. Bu arada Mehmet Emin Buğra ile birlikte Tibet üzerinden Hindistan'a gitmek isteyen Kazak Türklerine yardım etmeye çalıştı.
Kafilelerine sığınma izni alabilmek için Hindistan, Suudi Arabistan ve Mısır'a gitti, fakat bir neticeye varamayınca 6 Ocak 1952'de Türkiye'ye hareket etti. Aynı tarihlerde Mehmet Emin Buğra da Türkiye'ye geldi.
Türkiye'de bir taraftan yaptıkları ziyaretler, diğer taraftan basın yoluyla davalarını anlatma gayretleri sonunda Bakanlar Kurulu, 13 Mart 1952 tarihinde 1850 Doğu Türkistanlının iskânlı göçmen olarak Türkiye'ye yerleşmesine izin verdi.
1952 yılı sonundan itibaren Doğu Türkistanlılar Türkiye'ye yerleşmeye başladı. İsa Yusuf Bey de ailesiyle birlikte Haziran 1954'te Türkiye'ye geldi ve 4 Aralık 1957'de Türk vatandaşlığına kabul edildi.
İsa Yusuf, davasını anlatmak üzere 1970 yılına kadar üç defa dünya seyahatine çıktı ve birçok ülkeyi dolaştı.
Başta Asya-Afrika Konferansı, Dünya İslâm Birliği ve Dünya İslâm Kongresi olmak üzere pek çok uluslararası konferansa katıldı ve devlet büyükleriyle görüştü.
1960'ta kurulan Doğu Türkistan Göçmenler Cemiyeti'ne Mehmet Emin Buğra'nın 14 Haziran 1965'te vefatından sonra başkan oldu.
O tarihlerde iktidarda olan Demokrat Parti liderleri Celal Bayar ve Menderes, sözde Milliyetçi-muhafazakar Adalet Partisi Başkanı Süleyman Demirel, Milliyetçi Hareket Partisi'nin lideri Alparslan Türkeş, MSP Başkanı Necmeddin Erbakan ve sözde demokrat Bülent Ecevit dahil hiç kimseden ciddi bir destek görmedi.
Anlı şanlı siyasiler zevahiri kurtarmak için birkaç görüşme, görüntü verme bakımından birkaç foto ve birkaç demeçten başka bir şey yapmadılar.
İsa Yusuf Alptekin sesini dünyaya daha iyi duyurabilmek için TBMM'ye girmek istedi, 1973 seçimlerinde Ferruh Bozbeyli'nin Demokratik Partisi'nden Balıkesir milletvekili adayı oldu ne yazık ki Balıkesirli milliyetçi-muhafazakarlar da seçimi kazanmasına yetecek kadar oy vermediler.
1978'de geçirdiği bir trafik kazası neticesinde uzun süre hastanede kaldı, cemiyetin faal başkanlığından ayrıldı.
1984'te Doğu Türkistan'ın Sesi adıyla Türkçe, Arapça ve İngilizce bir dergi yayımlamaya başladı.
17 Aralık 1995'te vefat etti.
Çin'in Uygur topraklarını işgali yüz yıllar öncesine dayanıyor.
Bildiğiniz gibi Ruslar Batı Türkistan'ı (Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan) Çinliler de Doğu Türkistan'ı işgal ettiler.
Batı Türkistanlılar da, Doğu Türkistanlılar da hemen her fırsat bulduklarında işgalcilere isyan ettiler.
Uygurların 1758-1759 isyanı ile 1862 ile 1877 yılları arasında Huiler (Çin asıllı Müslümanlar) ile Çin'in Şansi, Kansu, Ningxia ve Sincan bölgelerindeki diğer bazı Müslüman gruplar tarafından gerçekleştirilen Dungan isyanı ilk akla gelenlerdir.
1865'da komşu Hokand Hanlığından Yakub Beg, Kaşgar'a girdi ve altı yıl boyunca tüm Doğu Türkistan'ı ele geçirdi.
Ancak 1871'de kargaşadan yararlanan Ruslar, Gulca dahil olmak üzere zengin İli nehri vadisini tekrar işgal ettiler.
Çing Hanedanı generali Zuo Zongtang 1875-1877 arasında bölgenin kontrolünü tekrar ele geçirerek Yakub Beg'in hakimiyetine son verdi.
1930'larda patlak veren isyanlar 1933'te Kaşgar'da Birinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti (Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti)'nin ilanıyla sonuçlandı.
Kısa süreli Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti'nin ardından Çin Doğu Türkistan'ın kontrolünü tekrar ele geçirdi.
1944-1949 arasında Sincan'ın kuzeyinde bugünkü İli Kazak Özerk Bölgesi'nde Sovyetler Birliği'nin desteğiyle İkinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti kuruldu.
Doğu Türkistan Cumhuriyeti 1949'da Çin Halk Kurtuluş Ordusu'nun Sincan'a girmesiyle birlikte sona erdi.
25-26 Haziran 2009 tarihinde resmi kaynaklara göre iki Uygur'un hayatını kaybettiği olayları protesto etmek için toplanan Uygurlar ile buna tepki gösteren ve Çin'in en kalabalık etnik grubu olan Hanların karşı karşıya geldiği olaylarda, resmi kaynaklara göre 197 kişi hayatını kaybetti, bin 721 kişi yaralandı.
Dünya Uygur Kurultayı lideri Rabiye Kadir ise, Washington'da yaptığı açıklamada ölü sayısını binin üzerinde olarak açıkladı.
Çin işgali altındaki Müslüman Uygurların dramı halen de devam ediyor. Dini Müslüman kimlikleri ile Uygur etnik kimlikleri ciddi baskılar altında.
Başta ABD ve Batılı ülkeler Çin rejimi ile özünde ekonomik olan siyasi kavgalarında Uygurları bir enstrüman olarak kullanmak istiyorlar.
Yoksa hak, hukuk, adalet umurlarında değil; bu dedikleri Suudi Arabistan'da da, Mısır'da da yok; ama bu ülkelerin diktatörlerine gıklarını bile çıkarmıyorlar.
Çin rejimi tüm diktatörlükler gibi en haklı insani haklarını savunan Uygurları, ABD ve Batı ajanlığı ile bölücülükle suçlayarak kan kusturuyor.
Bizim demokrasi ve adalet kavramlarını dillerine pelesenk etmiş sosyalistlerimiz ise 'duymadık, görmedik, bilmiyoruz' modundalar.
İsa Yusuf Alptekin, Osman Batur İslambay, Mehmed Emin Buğra, Abdülhamid Çolpan… bunların hepsi komünizmin muhteşem nizamını anlayamamış gerici yobazlar!
İşin en ilginç yanı milliyetçilik ve muhafazakarlığı hiç kimseye kaptırmayan MHP ve AK Parti'liler de bu konuda 'derin' bir sessizlik içindeler.
Üstelik bu konu ile ilgili konuşup, yazanları ise 'Bunlar Rusya ve Çin ile kurduğumuz stratejik iş birliğini bozmak isteyenler, ABD ve Batı'nın değirmenine su taşıyorlar, hepsi Batılıların ajanı' diye susturuyorlar.
TBMM'nin 24. döneminde Çin ziyaretinde Uygurların başkenti Urumçi'ye de götürülen HDP (BDP) heyetinin Dış İlişkiler Başkanı Van milletvekili arkadaşımız da dönüşte benimle girdiği tartışmada aynı argümanları dile getirmiş;
Uygurların Sosyalist Çin idaresinde (ısrarla Çin işgali altında demedi, dedirtemedim!) ekonomik ve sosyal yönden çok gelişmiş ve refah içinde olduklarını söyleyerek, Çin rejiminin faziletlerini anlatmıştı!
Sözün özü kasap et derdinde, koyun can derdinde!
Uygurlar hak peşinde, dünya dolar euro peşinde!
AK Parti-MHP derin hülyalar içinde!
Merhum İsa Yusuf Alptekin hayatı boyunca sürekli olarak "Bu dava bir Doğu Türkistanlı olarak Doğu Türkistan davası, bir Türk olarak Türklük davası, bir Müslüman olarak İslâm davası ve bir insan olarak insanlık davasıdır, Allah için hizmet edin" çağrısında bulundu.
Eskiler, dört bir yandan kuşatılmış, çaresiz ve yardımsız bir durumda kalmış olanların hallerini anlatmak için;
'Yer demir, gök bakır' derlerdi.
Bugün Müslüman Uygurlar için de;
'Yer demir, gök bakır!'
Aşıklar Sultanı Fuzuli'nin figan ettiği gibi;
Dost bî vefâ,
felek bîrahm,
devran bî sükûn,
Dert çok, hem dert yok,
düşman kâvî, tali'zebûn..(Dost vefasız,
dünya merhametsiz,
devir huzursuz,
Dert çok, derdimi paylaşan yok,
düşman kuvvetli,
talihim zavallı ve çaresiz...)
'Kimsesizlerin kimsesi' Uygurlara yardım etsin.
*Kaynak: TDV İslâm Ansiklopedisi, İsa Yusuf Alptekin maddesi.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish