Yeni bir keşif, uzun zamandır kayıp olan ortaçağ krallığını ortaya çıkardı

David Keys, arkeologların Ortaçağ'da Çin'de kurulmuş Nanzhao İmparatorluğu'nun kalıntılarını ve hükümdarının mezarını nasıl ortaya çıkardığını anlatıyor

Nanzhao İmparatorluğu'nun gücüne ve başarılarına karşın, yakın zamanda keşfedilen büyük manastır kalıntıları ve Dali'de 9. yüzyıldan bu yana ayakta kalmış pagoda (fotoğrafın ortasındaki yapı) haricinde büyük binalarının çok azı bugün varlığını sürdürüyor (CC 4.0)

Arkeologlar, uzun zamandır kayıp olan bir ortaçağ imparatorluğunun gizemlerini gün yüzüne çıkarıyor.

Güneybatı Çin'de büyük ve yeni bir keşif, bir zamanlar orduları güneydoğu Asya'da geniş bölgeleri fethetmiş yitik bir imparatorluğun olağanüstü ihtişamını ilk kez gözler önüne seriyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İmparatorluğun başkentindeki kalıntılarda kazı çalışmaları yürüten Çinli arkeologlar, dünyanın herhangi bir yerinde bugüne dek bulunan en büyük ortaçağ Budist manastırlarından birini keşfetti. Kazıda çıkarılan eserler, manastırın imparatorluğun bazı hükümdarlarının kutsal ebedi istirahatgahı olarak kullanıldığını gösteriyor.

Nanzhao İmparatorluğu olarak bilinen ortaçağ imparatorluk devletinin başkentindeki manastır, en az 14 binadan oluşan ve neredeyse kesinlikle iktidardaki hanedan tarafından inşa edilmiş geniş bir kompleksti.

Çin'in Yünnan ilindeki Dali kasabası yakınlarında bulunan alanda gün yüzüne çıkarılan kanıtlar, manastırın muhtemelen imparatorluğun zirvede olduğu dönemden kısa bir süre sonra, 9. yüzyılın ortasından sonlarına doğru inşa edildiğini gösteriyor.

Uzun zamandır unutulmuş yüksek düzeyde askerileşmiş bu imparatorluk devleti, bugün Vietnam, Myanmar (Burma), Laos ve Tayland'ın (ayrıca Çin'in Guizou ve Siçuan bölgelerindeki bazı bölümlerin) bulunduğu geniş bölgeleri fethettiği için dünya tarihinde önemliydi.

Ancak aynı zamanda ortaçağın ilk dönemlerinde Doğu Asya'nın iki büyük imparatorluğu olan Çin ve Tibet arasındaki güç dengesini yüzyıllar boyunca elinde tuttuğu için de önemli.

Bu rol çerçevesinde büyük bir askeri güç geliştiren devlet dünyanın en büyük savaşlarından bazılarına da dahil oldu.

Yeni keşfedilen manastırda yaşamış yüzlerce ortaçağ Budist rahibi, imparatorluğun askeri girişimlerinde önemli bir destek rolü oynadı.

Doğrusu imparatorluğun (7. yüzyıl ortalarındaki) doğuşu, Asya'daki büyük silahlanma yarışı ve artan militarizasyonla aynı döneme denk gelmişti. Sadece birkaç 10 yıl içinde büyük Doğu Asya devletleri ordularının büyüklüğünü iki kattan fazla artırmıştı (öyle ki, en büyük komşusu olan Nanzhao İmparatorluğu'nun zirveye ulaştığı döneme dek Çin ordusu yaklaşık 600 bin kişilik bir güce sahipti). Bizzat Nanzhao'nun ordusunun, çıplak ayaklı özel savaşçılardan oluşan seçkin bir kuvvet dahil yaklaşık 100 bin askere sahip olduğu düşünülüyor.

Ortaçağ Asya orduları, Avrupalı muadillerinin tam olarak üç veya 4 katı büyüklükte olma eğilimindeydi.
 

newFile-1.jpg
Nanzhao İmparatorluğu'nun (ve sonrasında gelen Dali Krallığı devletinin) özel çıplak ayaklı seçkin askeri gücü vardı. Döneme ait bu tablo, söz konusu birlikleri miğferleri, deri zırhları ve silahlarıyla gösteriyor (CC 4.0)


Nanzhao İmparatorluğu İngiltere'nin yaklaşık 10 katı büyüklüğünde bir alanı fethetmeyi başardıysa da, yeni arkeolojik keşif bugüne kadar bulunan ilk önemli ve büyük Nanzhao bina kompleksi.

Yünnan Kültürel Eski Eserler ve Arkeoloji Enstitüsü'nden arkeologlar, şimdiye kadar manastıra ait en az 14 binadan 40 ton çatı döşemesi ve binlerce diğer eseri gün yüzüne çıkardı.

Manastır sadece bazı Nanzhao imparatorlarının küllerini barındırdığı için değil, aynı zamanda görünüşe göre önemli bir Budist azizin kutsal emanetlerine ev sahipliği yaptığı için de siyasi ve ideolojik açıdan önem arz ediyordu.

Manastırın bir hayli yüksek statüsünün bu yönü, imparatorluk ailesiyle ilişkili bir Budistin (belki de kraliyet ailesinden gelen manevi olarak saygı duyulan bir başrahip) naaşının orada saklandığı yazısının yer aldığı bir tavan döşemesinin keşfiyle ortaya çıkarıldı.

Yapının kendi fayans ve tuğla fırınlarını işlettiğinin keşfedilmesi, çömlek üretimi ve metal işçiliğiyle ilgilendiğine dair kanıtlar, manastırın tüm büyüklüğü ve önemini daha da fazla vurguluyor.

Arkeologlar manastırda ayrıca, muhtemelen bazı Nanzhao imparatorlarının yakılmış kalıntılarının yer aldığı cenaze vazolarına dair kanıtlar da buldu.

Arkeologların bulduğu diğer yazılar, manastırın tümünün veya bir kısmının 9. yüzyılın sonlarına doğru Maharaja Meng Longşun (tam anlamıyla "Muhteşem Büyük Kral ve Bilge Varlık") isimli dindar bir Budist Nanzhao hükümdarı tarafından inşa ettirildiğini gösteriyor. Bir imparatorluk hükümdarı olarak Burma Lordu, Buda'nın Zafer Sancağının Taşıyıcısı ve Dört Yönün Birleştiricisi gibi bir dizi başka unvana da sahipti.
 


Dikkate değer bir tesadüf sonucu söz konusu hükümdarın bir resmi, 1100 yıllık resimli bir ortaçağ el yazmasında (bugün Japonya'da bir müzede) günümüze kadar geldi.

Hükümdar, şefkati temsil eden bir Budist tanrısının heykeliyle beraber yarı çıplak bir figür olarak tasvir edilmiş.

El yazmasında tasvir edilen heykelin bir zamanlar, arkeologların şimdi dünyaya kazandırdığı büyük manastırın kalbinde duruyor olması olası.

İmparatorluğun özel Budizm versiyonu ideolojik bakımdan bir hayli karmaşıktı. Manastırın yer aldığı imparatorluk başkentinin ismi Taihe'ydi (Tay-He diye okunuyor, "Büyük Barış" ve "Büyük Dağ" anlamına geliyor). Şefkat de (heykelin temsil ettiği) devletin en yüksek erdemlerinden biri olarak kabul görmüştü.

Öte yandan Nanzhao İmparatorluğu'nun uyguladığı Hindistan kökenli Tantra tarzı Budizm, aynı zamanda düşmanların zayıflatılmasını ve kendi birliklerinin sihirli biçimde güç kazanmasını sağlayan özel dini törenleri de kapsıyordu.

Bu sebeple, yakın zamanda keşfedilen manastır neredeyse kesin olarak imparatorluğun askeri eylemlerine yönelik sihirli manevi destek açısından çok önemli bir rol oynadı.

Bir bakıma, barış ve savaşın eşzamanlı biçimde teşvik edilmesindeki ideolojik karmaşa, Haçlı Seferleri sırasında Avrupalı Hıristiyan din adamlarınkine çok benziyordu.

Himalayalar'ın eteklerinde yer alan, uzun zamandır unutulmuş olmasına karşın son derece güçlü Nanzhao krallığı ve imparatorluğu, çok büyük stratejik öneme sahip bir alanda bulunuyordu. Çok daha büyük iki imparatorluk (Tibet ve Çin) arasındaki konumuyla, Çin'in Hindistan'la ticaretini de kontrol etmiş ve Çin'in Burma ve Tayland'a erişiminin etkili biçimde önüne geçmişti.

Uzun zamandır kayıp olan krallıkla ilgili dünyanın en önde gelen uzmanlarından biri olan Tennessee Üniversitesi'nden Profesör Megan Bryson, "Bu yeni keşif Nanzhao İmparatorluğu'na dair önceden bildiklerimizden çok daha fazla arkeolojik bilgi sağlıyor" dedi.

Kazı, bu az bilinen ancak tarihi açıdan önem taşıyan ortaçağ imparatorluğunun kültürü, dini, dini törenleri, mimarisi ve zanaatı hakkında dünyaya yeni bilgiler sunuyor.



* David Keys'in makalesinin tasarımdan kaynaklanan nedenlerle kısalttığımız başlığının tamamı şöyledir: Yitik bir imparatorluk: Büyük ve yeni bir keşif, uzun zamandır kayıp olan ortaçağ krallığını ortaya çıkardı

independent.co.uk/news

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU