Su kıtlığı ve kuraklık

Prof. Dr. Mustafa Öztürk Independent Türkçe için yazdı

Tatlı su, kıt bir kaynaktır.

Küresel ölçekte beş yaşın altındaki yaklaşık 300 bin çocuk olmak üzere her yıl iki milyon insan, kirli su ve yetersiz temizlik nedeniyle ishalden ölmekte ve 785 milyon insan temiz içme suyuna erişememektedir.

Dünyada kadınlar ve kızlar, genelde aileleri için her gün tahminen 200 milyon saat su taşımaktadırlar.  

İklim değişikliği, dünyanın birçok yerinde artan su kıtlığına ve kuraklığa neden olmaktadır.

Hızlandırılmış tüketim, artan çevresel bozulma ve iklim değişikliğinin çok yönlü etkileri karşısında, tatlı su kaynaklarımızda rekabet eden talepleri yönetmenin yeni yollarına açıkça ihtiyacımız var. 

Üç yılda bir düzenlenen Dünya Su Forumu'nun başlangıcında başlatılan rapora göre, global ölçekte her yıl yaklaşık 4 bin 600 milyar metre küp su kullanıyor, bunun yüzde 70'i tarımda, yüzde 20'si sanayide ve yüzde 10'u konutlarda tüketilmektedir.  

İklim değişikliği, nemli bölgeleri daha nemli ve kurak bölgeleri daha kuru hale getirecektir. Buda tedarikler üzerinde ek bir stres oluşturacaktır.

Ülke bazında Su Ayak İzi Ağı, haritası çıkartılmalı ve su kıtlığı ve kuraklığın temel gıda ürünlerinin arzını nasıl bozabileceği belirlenmelidir.

Türkiye, gıda güvenliği ve ekonomik istikrarına yönelik potansiyel kırılganlıkların nerede olduğunu ortaya çıkarmalı ve hangi gıda ürünlerinin yakın ve uzun vadede daha pahalı hale gelebileceğini belirlemeli. 

Türkiye, su zengini bir ülke değil. Bu yüzden şehirleri kuraklığa karşı dayanıklı hale getirmek gereklidir. 

Tarımsal üretim ve gıda güvenliği için su çok önemlidir. Tatlı su kaynakları endişe verici bir hızla azalmaktadır. Artan su kıtlığı, artık sürdürülebilir kalkınma için önde gelen zorluklardan biridir.

Dünya nüfusu artmaya devam ettikçe, yaşam standartları yükseldikçe, diyetler değiştikçe ve iklim değişikliğinin etkileri yoğunlaştıkça bu zorluk daha da zorlaşacaktır.

Her gün tükettiğimiz yiyeceklerle 'yediğimiz su' içtiğimiz sudan çok daha fazlasıdır.

Diyete bağlı olarak, her gün bir kişi tarafından tüketilen besini üretmek için 2 bin ila 5 bin litre suya ihtiyaç olduğunu biliyor musunuz?

Mevcut tüketim alışkanlıkları devam ederse 2025 yılına kadar dünya nüfusunun üçte ikisinin su sıkıntısı çeken ülkelerde yaşayabileceğini göstermektedir. 

Su kıtlığı ve kuraklık, yoksulluğu ve ekonomik büyümeyi, sağlığı ve refahı, cinsiyet eşitsizliğini ve çevreyi etkiler.

Mahsuller tükenir, hayvanlar ölür, aileler gıda kıtlığı ve kıtlıkla karşı karşıya kalır, insanlar göçe zorlanır ve çatışmalar çıkar.

Su kıtlığından etkilenen şehirler, vatandaşlar, işletmeler ve hükümet için artan maliyetlerle mevcut altyapıyı zorlamaktadır.


Değerli su kaynaklarını kurtarmak için çalışılacak önemli dört alan:


1. Tarım

Global ve yerel ölçekte temiz su kaynaklarının yüzde 70'i tarımsal sulamada kullanılmaktadır. 

Tarım, su kıtlığının hem ana nedeni hem de israfıdır. Tarımsal üretim, tüm su çekimlerinin neredeyse yüzde 70'ini ve bazı gelişmekte olan ülkelerde yüzde 95'ini oluşturmaktadır. Türkiye'de bu oran yaklaşık yüzde 70'dir.  
 

1.jpg
Şekil 1. Tatlı suların kullanım alanları 


Zaman geçtikçe doğal kaynaklarımızı daha akıllıca kullanmak zorunda kalacağız. Ekilecek ve dikilecek mahsul seçimi, ihtiyaç duyulan su miktarını büyük ölçüde etkileyecektir.

Bakliyat mahsullerinin küçük bir su ayak izine sahip olduğunu, yani 1 kilogram mercimek üretmek için sadece 1250 litre suya ihtiyacımız olduğunu biliyor musunuz?

Bunu, 1 kilogram sığır eti üretmek için ihtiyaç duyduğumuz 13 bin litre su ile karşılaştırın!

Bir A4 kağıdı üretmek için yaklaşık yüz litre su tüketilirken, bir litre süt üretmek için yaklaşık bin litre su tüketiliyor.

Diğer yandan fincan kahve için 150 litre su tüketilmektedir.


2. İklim değişikliği

İklim değişikliğinin bir sonucu olarak su kıtlığının artması beklenmektedir. Dünya genelinde artan sıcaklıklara neden olacağı tahmin edilmektedir.

Daha sık ve şiddetli kuraklıklar tarımsal üretimi etkilerken, global ölçekte artan sıcaklıklar tarımsal üretimin su talebinin artmasına neden olmaktadır.

Su kullanım verimliliği ve tarımsal üretkenlikteki iyileştirmelere ek olarak, tatlı su kaynaklarını hasat etmek, yeniden kullanmak ve atık suyun güvenli kullanımını artırmak için geç kalmadan harekete geçilmeli.

Bunu yapmak, kuraklığın meydana gelmesini engellemez, ancak kuraklıkların kıtlığa ve sosyoekonomik bozulmaya neden olmasını önlenmesine yardımcı olabilir.


3. Gıda kaybı ve israfı

Çöpe atılan (boşa harcanan) yiyecek, israf edilen su demektir.

Yiyecekler israf edildiğinde, onu üretmek için harcanan su kaynakları da boşa harcanmaktadır. Her yıl, üretilen tüm gıdanın üçte biri ya kayboluyor ya da israf ediliyor.

Bu da Cenevre Gölü hacminin (89 kilometre küp) yaklaşık üç katına eşit (267 kilometre küp) olan boşa harcanan su hacmine dönüşüyor.

Yemek atıklarımızı kullanmaktan, yalnızca ihtiyacımız olan şey için alışverişe kadar, gıda israfımızı azaltmak için hepimiz günlük hayatımızda küçük değişiklikler yapabiliriz.

Türkiye'de gıda atıklarının en az yüzde 50'i çöpe atılmaktadır. 


4. Gıda sistemleri

Su, tarımsal üretim zincirinde genellikle verimsiz bir şekilde kullanılmaktadır. Ek olarak, yer seçimi, teknoloji ve tedarikçiler gibi kilit kararlar, özellikle su miktar ve/veya fiyat açısından sınırlayıcı bir faktör olmadığında, su kaynakları üzerindeki etkileri dikkate alınmadan sıklıkla alınır.

Tarımda su kullanımının daha verimli, üretken, eşitlikçi ve çevre dostu hale getirilmesi için çalışmalar yapılmalıdır.

Bu, daha az suyla daha fazla tarımsal üretmeyi, sellerle, kuraklıklarla ve sürekli değişen iklimle başa çıkmak için çiftçilerin direnç geliştirmesini ve çevreyi koruyan temiz su teknolojilerinin uygulanmasını içerir.

Su kıtlığı sorunu, sürdürülebilir kalkınmanın tam merkezinde yer almaktadır. Yeterince suyumuz yoksa ihtiyacımız olan yiyeceği yetiştiremeyeceğimiz gerçeğine iniyor!

Bu değerli kaynağı korumak için alışkanlıklarımızı değiştirmeli ve hemen harekete geçmeliyiz. 

Kişi başına mevcut tatlı su kaynakları son yirmi yılda yüzde 20'den fazla oranda azalmıştır.

Küresel ısınmanın etkisiyle kar yağışı azaldığı için dağların (dünyanın su kulelerinin) su tutma kapasitesi zayıflamakta ve ekosistemi tehdit altına girmektedir.

Dünyanın en önemli ve savunmasız su kulelerinin geleceğini korumak için derhal harekete geçilmesi gerekiyor.

Gıdaların yetiştirilmesi ve ardından israf edilen atıkların çöp depolama alanında imha edilmesi sürecinde:

  • Tüm tatlı suyun yüzde 21'i,
  • Ekili arazinin yüzde 18'i,
  • Gübrenin yüzde 19'u,
  • Çöplük hacminin yüzde 21'i

gibi doğal kaynakların kullanılması çok şaşırtıcıdır.
 

  • Şehirler, ısı adası etkisinden kurtarılmadığı,
  • Şehirlerde binaların çatıları, yağmur suyu hasatı için kullanılmadığı,
  • İleri kademe arıtılmış atıksular, belli alanlarda (park-bahçeler, sanayi, oto yıkama vb.) sulama suyu olarak kullanılmadığı,
  • Yağmur suyunun toprakla buluşması sağlanmadığı,
  • Yağmur suyu ile yeraltı su kaynakları beslenmediği,
  • Göletler artırılmadığı,
  • Şehirlerde kişi başına düşen yeşil alanı, 15 metre kare ve üzerine çıkarılmadığı,
  • Şehirlerde binalar enerji yoğun ısınma ve soğutmaya son verilmediği ve enerji verimli hale getirilmediği, 
  • Yaş sebze ve meyvelerin hasattan pazara tedarik zinciri tekniğine uygun yapılmadığı,
  • Toprağın su tutma kapasitesi artırılmadığı,
  • Akıllı tarla sensörleri ile toprağın nem içeriği izlenmediği ve buna göre sulamanın gerekli olup olmadığını belirlenmediği, 
  • Stabilize edilmemiş ham hayvan gübresi, park-bahçelerde ve tarım alanlarında kullanıldığı,
  • Atıksular yeterli ölçüde arıtılmadan alıcı ortama (göllere, nehirlere, akarsulara vb.) verildiği,
  • Kalıcı kirliliğe neden olan bazı ilaçların tarım alanlarında kullanılması denetlenmediği, 
  • Barajların, göllerin ve göletlerin çevresi ağaçlandırılmadığı,
  • Su yoğun sanayileşme devam edildiği,
  • Aşırı su tüketen tarımsal üretim ve sanayi tesisleri tespit edilip çözümler üretilmediği,
  • Tarım sektöründe verimli (az) su kullanımına geçilmediği,
  • Su tüketimine akıllı fiyatlandırma ile çözümler üretilmediği,
  • Konutlarda ve işyerlerinde su israfı devam ettiği ve pratik çözümler üretilmediği,
  • Şehirlerdeki içme suyu şebeke sisteminde kayıp-kaçak ortalama yüzde 43 olduğu,
  • İçme suyu şebeke sisteminde kayıp-kaçak önlenmediği,
  • Yerüstü su kaynakları kirletilerek su kalitesi bozulduğu,
  • Yağmur suyu, atıksu kanalizasyon sistemine verilerek kirletildiği, 
  • Şehirlerde park-bahçeler, şebeke suyu ile sulandığı,
  • Park-bahçelerde suya dirençli ağaçlar, ağaççıklar ve bitkiler dikilmediği, 
  • Araç yıkama istasyonlarında ve halı yıkmada şebeke suyu kullanıldığı,
  • Şehirlerde caddeler, şebeke suyu ile yıkandığı,
  • Barajların, göllerin ve göletlerin çevresi betonlaştırıldığı,
  • Yeraltı suları hoyratça kullanıldığı,
  • Kıyı şehirlerinde, deniz suyu gibi alternatiflerden, tatlı su kaynakları üretilmediği (Dünya çapında faaliyette olan 7 bin 500'den fazla deniz suyundan tatlı su üreten enerji yoğun içme suyu tesisi var),
  • Yağmur suyu akışına uygun şehirleşme olmadığı,
  • Barajları, gölleri ve göletleri besleyen akarsu ve dere yatakları yeşil koridorlara dönüştürülmediği,
  • Barajların, göllerin ve göletlerin su tutma kapasitesi dip çamuru taranarak artırılmadığı (zaman zaman erozyonla gelen sedimentler, atıksu ile gelen çamurlar),
  • Çöpe atılan yaş sebze ve meyveler dahil gıda atıkları önlenmediği,
  • Su arz ve talep dengesi kurulmadığı,
  • Ormansızlaşma arttığı,
  • Ormanları ve doğayı yok eden vahşi madenciliğe dur denilmediği,
  • Binalarda enerji yoğun ısıtma ve soğutmaya son verilmediği,

sürece kuraklığın etkisi ile su kıtlığı çok daha şiddetli olacaktır.


Sanayide, tarımda ve içme suyu temininde/tüketiminde su kullanımında üç temel esas;

  • Az tüket (verimli kullan),
  • Yeniden kullan (kullandığın suyu başka işlemde kullanma suyu olarak kullan),
  • Geri dönüştür (arıttıktan sonra tekrar kullan),

gibi esaslar artık kuraklık riski taşıyan şehirlerde uygulamaya konmalı. 


Deniz suyundan tatlı su üreten bazı ülkelerin kıyılarında deniz suyu sıcaklığı 30°C civarındayken bugün 40°C'ye kadar yükselmiştir.

Tuzdan arındırma tesislerinin bir sonucu olarak artan deniz sıcaklığı, biyolojik çeşitlilikte değişikliklere katkıda bulunmuştur. Çözümler yolları geliştirilmeli.

WaterAid yardım kuruluşuna göre, temiz suya yapılan her 1 sterlinlik yatırım, en az 4 sterlin ekonomik getiri sağlamaktadır.

Kuraklık 4 aşamadan oluşur;

  • Meteorolojik kuraklık,
  • Hidrolojik kuraklık,
  • Tarımsal kuraklık,
  • Ekonomik kuraklıktır.
     
2.jpg
​​​​​​​Şekil 2. Meteorolojik kuraklık haritası


Küresel ısınmanın etkisi ile; 

  • Kuraklık,
  • Sel felaketleri,
  • Sıcak hava dalgaları,

gibi anormalliklerin şiddeti ve sıklığı artarak devam edecektir.


İTÜ Uydu Haberleşme ve Uzaktan Algılama Uygulama Araştırma Merkezi, yersel veriler ve uydu görüntüleri kullanılarak oluşturulan Türkiye'nin kuraklık haritası şekil de verilmiştir. 
 

3.jpg
Şekil 3. İTÜ-UHUZAM tarafından geliştirilen kuraklık haritası 


Geç kalmadan iklim değişikliği etkilerine karşı acil eylem planları hazırlanmadığı ve uygulamaya konmadığı sürece;

  • Daha önce hiç görülmemiş su kıtlığı etkisi görülecektir. 
  • Kuru ve sıcak hava, toprağı daha hızlı kurutur ve çölleştirir.
  • Tarımsal hasat düşer.
  • Yaban hayatı, ciddi zarar görür.
  • Ekolojik dengeler bozulur.

Küresel ısınmanın etkisiyle yerüstü su kaynaklarının buharlaşması daha da hızlanacaktır.

İklim değişikliğine dirençli;

  • Tarımsal üretime geçilmediği,
  • Ormanlaşma yapılmadığı,
  • Şehirleşme planlanmadığı,

sürece kuraklığın etkisi çok şiddetli olacaktır.


Hayvan gübresi ve gıda atıkları kompostta dönüştürülerek toprağın;

  • Su tutma kapasitesi artırılmadığı,
  • Suyunu buharlaştırması önlenmediği,
  • Mikrobesinleri artırılmadığı,
  • Stresi azaltılmadığı,

Kompost, sünger gibi suyu emer ve yavaş yavaş toprağa verir. 


Yeraltı su kaynakları izlemeye alınmadığı sürece;

  • Aşırı su tüketiminin,
  • Sellerin ve kuraklığın,
  • Yeraltı suyunda risklerin,

etkileri gelecekte ciddi boyutlara ulaşacaktır. 


Yerüstü ve yeraltı su kaynaklarımızın röntgenini çekmez ve mevcut durumu tespit etmezsek gerçekçi çözümler üretmek mümkün değildir. 

Türkiye'de yeraltı su haritası çıkarılmalı. Bu çalışmalar sürekli güncellenmeli. Mevcut su kaynağı durumu ortaya çıkarılmalı.


Şiddetli kuraklık;

  • Olağanüstü ve yaygın mahsul ve mera kayıpları,
  • Yangın riski ve acil durumlara neden olan su kıtlığı yaşayan araziler,

olarak tanımlamaktadır.


Gerçekten acil çözümler üretilmesi gerekli durumlar;

  • Kuraklık, su kıtlığını,
  • Su kıtlığı, tarımsal kıtlığı,
  • Tarımsal kıtlık ekonomik kıtlığı,

tetiklediği için; acil entegre eylem planı geliştirilmeli ve çözümler üretilmeli. Unutmayalım ki yarın çok geç olabilir.

Kuraklık ve su kıtlığı, toprağı ve bitkileri kurutur. Kuruyan meralarda bitkiler yok olur. Hayvanların besleneceği bitkiler bulamaz hale gelir.
    

4.jpg
Şekil 4. Kuraklığın toprağı ve bitkileri kurutması


Şimdiden önlemler alınmazsa susuzluk kaynaklı hastalıklar artacaktır. 

Su kıtlığı ile ilgili acil önlemeler alınmaz ve çözüm yolları geliştirilmezse birçok işletme kapanabilir.

Geç kalmadan acil çözümler üretmezse su kıtlığı yüzyılın en önemli çevresel sorunu olacaktır.

Düşük yağış alan bölgelerde deniz suyunu tuzdan arındırma, uzun mesafeli taşımacılığa göre çok daha ucuz bir seçenektir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU