ABD'nin seçimi, Türkiye'nin kaderi

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Amerika Birleşik Devletleri'nde başkanlık seçimi sonuçları birkaç gün içinde belli olacak. Türkiye'nin kısa vadeli kaderi de bu seçim sonuçlarına bağlı…

İnsanın aklına, "ABD seçimiyle Türkiye'nin ne alakası var?" diye bir soru ister istemez geliyor.

Hemen belirteyim, Donald Trump seçimi kaybederse, ki öyle görünüyor, eski defterler açılacak.

O eski defterler arasında Türkiye'yi, Türkiye ekonomisini yakından ilgilendiren konular var.

En önemli konu özetle şöyle:

Mevcut Başkan Donald Trump'ın Türkiye'deki AKP iktidarıyla başkanlığı sonrası bir kısım 'şahsi ticari imtiyazlar' karşılığı belli konularda 'konsensüs' sağladığına dair iddialar var. Bu iddialar epey yaygın ve güçlü.

Peki bu 'konsensüs' tam olarak ne üzerine?

En önemli mesele ABD'de süren Halkbank davasıydı. Malumunuz, Trump davaya müdahale etti, savcılar görevden alındı, tutuklu bulanan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla serbest bırakıldı, Türkiye'ye döndü…

ABD'de 32 aylık mahkumiyet cezası onaylanan Hakan Atilla, Türkiye'de Borsa İstanbul Genel Müdürü yapıldı. Şu anda, İstanbul Borsası, ABD'ye giderse eksik kalan ayların cezasını yatacak olan bir genel müdür tarafından yönetiliyor yani.

Joe Biden'ın başkanlık seçimini kazanması halinde Halkbank davasının yeniden açılmasına kesin gözüyle bakabiliriz.

Nitekim başkanlık seçimlerinin sonuçlanmasına günler kala konu ABD'nin önemli yayın organlarında ısıtılmaya başladı.

ABD'nin en önemli gazetelerinden biri olan New York Times, geçtiğimiz hafta Halkbank davası, Trump ve Tayyip Erdoğan'la ilgili bir haber-analiz yayımladı.

Bu analizde, Trump'ın "sadece Halkbank'ı değil, Erdoğan Ailesi'ni de yakından ilgilendiren" davaya müdahale ettiği savunuluyordu.

Çarpıcı iddiaların yer aldığı analizde, ABD'nin eski ulusal güvenlik danışmanı John R. Bolton'un, Trump ile ilgili, "Yabancı bir lider (Tayyip Erdoğan) için bir şeyler yapmak adına hükümetin sıradan bir sürecine bile karışabiliyor. Neyin uğruna? Yolunda giderken o kişiden göreceği bir iyilik uğruna" ifadelerine yer veriliyordu.

Trump'ın Türkiye'deki ticari faaliyetlerinden üç yıl içinde 2,6 milyon dolar kâr sağladığı bilgisi de haberde yer alıyordu.

Ama o kadarla sınırlı değil.

Aynı analizde, Türkiye'nin yoğun lobicilik faaliyetleri yürüttüğüne dikkat çekilirken, benzer taleplerin Obama ve zamanın Başkan Yardımcısı olan Demokrat aday Joe Biden'a da yöneltildiği vurgulandı.

Bir başka analiz, Mother Jones dergisinin sitesinde yer aldı.

Washington Üniversitesi'nden hukuk profesörü Kathleen Clark'ın değerlendirmelerine yer veren analizde, Clark, Trump'ın Halkbank'ta Erdoğan'a yardım etme çabasını şöyle değerlendiriyor:

Erdoğan'ın istediklerini vermesi için Adalet Bakanlığı'na talimatlar dayatmasından ve bunu kamu yararı anlayışından değil, kendi kişisel çıkarına ilişkin anlayışından dolayı yaptığından endişelenmemiz için her türlü neden var.


Bu örnekleri çoğaltmak mümkün…

ABD'de davayı takip eden herkes, Trump'ın Türkiye'deki iktidardan kişisel menfaat sağladığı konusunda hemfikir.

Haliyle, Trump kaybettiği takdirde, hatta kazansa bile, bütün bunların masaya döküleceğinden emin olabiliriz.

Yani, Türkiye'nin zaten tepetaklak giden ekonomisi ABD seçimlerinden hemen sonra bir kez daha bu tür basınçlarla yüzleşmek zorunda kalacak.

Türkiye, bu davaların üzeri örtülsün diye lobicilik faaliyetlerine ne kadar milyon dolar akıtıyor, Trump ne gibi şahsi menfaatler uğruna ikna edildi, olağan diplomatik ilişkiler yerine ne tür gizli görüşmeler yapıldı, bilemiyoruz.

Bildiğimiz, sadece tek bir davadan bile oldukça ağır kokuların çıktığı ve önümüzdeki dönemde bu kokuların yoğunlaşacağı…

Ve kesin olan bir şey daha var:

"Dış güçler, dış güçler" diye atılan nutukların ses dalgaları atmosferde yayılırken, tüm bu pis işlerin faturasını yine biz sıradan vatandaşlar ödeyeceğiz…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU