Savaş Ermenistan ve Azerbaycan arasında, dünya içine sürükleniyor

Azerbaycan ve Ermenistan arasında patlak veren çatışma, dünyayı ve bölgesel güçleri baskı altına alıyor

Dağlık Karabağ'da şiddetli çatışmalar yaklaşık iki haftadır aralıksız devam ediyor (AP)

Ülkeler yıllardır, yükselen milliyetçilik ve Kafkasya'nın güneyindeki kanayan yara olan eskiye dayalı ihtilafların zehirli bileşiminden uzak durmaya gayret gösteriyor. İran, İsrail, Rusya, ABD ve diğerleri, hem zengin bir silah alıcısı ve doğal gaz ihracatçısı olan Azerbaycan'la hem de dünya genelinde iktidarlarla bağa sahip nüfuzlu ve başarılı bir diasporaya giden önemli bir kanal olan Ermenistan'la dostane ilişkilerini idame ettirmeye çalıştı.

Ancak Azerbaycan ve Ermenistan arasında yakın zamanda patlak veren ve son 30 yılın en şiddetli savaşlarından biri olarak nitelenen çatışma, bu ihtilafla mesafelerini korumaya çalışan dünyayı ve bölgesel güçleri baskı altına aldı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Çatışma, ayrılmış etnik Ermeni bölgesi Dağlık Karabağ üzerinden sürüyor. Denize kıyısı olmayan bu dağlık arazi şeridi, uluslararası açıdan Azerbaycan'ın parçası olarak tanınsa da, 1990'ların başında 30 bin civarında insanın ölümüne neden olan savaştan bu yana Ermenistan himayesinde yönetiliyor.

Gittikçe yoğunluk kazandığı görülen çatışmanın her iki tarafında da siviller dahil çok sayıda insan hayatını kaybetti. Dünya başkentleri açısından ikilemin merkezinde, dünyanın önemli bölgelerinden biriyle diplomatik ilişkilerin yanı sıra potansiyel açıdan kazançlı enerji ve silah anlaşmaları da yer alıyor.

Çatışmanın en büyük uluslararası kaybedeni muhtemelen, hem Ermenistan hem de Azerbaycan'a komşu ve tartışmalı yerleşim bölgesine yakın bir konumda yer alan İran oldu. Yanı başındaki savaş, halihazırda ABD'nin yaptırımları ve güvenlik manevralarıyla sarsılmış durumda olan, sürekli ateşkes çağrısı yaparak geçen pazartesi görüşmelere ev sahipliği yapma teklifinde bulunan Tahran yönetimi üzerinde tatsız bir baskı yaratıyor.

ABD'nin eski Bakü Büyükelçisi Matthew Bryza, "Bu İranlılar için potansiyel bir siyasi pandora kutusu" diyor.

Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ'daki hak iddiasına destek veren İran, 1990'lardaki savaşta Bakü'ye askeri destek bile sağlamıştı. Ancak diplomatik açıdan İran bugün, Levant bölgesinde Tahran'la aynı eksende yer alan Kremlin öncülüğündeki ittifakın parçası olan Erivan'a çok daha yakın. İran, Suriye ve Lübnan'daki Ermeni topluluklarını, Beşar Esad'ın Şam diktatörlüğünü ve Lübnanlı milis grubu Hizbullah'ı içeren sözde direniş ekseninin destekçileri olarak görüyor. Azerbaycanlı yetkililer de son dönemde, ülkenin kara sınırları ve hava koridorları üzerinden Ermenistan'a yapılan ve silah sevkiyatı olarak niteledikleri geçişlere izin verdiği gerekçesiyle İran'a tepki gösterdi.

Son yıllarda Tahran, ABD istihbarat yetkililerinin İran'a karşı ileri casusluk karakolu olarak kullandığı Bakü'yle uzun zamandır gergin olan bağlarını da düzeltmişti.

Tahran için işleri daha da zorlaştıracak biçimde, İranlıların dörtte biri kendisini etnik Azeri olarak görüyor ve savaş onların güçlü olduğu Tebriz ve Urumiye gibi önemli şehirlerle başkent Tahran'da milliyetçi coşkuyu kamçılıyor. Neredeyse yarım düzine büyük şehirde patlak veren Bakü yanlısı gösteriler muhtemelen yönetimin canını sıkıyor. İran'daki orta düzey bazı Şii din adamları da Azerbaycan'a desteklerini dile getirdi.

Öte yandan İran, muhtemelen 300 bin kadar büyük bir Ermeni topluluğuna da ev sahipliği yapıyor. Azerbaycan'ın aksine Ermenistan yıllarca İranlı turist ve iş insanlarına kapılarını açtı. İran ve Ermenistan, işgal altındaki Azerbaycan topraklarında yer alan Aras Nehri üzerinde tartışmalı bir hidroelektrik projesi inşa ediyor.

İran, Ermenistan'ı desteklediği yönündeki suçlamalara karşı hassas görünüyor. Dini Lider Ali Hamaney'in üst düzey danışmanlarından Ali Ekber Velayeti, Ermenistan'ı "Azerbaycan'da işgal ettiği toprakları" iade etmeye çağırdıysa da, çatışmada Suriyeli isyancı savaşçıların konuşlandırıldığı yönündeki iddiaları da eleştirerek her iki tarafı siyasi müzakerelere başlamaya davet etti. Velayeti aynı zamanda Türkiye, İsrail ve Fransa'yı çatışmaya istenmeyen şekilde müdahale etmekle suçladı.

Çatışma, topraklarına düşen serseri roket ve havan topları aracılığıyla İran'a çoktan sıçramış durumda. İran'ın kuzeybatısındaki köylere isabet eden düzinelerce top mermisi hafif yaralanmalara ve maddi hasara yol açtı. Çatışmanın sürdüğü her geçen gün İran için tehlike büyüyor.
 


Brüksel merkezli İran analisti Peyman Arif, "Türkiye İran sınırına (Suriyeli paralı askerler) konuşlandırdıysa bu İran için çok tehlikeli olur" dedi.

İsrail de kendini bir çıkmazda buldu. Azerbaycan, Ermeni zırhlı araçlarını ve uçaksavar bataryalarını yok etmekte kullandığı kamikaze dronlar dahil gelişmiş İsrail silahlarının müşterisi konumunda ve aynı zamanda enerji tedarikini sağlıyor.

Gazeteci Anşel Pfeffer, Haaretz'de "İsrail Azerbaycan'ı stratejik bir müttefik olarak görüyor" diye yazdı.

İsrail'in satın aldığı petrolün çoğunun kaynağı Hazar'daki kleptokrasi. Coğrafi konumu sebebiyle, istihbarat ve diğer gizli amaçlar bakımından komşusu İran'a karşı son derece kullanışlı bir 'arka kapı' konumunda.

Ancak Ermenistan da İsrail'in müttefiki. Ermenistan, büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıyan dünyadaki az sayıda ülkeden biri. İki ülke Washington ve Birleşmiş Milletler nezdinde diplomatik konularda sıklıkla kendilerini aynı safta buluyor. Ermenistan geçen hafta, Azerbaycan'a yapılan silah satışını protesto amacıyla İsrail'deki büyükelçisini geri çekti. Büyükelçi daha sonra ayrıntılara değinmese de, "İsrail, Azerbaycan'a silah satışını durdurabilir" dedi.

Birleşik Krallık ve Avrupa ülkeleri büyük ölçüde kavgadan uzak durdu. Barış çağrısında bulunan ılımlı açıklamaların ötesindeki her şey riskli olabilir. 1990'lardan bu yana çatışmayı çözüme kavuşturmaya çalışan Minsk grubunun parçası Fransa, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Türkiye'yle bağlantılı Suriyeli paralı savaşçıların Azerbaycan tarafından konuşlandırıldığı iddialarını yinelemesi üzerine hem Ankara hem de Bakü tarafından susturuldu.

Bakü hükümetinin danışmanlarından Hikmet Hacıyev, "Fransa'nın bu işe karışmasından üzüntü duyuyoruz" dedi.

Fransa'nın dürüstlüğü ve tarafsızlığı hususunda çok ciddi soru işaretlerimiz var.

Rusya da kendisini zor bir durumda buldu. Dağlık Karabağ efsanesi dondurulmuş bir çatışma olarak kaldığı müddetçe, Rus diplomatlar her iki tarafın yetkililerini yatıştırıcı ancak boş güvencelerle beslerken Kremlin de silah satışlarından faydalanabiliyordu. Fakat şimdi Rusya, Ermenistan'ın Azerbaycan'daki hedefleri vurarak Bakü'yü aynı şekilde misillemeye zorlaması ve bu nedenle Kremlin'in Erivan'la savunma anlaşması yapmasını tetiklemesi sonucu, kendini savaşın içine çekilirken buluyor.

İki eski Sovyet cumhuriyeti arasındaki şiddetlenen savaş, aynı zamanda boru hattı ağları ve Ermenistan'daki nükleer santrali de içeren hayati önemdeki enerji altyapısını da tehlikeye atıyor. Salı günü Bakü, Erivan'ı Türkiye'ye giden petrol boru hatlarını hedef almakla suçladı.

Kremlin çatışmadan açıkça rahatsızlık duyuyor ve Moskova'da uluslararası katılımın eksikliğinden kaynaklı bir hayal kırıklığı var. Etkili İzvestiya gazetesi, Rusya Bilmler Akademisi'nden Aleksandır Skakov'un "Buna uzun süredir ihtiyaç duyuluyordu, bugün de ihtiyaç var" dediğini yazdı.

Soru, kimin Karabağ'a kendi misyonunu göndermeyi kabul edeceği. Korkarım ki buna istekli fazla ülke olmayacak.

Çatışmalarda açıkça taraf tutmanın bile bedeli var. Türkiye'nin Azerbaycan'a verdiği tam gaz diplomatik ve askeri destek şimdiden bazı sonuçlara yol açtı. NATO'daki ortağı Kanada, bu hafta Türkiye'nin Kafkas savaşındaki rolünün gözden geçirilmesi süresince Ankara'ya silah ihracatı lisanslarını askıya aldığını açıkladı.

Her iki ülkeyle olan güçlü bağları ve potansiyel nüfuzuyla övünen ancak herhangi bir aktif rolden büyük ölçüde uzak duran ABD, muhtemelen Kafkaslardaki en anlaşılmaz oyuncu. Washington, Rusya ve Fransa'yla beraber çatışmalara son verilmesi yönünde ortak bir açıklama yapmayı kabul ettiyse de mevcut ve eski yetkililere göre diplomatik açıdan sürece dahil olmadı. Washington'ın şu ana kadar kamuoyuna yaptığı açıklamalar, çatışmanın ortaya çıkardığı hırslardan ve tetiklediği karmaşalardan kopuk görünüyor.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, geçen hafta gazetecilere "Herkesi bu durumun dışında kalmaya çağırdık" dedi.

 

independent.co.uk/independentpremium

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU