“Halk neylerse güzel eyler” demek halk dalkavukluğudur!

Yazar, düşünür Lütfü Oflaz Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Demokrasilerde halkın dediği olur.

Demokrasilerde halk kimi seçerse iktidar odur.

Demokrasinin temel ilkesi budur.

Ama halkın her seçimi doğru mudur?

“Halk neylerse güzel eyler” demek doğru mudur?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

“Halk neylerse güzel eyler” demek halk dalkavukluğudur!

Tarih halkın seçimini doğru yapmadığı örneklerle doludur.

Hatta en eğitimli ulusların bile yanlış seçimler yaptığı örneklerle doludur.

Mesela Almanlar eğitimli bir ulustu.

Ancak seçimlerde Adolf Hitler’e oy verip onu iktidara getiren de yine Alman halkı oldu. 

Bırakın sıradan halkı, eğitimin zirvesindeki profesörler, akademisyenler Hitlerci olmuşlardı.

Aydınlar, yazarlar Hitlerci olmuşlardı.

Doktorlar, mühendisler, hukukçular gibi meslek mensupları Hitlerci olmuşlardı.

Hitler onbaşıydı, ama en üst rütbedeki generaller Hitlerci olmuşlardı.

Bunlar ve bunlara benzer en eğitimli kesimler Hitlerci olmuşlardı.

Bunlara ilaveten sanatçılar, sporcular gibi yetenekli kesimler de Hitlerci olmuşlardı.

Hepsi de Hitler’e inanmışlardı.

Hepsi de Hitler’e aşıktı.

Ona sonsuz sadakatle bağlıydı.

Hele sıradan halk Hitler’e tapıyordu.

Hitler “Vur” dese vuruluyordu.

Hitler “Öl” dese ölünüyordu.

Eğitimli Alman halkı, bindikleri alametin kendilerini kıyamete götürdüğünü görmüyordu.

Sonuçta ne oldu?

Sonuç Alman halkı için kıyamet günü oldu.

Alman halkı kendini cehennemde buldu.

Taş taş üstünde kalmamacasına yakılıp yıkıldı Almanya.

Yenilip teslim oldu Almanya.

Bölünüp iki parça oldu Almanya.

Eğitimli Alman halkının yanlış seçimi bu sonucu doğurdu.

Demek ki Alman halkı gibi eğitimli bir halk da yanlış seçimler yapabiliyor.

Tarihte buna benzer başka örnekler de bulunuyor.

Hani “Hiç ilkokul mezununun oyuyla profesörün oyu bir olur mu” diye sorular sorulur.

“Profesörün oyuyla dağdaki çobanın oyu bir sayılmamalı” türünde yorumlarda bulunulur.

Ancak bu soruları soranlar, bu yorumları yapanlar, en eğitimli insanların en cahil insanların peşinden gittiği örnekleri unutur.

Bu örnekler için fazla uzağa da gitmeyelim.

İlkokul mezunu Fethullah Gülen örneğini verelim.

Eğitimin zirvesindeki profesörler, akademisyenler Fethullahçı olmadılar mı?

Aydınlar, yazarlar Fethullahçı olmadılar mı?

Doktorlar, mühendisler, hukukçular gibi meslek mensupları Fethullahçı olmadılar mı?

En üst rütbedeki generaller Fethullahçı olmadılar mı?

Bunlar ve bunlara benzer en eğitimli kesimler Fethullahçı olmadılar mı?

Bunlara ilaveten sanatçılar, sporcular gibi en yetenekli kesimler de Fethullahçı olmadılar mı?

Hepsi de Fethullah’a inanmışlardı.

Hepsi de Fethullah’a aşıktı.

Ona ölümüne bağlıydı.

Adolf Hitler örneği bize en eğitimli halkların bile en yanlış kişileri seçebileceklerini gösteriyor.

Fethullah Gülen örneği bize en eğitimli insanların bile cahil kişilerin peşinden gidebileceklerini gösteriyor.

Onun içindir ki “Eğitimli insanlar mutlaka doğru seçimler yaparlar” düşüncesi pek de gerçeği yansıtmıyor.

Onun içindir ki “Seçimlerde profesörün oyuyla dağdaki çobanın oyu bir sayılmasın” önerisi eğitimlilerin, okumuşların romantizmini yansıtıyor. 

Elbette eğitimli olmak, okumuş olmak önemli.

Ancak eğitimli olmak, okumuş olmak mutlaka doğru seçimler yapılacağının garantisini vermiyor ki.

Tarih bize gösteriyor ki en eğitimliler de en yanlış seçimleri yapabiliyor, en yanlış kişilerin peşinden gidebiliyor.

Kaldı ki profesörün oyuyla dağdaki çobanın oyunun bir sayılmamasını istemek, oyları eşit sayan ve “halkın yönetimi” demek olan demokrasiyle ters düşüyor.

Profesörün oyuyla dağdaki çobanın oyunun bir sayılmamasını isteyenlerin, halkın yönetimini değil de seçkinlerin yönetimini istemeleri daha uygun düşüyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU