Davutoğlu'ndan Şehir Üniversitesi sonrası açıklama: Artık ‘Cumhurbaşkanı iyi çevresi kötü’ aldatmacısının daha fazla savunulacak tarafı kalmamıştır

Şehir Üniversitesi'nin kapatılmasıyla ilgili konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, "Rabbime ‘Şehir Üniversitesi'ni ihya etmeden emanetini alma’ niyazında bulunuyorum” dedi

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, kuruculuğunu yaptığı Bilim ve Sanat Vakfı tarafından kurulan İstanbul Şehir Üniversitesi’nin Cumhurbaşkanı kararıyla kapatılmasının ardından kameraların karşısına geçti. 

Kararda Cumhurbaşkanı'nın şahsi imzasını görünce Cumhurbaşkanı olmak üzere kararda payı olanlar adına derin bir hüzün duyduğunu söyleyen Davutoğlu, “Cumhurbaşkanı Erdoğan bu attığı imza ile tarihe üniversite kapatan siyasetçi olarak geçmiştir” ifadelerini kullandı.

“Gecelerin de mutlak ve şaşmaz bir şahidi olduğunu unutuyorlar” diyen Davutoğlu, “Bir gece yarısı kararıyla, Türkiye’nin en kaliteli eğitim kurumlarından birine darbe yaptılar. Cumhurbaşkanı attığı bu imza ile nasıl bir Türkiye görmek istediğini de ilan etmiştir.  Cumhurbaşkanı, AK Parti ve 28 Şubatçı ortaklarının Türkiye’sinde özgür düşünceye, bilgiye, liyakate ve emeğe yer yoktur.  Onların Türkiye’sinde akla, ahlaka ve vicdana yer yoktur. Daha da önemlisi gençlere yer yoktur” şeklinde konuştu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

“Arazi tahsisi tartışmasının da, banka kredisi kandırmacasının da, ödemeler gecikiyor mazeretinin de bir düzmeceden ibaret olduğunu herkes biliyor” diyen Davutoğlu şunları söyledi:

“Bugün benim gibi birçok insanın içi yanıyor. Son seçimlerde AK Parti’ye oy veren milyonlarca insanın da içi yanıyor buna adım gibi eminim.  Hiçbiri Erdoğan’ı üniversite kapatsın, binlerce öğrenciyi ortada bıraksın, Türkiye’nin en değerli akademisyenlerinden, beyinlerinden bir kısmını işsiz bıraksın diye seçmedi.  AK Parti’ye gönül vermiş kardeşlerimin bu yaşananlar karşısında içlerinin kan ağladığını biliyorum. Binlercesinin çocuklarının okuduğu Şehir Üniversitesi’nin kapatılmasını Cumhurbaşkanı en başta onlara açıklayamaz. Elbette bu kararı arsızca savunmaya çalışacak, kararın arkasında durmaya kalkacak, hiçbir ahlaki sınır tanımaksızın bu cürmü savunacak olanlar olacak. Artık Cumhurbaşkanı ve 28 Şubatçı ortakları gururla meydanlarda Şehir Üniversitesi’ni nasıl kapattıklarını anlatabilirler. Bu dönemi özetleyen bu zulmü gururla anlatabilirler”

“Eğitim hayatına darbe vuran, siyasi kini için hiçbir engel tanımayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır”

“Artık ‘cumhurbaşkanı iyi ama çevresi kötü' aldatmacasının daha fazla savunulacak hali kalmamıştır” ifadesini kullanan Davutoğlu, “Bugün üniversiteye el koyan da, eğitim hayatına darbe vuran da, kayyım atayan da, gençlerin hayalleriyle umutlarıyla oynayan da, hocaları işsiz bırakan da, futbol kulüplerine, inşaatçılara bulduğu parayı üniversitelerden esirgeyen de, siyasi hırsı ve kini için artık hiç bir engel tanımayan da bizatihi bu Cumhurbaşkanı kararına imza atan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Cumhurbaşkanı Kararı’nı böylesi bir vahametten hicap duymayanlar duvarlarına asabilirler. Cumhurbaşkanı Kararı’nı yaşanan her haksızlığa bahane bulmakta mahir olanlar duvarlarına asabilirler” dedi.

“Yarın gençler sorduklarında, 'okullardan atılanların kurdukları bir üniversite Recep Tayyip Erdoğan tarafından kapatıldı' diyeceğiz”

“Yarın gençler sorduklarında, 28 Şubat’ta yerlerde sürüklenenlerin, hapislere girenlerin, okullardan atılanların kurdukları bir üniversite Recep Tayyip Erdoğan tarafından kapatıldı” diyeceğiz şeklinde konuşan Davutoğlu şunları söyledi:

Bu karar ile sadece onyıllarca süren bir emeğin ürünü olan bir üniversite kapatılmadı; asırlara dayanan vakıf geleneği temelinden sarsıldı, insan onuru ve akademik özgürlükler ağır bir darbe aldı.

Şehir Üniversitesi’ni ortaya çıkaran zihni çaba bugün gençlerin start-up şeklinde tanımladıkları bir genç girişim ruhunun ürünüydü. Yetmişli yılların sonlarında ülke sağ-sol çatışmaları içinde enerjisini ve her kanattan en dinamik genç unsurunu yitirirken onlu yaşların sonlarında yirmili yaşların başlarında bir grup genç meselenin bir ideoloji değil zihniyet meselesi olduğundan hareketle uzun dönemli bir zihni çabanın içine girmeye karar verdi.

İşte Şehir Üniversitesi onlarca yıl yaz tatili, hafta sonu, aile hayatı gözetilmeden aşkla sürdürülen bu zihni serüvenin ürünüydü. Konjonktürel şartlarda ortaya çıkan geçici bir hevesin değil, bitmez tükenmez bir bilgi aşkının semeresiydi. Bilimi talimatla siyasi ve resmi dogma üretme alanı olarak gören 28 Şubat zihniyeti de tümüyle köklerini kurutmaya çalıştıkları bu topraklardan yeni ve özgün bir irfan ve hikmet fidanının çıkmasından ve yeşermesinden rahatsız oldular. Çünkü onlar da biliyorlardı ki her türlü düşünceye açık bir zihin inşasını hedef edinen Şehir Üniversitesi  ideali var  oldukça onların savaş ilan ettiği kültürel damarları tasfiye etmek mümkün değildi.

Dün gece yarısı alınan bu karar görünüşte bir siyasi intikam duygusunun eseri olarak görülse de aslında bu üç çevrenin uzlaştığı otoriter, doğmatik ve sığ anlayışın ortaya çıkardığı siyasi ve kültür ortamının ürünüdür. Bu karara giden süreçte etkin olan aktörlerin geçmişlerine bakıldığında ülkeyi bir düşüne karanlığına boğan bu otoriter şeytan üçgeninin izleri görülecektir. 

“Mesele mali sıkıntı değil”

Tarih bir gün bu karanlık sürecin görünen ve görünmeyen aktörlerini deşifre ettiğinde meselenin sıradan bir mali sıkıntı ve hukuki ihtilaf konusu olmadığı da açık bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Mesele gerçekten mali bir sıkıntı olsaydı, ülke ekonomik kriz içinde iken rantiyecilere aktarılan kaynaklar üniversitenin kanuni hakkı olan yeniden yapılandırma için de kullandırılabilirdi. Mesele üniversite arazisinin statüsü olmuş olsaydı, statü tahsis çevrilip üniversite yaşatılabilirdi. Son karar da göstermişti ki mesele bunlar değildi. Mesele siyasi intikam duygusu ve üniversitenin oluşturduğu özgürlükçü ortamın otoriterleşmeye engel teşkil etmesiydi. Mesele Şehir Üniversitesi üzerinden diğer bütün sivil topluma “bana kayıtsız şartsız itaat etmezseniz sonunuz bu olur” mesajını ileterek mutlak otoriterleşmeye geçmekti.

“Kararda payı olanlar vakıf bedduasının muhatapları olacaklardır”

Bugün bu kararda payı olanlar bilsinler ki nesiller boyu bu cürümle anılacaklar ve hepsinin bildiğini farz ettiğim vakıf bedduasının muhatapları olacaklardır. Bugün ne kadar muktedir olduklarını göstermiş olarak kibirle dolaşabilirler; ama bu cürmün hesabını hem kamu vicdanında hem de adalet terazisinde vereceklerdir.

Bu karar karşısında “kazanımlarımızı kaybetmeyelim” argümanı ile sessiz kalanlar da bilsinler ki, onların kazanımlardan kast ettikleri mevkileri, makamları ve statüleri ise hesap verecekleri bir ateş üzerinde oturuyorlar.

Yok eğer kazanımlardan kast ettikleri değerlerimiz ise bu karar ile bütün o değerler tarumar edilmiştir. Gelen talimatlara bakmasınlar, sadece vicdanlarına sorsunlar; vicdanları onlara gerçeği söyleyecektir. 

Unutulmasın: Değerler feda edilerek korunmaya çalışılan güç elde tutulan bir ateş gibidir. Değerleri korumak için terk edilen güç ise gerçek gücün habercisidir.

Delil mi istiyorsunuz? Kendilerine yapılan reelpolitiğe mutlak itaat ve boyun eğme çağrılarına “ merhamet dilenerek üniversite yönetilmez, hukukla yönetilir” diyerek akademik yönetimin ne olduğunu cümle aleme gösteren üniversite yöneticileri.

Delil mi istiyorsunuz? Aylarca maaş almadan ve gelecek belirsizliği içinde olmalarına rağmen bir an bile derslerini aksatmayan onurlu akademisyen meslekdaşlarım. Onların akademik onuru koruyan duruşları bu ruhun ve vicdanın yansımasıydı. Onlar nesiller boyu anılacak bir destanın öznesi oldular.

Delil mi istiyorsunuz? kendi iradeleri ve emekleri ile geldikleri ve gurur duydukları üniversiteleri için son ana kadar sabırla, onurla ve vakarla mücadele eden Şehir öğrencileri. 

Delil mi istiyorsunuz? çoğu zor şartlarda yaşayan ve maaş alamadıkları için aylarca destek ile yaşamak zorunda bırakılan ama kendi evleri gibi gördükleri bu mekanın temizliğini, güvenliğini ve işleyişini bir an bile aksatmayan onurlu Şehir çalışanları.

“Moğollar Bağdat’taki medreseleri kapatıp yerle bir ettiler ama ilim geleneğini yok edemediler”

Hiç kimsenin şüphesi olmasın. Şehir Üniversitesinin ruhu ve vicdanı yaşadıkça ve bu onur sınavını veren bu kadro var oldukça Şehir Üniversitesi yeniden ayağa kalkacak ve  ihya edilecektir.

“Hakikatleri söylemek bedel ödettirir. Tarih ise ancak reelpolitiğe boyun eğenlerce değil, idealleri için bedel ödemeyi göze alanlarca yazılır. Allah’ın ve tarihin adaleti er veya geç tecelli eder.”

Bu karar dolayısıyla herkes muhasebe yapmalı ama kimse karamsarlığa kapılmamalıdır. Farklı tarihi tecrübeler her kapatmanın ve yıkımın ardından bir ihya geldiğini öğretir. Moğollar Bağdat’taki medreseleri kapatıp yerle bir ettiler ama ilim geleneğini yok edemediler. Hemen hemen aynı yüzyılda dünyanın diğer bir köşesinde o zamanki siyasi otoritenin talimatlarına uymadıkları için Oxford’dan sürülen öğretim üyeleri ise Cambridge Üniversitesini kurdular.

Rabbime “Şehir Üniversitesini ihya etmeden emanetini alma” niyazında bulunuyorum

Mekanları kapatarak ya da tasfiye ederek güç gösterdiklerini zannedenler unutuldu ama o gelenekler yaşadı. Kimsenin şüphesi olmasın Şehir Üniversitesi mutlaka ihya edilecektir.  Üniversite kapatarak fikirlerin ortadan kalkmayacağını öğrenemeyenlere karşı hukuk ve adalet mücadelemiz devam edecektir.

Bir Mevlana talebesi olarak vuslatı geciktirme arzusu barındırabilir düşüncesiyle Rabbimden hiçbir zaman uzun ömür duasında bulunmadım. Ama bugün bütün yüreğimle ve varlığımla Rabbime “Şehir Üniversitesini ihya etmeden emanetini alma” niyazında bulunuyorum.

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU