Ali Babacan'dan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a: Bu süreci tam sahiplenin, elinizi ve bedeninizi tam taşın altına koyun

“Olursa olur artısı bana yazar, olmazsa da iktidar ortağıma ve bu işi yüklenen bürokratlarıma atıp geçerim.' Bu kolaycılıktır, fırsatçılıktır"

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, TBMM’de Yeni Yol Grup Toplantısı’nda konuştu.

Sözlerine 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü'ne değinerek başlayan Babacan, "İktidarın 'Aile Yılı' ilan ettiği 2025 yılında tam 411 kadın cinayete kurban gitti. Yılın her günü, ortalama birden fazla kadının yaşam hakkı elinden alındı. Tedbirler yetersiz kalıyor. Biz her bir kadın sokakta güven içinde yürüyebilsin diye çalışıyoruz. Kadınların, eve dönüş yolunda adımlarını hızlandırmadığı; birilerini aramak, anahtarlarını parmaklarının arasına sıkıştırmak zorunda kalmadığı; Şiddet görmedikleri, sessizliğe mahkûm edilmedikleri bir Türkiye için çalışıyoruz" diye konuştu. 

Babacan, iktidarın çok uzun bir süredir 11. yargı paketini ve infaz yasasını Meclis’e getireceğini söylediğini belirterek "31 Temmuz Covid yasasındaki Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı hükümler düzeltilmeden, cezada adalet, infazda eşitlik ilkeleri gözetilmeden, büyük bir sosyal yaraya dönmüş KHK mağduriyetleri giderilmeden, küçük yaştaki gençlerin ve çocukların TCK 158 ile ilgili pişmanlık hakkı genişletilmeden, Meclis’e gelecek her teklif eksik olacaktır, yetersiz olacaktır" dedi.

"Önemli bir eşik aşıldı ama daha işin başındayız"

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'na ilişkin ise Babacan şunları kaydetti:

Meclis'te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, geçtiğimiz günlerde yine Türkiye'nin gündemindeydi. Komisyondan bir heyet İmralı'ya 'gitsin mi, gitmesin mi' tartışmaları bir anda ayyuka çıktı. Bu tartışmaların arasında, bizim duruşumuzun yeterince anlaşılmadığını da üzülerek gözlemledim. Biz ilk günden bu yana; terörün, şiddetin sona ermesini hedefleyen bu sürece açık destek verdik. 'Başarılı olma ihtimali yüzde 5 bile olsa, o ihtimali bile destekleriz' dedik. Hatta bu iradeyi, ülkenin cumhurbaşkanından aylarca önce ortaya koyduk. 'Zor bir süreçtir, çetrefilli bir süreçtir' dedik. 'Bu süreci baltalamak isteyenler, taş koymak isteyenler olacaktır' dedik. Suriye’ye kaynaklı risklere dikkat çektik. 'En büyük oyun bozucu İsrail olabilir' dedik. Tüm bunlara rağmen, Türkiye’nin en genç siyasi partilerinden biri olarak sorumluluk üstlendik. Bu sorumluluğumuzun gereğini de yerine getirdik, getiriyoruz.

Bundan tam üç ay önce Mardin’de açıkça söylemiştim. Yürütülen bu süreçte, Öcalan’ın komisyona iletmek istediği mesajlar varsa, bu mesajların 'bir şekilde' komisyona aktarılmasının önemli ve yararlı olacağını ifade etmiştim. Mesajın hangi metotla iletileceğinin çalışılması gerekir demiştim. O günden bugüne iktidar ortaklarına baktığımızda hele hele Sayın Erdoğan'a baktığımızda bu konuyu sahiplenmediğini gördük. Aylarca hiç konuşmadı. Geçen haftaki grup konuşmasında dahi meseleyi komisyona havale etti. Nihayetinde, komisyondan bir temsil heyetinin İmralı’ya gitmesiyle ilgili öneri komisyona sunuldu ve kabul edildi. Biz bu öneriyi reddeden, engelleyen bir tutum ortaya koymadık. 'İsteyen gitsin' dedik. Heyet adaya gitti, geldi. Şimdi heyetin ziyaret raporunu bekliyoruz. Umarız ki en kısa zamanda komisyon bu konuda bilgilendirilir. Bu komisyon çalışmalarında nice zor konular gelecek. Daha işin başındayız. Evet önemli bir eşik aşıldı ama daha işin başındayız. Örgüt üyeleriyle alakalı, mahkumlarla alakalı bu örgüt varlığına son verdiğinde, tamamen silahları bıraktığında, Suriye ile ilgili risklerde sona erdiğinde bu örgüt mensuplarının ne olacağıyla ilgili kararlar vermek gerekecek. Bu kararlar kolay kararlar olmayacak. Onun için ben özellikle Sayın Erdoğan'a seslenmek istiyorum. Ya bu süreci tam sahiplenin, elinizi ve bedeninizi tam taşın altına koyun ya da 'bu komisyona nasıl olsa yükü yükledim. Olursa olur artısı bana yazar, olmazsa da iktidar ortağıma ve bu işi yüklenen bürokratlarıma atıp geçerim.' Bu kolaycılıktır, fırsatçılıktır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"DEM Parti ile çözüm odaklı bir diyalog kurmuşken hem Sayın Erdoğan hem de Sayın Bahçeli 'teröristlerle görüşüyorlar' diyerek bizleri eleştirdi"

Cuma gününden bu yana bizim tutumumuzu eleştirenlere de bir çift lafım var. Konu barışsa, konu Kürt sorununun çözümüyse, bizi sakın ha başkalarıyla karıştırmayın. Biz, bundan tam beş sene önce, herkesten önce çıktık, 'terör sorunu sadece silahla çözülmez, dünyadaki 'çatışma çözümü' tecrübelerinden istifade etmek gerekir' dedik. Birileri, 'Teröristlerin ayakkabı numaralarını bile biliyoruz, hepsini bitireceğiz' derken, biz 'Sadece silah bıraktırmayla yaklaşamazsınız, bu konuya geniş bir bakış açısıyla yaklaşmak gerekir' dedik. Biz, bundan tam üç sene önce, 354 maddelik Temel Haklar Eylem Planımızla, Kürt sorununun çözülmesi için gerekenleri bütün açıklığıyla, cesurca ortaya koyduk. O günkü fikirlere belki de Türkiye hazır değilde ama biz duruşumuzu bozmadık. 

Biz, partimizi kurduğumuz ilk günden bu yana, DEM Parti ile çözüm odaklı bir diyalog kurmuşken; 2023 ve 2024 seçim kampanyaları boyunca hem Sayın Erdoğan, hem de Sayın Bahçeli 'bunlar teröristlerle görüşüyor' diyerek bizleri kıyasıya eleştirdiler, medyalarını üzerimize saldılar. Oysa, bizim çizgimiz hiç değişmedi. Hep tutarlı olduk. Tutarlılık konusunda hiç kimse bizimle aşık atmaya kalkmasın. Herkesin daha önce birbirine ne söylediği kayıtlarda. Gerekirse şu koca perdeyi indiririz, daha önce söylediklerini tek tek ekrana yansıtırız ondan sonra yüzleri yere bakmak zorunda kalır. Dedim ya, bizi başkalarıyla karıştırmayın. Bizim bu meseleyi çözmedeki samimiyetimizi, aylarca başarısızlık ihtimaline yatırım yapanlarla karıştırmayın. Komisyonun aldığı kararı hala sahiplenmekte tereddüt edenlerle bizi karıştırmayın.

"Bizi ana dili düşmanlarıyla, alfabe düşmanlarıyla kıyaslamayın"

Mesele demokratikleşme adımlarına gelince, kırk dereden su getirenlerle de karıştırmayın. Bizi, buldukları her kriz anında aslına rücu edenlerle karıştırmayın. 'Kürt anasını görmesin' zihniyetindekilerle; kanallarında Kürtçeyi duyar duymaz yayını apar topar kesenlerle bizi karıştırmayın. Bizi, ulusalcı masallarla kitlelerini uyutmaya çalışanlarla veya Kürt kelimesini duyduklarında irkilenlerle, sakın ola karıştırmayın. Biz ülkenin doğusunda ne söylersek, batısında da aynı şeyi söyleriz. Söylediğimizi de ülkenin her yerinde savunuruz. Söyledik, yine söylüyoruz. Biz bu sürecin başarıya ulaşması için, taşın altına bedenimizi koymaya hazırız. Bizi, tahammülsüzlerle, bizi hoyratlarla karıştırmayın. Bizi, kendinden olmayana şaşı bakanlarla karıştırmayın. Bizi ana dili düşmanlarıyla, alfabe düşmanlarıyla kıyaslamayın. Açık ve net söylüyorum, biz kendimizi ancak ve ancak kendimizle kıyaslarız. Daha iyisini nasıl yaparız diyoruz ve bunun için çalışıyoruz. Bu yüzden gönlümüz ferah, içimiz rahat. Türkiye; Doğusuyla Batısıyla, Türk'üyle Kürt'üyle bir olsun diye çalışıyoruz. Bu ülkenin kadim sorunları çözülsün diye çalışıyoruz.

 

ANKA 

DAHA FAZLA HABER OKU