Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, TBMM’de Yeni Yol Grup Toplantısı’nda konuştu. Arıkan, "Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını uygulamak için hangi adaya gitmek gerekir" diyerek Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'na ilişkin şunları kaydetti:
Hepinizin malumu Türkiye, bir yıldan uzun bir süredir ‘Terörsüz Türkiye’ adı verilen süreci konuşuyor. Sözlerimin başında şunu belirtmek istiyorum: Saadet Partisi, sadece ülkemizde değil tüm yeryüzünde adaletin ve barışın hakim olması için çalışan kadroların partisidir. Bizim kadrolarımız bizim gibi inansın ya da inanmasın Müslüman olsun ya da olmasın 8 milyarı aşkın insanın her birinin insan onuruna yakışır bir yaşam sürmesi için mücadele ederler. Saadet Partisi'yle ırkçılığın, mezhepçiliğin ya da bölgeciliğin yan yana gelmesi asla mümkün değildir. Şunu da hatırlatmak isterim: Saadet Partisi, bu ülkede ve bu bölgede ‘adil bir düzenin’ kurulması için terörsüz bir Türkiye için defalarca bedel ödemiş kadroların partisidir. Biz Saadet Partisi olarak, tüm samimiyetimizle bölgede bir istikrar, bir kardeşlik olsun istiyoruz. Bu kardeşliğin de; kan dökerek değil dil dökerek, ter dökerek inşa edileceğine inanıyoruz.
Suriye’de yıllardır bitmeyen bir kargaşa var. Ülkede Türkmenler, Sünni Araplar, Nusayriler, Kürtler, Dürziler, Ezidiler var. Gelinen noktada; bölgede birbirleriyle komşu olan bu toplulukların hepsi hem ABD ile hem de İsrail ile temas halinde. ABD ve İsrail ile temas halinde olan bu toplulukların; birbirleriyle samimi ve içten bir temasları yok, temasa geçecek olurlarsa da bu ABD ve İsrail aracılığıyla oluyor. Kadim komşular birbirleriyle masaya ABD ve İsrail olmadan oturamıyorlar. Ne ABD ne de İsrail, bölgemizde barışın hâkim olmasını istemiyorlar. Sadece kendi çıkarlarını önceliyorlar. Bölge kaynakları üzerinde diledikleri tasarrufta bulunmanın planlarını yapıyorlar.
“Hukuka rağmen tahliye edilmeyen Can Atalay’ın, Osman Kavala’nın, Selahattin Demirtaş’ın özgürlüklerine kavuşmasını istiyoruz”
Başta bu gerçeklikten dolayı birçok şeye rağmen bizler; Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda yer aldık. Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu'nun çalışmalarına sağlıklı devam edebilmesi için biz tüm varlığımızla, Anayasa Mahkemesi'nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarının tanınmasını istiyoruz. Kürt meselesinin çözümünü istiyoruz. Hak ve özgürlüklerin önündeki kısıtlamaların kaldırılmasını istiyoruz. Kayyım rejiminin son bulması istiyoruz. KHK mağduriyetlerinin giderilmesini istiyoruz. Harp okulu öğrencilerinin serbest kalmasını istiyoruz. Barış akademisyenlerinin kürsülerine kavuşmasını istiyoruz. Hukuka rağmen tahliye edilmeyen Can Atalay’ın, Osman Kavala’nın, Selahattin Demirtaş’ın ve bunun gibi bir çok mağdurun özgürlüklerine kavuşmasını istiyoruz.
Biz şunu soruyoruz: Türkiye’nin gerçek bir hukuk devleti olması için kaç sefer yapmak gerekir? Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını uygulamak için hangi adaya gitmek gerekir? Hak ve özgürlükler üzerindeki kısıtlamaları kaldırmanız için daha kaç komisyon kurmak gerekir? KHK’lıların, akademisyenlerin, gazetecilerin mağduriyetlerini gidermek için hangi adada olmaları gerekir? Açlık sınırının altında yaşayan milyonların, seslerini duyurmaları için hangi adaya demir atmaları gerekir? Asgari ücreti açlık sınırının üstüne taşımak için hangi adaya yelken açmak gerekir?”
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
“Piramidin tepesinde servet, tabanında sefalet birikiyor”
Arıkan, Türkiye ekonomisindeki sorunlara dikkat çekerek, şu açıklamalarda bulundu:
Bir gerçeğin de altını çizmek zorundayız: İmralı konuşulurken, Türkiye’nin diğer bütün temel meseleleri adeta sessizce rafa kaldırılıyor. Bugün; ülkenin ekonomisi çöküyor, gelir dağılımındaki uçurumlar artıyor, yoksulluk derinleşiyor, düzen çürümeye devam ediyor. Mesela nüfusumuzun önemli bir bölümü; artan eşitsizlikten ve derin yoksulluktan nasibini alırken bu faize dayalı sömürü düzeninin çarkları dönmeye devam ediyor. Alın teri ve el emeği ile geçinen işçimiz, özel sektör öğretmenlerimiz, tarım üreticimiz, hayvan üreticimiz, küçük esnafımız, sanayi esnafımız can çekişiyor. Düşlerini çoktan yitiren çocuklarımız sigortasız çalıştırıldıkları parfüm fabrikalarında can veriyor. Piramidin tepesinde servet, tabanında sefalet birikiyor.
“Ülkemiz; ucuz ölümler ülkesi haline geldi”
Arıkan, son zamanlarda ülkede yaşanan zehirlenme vakalarına ilişkin de şunları söyledi:
Son bir haftada yaşadıklarımızı düşünelim. Seyahat için İstanbul’a gelen Böcek ailesi, alüminyum fosfitten zehirlenerek göz göre göre yaşamdan koparıldı. Adıyaman’da KYK yurdunda kalan 70 öğrenci akşam yemeğinin ardından rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı. İstanbul Esenyurt’ta Eren Yılgın adlı evladımız yediği tavuk dönerinin ardından kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. İstanbul Şişli’de 25 kişi gıda zehirlenmesi nedeniyle hastanelik oldu. Dışarıda bunlar olurken, içeride yani cezaevlerinde de durum pek farklı değil. Sakarya Açık Cezaevi'nde hazır konserve balık yedirilen 266 hükümlü de hastanelik oldu.
Elbette çürümüşlük sadece gıdalarla sınırlı değil. Ülkemiz; ucuz ölümler ülkesi haline geldi. Sporumuz, bahis ve şikenin merkez üssü haline geldi. Mahallelerde çeteler şiddet saçıyorlar, kadınlarımız, çocuklarımız, insanımız sokaklarda güvenle yürüyemiyorlar, trafikte kaba kuvvet sıradan bir durum haline geldi. Bütün bunlar olurken de Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Bugün barış, huzur ve istikrar denince akla ilk Türkiye geliyor’ diyor.
“Bu ülkenin asgari ücretini Mehmet Şimşek mi belirleyecek, Morgan Stanley mi”
Arıkan, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na ilişkin ise şöyle konuştu:
2026 yılı için Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplanma zamanı geldi. Komisyon toplantılarında, işçi temsilcileri hangi taleplerde bulunurlarsa bulunsunlar iktidarın temsilcilerinin dediği olacak. Uluslararası ünlü finans kuruluşlarından JP Morgan Türkiye’de 2026 için asgari ücrete yüzde 20 oranında zam yapılacağını söylüyor. Morgan Stanley ise biraz daha esnek davranıp zam oranını yüzde 20-25 olarak açıklıyor. İktidarın aklından geçen zam oranı ise yüzde 20. Arkadaşlar, soruyorum şimdi: Bu ülkenin asgari ücretini Mehmet Şimşek mi belirleyecek, Morgan Stanley mi? Bu ülkenin asgari ücreti JP Morgan’ın öngörülerine göre mi? Yoksa bizim insanımızın ihtiyacına göre mi belirlenecek?
“Dünya’nın ‘adil bir düzene’ ihtiyacı vardır”
Arıkan, “Dünya’nın herhangi bir yerinde, Trump’a ihtiyacı yoktur” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
Dünya’nın ‘adil bir düzene’ ihtiyacı vardır. O zaman bütün krizlerimiz çözülür. Geçtiğimiz günlerde; bir dizi temasta bulunmak üzere Pakistan’daydım. Dünyanın geleceğine dair, 47 ülkenin katılımıyla gerçekleştirilen toplantılara katıldık. Ve dün Pakistan’dan kucak dolusu sevgiyle ve birçok ödevle yurda döndük. Bir önceki ay da yine aynı şekilde Malezya’daydım. Her iki ülkede de gördüğüm tablo çok net: İhtiyacımız olan Trump’a bağlı ‘barış planları’ değil, Müslüman dünyanın kendi içinde birlik oluşturmasıdır. Bu birlikten doğacak cesarete ihtiyacı vardır.
ANKA