Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’den yansımalar

İsmail Hakkı Pekin Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Koronavirüs salgınıyla, salgının sonuçları ve nedenleriyle hemhal olduğumuz bir dönemdeyiz.

Ancak Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki olaylar bütün şiddetiyle devam ediyor. Taraflar birbirlerine üstünlük sağlayacak hamleleri yapıyorlar.

Kartlar yeniden karılıyor. Yeni ittifaklar oluşuyor ya da Türkiye’ye karşı oluşan/oluşturulan bir ittifak güçleniyor. 


Peki, kim var bu ittifakın başında veya kim organize ediyor?

Tabii görünen yüzünde Birleşik Arap Emirlikleri var. Onun organize ettiği Körfez ülkeleri (Katar hariç), Suudi Arabistan, Mısır, İsrail, Ürdün, Lübnan vb. ülkeler.

Amaç nedir? Amaç Türkiye’yi, Suriye, Irak, Libya ve Doğu Akdeniz’den çıkarmak.

Bu ittifaka Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’nin dahil olduğunu söylememe gerek var mı?


Görünen yüzü bu şekilde ittifakın; peki görünmeyen yüzünde kim ya da kimler var?

İttifakın arkasındaki ya da görünmeyen tarafında ABD ve Rusya var.

Evet, ABD ve Rusya ancak Türkiye’nin Suriye’den çıkarılmasında ve Libya’dan çıkarılmasında, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de etkili olmasının önlenmesinde hem fikirler.

Bu iş için Birleşik Arap Emirliklerinin koordinesinde şimdilik üç milyar dolar gibi bir fon oluşturulmuş. 


Türkiye bölgede yalnız bırakılmaya çalışılıyor. Bir taraftan ABD ve Rusya, YPG konusunda hatta Suriye’nin geleceği ve alacağı şekil konusunda çok küçük farklarla mutabıklar.

Rusya, Suriye rejimini; ABD ise İdlib’de HTŞ’yi kullanmak suretiyle daha avantajlı bir konuma gelmek istiyorlar.

Hem Rusya hem de ABD, YPG’yi desteklemekte ve Rusya YPG ile rejimin anlaşmasını, YPG’nin rejimin kontrolüne girip savaşması konusunda iki tarafa da önderlik etmektedir.

ABD’nin YPG bölgesine silah ve mühimmat sevkiyatı devam etmektedir. 


ABD, Fırat’ın doğusunda YPG ve birlikte kontrol ettiği petrol sahalarını işgal ederek ve Fırat’ın batısında HTŞ’yi kullanarak Türkiye’yi zorlamakta ve Rusya’ya karşı üstünlük sağlamaya çalışmaktadır.

Diğer taraftan Rusya da hem Esad vasıtasıyla rejimi kontrol ederken hem de YPG ile görüşerek inisiyatifi ABD’ye bırakmamaya çalışmaktadır.

ABD’nin YPG’ye yaptığı silah, teçhizat, mühimmat yardımını aynı şekilde Rusya rejime yamaktadır. Bölgede çok kademeli bir çatışma, mücadele ve politika yürütülmektedir.


En altta, yerel çatışmaları, ayrışmayı körükleyen bir politika yürütülmektedir.

İkinci kademede, Türkiye’nin desteğindeki güçler ile YPG, DAEŞ ve radikal unsurların çatışması var.

Üçüncü kademede, rejim ile muhaliflerin çatışmasını ve bunların arkasındaki ABD, Rusya ve Türkiye’yi görüyoruz.

Dördüncü kademede, Türkiye-ABD-Rusya ve İran çatışması var.

En üstte de ABD-Rusya çatışması/mücadelesi var.

Olaylara, gelişmelere, ülkelerin hareket tarzlarına ve politikalarına bu pencereden bakabilirsek nereye doğru gidildiğini ya da götürüldüğümüzü daha iyi anlayabiliriz.


Peki, neden Birleşik Arap Emirlikleri devrede?

Birleşik Arap Emirliklerindeki Arap aşiretleri ile Suriye’deki Arap aşiretleri hem kültürel olarak hem de yapı olarak birbirine çok benzemektedir.

Dolayısla Suriye’deki Arap aşiretlerinin parayı da kullanarak devşirilmesi, Türkiye aleyhine kullanılması hatta ülkemize karşı savaştırılması planlanmaktadır.

Amaç hem Türkiye’yi hem de İran’ı Suriye’den çıkarma hedefi belirlenmiş ve çalışmalara başlanmıştır.

Rusya ve ABD İran’ın bölgeden çıkarılması konusunda körfez ülkelerin ile hem fikirdir. Aynı şey Türkiye için geçerlidir. Türkiye ile mücadele daha farklı bir şekilde yapılmaktadır.


Suriye’de ABD, YPG’yi teçhiz ederken Rusya da rejimi teçhiz etmektedir.

Yine Birleşik Arap Emirlikleri'nin liderliğinde Körfez sermayesi hem Irak’taki Sünnileri hem HTŞ ve YPG’ye mali yardım yapmaktadır.

Suriye için Esad’ın yerine Fransa’da genç bir muhalifin hazırlandığı ve şartlar oluştuktan sonra ülkeye geleceği değerlendirilmektedir. 


Libya'da Hafter’e yardım konusunda Birleiik Arap Emirlikleri, İsrail ve Mısır arasındaki yakın işbirliği devam etmektedir.

Birleşik Arap Emirlikleri tarafından alınan, silah, teçhizat, zırhlı araç ve mühimmat dahil askeri malzeme İsrail tarafından alınmakta ve Mısır’a devredilerek oradan Hafter’e gönderilmektedir.

Libya’nın komşularında da Türkiye karşıtlığı oluşturulma politikası uygulanmaktadır.

Çad, Etiyopya ve Somali’den teşkil edilen paralı askerler Körfez ülkelerinin finansman desteği ile Hafter’in yanında çatışmalara katılmaktadırlar.

Bu konuyu da görünürde koordine eden Birleşik Arap Emirlikleridir.


Rusya’nın desteklediği Wagner paralı askerlerine katılmak üzere Suriye’de rejimle birlikte savaşmış militanlardan 350 kadarının uçakla Hafter’in yanında savaşmak üzere Libya’ya gönderildiğini görüyoruz. 

Hem Suriye’de hem de Libya’da Türkiye karşıtı bir ittifakın doğduğunu ve belirli bir fonu kontrol ettiğini, görünürdeki koordinatörün Birleşik Arap Emirlikleri olduğunu; ama geride ABD ve Rusya’nın bulunduğunu söyleyebiliriz.

Amacın Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’daki, özelde de Suriye’deki etkinliğinin kırılmasının hedeflendiği aşikardır.


Türkiye’nin yalnızlıktan kurtulması ve diplomasiye ağırlık veren bir politika ve stratejiyi belirlemesi gerekmektedir.

Aksi durum Suriye’de kazandığımız avantajın kaybolmasına neden olabilir.

Türkiye, koronavirüs salgını süresince Libya ve Suriye konusunda yeni bir politika ve strateji hazırlamalı ve diplomatik faaliyetlere şimdiden başlamalıdır.

Türkiye’nin bu sorunları silahlı gücü ile ve çatışma ile çözebilmesi önünde önemli engeller mevcuttur.

Türkiye en azından Fırat’ın batısında kazandığı avantajı Fırat’ın doğusu ile dengeleyecek bir hareket tarzı geliştirmelidir. 

Söz konusu hareket tarzı, politika ve strateji daha çok diplomasiyi ihtiva etmeli ve diplomasiye öncelik vermelidir.  

Diplomasi karşılıklı alma ve verme ile ilgilidir. Türk Dışişleri böylesine büyük çapta ve koordine edilmiş, kapsamlı bir mücadeleyi yürütecek ve başaracak yeteneğe sahiptir.


Suriye, Libya ve Irak’taki askeri gücümüzü ve bu gücün kullanılmasını, emir komuta sistemini, ateş destek vasıtalarını, İHA ve SİHA’ların kullanılma konseptlerini tekrar gözden geçirmemizin gerekli olduğunu değerlendiriyorum.

Türkiye, Suriye ve Libya’da sosyal çalışmalara önem vermeli ve halkı kazanmalıdır. Aşiretlerin bir kısmı para ile veya başka maddi imkanlar sağlayarak tarafımıza çekilebilir. Çok daha farklı, yaratıcı ve beklenmeyen hareket tarzları denenmelidir.

Son söyleyeceğim konu;

Türkiye’nin kendine karşı oluşturulan ittifakı dağıtacak bir politika ve strateji geliştirilmesi gerekmektedir.

Bunun da yolu diplomasiyi kullanmak, yeni müttefikler elde etmek, çok şeyi kaybetmektense önemli kazanımları elde bulundurmak ve bunu destekleyecek silahlı gücü geliştirmek, gücümüze uygun siyasi ve askeri hedefler belirlemek, silahlı gücü bu hedefleri elde edecek şekilde kullanabilmektir. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU