Ekonomi ve finansta Kovid-19 testi

Prof. Dr. Mete Gündoğan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Çin’in Hubei Eyaleti Vuhan şehrinde başlayan grip salgını çok hızlı bir şekilde yayılarak bütün dünyayı sardı.

Bu salgına, koronavirüsünün mutasyona uğramış bir hali sebep oldu. Covid-19 olarak isimlendirildi. Covid-19 (Kovid-19), Corona Virus Disaster 2019’un kısaltılmış halidir.

2019 yılının koronavirüs felaketi anlamına geliyor. Dünya Sağlık Örgütü bu salgını pandemi olarak ilan etti. Yani salgın küreseldir ve hep birlikte koordine ederek mücadele edilecektir.

Bu pandemi sadece sağlık sistemini ilgilendiren bir test değildir. Aynı zamanda ekonomi ve finansın da bir sınamadan geçtiğini görüyoruz.

Çünkü virüsün tıbbi kabiliyetleri ve insan sağlığı üzerindeki etkileri bir yana en önemli hasarı ekonomi üzerine oldu.

Tabi böyle bir salgının ekonomiye etkisinin tam olarak ölçülebilmesi mümkün değildir.

Ancak her şeye rağmen bazı kabullerle yapılan hesaplamalarda şu an itibarıyla küresel ekonomiye maliyetinin 3 trilyon dolara yaklaştığı düşünülmektedir. 

Çin, dünyanın başat ekonomisidir. Çin’in üretiminin etkilenmesi, bütün dünyanın zincirleme olarak etkilenmesi anlamına gelir. Bu etki hemen hemen her alana yayılır ki nitekim şu anda öyle olmaktadır.

Otomobil satışları yüzde 80 düşmüş durumdadır. Nakliye hareketliliği ise normalden yüzde 85 oranında azalmıştır. Adeta ekonomik hareketlilik durma noktasına gelmiştir. 

Bugün cep telefonlarının küçücük yongalarından tutun da inşaat makinelerine kadar hemen hemen her şey bütün dünyaya Çin’den gitmekteydi.

Eğer Çin ekonomisi durursa, bu malları bulmak zorlaşır. Bu zorluk zincirleme olarak farklı zorlukları beraberinde getirir.

Tabi aynı zamanda fiyatların da yükselmesine sebep olur. Fiyatların yükselmesi ile de fizibilite analizlerinin başabaş noktaları değişir.

Yani üretip üretmeme sorununu da beraberinde getirir. Bu durumda birçok üretici zararından dolayı kepenk kapatır.

Böylelikle zincirleme etkiler, küçücük esnaf ve zanaatkârları dahi vurur. Ekonomi zinciri işte böyle bir şeydir. 

2019 yılında dünya ekonomik büyümesi yüzde 2,9 idi. IMF, 2020 yılı Ocak ayı başında dünya ekonomik büyümesinin yüzde 3,3 olacağı tahmininde bulunmuştu.

Tabi bu rakamın tutturulması artık hayal olur.

Ekonominin ne kadar etkilendiğini tam olarak henüz hesap edemiyoruz çünkü salgın henüz kontrol altına alınabilmiş değildir.

Bu yıl bu rakamın daha düşük bir oranda oluşacağı muhakkaktır. Erken hesaplama yapanlar 2020 yılı büyümesinin yüzde 2,4 ‘ün de altında olacağını öngörmektedirler.

Bu durum şimdilik yüzde 0,5 düşüş demektir. Tabi şimdilik!

Büyümenin düşüşü aynı zamanda petrol fiyatlarının da düşüşü demektir. Çünkü üretim olmazsa enerji talebi de düşecektir.

Talebin düşüşü fiyatları da düşürür. Nitekim bu yılın başında 70 dolara yaklaşan ham petrol fiyatları bu süreçte 30 dolarları bile test etmiştir.

Bu durum ayrıca hükümet tahvillerinin de fiyatlarını düşürecektir. Bu hem borçlanmayı olumsuz etkileyecek hem de para kredi sisteminin işleyişini daha da zora sokacaktır.

Bazı kredi teminatlarının etkilenmesi dahi muhakkaktır. 

Tabi Çin, ekonomisini çok çabuk toparlarsa her şey eski haline bir anda olmasa da kısa zamanda gelebilir. Gelmesine gelir ancak şu an itibarıyla başka bir şey daha gelişiyor.

Çin, virüsün hakkından gelse de bugün virüsün ağırlık merkezi Avrupa’dır. Avrupa adeta bir karantina bölgesine dönüşmüş durumdadır.

Bu da büyük bir üretim ve tüketim merkezi olarak Avrupa’nın Çin’in gelişmesine yardımcı olamayacağı anlamına gelir.

Yani Çin, satmaya veya almaya hazır olsa da en büyük ticari partneri ne satabilir ne de alabilir durumdadır.

Tabi eğer sadece Avrupa değil de Kuzey Amerika ve Hindistan gibi ülkeler de etkilenirlerse dünya ekonomisinin kendisini toparlaması yıllar alacak demektir.

Daha da nasıl etkisi olacağını tam olarak bilemiyoruz. Hatta bizler bazen bir insanın beklenmedik ölümünün bile etkilerini hesaplayabilmemiz mümkün olmuyor.

Böyle bir pandeminin ekonomik etkisini hesaplamak imkansızdır.

Tabi böyle bir durumda mevcut ekonomi öğretileri faizlerin düşürülmesini ve kamu yatırımlarının artırılmasını öğütler.

Nitekim FED, 3 Mart’taki acil toplantısında faizleri 50 baz puan düşürdüğünü açıkladı. Bunun arkası da geldi ve faizleri sıfırladığını ilan etti.

Dahası, bankaların korona pandemisinden kaynaklanan düzensizliklerine karşı 1.5 trilyon dolar hazırladığını ilan etti.

Batık kredilerin üzerine gidilmesi ise böyle durumlarda biraz ertelenecektir. Öncelikli olan iş, ekonominin canlandırılmasıdır. 

Lakin bu salgın sebebiyle hükümetler vatandaşlarına evlerinde durmalarını ve kalabalık yerlerde veya alışveriş yerlerinde fazla bulunmamalarını tavsiye ediyor.

Bu tavsiyeler tabi ki ekonominin toparlanması için alınacak tedbirlerle uyumlu tavsiyeler değildir.

Virüs yakın bir zamanda tıbben kontrol altına alınacaktır. Ancak insanları evlerine kapatıp bir korku dünyası oluşturmanın maliyeti çok daha fazla olacaktır.

Diğer bir ifade ile ekonomik çöküşe karşı alınacak geleneksel tedbirler yeterli olmayacaktır. Farklı tedbir ve uygulamalara ihtiyaç olacaktır. 

Bu çerçevede yapılacak en önemli iş, piyasada likiditenin var olmasını temin etmektir. Mücadele için bütçenin artırılması ve özellikle KOBİ’lerin korunması gerekir.

Bunun da borç alarak değil kişilere para vererek yapılması gerekir. KOBİ’lerin borçları faizsiz olarak ertelenebilir veya faizlerin tamamı silinebilir. 

Nitekim Almanya, KOBİ’lerini ayakta tutmak için 614 milyar dolarlık bir yardım paketi oluşturmuştur. Bunu yakında yürürlüğe koyacaktır. 

Ülkemiz için de ne kadar ekonomik yük oluştuğunun kabaca hesap edilmesi gerekir. Buna göre de yeni kaynak üretilmesi gerekir.

İşsizliğin giderilmesine yönelik belki bazı yeni yatırımlar veya hizmet sektörleri tasarlanması gerekecektir.

Koronavirüsten kaynaklanan pandeminin oluşturduğu etkiyi gidermek için acil tedbirler paketi açıklanmalıdır.

Yoksa bu, ekonomimizin sırtına kalıcı bir hasar olarak yüklenir. Yükü, bizim zenginliğimizin yok olması olarak ortaya çıkar.

Unutmayalım ki bizim dış ticaretimiz böyle vakalardan azami derecede etkilenecek şekilde yapılandırılmıştır. Teğet geçme diye bir şey olmaz.

Çünkü biz yarı mamül ürünleri ithal edip, işleyip, ihraç eden bir ülkeyiz. Böyle zamanlarda şirketlerimizin ayakta durması ve tezgahların kapanmaması oldukça önemlidir. 

Bu arada IMF, virüsle mücadele eden ülkelere verilmek üzere 50 milyar doların hazır olduğunu ifade ediyor.

Bunun 10 milyar dolarının, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere faizsiz olarak verileceği söyleniyor.

Bu da enteresan bir çıkıştır ve finans kapital sistemi açısından yorumlanması gerekir.

Aynı şekilde FED de bir çeşit parasal genişleme yapıyor. Bunun daha önce bir işe yaramadığı görüldü ama yine de yapıyorlar. Bu da yoruma muhtaç bir hamledir.

İşte bütün bu gelişmelerin para-kredi sistemleri üzerinden de yorumlanması gerekiyor. Bu sistemin nereye sürüklendiğini öngörebilmek lazım. Onu da bir başka yazımda takdim ederim inşallah.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU