Korona günlerinde aşk…

Benan Kepsutlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Orijinal adı “Kolera Günlerinde Aşk” (Love in the Time of Cholera).

Gabriel Garcia Marquez’in başyapıtı, Kolombiya’da 19'ncu yüzyılın sonlarına doğru kolera salgınının yaşandığı ve dönemin ekonomik koşullarıyla baskın çıkan toplumsal normların hissedildiği bir süreçte yaşanan ulaşılmaz aşkın kusursuz bir anlatımı.

Florentino’nun Fermina’ya yarım yüzyılı aşkın karşılıksız sevdasıdır söz konusu olan.

Onu bekleyişidir, sabrıdır, vazgeçmeyişidir…

Destansı bir dille kaleme alır Marquez bu aşkı.

2007’de İngiliz yönetmen Mike Newell da, Marquez’in bu şahane romanını sinemaya uyarlamıştı.

Kitabı okumayanlar ya da filmi izlemeyenler için sonunu yazmayacağım elbet.


Başlıkta “Korona günlerinde aşk” yazmamın nedeni ise tam tersi bir tablonun oluşmaya başladığı haberi…

Haberi yapan Çinli Global Times gazetesi.

Habere göre, Çin’in Şian (Xian) şehrinde boşanma talepleri son haftalarda rekor seviyeye ulaşmış.

Uzun süren karantina nedeniyle evden çıkamayan çiftler, birbirlerine girmeye başlamışlar.

Dahası o ortamdan uzaklaşamayınca da kavgalar büyüdükçe büyümüş ve boşanmak için soluğu adliyede almışlar. 

Öyle ki, bazı bölgelerde yoğunluktan ötürü tüm taleplere yanıt verilemez olmuş.

Yani korona günlerinde aşk meşk kalmamış Çin’de.


Marquez’in romanının yanı sıra, oysa Hollywood filmlerinde salgın hastalıkların artmasıyla birlikte yeşeren, bağları kuvvetlenen aşk hikayelerine şahit olmamış mıydık biz?

Mesela Yeryüzündeki Son Aşk (Perfect Sense),

Mesela Dünya Savaşı Z (World War Z),

Mesela Salgın (The Crazies),

Mesela Mistik Olay (The Happening)

Gerçi Koronavirüsün bulaşma yöntemi ve yaygınlaşması grip (flu) ya da salgın (contagion) filmlerindekine daha çok benziyor ama hepsinde bir karantina söz konusu.

Özetle, sadece koronaya karşı değil, birbirlerine karşı da tahammülsüzleşmiş Çin’deki çiftler.

Türkiye’deki durumu zaman gösterecek elbet ama umarım salgın o noktalara gelmez.

Madem Marquez’le başladım, yine onun kullandığı bir cümleyle bitireyim;

Toplumsal yaşamın sorunu korkuyu yenmek, evlilik yaşamının sorunu ise can sıkıntısını yenmeyi öğrenmektir.


Uzmanlar gerekli tedbirleri aldığınız sürece sorun yok derken biz fazla mı abarttık, ne dersiniz?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU