Neden ellerimizi havaya açıp, gökyüzüne bakarak dua ederiz?

Gürbüz Evren Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Wikipedia

Başlıktaki soruya yanıtı, yazının sonlarına doğru bulacaksınız.

Ama önce konunun tarihsel kökenine bakmak için Uluslararası Şamanizm Araştırma Kurumu Başkanı R. Hoperr'ın değerlendirmesine bakalım. 

Hoperr şöyle diyor:

Şamanizm ne bir büyücülük faaliyeti ne de siyasi faaliyettir. Şamanizm kültür, tıp ilimi, edebiyat-sanat, örf adet, ekoloji gibi alanlara bağlıdır. Onu din olarak nitelendiremiyoruz. Şamanizm dinin kapsadığı alandan geçmiş bir hadisedir. Şamanlar Orta Asya toplumlarının tarihi sürecinde önemli rol oynamıştır. Onlar şair, sanatçı, usta ve kahramanların yerine geçmiştir.


Şamanizm inancında ateş ve ocak büyük önem taşımaktadır. 

Bu inanca göre, meyve ve otla beslenen ilk insanlar ateşe ihtiyaç duymamışlardır. 

Ateşe yönelmeleri ise Tanrı'nın et yemelerini emretmesiyle başlar. 

Buna göre, iyilik tanrısı Ülgen gökten 2 taş indirmiştir. 

Bunlar siyah ve beyazdır. 

Daha sonra da 2 taşı birbirine sürterek ateş yakmış ve bunu insanlara da öğretmiştir. 

Tanrı Ülgen'in öğretisi olduğu içindir ki, çakmak taşlarından elde edilen ateş kutsaldır

Şamanizm inancına sahip Türkler ateşe bakarak kehanette bulunulur. 

Bunu da şamanlar yapar. 

Şamanlar yaktıkları ateşten çıkan renklere bakarak kehanetler açıklarlar.

Örneğin, ateşten yeşil alevler yükselirse yeni yılda bol yağmur yağacağı ve ürünlerin bereketli olacağını söylerler. 

Sarı alevler hastalığa, kırmızı ölüme ya da uzun yolculuklara, kara ateş ise felakete, kötülüklere yorumlanır. 

Ateşin her şeyi temizlemesi ve kötü ruhları kovması ise yaygın öğretidir. 

Bu konuya ilişkin olarak birçok kaynakta aktarılan bir örnek vardır. 

Buna göre, Bizans İmparatoru, 569 yılında Batı Göktürk Devleti'ne elçi olarak Zemahros'u gönderir. 

Bizanslı elçi Batı Göktürk ülkesinin sınırlarına vardığında, Türklerin kendisini ve beraberindeki heyeti alevler üzerinden atlattığını anlatır.

Zemahros, bunun nedenini sorduğunda ise "Sizleri kötü ruhlardan arındırdık" yanıtını aldığını söyler.

Uygur Türklerinde de ateşten atlatıp temizlenme çok yaygın bir eylemdir.

Örneğin, düğün sonrası gelin yeni evine getirildiğinde ateşten atlatılır.

Böylelikle gelinin üzerindeki uğursuzlukların temizlendiğine inanılır.

Ayrıca, yeni yuvasına uğur getireceği düşünülür. 

Temizliğin sembolü olarak baktıkları ateşe tükürmez, su dökmez ve çöp atmazlar. 

Bu inanç, Anadolu'nun bazı bölgelerinde benzer şekilde görülmektedir.  

Şamanizm'de Güneş ve Ay'a ayrı bir önem atfedilir. 

İnanca göre kötü ruhlar Güneş ve Ay ile sürekli mücadele halinde bulunurlar. 

Öyle ki, kimi zaman onları yakalayıp karanlıklara sürüklerler. 

Güneş ve Ay tutulmaları da bundan kaynaklanır. 

Güneş ya da Ay tutulduğunda ise bu inancın mensupları şamanların öncülüğünde kötü ruhların esaretinden kurtarmak için bağırıp çağırırlar, davul çalarlar. 

Bu gürültülerden amaç kötü ruhları korkutarak kovmaktır.

Türk boylarının çoğu karşılaştıkları yeni din İslam'a yüzyıllar içinde geçmiştir.

Museviliği, Hristiyanlığı seçen Türk toplulukları da vardır.

Ancak günümüzde bazı Türk toplulukları Şamanizm inancını sürdürmektedir.

Şamanizm inancından, kültürümüze geçmiş, günümüzde Anadolu topraklarında, varlığını sürdüren gelenek ve adetlerden örnekler verelim.

Anadolu'da sıklıkla görebileceğimiz bir uygulamadan başlayalım. 

Ağaçlara, taşlara, su kaynaklarının etrafına bez bağlanır. 

Amaç, gerçekleşmesi istenen bir konuda dilek tutmaktır. 

Dikkat edilirse bezler farklı renklerdedir. 

Bu, İslam'da olmayan ve Şamanizm'in önemli bir ritüeldir. 

Renklere gelince, gökteki Tanrılar için beyaz, yeraltındaki Tanrılar ve ruhlar için siyah, Yer-Su ruhları için ise kırmızı bez parçaları kullanılıyordu. 

Bu yolla, Tanrılara dilek ve isteklerin iletildiğine inanılıyordu. 

Günümüzde ise rengi ne olursa olsun bezler dilek içeriklidir.

Sibirya'da ve Moğolistan'da yol kenarlarında, Ovo adı verilen ve kutsal sayılan taş yığınları Şamanizm inancından gelir. 

Bu yığına meyve, kumaş parçası, para, renkli taş vb. bırakmak, çevresinde dönerek dua edip, dilek tutmanın kişiye güvenlik sağlayacağı ve şans getireceğine inanılır. 

Bu uygulama Anadolu'nun bazı yörelerinde içeriği biraz değişmiş olsa da devam eder. 

Örneğin, Denizli'nin bazı yüksek bölgelerinde, dağlardan ve tepelerden geçen yolların kenarında Ovo yerine Obo denilen taş yığınları vardır. 

Buralardan geçenler de obonun üstüne bir taş bırakır.

Şamanizm döneminde Türkler, Ay'a "Ay Ata" ya da "Ay Dede" adını vermişlerdi. 

Günümüzde de Anadolu'da Ay'a "Ay Dede" denilmektedir.

Birçok ritüelde olan su, Şamanizm'de çok önemlidir.  

Suyun taşıyıcı gücü ve akışındaki kuvvete ayrı bir olumlu anlam yüklenir.

Gidenin arkasından su dökmek de eski Türklerdeki su kültünden bizlere kalmıştır. 

Kuraklık uzun sürdüğünde köylerde imam öncülüğünde topluca yağmur duasına çıkılması Anadolu'nun önemli adetleri arasındadır. 

Bu da eski Türklerde, kuraklık durumunda, şamanların bölgede yaşayanları çevresine toplayarak gökteki Tanrı Ülgen'den yağmur isteme ayini olarak vardır.

Kötü bir olay duyduğumuzda tahtaya üç kez vururuz, bizden uzak olsun deriz. 

Bu da yüzyıllar öncesinden kalan bir adettir. 

Şamanist inançta bu hareket kötülükten korunmak, kötü ruhların duymasını önlemek amacına yöneliktir. 

Nazar ya da başka bir deyişle kötü gözden korunmak amacıyla yapılan Kurşun Dökme de Şamanizm döneminden kalmıştır. 

Şamanların "Kut Kuyma" adını verdikleri bu adetle, insana musallat olan kötü ruhların olumsuz etkisini ortadan kaldırmayı hedeflerler. 

Kurşunun kullanılmasının nedeni ise Şamanizm'de metallerin koruyucu özelliğine ve güç verdiğine inanılmasıdır.

Nazar olgusuna karşı nazar boncuğu, deve boncuğu, göz boncuğu takmak tüm Türkiye'de yaygındır. 

Bu da şaman giysileri üzerine takılan bazı figürlerin, çizilen resimlerin yansımasıdır. 

Göz vb. şekillerde olan özellikle de mavi renk kullanılan resim ve figürlerin kötü ruhları kovduklarına inanılır. 

Bu Şamanist düşünce günümüzde nazar boncuklarında kendini gösterir. 

Şaman giysileri üzerindeki doğa içerikli figürler, gökyüzünü anlatmaya yönelik geometrik desenler de günümüzde, Anadolu'da örülen kilim ve halılara yansımıştır. 

Gelinlerin beline, loğusa kadınların başına kırmızı kurdele bağlanması da Şamanist inancından kalmadır. 

Şamanistler kırmızı kurdelenin gelini, anneyi ve yeni doğan çocuğu kötü ruhlardan koruduğuna inanırdı. 

Kırmızı kurdeleyi ayrıca Anadolu'nun bazı yörelerinde özellikle de Alevi-Bektaşi inancından insanlarımızın yaşadığı yerlerdeki mezarlıklarda görmek mümkün. 

Eski Türkler kurdeleyi, mezarın başına ölen kişiye kötü ruhların bulaşmaması için bağlardı. 

Ellerimizi havaya doğru açıp, gökyüzüne bakarak dua etmek de eski Gök Tanrı inancından kaynaklanmaktadır. 

Çünkü Tanrı göktedir, oraya bakarak dua etmek gerekir. 

Türklerin inşa ettikleri camilere kattığı kubbe de Gök Tanrı inancından günümüze taşınmıştır. 

Bu konuya ilgi duyanlara, başarılı bir Araştırmacı-Yazar olan Nuray Bilgili'nin, "Gök Tanrının Gölgesi Şaman Türklerde Şamanizm" adlı kitabını öneririm. 

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU