İdlib’teki gelişmelerin işaret ettiği

İsmail Hakkı Pekin Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

İdlib’te Rusya’nın hava desteğindeki Suriye Rejim Ordusunun güneyden ve Halep’in kuzey batısından taarruzu devam ediyor. 

Bu taarruz dört milyona yakın insanın (bunların yarısına yakını Suriye’nin diğer bölgelerinden kaçanlardan oluşuyor) ve elli bine yakın silahlı grubun (bunlar da Suriye’nin değişik bölgelerinden gelen El Kaide, El Nusra bağlantılı teröristler ile bir kısmı Türkiye’nin desteklediği muhalif gruplardan oluşuyor) Türkiye’ye doğru göç etme riskini tetikliyor. Aynı zamanda bir insanlık dramının yaşanmasına yol açıyor.

Peki, nedir İdlib’in özelliği ya da önemi?

İdlib Türkiye ile sınırı olan, Reyhanlı’nın komşusu ve iç savaşın ilk başladığı bölgedir.

İdlib Irak’tan başlayıp Halep’e uzanan, Seragaip’te ikiye ayrılan M4 otoyolunun M5 otoyolu olarak Lazkiye’ye, M4 olarak da Şam’a uzandığı bir düğüm noktasıdır.  

Bu ana arterler hem bölgedeki ticaret ve ekonominin hem de siyasi, idari ve askeri olarak kontrolünü sağlamaktadırlar.

Bu arterleri kontrol ettiğiniz takdirde Suriye ekonomisini ve ticaretini kontrol eder gücü elinizde bulundurur, iktidarınızı muhafaza edersiniz.


İdlib’te Suriye’nin diğer bölgelerinden kaçan muhalifler bulunmaktadır. Bunlar İdlib nüfusunun yarısına yakınını teşkil etmektedir. Muhaliflerin toplandığı ve direndiği son bölgedir.

Yine Suriye’nin diğer bölgelerdeki çatışmalar sonucu söz konusu bölgelerden gelen teröristler ve silahlı muhalif gruplar da İdlib’te toplanmışlar ve burada yaşam alanı bulmuşlardır.

Diğer bir ifade ile bu bölge silahlı muharip gruplar ile El Kaide ve El Nusra bağlantılı, HTŞ şemsiyesi altında toplanmış terörist grupların son kalesidir.

Astana Anlaşması ve Soçi Mutabakatı ile bölge çatışmasızlık bölgesi olarak ilan edilmiştir.

Bu mutabakata göre Türkiye, İdlib’in etrafında 12 adet gözlem noktası tesis etmiştir.  

Bu kontrol noktaları vasıtasıyla terörist grupların silahtan tecridi, M4 ve M5 otoyollarının açılması, güvenliğinin sağlanması öngörülmüştür. Ancak Türkiye’nin bu konudaki gayretleri sonuçsuz kalmıştır.

Suriye ve Rusya açısından söz konusu yolların açılması, güvenliğinin sağlanması Esad’ın iktidarda kalması için olmazsa olmazdır.

Yine hakimiyet sağlamak için İdlib’te kalan son teröristlerin temizlenmesi ve bölgenin kontrolü gerekmektedir.

Ekonomi, ticaret, idare ve güvenlik için söz konusu bölge ve yollar üzerinde hakimiyet sağlamak ve ele geçirmek öncelikli hedeftir, Rusya ve Suriye için.


Peki, Türkiye için sorun nedir?

Birincisi, bu harekatın yol açtığı ve açacağı büyük göçtür. Bu göçün büyüklüğü beş yüz bin ile yedi yüz bin arasında değerlendirilmektedir.

Zaten dört milyon civarında Suriyeli sığınmacının bulunduğu Türkiye için kaldırılamayacak bir yük olacaktır. Türkiye bunu önlemek istemektedir.

İkinci konu, bu harekat dolayısıyla ortaya çıkacak olan insanlık dramının önlenmesidir.

Üçüncü konu, Türkiye’nin desteklediği muhalif grupların hedef alınmasının önlenmesidir.

Dördüncü konu ise, buradaki teröristlerin Türkiye’ye sızmalarının önlenmesidir.


Söz konusu otoyollar açılmadığı ve İdlib’te toplanan terörist gruplar temizlenmediği için Suriye’de Esad’ı destekleyen bölgelerde bile yer yer protestolar yapılmaktadır.

Bu bakımdan Suriye ve Rusya için İdlib’in ele geçirilmesi elzemdir.


Türkiye ne yapmalıdır?

Bu göç baskısından ve terörist etkisinden nasıl kurtulacaktır?

İnsanlık dramını nasıl önleyecektir?

Bu sorunun çözümü, Rusya ile masaya oturmak ve problem diplomasiyi kullanmaktır.

Türkiye gözlem noktalarını kuzeye ve kuzeybatıya kendi sınırına doğru çekerek, kendi sınırının ötesinde Suriye topraklarında bir güvenlikli bölge oluşturarak göçü burada kabul etmeli ve sığınmacıları burada barındırmalıdır.

Bu konuda AB’yi yanına almalı ve sorumluluğu onlarla paylaşacak bir diplomasi yürütmelidir.

Rusya ile görüşerek Türkiye’nin desteklediği muhalif grupların hedef alınmasını engellemelidir.

Teröristlerin sınırdan sızmalarını önlemek için sınırda tedbir almalı ve Rusya ile Suriye’nin teröristleri temizlemesine katılmamalıdır.


Türkiye’nin Ortadoğu’da, Doğu Akdeniz’de, Karadeniz’de, Orta Asya’da, Kafkaslar’da, Hazar Havzası’nda, Balkanlar’da, Hint Okyanusu’nda, Afrika’da sorunları, milli menfaatleri var.

Küresel mücadele devam ederken oluşacak yeni denge ve paylaşım da uygun yerde mevzi almak gibi bir uğraşı var.

Amaç çağı ıskalamamak. Ama orta büyüklükte bir ülkeyiz, imkanlarımız belli ve kısıtlı.

O zaman yapmamız gereken bu kısıtlı imkanları ekonomik olarak kullanmaktır.

Yapmamız gerekenlere bir öncelik vermektir. Her konuyu aynı anda güç kullanarak çözmeye kalkarsak üstesinden gelemeyebiliriz.

Bu bakımdan İdlib vb. bazı konuları diplomasi ile çözmeli, gücümüzü daha hayati sorunlara yöneltmeliyiz.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU