Papa ziyareti ve ekümeniklik konusunun jeopolitik etkisi

Gürsel Tokmakoğlu, Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: ec-patr.org

Ekümeniklik, belirli seviyede hem dini hem de tarihi-siyasi uzmanlıkları gerektiren bir konudur. Anlam olarak ekümeniklik, dini birlikten öte, jeopolitik bir meseledir. Örneğin bu konu günümüzde (Rusya-ABD rekabeti, Rusya-Ukrayna savaşı, diaspora etkisi) olarak tartışılmaya devam etmektedir.


Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye, Rus İmparatorluğu’ndan sonra bir süre SSCB olarak dünyaya damgasını vuran ve sonra Rusya Federasyonu’nu kuran Rusya, I. ve II. Dünya Savaşları ile Soğuk Savaş’ın galibi, halen dünyada başat güç olma iradesiyle hareket eden ve aynı zamanda dünyada demokrasi ve özgürlükleri savunduğunu ifade eden Amerika Birleşik Devletleri, gibi bu konuya dahil önemli ülkeler ekümeniklik ile ilgilidir. 


Bu konu dış politikada ister istemez yer almaktadır. Hatırlanacak olunursa, Osmanlı’nın uzun yıllar yaptığı barış ve ateşkeslerde, özellikle Rus İmparatorluğu’yla ve onunla ilgili savaş ve barış süreçlerine iştirak eden Avrupalılarla, ekümenliklik ve kiliselere bazı hakların verilmesi hususları hep görüşülmüş, anlaşma maddelerinde bu husus genellikle yer almıştır. 


Asıl incelediğimiz konulardan biri de Papa’nın Türkiye ziyareti olacak. Türkiye, son Papa XIV. Leo ziyaretinde şöyle değerlendirildi: Bu konuda taviz vermeden diyaloğu yönetmektedir. Ancak bu ziyaret hakkındaki değişik görüşlere bakıldığında, etkinliğin magazine yansıyan haberlerinden öte taraflarının olduğu anlaşıldı.


Benim bu tür konuları işaret etmemin sebebi, jeopolitik bir değerlendirme yapmaya imkân sağlamaktır.

Apostolik Ziyaret 
 

27-30 Kasım 2025 tarihlerinde yaşanan, Papa XIV. Leo’nun Türkiye’ye gerçekleştirdiği apostolik bir ziyarettir. Bu ziyaret, 2025 Mayıs’ında seçilen yeni Papa’nın ilk yurtdışı gezisi olup, Birinci İznik Konsili’nin (MS 325) 1700. Yıldönümü vesilesiyle düzenlenmiştir. 


Ziyaretin ana odak noktası, Fener Rum Patriği I. Bartholomeos ile ekümenik (evrensel) temelli etkinliklerdi: 28 Kasım’da İznik’te (antik Nikaia) Papa Leo ve Patrik Bartholomeos, diğer Hristiyan liderlerle birlikte “ekümenik dua töreni” düzenledi. Hristiyan birliğinin sembolik olarak başladığı yer kabul edilen İznik’te olay yeniden yaşatıldı. Ayrıca 29-30 Kasım’da İstanbul’da Fener Rum Patrikhanesi’nde ortak bildirge imzalandı, Aziz Andreas Yortusu törenine katılındı ve Hristiyan mezhepler-arası birlik mesajları verildi.


Rus Ortodoks Kilisesi’nin törene katılmaması dikkat çekti. Sebebi, Ukrayna Kilisesi’ne özerklik verilmesi ve Moskova ile İstanbul Ortodoks kiliseleri arasındaki gerilim nedeniyle olduğu düşünülmekteydi.


Ziyaret, Ortodoks dünyasında ekümeniklik tartışmalarını alevlendirdi. Patrik Bartholomeos, uluslararası platformlarda “Ekümenik Patrik” unvanını kullanmaya devam ediyordu ve Patrikhane’yi “ekümenik Ortodoks dünyasının merkezi” olarak tanımlıyordu. Ziyaret öncesi Yunan medyasına verdiği röportajda, Patrikhane’nin ekümenik tüzel kişiliğinin tanınmasını ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasını talep etti. 


Ortodoks faaliyetlerinde öne çıkanlar: Patrikhane, diaspora Ortodoks topluluklarında (örneğin ABD) birlik çabalarını sürdürmekte, ancak Moskova Patrikhanesi ile çatışma devam etmekteydi. Antakya (Antioch) Patrikhanesi’nin 2025’te Türkiye’de yeni bir piskoposluk kurması gibi gelişmeler, Ortodoks örgütlenmesini etkilemekteydi.

Cumhurbaşkanı’nın Beyaz Saray Ziyareti


Papa ziyaretinden önce Trump-Erdoğan arasında gerçekleşen Beyaz Saray zirvesine değinmek isterim.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son Beyaz Saray ziyareti, 25 Eylül 2025’te Donald Trump ile Oval Ofis’te gerçekleşen görüşmeydi. Bu toplantıda Fener Rum Patrikhanesi konusu doğrudan gündeme geldi ve odak noktası, 1971’den beri eğitime ara veren Heybeliada Ruhban Okulu’nun (Halki Seminary) yeniden açılması talebiydi.

okul

T.C. MEB’lığı Heybeliada Rum Erkek Lisesi (Heybeliada Ruhban Okulu)



Trump-Erdoğan zirvesi esnasında cereyan eden konuşmalara bakalım: Trump, basın mensuplarının önünde “Büyük Ortodoks Kilisesi buradaydı, onlara yardım edeceğimi söyledim” diyerek, Patrik Bartholomeos’un kısa süre önce (15 Eylül 2025) kendisiyle yaptığı görüşmeyi kastetti. Bartholomeos, Trump’ı ziyaret etmiş ve Türkiye’deki bir konuyu Beyaz Saray’a taşımıştı. Bartholomeos o görüşmede Ruhban Okulu’nun açılmasını, Türkiye’deki Hristiyan azınlıkların durumunu ve Patrikhane’nin ekümenik rolünü gündeme getirmişti.


Oval Ofis’te Cumhurbaşkanı Erdoğan doğrudan cevap vererek: “Heybeliada Okulu konusunda üzerimize ne düşerse yapmaya hazırız. Dönünce Bartholomeos ile bu konuyu görüşeceğim” dedi. 

Bu, Türkiye’nin Ruhban Okulu’nun açılması için adım atabileceğine dair olumlu bir sinyal olarak yorumlandı. ABD tarafında bu konu şöyle yankılandı: Hedef, 2026’da açılış.

Bu Fener Rum Patrikhanesi için ne anlama gelmekteydi? Bu konu, Fener Rum Patrikhanesi için “varoluşsal” öneme sahip olarak işaret edilmekteydi. Okul, Ortodoks din adamı yetiştiren ana kurumdu ve kapanmasıyla Patrikhane’nin kendi rahiplerini Türkiye’de eğitememesi söz konusu oldu. 


Bu okul meselesi Lozan Barış Anlaşması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kanunlarıyla kayda bağlı haldeydi ve bu suretle halen Bakanlığa bağlı bir Rum Erkek Lisesi hüviyetindeydi. Kapalılık Rum Erkek Lisesi hüviyetine dayalı, öğrenci bulunmaması veya olmamasıyla alakalıydı. Ancak İstanbul’a bağlı Rum Ortodoksları normal lise müfredatıyla değil, tarihsel misyonlarına atıfla kendi din adamlarını yetiştirmeyi sürdürmek istiyorlardı.

tabela

T.C. MEB’lığı Heybeliada Rum Erkek Lisesi Kapısındaki Levha



Trump’a ve Patrikhane’ye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu olumlu yaklaşımı, diplomatik bir jest olarak görülebilir miydi? Yapılan değerlendirmelerde gündeme geldiği kadarıyla şunlar vardı: Trump ile ilişkiler sıcak tutulmak isteniyordu, F-16/F-35 ve CAATSA gibi savunma, enerji ve mali konularda taviz almak için bu konu kullanılmış olabilirdi. 


Türkiye resmi olarak (halen) Fener Patrik’ini sadece “yerel Rum cemaatinin ruhani lideri” olarak tanıyordu; ekümenik unvanı veya uluslararası yetki iddiasını ise reddediyordu. Ruhban Okulu’nun açılması, ekümeniklik tartışmasını dolaylı olarak güçlendirebilirdi; çünkü Patrikhane’nin küresel Ortodoks liderliği pekiştirilmiş oluyordu. Din adamı yani ruhban eğitimi din üzerinden siyaset yapanlar ve ayrıca diaspora için kritik bir husus olarak kabul edilebilirdi.


İfade edildiği gibi Ortodoks Kilisesi iddiaları sadece İstanbul-Fener ile ilintili değildi, aynı zamanda Moskova ile de başlıydı. İki kilise tarihi açıdan rekabetteydi. Ancak bugüne göre bu rekabetin etkisi bahsedilen ülkelerin siyasi kazanç veya kayıplarıyla değerlendirilmeliydi.

 

Rus Patrikhanesi Meselesi


Bahsedilen husus Rus Ortodoksları ile ilişkili düşünülürse sonuç nereye varabilirdi? Rus Ortodoks Kilisesi (Moskova Patrikhanesi), Fener Rum Patrikhanesi’ni kendine rakip görüyordu. Özellikle 2019’da Bartholomeos’un Ukrayna Ortodoks Kilisesi’ne bağımsızlık (tomos) vermesiyle büyük ayrılık (schism) yaşandı. Rusya bunu “müdahale” olarak nitelendiriyordu ve Ukrayna’daki Moskova bağlantılı kiliseyi savunuyordu. Bu yönüyle konu jeopolitik haldeydi.

putin

Rus Ortodoks Partiği Kirill ile Putin (Foto: AP)


Papa’nın ziyareti ve Bartholomeos tarafından Beyaz Saray’ın konuya dahil edilmesi ile ortaya çıkan konjonktürde bakılırsa, Ruhban Okulu’nun açılması ve Fener Patrikhanesi’nin güçlenmesi konusu masadaydı. Bartholomeos’un ekümenik önceliğini (onursal birlik koordinatörlüğünü) artırmak üzerine çaba sarf etmekteydi. 
Bu gelişmeler sadece Rusya bağlamıyla düşünüldüğünde bile Moskova’nın hoşuna gitmeyecek nitelikteydi. Çünkü Fener’in (özellikle Batı ülkelerindeki ve özellikle ABD’deki Ortodoks topluluklar -tabi ABD’deki Yunan Lobisi burada devreye girmekte-) diaspora üzerindeki etkisi büyüyecekti ve Rusya’nın “Rus dünyası” ideolojisine ve Ukrayna dahil “Ortodoks nüfuz” meselesine karşı hamle olacaktı. Putin’in Ukrayna ile barış görüşmelerinde Ortodoks Kilisesi’yle ilgili talebi, esasen Moskova Patrikhanesi’ne bağlı Ukrayna Ortodoks Kilisesi (UOC-MP)’nin korunması ve ayrıcalıklarının yeniden sağlanması yönündeydi. 
2025 itibarıyla (savaşın devam ettiği bu dönemde), Putin ve Rusya’nın barış şartları arasında şu unsurlar öne çıkıyordu: Ukrayna’da “Rus Ortodoks Kiliseleri”nin (yani Moskova bağlantılı yapıların) korunması ve yeterli ortam sağlanması. Rusçanın resmi dil statüsüyle birlikte, Moskova Patrikhanesi’ne bağlı kilisenin ayrıcalıklarının iadesi ve “zulmün” durdurulması. 
Bu husus Rusya’nın genel talepleri arasında (toprak tavizleri, NATO üyeliğinin reddi, ordunun küçültülmesi vb. yanında) yer alıyordu. Üstelik Putin tarafından doğrudan dile getiriliyordu (örneğin, Trump ile görüşmelerde veya resmî açıklamalarda “Ortodoks inancı ve Hristiyanlık için uygun ortam” vurgusu). Bu talep, Rusya’nın bakışıyla “dini özgürlük” ve “inananların korunması” olarak sunuluyordu. 
Ancak Ukrayna tarafı bunu Moskova’nın etki alanını koruma çabası olarak görüyordu. Malum, son Ukrayna-Rusya barış görüşmelerinde Putin’in talep ettiği barış maddelerinden birisi bununla ilgiliydi. 
Bugünlerde Ukrayna’nın Rus Ortodoks taleplerine karşı yazılmış bir yazıyı sadece bir çarpıcı görsel örnek olarak veriyorum. Görselde şöyle yazıyor, “Ortodoks Silahı: Rusya Savaşın Bir Gereci Olarak Dine Nasıl Döndü?”

4

Örnek Görsel


Ekümeniklik tartışmasının temelinde, Fener Rum Patriği Bartholomeos’un onursal önceliği ve Ortodoks kiliseleri arasında koordinasyon rolü yatıyordu. Ortodoks dünyada hiyerarşi yoktu; tüm bağımsız (autocephalous) kiliseler eşitti, ama Ekümenik Patrik “ilkler arasında ilk” olarak “birlik” çabalarında öncülük edebiliyordu.
Gelişmeler Putin’in talebiyle doğrudan bağlantılı mı? 2018-2019’da Ekümenik Patrik Bartholomeos, Ukrayna’ya bağımsızlık fermanı (tomos) vererek, Ukrayna’nın Ortodoks Kilisesi (OCU)’yu bağımsız kıldı. Bu, Moskova Patrikhanesi’nin Ukrayna üzerindeki gerçek (kanonik) kontrolünü kırdı ve büyük bir ayrılığa (schism) yol açtı ve Moskova Patrikhanesi, Fener Patrikhanesi ile ilişkilerini kesti.
Rusya, OCU’yu tanımıyordu ve UOC-MP’yi “kanonik” (gerçek) Ortodoks kilise olarak görüyordu. Ukrayna ise 2024-2025’te Moskova bağlantılı kiliseyi yasaklayan yasalar çıkardı, bunu “güvenlik tehdidi” olarak gerekçelendirdi (işbirlikçilik iddiaları nedeniyle).
Putin’in barış şartı, dolaylı olarak Ekümenik Patrik’in 2019 kararını geçersiz kılma çabası: Moskova’nın etkisini geri getirmek istiyordu, çünkü Ukrayna’nın bağımsız kilisesi Bartholomeos’un ekümenik otoritesine dayanıyordu.

Türkiye’nin Güncel Tutumu ve Yorumu


Trump’ın bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’la olumlu konuşması, ABD’nin Fener’i destekleyerek Rusya’ya karşı denge unsuru olarak kullandığı izlenimini vermekteydi. 
Eğer kısa vadede okul açılırsa Türkiye-ABD ilişkileri iyileşebilirdi. Buna karşılık iç milliyetçi tepkiler artabilirdi (Lozan’a aykırılıklar konu edilerek). Rus tarafında ise gerilim yükselebilirdi. Ortodoks ayrılığı (schism) derinleşebilirdi. Ukrayna barış görüşmelerinde kilise konusu daha karmaşık hale gelebilirdi (Rusya, Fener’in etkisini kırmaya çalışabilir).


Türkiye pragmatik davranıyor olabilir miydi? Ekümenik yetkiyi tanımadan Ruhban Okulu’nun açılışı, savunma, enerji, ekonomi, vb. bazı kazanımları hedefliyor olabilirdi. Anlayacağınız böyle bir yöntemle, “diplomatik manevra” yapılmış olabilirdi. Peki daha geniş açılardan düşünülürse, uluslararası ve kültürlerarası kapsamda bu daha büyük sorunların ve tartışmaların da zemini yaratabilir miydi? Bu esasen bir jeopolitik denge meselesiydi. 
Sonuçta, Aralık 2025 itibarıyla okul henüz açılmadı, mevcut süreç devam etmekte de denebilir.
Dönelim Papa’nın Türkiye ziyaretine.


Türkiye Cumhuriyeti, ziyaret boyunca resmi olarak konuğunu ağırladı: Papa Leo, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Külliye’de kabul edildi ve hoşgörü/barış mesajları verildi. 

Ekümeniklik konusunda Türkiye’nin belirgin tavrı devam etti. Şöyle: Resmî açıklamalarda ve protokolde “ekümenik” unvanı kullanılmadı; Patrikhane, Lozan Antlaşması’na göre yalnızca Türkiye’deki Rum Ortodoks cemaatinin ruhani lideri olarak tanımlandı (Fatih Kaymakamlığı’na bağlı bir kurum).

Ziyarette Vatikan’ın “ekümenik” vurgusu (örneğin dua töreni adı) ve Patrik Bartholomeos’un yan yana “eşit” lider gibi görünmesi, milliyetçi kesimlerde sert tepki çekti: Bazı parti, kilise ve STK’lar bunu “siyasi meydan okuma”, “Lozan’a aykırı” ve “egemenlik tehdidi” olarak nitelendirdi; bazıları ise “CIA/emperyalizm” bağlantısını iddia etti.
Türkiye, ekümeniklik iddiasını tarihsel olarak (Osmanlı’dan Cumhuriyet’e) siyasi yetki talebi olarak görüyor ve reddediyordu. Nasıl? Patrik’in diğer Ortodoks kiliseler üzerinde hiyerarşik yetkisi yoktu, sadece “onursal öncelik” vardı. 2025 ziyareti, bu tartışmaları yeniden gündeme getirdi, ancak Türkiye’nin pozisyonunda değişiklik olmadı. Şöyle: Ziyarete izin vererek uluslararası imaj tazeledi, ama unvanı tanımayarak Lozan çizgisini sürdürdü. 

Sonuç


Bu konu, dini olmaktan ziyade jeopolitik: Moskova Patrikhanesi (Patrik Kirill), Putin’in “Rus Dünyası” ideolojisinin parçası; Ukrayna’yı ruhani olarak da kontrol etmek istiyor. Ekümenik Patrik’in müdahalesi, bu kontrolü kırdı ve Rusya için “varoluşsal tehdit” haline geldi (Putin, schism’i savaş gerekçelerinden biri olarak gösterdi).
Türkiye açısından paralellik: Türkiye, Fener Rum Patriği’nin “ekümenik” unvanını reddediyor, çünkü bunu siyasi yetki talebi olarak görüyor (diğer kiliseler üzerinde hiyerarşi yok, sadece onursal). Benzer şekilde, Rusya da Bartholomeos’un Ukrayna kararını “müdahale” olarak reddediyor ve Moskova’nın tarihi hakimiyetini savunuyor.
Putin’in talebi ekümenik tartışmasını tersine çeviriyor: Bartholomeos’un birlik çabalarını (Ukrayna’ya bağımsızlık vererek) zayıflatmak istiyor. Bu, Ortodoks dünyasındaki güç mücadelesini yansıtıyor: “Nüfuzlu ama schism’li Moskova Patrikhanesi karşı, ekümenik öncelikli ama daha küçük İstanbul-Fener Patrikhanesi konusu!” Eğer barış görüşmelerinde bu konu çözülmez ise Ortodoks ayrımı derinleşebilir ve diaspora üzerinden tartışmalar artabilir. Türkiye’nin “ekümenik-ret” tavrı gibi, Rusya da “egemenlik” gerekçesiyle Bartholomeos’un rolünü sınırlamaya çalışması konusu öne çıkmaktadır.
 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU