DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan: Muhalifler, gazeteciler için her fırsatta masaya vurduğunuz yumruğu, bir kez de çeteler için vurun

“İstanbul'un orta yerinde suç örgütleri devlete meydan okuyor, emniyet seyrediyor, yargı seyrediyor”

Fotoğraf: ANKA

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Yeni Yol Grup Toplantısı'nda konuştu.

Gazze'de sağlanan ateşkesin, yıkımın gölgesinde yaşamlarını sürdüren milyonlar için, en çok da insanlık için umut olduğunu belirten Babacan, "Ateşkes bir zafer değildir. Bu sadece yeni bir imtihanın başlangıcıdır. Mücadele, direniş devam edecektir. Gerçek zafer adaletin tecelli ettiği, sorumluların hesap verdiği, mazlumların acıdan alev alan yüreklerinin soğuduğu gün ancak kazanılacaktır. Gerçek zafer başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen bir Filistin devleti kurulduğunda kazanılacaktı" değerlendirmesini yaptı.

Bu ateşkesin geçmişin suçlarını silemeyeceğini, hastanelere, okullara, sivillerin yaşadığı çadırlara uzanan katliamların, yardım dağıtım noktalarında açlıkla mücadele eden kadınlara, çocuklara açılan ateşlerin unutulmayacağını söyleyen Babacan, şunları kaydetti:

Şimdi dünya politika sahnesinde yeniden uygar bir figür olarak pazarlanmaya çalışılan o şahsı, Gazze’de binlerce çocuğun, annenin, sivilin katliamından sorumlu o şahsın yaptıklarını, Netanyahu’yu unutacak mıyız? Bu hususta Türkiye temkini asla elden bırakmamalıdır. Netanyahu’ya yeniden biçilmeye çalışılan devlet adamı rolüne asla ve hiçbir koşulda göz yumulmamalıdır. Uluslararası Ceza Mahkemesi savcılarınca soykırım suçuyla itham edilmiş, hakkında insanlığa karşı işlenmiş suçlar nedeniyle tutuklama kararı çıkarılmış bir katilin yeri politika sahneleri olamaz. Netanyahu’nun yeri Miloseviç’in yanıdır. Netanyahu’nun yeri Karadziç’in yanıdır.

"Gazze sorunun çözümü derken İsrail merkezli bir güvenlik mimarisinin orada inşa edildiğini görüyorum"

Bu pazartesi akşamı dört devlet başkanı tarafından imzalanan metne baktığımızda inanın ben çok kaygılandım. Bu metnin ateşkesle falan alakası yok. O dört imza, Sayın Erdoğan’ın da imzasının olduğu o belgeye ne diyor bir bakın yani. O belge öncelikle bu Abraham anlaşmalarının bir genişletilmiş şekli sadece. Özellikle metindeki, 'İsrail ile bölgesel komşuları arasında dostane ve karşılıklı yarar sağlayan ilişkiler' ifadesine dikkatinizi çekmek istiyorum. Gazze sorunun çözümü derken, bölgesel normalleşmenin de ötesinde İsrail merkezli bir güvenlik mimarisinin orada inşa edildiğini görüyorum. Metinde Filistin meselesinin tam da özü olan işgal ifadesi geçmiyor. İki devletli çözüme, Doğu Kudüs’teki Filistin haklarına bir adım yok. Batı Şeria’daki Filistin topraklarını delik deşik eden yerleşkelerin adı bile geçmiyor. Hukuken Filistin yönetimi altında olması gereken Gazze’nin yönetimi İsrail ve uluslararası güçler arasında paylaştırılıyor. 1967 sınırlarına dönüş, Kudüs’ün statüsü, Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkı gibi meselelerin adı bile geçmiyor. Yani sözün kısası, gerçek tek bir barışın hiçbir parametresi ne 8 Ekim ne de 13 Ekim belgelerinde yer almadı. Türkiye, artık bir 'arabulucu' değil, 'bölgesel güvenlik mimarisinin' bir unsuru olarak konumlanıyor. Buradaki ortak payda ise İsrail’in güvenlik parametreleri. Bugün Amerika, önce arabulucu olmuş, ardından yükü üç ülkenin; Türkiye’nin, Mısır’ın ve Katar’ın omuzlarına bırakmıştır. Bundan böyle, Filistin davasındaki her bir karış kayıbın faturası, bu üç ülkeye kesilecektir. Unutmayalım, Filistin meselesiyle ilgili on yıllardır, defalarca masalar kuruldu. Ama ardından bombalar yeniden yağdı. Mazlumlar yine toprağa verildi, çocuklar yine yetim kaldı. İşte tam da bu yüzden, Türkiye’nin üzerine düşen, Trump’ın kefilliğine soyunmak değil, süreci uluslararası garanti mekanizmaları ile sağlam bir zeminde yürütmektir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Komisyon, temel hak ve özgürlükler konusunda da üzerine düşeni yapmalıdır"

Babacan, Meclis'te görüşmeleri devam eden Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun çalışmalarına ilişkin de konuştu.

İnfaz düzenlemeleri ile ilgili duruşlarının net olduğunu vurgulayan Ali Babacan, "Dinleme oturumları sona ererken, önümüzdeki haftalarda örgütün fesih süreciyle ilgili yasal düzenlemelerin de artık gündeme almasını bekliyoruz" ifadelerini kullandı. Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü: 

Önümüzdeki haftalarda bu ilkemiz çerçevesinde atılacak adımlara destek vereceğimizi de şimdiden beyan etmek isterim. Komisyon, örgütün feshiyle ilgili yasal düzenlemeleri tamamladıktan sonra, hem isminin hem de görev tanımının gereği olarak, temel hak ve özgürlükler konusunda da üzerine düşeni yapmalıdır. Sayın Bahçeli’nin son bir yıldır yaptığı konuşmalarda oldukça kapsamlı bir şekilde işlediği demokratikleşme ile ilgili konulara ek olarak, Alevi vatandaşlarımızın hak ve talepleriyle ilgili konuları da dile getirmesini kıymetli buluyoruz. Öte yandan, herkes, bu sürecin son derece özenli bir şekilde yürütülmesi için üzerine düşeni yapmalıdır. Geçen hafta Salı günü bu salonda atılan bazı sloganlar, ciddi bir tepkiye sebep oluşturmuştur. Tüm siyasi partiler, bütün bu süreç boyunca, toplumumuzun sinir uçlarına dokunacak söz ve eylemlerden uzak durmalı, hep beraber sürecin selametle sonuçlanması için gayret etmelidir.

"Türkiye Cumhuriyeti’ni çeteler karşısında aciz duruma düşüremezsiniz"

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, ekonomiye ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak, şu ifadeleri kullandı: 

Ülkemizin her yerinde organize suç örgütleri, çeteler, mafya cirit atıyor. Dijital ortamda ‘kiralık katil’ ilanları veriliyor. İstanbul’un orta yerinde, çeteler gündüz kuşağı programı yapıyor, iktidardakiler seyrediyor. İstanbul'un orta yerinde suç örgütleri devlete meydan okuyor, emniyet seyrediyor, yargı seyrediyor. İktidardakiler size sesleniyorum, Türkiye Cumhuriyeti’ni çeteler karşısında aciz duruma düşüremezsiniz. Yok Casperlarmış, yok Şirinlermiş, yok Daltonlarmış… Bunlara karşı gereken mücadeleyi vermeyip, koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni bir çeteler lunaparkına çeviremezsiniz. Muhalifler için, gazeteciler için, kafayı taktığınız menajerler için her fırsatta masaya vurduğunuz yumruğu, bir kez de çeteler için vurun yahu. Pandemi döneminde bütün dünyada enflasyon bir miktar yükseldi evet. Ama bizdeki enflasyonun patlaması 2022 yılıdır. Pek çok ülkede enflasyon tek hane iken Türkiye’de enflasyon yüzde 80’i geçmiştir. Yüzde 80 enflasyonun sebebi pandemi falan değildir. Merkez Bankası’nın bağımsızlığına son verdiler, karşılıksız para bastırdılar. Kur korumalı mevduat denen felaketi de bu ülkenin başına sardılar. Türkiye’de enflasyon bunun için artmıştır. Benden size tavsiye: Çıkın, bu milletten helallik isteyin. Yıkılmaya yüz tutan yuvalardan helallik isteyin. Yarınlarından ümidini kesen gençlerden helallik isteyin. Evlatlarını sanal kumara, sanal bahise; evlatlarını kolay para için çetelere kurban veren ana babalardan helallik isteyin. Gerçeklerle yüzleşmezseniz, şeffaf olmazsanız, hiçbir ekonomi yönetimi bu enflasyonu düşüremez. O yüzden benim size tavsiyem, kürsülerden mazeret uydurmayı bırakın. Bu bataklığı biz kurutacağız; bu karanlık işleyişi biz bitireceğiz. Kimse menfaat çarklarının arkasına saklanamayacak. En önemlisi de, biz, yarınların şansa bırakıldığı bu ekonomik düzeni kökünden değiştireceğiz. Bu ülkede alın terinin, akıl terinin karşılığını aldığı bir sistem kuracağız. Helal kazancın mümkün olduğu, herkese fırsat eşitliğinin tanındığı bir ekonomik program uygulayacağız. Gençlerimizin kolayca iş bulduğu, özgür ve zengin Türkiye’yi çok hızlı bir şekilde inşa edeceğiz.

 

ANKA 

DAHA FAZLA HABER OKU