Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yeni Yol Grup Toplantısı'nda konuştu. Arıkan, sözlerine Özgürlük Filosu'na katılan milletvekilleri Sema Silkin Ün’e, Mehmet Atmaca’ya ve Necmettin Çalışkan’a 'hoş geldiniz' diyerek başladı.
Tüm eşitsizliklere rağmen Gazze'nın İsrail karşısında iki yıl direndiğini ve diz çökmediğini söyleyen Arıkan, Filistinli direnişçilerin, ilk günden itibaren bölge ülkelerinden beklediği 'insani ve siyasi desteği' göremediğini belirtti.
Arıkan, "Filistinli direnişçiler her platformda; İsrail'in işgalci olduğunun vurgulanmasını istediler. İşgalci İsrail’e karşı tam boykot, tam tecrit, tam ambargo ve kesintisiz yaptırım uygulanmasını talep ettiler. Ancak Türkiye başta olmak üzere bölge ülkeleri, Filistin'e; yiyecek, giyecek, sargı bezi, ve yara bandı göndermenin ötesine geçemediler. Bunlar da maalesef işgalci İsrail'in müsaade ettiği kadarıyla yapılabildi. Bunun adı onurlu bir direnişe destek vermek değildir. Bunun adı; katliama ara verildiğinde olay mahaline 'yara bandı' göndermektir" diye konuştu.
"İsrail, bulunduğu her santimetrekare toprakta işgalcidir"
Gazze’deki ateşkese ilişkin de konuşan Arıkan, "Ateşkes, barış değildir. Ateşkes, işgalin ve zulmün bittiği anlamına gelmez. Hepimiz biliyoruz ki; Gazze Şeridi’ne çizilen çizgiyi, mavi çizgiden sarı çizgiye; sarı çizgiden kırmızı çizgiye çekmekle işgal son bulmayacaktır. Yine hepimiz biliyoruz ki bugün tampon bölge dedikleri yerlere bölge ülkelerinin asker yerleştirmesiyle işgal sona ermeyecektir. İsrail, bulunduğu her santimetrekare toprakta işgalcidir" dedi.
Filistin topraklarında, İsrail işgalinin 77 yıldır devam ettiğini söyleyen Arıkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
İşgal, katliam, soykırım ve savaş suçlarının faturasını sadece Netanyahu’ya kesip, işgalci İsrail’i görmezden gelmek tam da Siyonizm’in istediği şeydir. İsrail, en başından beri çocuk katilidir. İsrail, en başından beri soykırımcıdır. İsrail bölgede barışa ve huzura yönelik en büyük tehdittir. Ve üstüne basa basa söylüyorum. Filistin halkının yanında olmanın yolu; Filistin’i tanımak kadar İsrail’i tanımamaktan geçer.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Trump; içi saman dolu bir barış güvercinidir"
100 yılı aşkın bir zamandır nerede kan ve gözyaşı varsa orada ABD parmağının olduğunu hepimiz biliyoruz. Hal böyleyken; küresel sermayenin ve sömürünün en besili taşeronu Trump, ‘barış güvercini’ olarak pazarlanıyor. Bütün dünyaya karşı korkunç bir tiyatro sahnelendi ve sahneleniyor. Şimdi bunu bir barış elçisi gibi göstermek; Bu dünyanın şahit olup olabileceği en büyük sahtekarlıklardan biridir. Sahneye o kadar özenmişler ki; İsrail ziyaretinde Netanyahu, Trump’a altından bir güvercin heykel hediye etti. Netanyahu’nun Trump’a hediye ettiği barış güvercininin gagası var, kanatları var. Ancak ruhu yok. Bu güvercin uçamaz, bu güvercin kimseye barış getiremez. Trump; içi saman dolu bir barış güvercinidir.
Arıkan'dan iktidara: "Bölgenin yeni bir cehenneme dönüştürülmesine müsaade etmeyin"
Kürsüden iktidara seslenen ve "İbrahim Anlaşmalarını bölgeye dikte ettirme anlamına gelen hiçbir adımı kabul etmeyin" diyen Arıkan, "Bölge yakında harika bir yer olacak’ denilerek, bölgenin yeni bir cehenneme dönüştürülmesine müsaade etmeyin. Gazzelilerin, ‘Gönüllü Yer Değiştirme Programı’ adı altında, zorla tehcir edilme planlarına engel olun. Sakın iktidarınızı devam ettirebilmek için böyle bir planın içerisinde yer almayın. Çünkü: ABD’nin ve İsrail’in içinde bulunduğu hiçbir anlaşmadan, barış çıkmaz. ABD’nin planından, bu coğrafyaya hayır gelmez. Biz, Trump’ın öncülüğünde yürütülen ve bölgeye ‘yeni bir dayatma girişimi’ olarak gördüğümüz bu planlara karşı çıkmayı; tarihi bir sorumluluk vicdani ve insani bir vazife olarak görüyoruz" diye konuştu.
"Yeni anayasayı otokratik rejiminize zemin hazırlamak için mi istiyorsunuz?"
Yeni Anayasa tartışmalarına ilişkin konuşan Arıkan, "Böylesi bir dönemde sadece dış politikamızda değil, kendi iç düzenimizde de adaletin, hakkaniyetin ve ortak iradenin hâkim olması hayati önem taşımaktadır” dedi.
Arıkan, "Çok net şu soruları sormak istiyoruz: Siz bu yeni anayasayı niçin istiyorsunuz? Demokratik bir Türkiye için mi, yoksa kendi otokratik rejiminize zemin hazırlamak için mi? Biz; sivil, dili ve içeriğiyle bugünü ve yarını kucaklayan, en önemlisi- 86 milyonun tamamının ‘İşte benim anayasam’ diyerek sahipleneceği, baş tacı edeceği bir anayasanın en büyük destekçisi oluruz. Ancak, önce; mevcut anayasaya uyulmasını bunun neticesinde ortaya çıkan eksiklerin tartışılmasını bekleriz. Eski anayasa, hukuka uymamak için bir bahane. Yeni anayasa da iç politikayı dizayn edecek bir malzeme olmamalı" değerlendirmesini yaptı.
"Cumhurbaşkanı danışmanı olduğunu bildiğimiz bir zat, her pazar günü Meclis'e yön vermeye kalkıyor"
Arıkan, şunları kaydetti:
Bu yeni anayasa ve demokratikleşme konusunda epey bir açıklama yapan ve cumhurbaşkanı danışmanı olduğunu bildiğimiz bir zat, her pazar günü Meclis'e ve Meclis'te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'na rol biçip yön vermeye kalkıyor. Bu arkadaş komisyonun başına atanmış bir ‘kayyum’ gibi davranıyor. Süreçte; ne konuşulacak, ne konuşulmayacak, bununla ilgili kendini yetki sahibi sanıyor. Arkadaşlar, şunu bir netleştirelim: Kimse, Meclis iradesinin üzerinde değildir. Kimse meclise yön veremez, çerçeve çizemez, ne yapacağını söyleyemez. Yeni anayasadan bahsedenler, önce bu kayyum zihniyetinde bir çıksınlar. Bakın biz en başından beri şunu söyledik: İhtiyacımız olanı; ‘Terörsüz Türkiye’ tabiri ifade etmeye yetmiyor, Bizim ihtiyacımız olan ‘Yaşanabilir Türkiye’ ifadesidir dedik. Toplumsal barış ve huzuru bir örgütün silah bırakmasına indirgemenin çıkmaz yol olduğunu söyledik. Ancak gördüğümüz o ki; kendini kayyum sanan arkadaş toplumun farklı kesimlerinin hak ve özgürlüklere dair taleplerini dile getirmesini istemiyor. Komisyonun bu konulara giremeyeceğini iddia ediyor. İşte tam da bu anlayış, bu ülkeyi yaşanabilir olmaktan çıkarıyor.
"Kimse bizden keyfiliğin, kayırmacılığın ve hukuksuzluğun dayatılmasına da rıza göstermemizi beklemesin"
Kalıcı ve kapsayıcı bir çözüm; tutuklu başkanlardan, kayyım atanmış belediyelere; tutuklu gazetecilerden, adalet arayışında olan KHK’lılara; ev kirasını ödeyemeyen asgari ücretlilerden, atama bekleyen öğretmenlere; AVM'lerin kuşatması altında can çekişen esnaftan, her sezonu daha büyük zararla kapatan çiftçilere; engelsiz şehirler isteyen engelli vatandaşlarımızdan, şiddet görme endişesi taşıyan kadınlara; adalet arayışında olan herkesi sürecin dışında değil tam merkezinde konumlandırmakla mümkündür. Örgütün silah bırakması konusunda, kimsenin itirazı olmaz, olamaz da. Bununla birlikte hiç kimse bizden keyfiliğin, kayırmacılığın ve hukuksuzluğun dayatılmasına da rıza göstermemizi beklemesin.
"Evini kiraya verenlerden yüzde 20 stopaj demek, direkt kiraların yüzde 20 artması demek"
Bu milletten, bu yıl sonuna kadar 12 trilyon 651 milyar vergi toplanacak. Bu verginin yüzde 85’ini dar gelirliler ödeyecek. Geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakanımız vergi konusunda çıktı; ‘az kazanandan az, çok kazanandan çok alacağız’ dedi. Üzülerek söylüyorum. Bu açıklama, bugüne kadar az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi alındığının itirafıdır. Geçtiğimiz hafta sonu, evini kiraya verenlere yüzde 20 stopaj uygulanacağına dair bir düzenleme gündeme geldi. Sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı hemen yalanladı. Biz aynı senaryoyu, yurt dışı çıkış harcında yaşamıştık. Sonra birden harçların yükseldiğini gördük. Umarız, bu konuda bir benzeri yaşanmaz. Çünkü evini kiraya verenlerden yüzde 20 stopaj demek, direkt kiraların yüzde 20 artması demektir. Ev sahibine getirilen, her yeni verginin konut ve kira fiyatlarını yükselteceğini bilmek için takdir edersiniz ki ekonomi bakanı olmaya gerek yok. İsrafla, yandaşla, faizle delinen bütçe vergiyle, yeni vergiyle, cezayla, yeni cezayla doldurulmaya çalışılıyor.
"Biz enflasyonu milletin enflasyonu acı acı hissettiği pazarda görüyoruz
2025 bütçesinde vatandaşa kesilecek cezalardan elde edilmesi öngörülen toplam gelir 245 milyar 413 milyon lira olarak belirlenmişti. Peki, yılın ilk 6 ayında kesilen para cezalarının toplam tutarı ne kadar biliyor musunuz? 921 milyar lira. Öngörülenin yaklaşık 4 katı. 2 yıldır enflasyon hedefini tutturamayan iktidar, 2 yıldır faizi düşüremeyen iktidar, İş vatandaşa kesilecek cezaya gelince hedefi 6 ayda tutturmakla kalmıyor, 4 katına çıkarıyor. Ekonomi bakanı defalarca değişti, Merkez Bankası Başkanı da, ekonomi politikası da defalarca değişti, ama Türkiye’nin enflasyon gerçeği hiç değişmedi. Bunu bilerek, hissederek söylüyorum. Çünkü biz enflasyonu; Mehmet Şimşek’in havalı tweetlerinde, TÜİK’in makyajlı rakamlarında değil; milletin enflasyonu acı acı hissettiği çarşıda, pazarda, kasapta görüyoruz.
"Çalışan emekli sayısı 2 milyonu aştı"
Geçtiğimiz hafta Ankara’mızın göbeğindeki İskitler Pazarı’ndaydık. Aynı gün Cumhurbaşkanı Rize’de çocuklara 200 TL harçlık dağıttı. 200 TL, Türkiye’nin en büyük banknotu. Bununla pazara gittim ve sadece; Yarım kilo biber, 1 kilo elma, 1 kilo üzüm ve 1 tane kıvırcık alabildik. 2009’da piyasaya sürüldüğünde; 200 tl ile 5 gram altın alınabiliyorken, Bugün şu kıvırcıktan 5 tane alamıyorsunuz. Pazardan sonra bu hafta kasaba da gittik. Türkiye’nin en büyük banknotu ile bir de kıyma alalım dedik. İşte arkadaşlar, Türkiye’nin en büyük banknotu ile alabildiğimiz kıyma bu kadar. Türkiye’nin en büyük banknotu 200 TL, sadece 268 gram kıyma ediyor. İşte en büyük banknot, yoksulluğun en büyük belgesi olmuş durumda. Şimdi soruyorum. 16 bin liraya mahkum ettiğiniz emekli ne yapacak, ne yiyip ne içecek? Çalışan emekli sayısı 2 milyonu aştı. Huzurevine yerleşmeyi bekleyen yaşlı sayısı 11 bini geçti. Bir soru daha: Avrupa’ya göre, 45 saatle en çok mesai yapan ama en düşük maaşı alan asgari ücretli ne yapacak, çocuğuna ne yedirip ne içirecek? Hani sayın Cumhurbaşkanı diyordu ya ‘nereden nereye.’ El hak doğru. Bu tablo karşısında söylenecek tek bir şey var; nereden nereye geldik. Bunların sebebi, ekonomiyi yönetenlerin çarşıya, pazara değil, Londra’ya, Washington’a, New York’a bakmasından kaynaklanıyor. İktidarın üretim değil, faiz odaklı ekonomi anlayışından kaynaklanıyor. Zengine hizmet, yoksula hezimet politikasıdır.
ANKA