Irak'ta Kürtlerin parçalanmışlığı asırlık kazanımlarını tehlikeye düşürüyor

Serbest Ferhan Sindi Independent Türkçe için yazdı

Kürtler, iki başlı idari sistem ve çok parçalı siyasetleri nedeniyle Irak'ta bir asırdan fazladır uğruna mücadele verdikleri federatif yapıyı bugün kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.

Bundan da önemlisi, başta iki büyük parti KDP ve KYB olmak üzere temsiliyet makamında olan siyasiler adım adım gelen tehlikenin yeterince farkında değiller. 


Kürtlerin Bağdat ile barışmayan yıldızı sönebilir

Kürtlerin yeni bir devlet olan Irak ile mücadelesi bir asırdır bitmedi ve bu gidişle de bitecek gibi değil.

Bağdat'ta hüküm sürenler ülkeyi Kürtler ile eşit bir şekilde yönetmeyi Kabul etmediği için Irak'ta rahat yüzü görmedi, Kürtler de.

Günümüzde de bu sorun devam ediyor. Bağdat Kürtleri teslim almak istiyor ve öyle görünüyor ki tarihin en güçlü dönemlerinden birini yaşıyor.

Kürtler de ters orantılı olarak en zayıf zamanlarından geçiyor ve böyle devam ederse kazanımlarını da kaybedebilirler.

Irak'ta Kürtler bir kazanım elde etmişse bu her şeyden önce birliklerini sağladıkları ikincisi de uluslararası şartlar uygun olduğu içindir.

Bunlardan biri olmazsa kazanımların korunması da mümkün olmaz.

1970'te Kürtler Saddam ile anlaşma imzaladığında parçalı değildi, Molla Mustafa Barzani önderliğinde tek çatı altındaydı.

Uluslararası konjonktür de müsaitti çünkü soğuk savaş vardı ve 2 kutuptan biri olan Sovyetler de Saddam üzerinde baskı kurabiliyordu. 

ABD 1975'te Kürtlerin karşısında olduğu için Kürtler savaşı kaybetti ve birlikleri de dağıldı.

KDP çatısı altındaki siyasi hareket KYB ile KDP olarak bölündü.

80'lerin ortasına kadar birbirleriyle uğraşan Kürtler, yine uluslararası ve bölgesel şartların da Irak ile İran savaşıyla birlikte uygun hale gelmesiyle kendi birliklerini de sağladı ve Irak'a karşı mücadelede güçlü hale geldi.

Saddam, bu dönemde Kürtlerle baş edemediği için Enfal ve Halepçe gibi dünya insanlık tarihinin en korkunç katliamlarını yaptı.

Kürtler ise bu süreçte birliklerini sağladı ve ABD'nin 1991'de Irak'a müdahalesiyle fiili özerkliği elde etti.

Yine 2003'te ABD müdahale edince birlik içindeydiler ve 2005'te federasyona ulaştılar. 

ABD'nin 1991'deki müdahalesinden sonra Kürtler birbirlerine düşmeyip 2003'e daha hazırlıklı girebilseydi Irak'taki konumları çok daha güçlü olabilirdi.

Fakat 1998'den sonra da kendi aralarında birliği sağladıkları için 2003'ten sonra Irak yönetiminde söz sahibi oldular. 


Kürtler birlikte kazandıklarını parçalanınca kaybediyor

IŞİD'in 2014'te Kürtlerin yaşadığı Şengal, Mahmur, Tuzhurmatu, Kerkük, Celevla vs. yerlere saldırınca KDP ile KYB Peşmergeleri Mesud Barzani'nin lideriğinde savaştılar ve başarılı oldular.

Referandumu da 2017'de birlik içinde yaptılar ve başarılı oldular. Buraya kadar uluslararası ortam da müsaitti. 

Referandumdan sonra Kürtlerin iç birliği bozuldu, KYB Haşdi Şabi ile iş birliği yaptı ve Kerkük'ü teslim etti. Sonrası ise çorap söküğü gibi geldi.

Irak Kürdistan Bölgesi'nin sınır kapıları Bağdat'ın eline geçti, havalimanları uzun süre kapalı kaldı ve sonra Bağdat'ın tam kontrolüne geçerek açıldı. Gümrükler yine elden gitti. 

O tarihten sonra KDP ile KYB ilişkileri de bozuldu ve kurulan hükümetler güçlü olmadığı gibi Bağdat'a karşı da zayıf kaldı.

Maaşları ödeyemez duruma düştü. 2023'e gelindiğinde Bağdat petrol davasını da kazandı ve Erbil Mart 2023'ten bu yana kendi petrolünü satamıyor.

Petrolün Bağdat'ın eline geçmesiyle birlikte Erbil, adım adım taviz vermeye başladı. Tüm iç gelirlerini Bağdat'a teslim etti. Üretilen tüm petrol Bağdat'a verdi.

Yapılan tüm ticaret Bağdat'ın kontrolüne geçti. Bağdat'ın onayı olmadan Erbil, Süleymaniye ve Duhok'ta ticaret yapmak, fabrika kurmak, dükkân açmak ve mal götürüp getirmek neredeyse imkansız hale gelecek.


Bağdat, Kürtçeyi yasaklayarak geleceğe dair net mesajlar verdi

Bu yüzden günümüzde artık IKB dediğimiz anayasal statü tehlikede ve son birkaç haftada yaşananlar İran ile Şii milislerin bu noktadaki niyetini ve Bağdat'ın nerede durduğunu çok iyi gösterdi.

IKB'deki petrol sahalarına art arda drone saldırıları oldu. Bağdat 3 ay boyunca maaş göndermedi. Çok baskı olunca da sadece bir maaş ödeme yaptı. 

Kürdistan Bölgesi statüsü tehlikeyle karşı karşıya diyince birileri bizi komplo teorisi üretmekle suçlayabilir fakat değil. Irak'ı tanıyan ve bilen birisi bunun saha gerçekliğiyle çok uyumlu olduğunu kabul eder.

Nitekim Bağdat bu konudaki açık veya gizli niyetini 26 Temmuz'da attığı adımla gösterdi.

Irak Yüksek Eğitim Bakanlığı, Musul, Kerkük ve Diyala'da Kürtçeyi yasaklayan bir karar çıkarttı.

Bu kararın çok cüretkarca ve düşmanca olduğunu vurgulamamız gerekiyor.

Düşmanca derken tarafgir bir yorum yaptığım düşünülmesin. Vakayı tespit etmek için bu ifadeyi kullanıyorum. Çünkü bu eğitim alanındaki düşmanlığın bir tezahürüydü.

Maaşların kesilmesi ekonomik alandaki düşmanlığın tezahürü zira. Petrolün satılmasını engellemek ve 140 maddeyi uygulamamak, siyasi düşmanlığın bir tezahürü.

Kürdistan Parlamentosunu feshetmek, kotayı kaldırmak, enerji kartının Erbil tarafından kullanılamayacağına hükmetmek yargısal düşmanlığın bir tezahürü.

Peşmerge güçleri ile çatışmak ve canı isteyince drone olmadı balistik füze atmak askeri düşmanlığın bir göstergesi.

Bunların hepsi yaşandı. 26 Temmuz'daki eğitim kurumunun aldığı karar Bağdat'ın devletin ikinci resmi dili olan Kürtçeye ve Kürtlere yaklaşımını da ortaya koymuştur.

Durum o kadar ciddi ve hayati iken KYB ve KDP kürsü ve makam hesabı yapıyor, Yeni Nesil Erbil'i Bağdat'ı şikâyet etmenin ve Bağdat tahakkümünü genişletmenin yollarını arıyor, Yekgirtu Irak hükümetini haklı çıkarmak için argüman üretmekle meşgul oluyor.

Yani hiçbir taraf ayağı yere basan ve çözüm odaklı adım atmıyor, büyük resmi gördüğüne dair bir işaret sunmuyor.


İran, IKB'nin statüsünü sembolik hale getirmek istiyor

İran için temel engel ABD'nin varlığı ve ABD'nin buradaki çıkarlarıdır.

ABD'nin Irak'taki varlığı ve çıkarları olmazsa Tahran Erbil'in özerkliğini sembolik seviyeye indirmek için düğmeye basmakta tereddüt etmez.

Sembolik darken kendi yönetimi altındaki Kürdistan gibi.

İran'da Senendec'in merkez şehir olduğu bir Kürdistan eyaleti var.

Fakat ismi Kürdistan olan bu eyalette Kürtlerin hiçbir iradesi ve gücü söz konusu değil. 

İran'ın kafasındaki şey Irak Kürdistan Bölgesi'nin de İran Kürdistan eyaleti gibi bir statüye kavuşmasıdır.

Buna engel olan şey ise ABD'nin bölgedeki politikaları ve Irak'taki çıkarlarıdır. ABD'nin çıkarları şu an Irak'ta dengeli bir yapıyı gerektiriyor.

Bağdat'ın çok güçlü, Erbil'in ise tamamen güçsüz duruma düştüğü bir tablo ABD'nin arzu ettiği bir şey değil.

O yüzden ABD şu an Erbil'in biraz daha güçlenmesi ve dengenin sağlanması için bazı adımlar atıyor. 

Mayıs'ta Erbil ile ABD şirketleri arasında imzalanan ve Washington yönetiminin de üst düzeyde destek verdiği 100 milyar doların üzerindeki doğalgaz ve petrol anlaşması bu hedefe dönüktür.

Bunu gören Bağdat da Washington'a daha fazlasını verebileceği mesajları göndererek Erbil'den desteğini çekmesini sağlamaya çalışıyor. 

Sudani ABD şirketlerine alan açarak ve petrol sahaları vererek Bağdat'ın ABD çıkarlarını tehdit etmediği aksine daha fazla ekonomik çıkar sağlayabileceği mesajları veriyor.  

Petrol ve parayı önceleyen Trump'ın politikalarını iyi okuyan Sudani, kişisel olarak da tekrar başbakan olmak için Washington'a göz kırpıyor. 


ABD şimdilik Peşmerge ile Haşdi Şabi arasında dengeyi sağlıyor

Şu an için ABD ile Erbil'in öncelikleri ve kaygıları birbirine parallel görünüyor.  

Washington'dan Haşdi Şabi'ye dair yapılan açıklamalar Erbil için moral verici.

Özellikle içindeki bazı grupları terör örgütü olarak tanımlaması ve bizzat Rubio'nun telefon görüşmesinde Sudani'ye Haşdi Şabi için hazırlanan yasa tasarısından “derin endişe duyduklarını” söylemesi Erbil için çok önemli. 

ABD ile Erbil'in açıklamaları, sözleri, ülsupları ve talepleri de  birbirine paralel gidiyor.

Washington, Haşdi Şabi tasarısını Kabul etmeyeceğini en üst perdeden dile getirirken Erbil, Haşdi Şabi saldırılarına daha fazla sessiz kalmayacağını vurguluyor. Bu da amaç birliğinin örtüşmesi açısından dikkate değer bir husus.

Peşmerge güçleri ile Haşdi Şabi'nin fiili olarak çatışması durumunda ABD'nin 2017'deki gibi tarafsız bir tutum içinde olmayacağına dair işaretler daha fazla. Erbil'in de şu an için en güçlü dayanağı ve direnç noktası burası. 

Diğer yandan ise IKB'nin parçalı yapısı, Peşmerge güçlerinin hala tek çatı altında birleşmemiş olması, parlamentonun toplanamaması, hükümetin kurulamaması, yerel seçimlerin yapılmaması ve valilerin seçilmiş il meclisleri tarafından belirlenmemesi gibi konular ABD'nin desteğini azaltmasına yol açıyor. 

IKB, parçalı yapısını sona erdirip meşruiyet krizine yol açan tabloya son vermezse Washinton'ın tavrında da değişiklik beklenebilir.

ABD, ilanihaye bu keyfi duruma razı gelmez ve KDP ile KYB'nin kısır kavgasına yatırım yapmaz. 

IKB'nin statüsünü devam ettirebilmesi ve kazanımlarını koruyabilmesi için keyfi uygulamalara acilen son vermesi, aşiret kavgaları gibi algılanan dar partisel çıkarları rafa kaldırması, güvenlik açısından kabul edilemez Peşmerge modelini tarihe gömmesi ve kurumsallaşmış bir devlet için gerekli olan ordu yapısını hayata geçirmesi gerekiyor. 

KDP ile KYB yönetimindeki Irak Kürdistan Bölgesi, hâlihazırdaki keyfi politikalarla mevcut yapıyı ayakta tutmaları ve statüyo sürdürmeleri mümkün değildir.

Bunun ayak sesleri de duyuluyor zaten. Gümrük kapıları gitti, hava limanları gitti, ticaret gitti, para akışı gitti, iç gelirler gitti, petrol gidiyor ve Peşmerge güçleri de Haşdi Şabi karşısında zayıflamaya doğru gidiyor. 

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU