Savaşın nedenleri
21 Kasım 2013 de Ukrayna'nın seçilmiş Devlet Başkanı Viktor Yankoviç'in AB Anlaşmasına katılmayı reddetmesi üzerine başlayan, daha doğrusu Batı emperyalizminin başlattığı ayaklanmalar sonucu 23 Şubat 2014'te görevden alındı. Yerine Batı yanlısı Petro Oleksiyoviç Poroşenko geldi.
Yankoviç'in Rusya'ya yakın politikalar izliyordu. Seçimlerde en yüksek oyu da Rus nüfusun yoğun olduğu Kırım, Donetks ve Luhansk bölgelerinden (her iki bölgeye birden Donbas olarak da adlandırılıyor) almıştı.
Yankoviç'in görevden alınması üzerine bu bölgelerdeki ayaklanmalar giderek büyümüş. Kırım'daki devlet binalarını ele geçiren Rusya yanlıları bağımsızlık ilan ettiler.
Rusya tanıdı ve ardından yapılan halk oylaması ile yüzde 83 katılım ve katılanlarında yüzde 97'si gibi yüksek bir oranla Kırım Halk Cumhuriyeti Rusya Federasyonu'na katılma kararı aldı. Kırım'da Türk nüfusu o günlerde yüzde 14'lerdeydi. (2,4 milyon nüfusun 300 bini Türk)
Oylamada da Türklerin tamamı Rusya'ya katılma yönünde oy kullanmışlardır. Ukrayna hükumetinin Müslüman Türkler üzerindeki baskıları da onları Rusya'ya yöneltmişti.
Çatışmaların devam ettiği Donetks ve Luhansk bölgelerinde barışı sağlamak üzere Belarus'un Minsk kentinde Ukrayna-Rusya Donetks ve Luhansk Halk Cumhuriyeti ile Avrupa Güvenlik ve İş Birliği temsilcilerinin katılımıyla 5 Eylül 2025 de Minsk Antlaşması imzalanarak acil ateşkes sağlandı.
12 Şubat 2015'te ise 2. Minsk Antlaşması imzalandı.
Buna göre özetle; Ukrayna hükumeti Donetks ve Luhansk bölgelerinden ağır silahlarını çekecek, bu bölgelere özel statü verecek ve seçimlerin yapılması sağlanacaktı.
Ukrayna hiçbir zaman bu anlaşmalara uymadı ve tam aksine bölgeye yerleştirdiği el altından desteklediği Azov taburları denilen Neo Nazi gruplarla Ruslara karşı baskı ve katliamlara girişti.
2015'ten 24 Şubat 2022 Rusya'nın harekâtı başlatmasına kadarki dönemde Ukrayna İç İşleri Bakanlığına bağlı ve ABD tarafından eğitildikleri söylenen Neo Nazi Azov Taburları tarafından bu iki bölgede 14 binden fazla Rus kökenli sivilin katledildiği kayıtlara geçmiştir.
Bu 1974 Askeri Harekât öncesi Kıbrıs'ta Rumların Türklere yaptığı sindirme, bölgeden kaçırma ya da yok etme politikasının aynısıydı.
Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, bu gelişmeler üzerine iki konuda Ukrayna Başkanı Zelenski'yi uyardı:
- Bunlardan birincisi, Donetsk ve Luhansk Azov Taburlarının Ruslara yönelik saldırı ve katliamların durdurulması
- İkinci talebi de Ukrayna'nın NATO'ya katılmayıp tarafsız kalmasıydı.
Bu çerçevede NATO konusunu biraz açmakta fayda var. Bilindiği üzere SSCB dağılırken 1990'da Doğu Almanya ile Batı Almanya'nın birleşmesinde yapılan antlaşma esnasında dönemin lideri Gorbaçov'a ABD Başkanı Bush, Almanya Başbakanı Helmut Kohl, İngiltere Başbakanı Thatcher ve Fransa Cumhurbaşkanı Mitternand'ın verdiği bir söz vardı. Buna göre NATO mevcut sınırından doğuya doğru genişlemeyecekti.
Bu söz tutulmadı ve 1994 de NATO “Alan Dışına Genişleme” konseptini kabul ederek eski SSCB ülkelerini teker teker NATO'ya kattı. Karadeniz'de Ukrayna'nın da NATO'ya alınmasıyla Rusya Karadeniz Batısından da NATO kuşatmasına girecekti.
Geniş bir sınırı olan Ukrayna'ya yerleştirilecek silahların namluları Rusya'yı hedef alacaktı. 1990'dan sonra tek kutuplu dünya düzeni dayatmasını sürdüren ABD, askeri güç olarak engel gördüğü Rusya'yı kuşatma çabasındaydı.
Tekrar konumuza dönelim…
Rusya Devlet Başkanı Putin'in Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski'yi defalarca uyarmasına ve taleplerini iletmesine rağmen Batı'nın kontrolünde ve yönlendirmesi altında olan Zelenski Putin'e olumlu yaklaşmadı.
Hatta harekâttan önceki son gün telefon görüşmesinden Putin'in taleplerine olumlu yaklaşan Zelenski, ABD Başkanı Biden ile görüşüp karar değiştirmiştir.
Ukrayna-Rusya çatışmasını öncelikle ABD istemekteydi. ABD, Ukrayna'yı piyon olarak kullanıp Rusya'yı zayıflatacağını, saldırgan göstereceği Rusya tehdidi ile dağılmakta olan NATO'yu tekrar birleştireme ve genişletme planı vardı.
Öte yandan bu savaş bahanesiyle ABD'nin silah üreticileri darboğazdan çıkabilecekti. Bu nedenledir ki az sonra değineceğim barış görüşmeleri ABD ve onunla birlikte hareket eden İngiltere, Almanya ve Fransa müdahaleleriyle sonuçsuz kalmıştır.
Savaşın başlaması ve gelişmesi
Rusya savaşın başlangıcında Kiev'i kuşatmayı ve çok kan dökülmeden Zelenski'yi görevden uzaklaştırıp anlaşabileceği bir lideri iktidara getirmeyi hedeflemişti.
Bunu başaramadılar, Ukrayna yönetimini deviremediler. Şehir içine girmek ve şehir içinde savaş çok sivil kayıplarına sebep olacaktı. Kiev'e giriş yolunu kuşatan Rus tankları da dar alan sıkışıp kalmıştı ve ilerlemeyip geri döndüler.
Bence bu yanlış bir stratejiydi. Sonradan Rusya asıl hedef olan sorunlu bölgelere yani Donetsk ve Luhansk'a yöneldi. Havadan da stratejik bölgeleri vurmaya başladı.
Taktik alanda Ukrayna kuvvetleri ufak tefek başarılar kazanmış olsalar da bugün gelinen noktada haritada görüldüğü gibi Ukrayna topraklarının yüzde 19'u Rusya'nın kontrolündedir.
Savaşın kazananı ve kaybedeni
Kaybedenleriyle başlayalım. Savaşın askeri kayıpları göz önüne alındığında her iki taraf da rakamları gizlemekte, medyada farklı farklı rakamlar dolaşmaktadır.
Toplam insan kaybının bir milyonu geçtiği Trump tarafından ifade edilirken iki taraftan da binlerce tank yüzlerce uçak helikopter İHA kayıpların olduğu malum.
Gerçek olan şu ki Rusya bu savaşa hazırdı ve kayıplarını telafi etme imkân ve kapasitesine sahip. Ukrayna ise Batı'dan gelecek yardım ile bu savaşı sürdüre gelmiştir. Askeri kayıpların az çok olması değil savaşın stratejik hedefine ulaşan kazanandır.
Savaşın kaybedeni Ukrayna olmuştur. Rusya, Ukrayna topraklarında Donetsk ve Luhansk bölgelerini ve hatta daha da ileri giderek Mariupol ve Melitopol bölgelerini ele geçirerek sahilde Heros ve Odesa'ya dayanarak Ukrayna'nın Karadeniz'le bağlantısını kesme aşamasına gelmiştir.
Rusya başlangıçta Ukrayna'dan Minsk anlaşmalarına uyarak Donetsk ve Luhansk bölgelerinin özerkliğini kabul etmesini ve Azov taburlarının oradan çekilerek soydaşlarının güvenliğini sağlaması talebini kabul etmeyen Ukrayna'dan isteğini silahla fazlasıyla almış bu bölgeler dışında en az buralar kadar toprağı da işgal edilmiştir.
Rusya, Ukrayna topraklarında 113 bin 600 kilometrekare alanı ele geçirmiştir. Bu da tüm Ukrayna'nın yüzde 19'udur. Konya'nın 3 katına denk gelmektedir.
Ukrayna bu savaş esnasında ABD'ye 500 milyar dolar borçlanmış, ABD Başkanı Trump'ın baskısıyla bu borca karşılık yeraltı kıymetli madenlerini ABD'ye vermek zorunda kalmıştır.
Başlangıçtan beri ikiyüzlü Batı'ya güvenerek Rusya'nın haklı taleplerini reddeden topraklarının yüzde 19'unu kaybetmekle kalmamış kıymetli madenlerinden de olmuştur. Zelenski gibi siyaset bilmeyen kukla bir liderin koskoca bir ülkeyi nasıl batırdığını tarihe geçecek acı bir örneğine şahit oluyoruz.
Diğer kaybedeni Avrupa olmuştur. Özellikle Rus doğal gazının ambargo nedeniyle boykot edilmesi sonunda gaz ihtiyacının yüzde 40'ını Rusya'dan karşılayan Avrupa Rus gazının 5 katı pahalıya ABD kaya gazına muhtaç oldu. Geçtiğimiz yıl Almanya'nın büyüme hızı yüzde -1, Fransa'nın da binde 1'e düşmüştü.
Bunun yanı sıra ABD'nin yaydığı ve kendi elleriyle de düşmanlık ettikleri Rusya korkusuyla geçtiğimiz yıl Avrupa ülkeleri ABD'den 120 milyar dolarlık silah alımına imza atmışlardır. Avrupa ekonomik olarak kaybedeni olmuştur.
Ayrıca son dönemde Avrupa'nın İtalya, Fransa, Almanya gibi ülkelerinde ABD karşıtı, küreselcilik karşıtı akımlar ve yükselen milliyetçiliğe şahit oluyoruz. Bu giderek Avrupa'yı saracak ve Avrupa'nın ABD'den kopuşunu hızlandıracaktır.
Savaşın kazananlarına gelince…
Rusya savaşın stratejik hedefine ulaşmış ve kazananı olmuştur.
Rusya sadece toprak kazanmadı. Batı'ya karşı askerî açıdan yenilmezliğini kanıtlamıştır.
Uzun sürecek yıpratma savaşına dayanıklılığını ve yenilmezliğini kanıtlamıştır. Bu savaş sadece Ukrayna'ya karşı değil ABD ve onun Batılı yandaşlarına karşı verilmiş olması ayrı bir önem taşımaktadır.
Batı'nın ambargolarına rağmen ekonomisi dimdik ayakta kalabilmiştir. ABD ise dağılmakta olan NATO'yu Rusya sayesinde toplamakla kalmamış, Finlandiya ve İsveç'i de NATO'ya katarak Rusya'yı Baltık'tan kuşatmıştır.
NATO üyelerini YGSMH'sından savunmaya yüzde 5 pay ayırmaya zorlayarak (25 Haziran Lahey Zirvesi) ABD silah tüccarlarına yeni pazarlar yaratmıştır.
Yukarıda da bahsedildiği üzere bu savaş sayesinde ABD silah üreticileri 2023'ten bugüne Avrupa'ya 120 milyar dolarlık silah satış anlaşması imzalamıştır.
Ateşkes ve barış görüşmeleri
Türkiye, savaş öncesinde her iki ülke ile de iyi ilişkiler içindeydi. Savaşın başlaması ile tarafsız kalması Türkiye açısından bir avantaj getirmemiş, bir yönü ile emperyalist Batı'ya destek olmak olmuş ise de tarafsızlığın sağladığı arabuluculuk imkânını savaşın başından beri kullanmak istemişti.
İlk olarak 9 Mart 2022 Antalya Diplomasi platformunda Ukrayna ve Rus dış işleri bakanlarını bir araya getirmişti. Zelenski'nin de Batı'dan beklediği desteği göremeyişi ve NATO'ya alınmayacağının ortaya çıkması onu barışa yaklaştırmıştı.
Ne var ki bu gelişmeyi fark eden ABD Dış İşleri Bakan Yardımcısı Sherman'ı Türkiye'ye yollamış, Ankara'da ABD Büyükelçiliğinde Ukrayna, Fransa, İtalya, Norveç, Kanada ve Japonya Büyükelçileri ile bir toplantı yapmış, toplantı sonunda Ukrayna barış görüşmesinden çekilmişti.
Ne sözler verildi onu bilemiyoruz. Ancak savaşın devamı ABD için önemliydi. Çünkü savaşın daha başıydı ve ABD istediğini henüz alamamıştı.
Trump'ın İktidar gelmesi ile 16 Mayıs 2025'te başlayan Türkiye Rusya Ukrayna üçlü barış görüşmeleri olumlu havada ilerlemiş ise de ateşkes daha sağlanamadı.
Görüşmelerde 1000'er kişilik esir takası kararı alındı. Bu arada 15 Temmuz'da Türkiye'ye gelen Zelenski, “15 Mayıs Perşembe günü Türkiye'de Putin'i bekleyeceğim” demişti. Tabii Putin gelmemişti.
2 Haziran 2025'te yapılan üçlü görüşmeler sonu hazırlanan memorandum iki bölümden oluşuyordu.
Birinci Bölümde uzun vadeli barışa ilişkin maddeler, ikinci Bölümde ise kapsamlı ateşkesin nasıl sağlanacağına ilişkin maddeler yer almıştı.
Yine bu görüşmelerde yaralılar ile 25 yaş altı esirlerin takası konusu ile ayrıca cesetlerin toplanabilmesi için belli bölgelerde ateşkes konusunda anlaşma sağlandı. Rusya, 6 bin dondurulmuş Ukraynalı asker cesedini vereceğini açıkladı.
Rusya, Ukrayna'ya ilettiği memorandumda ateşkes için iki seçenek teklif etti. Rus haber ajansı TASS, Rusya ile Ukrayna arasında yapılan müzakerelerin ardından Rusya'nın Ukrayna'ya sunduğu, üç bölüm ve ateşkese ilişkin iki teklifin yer aldığı memorandumu yayımladı.
Buna göre, Rusya'nın ateşkes için sunduğu ilk seçenekte Ukrayna ordusunun Herson, Zaporijya, Donbas ve Luhansk bölgelerinden çekilmesi öneriliyor.
Rusya, ateşkes için ikinci seçenekte ise Ukrayna'da askerlerin yeniden konuşlandırılmasının yasaklanması, seferberliğin ve yabancı askeri yardımların durdurulması, terhis işlemlerinin başlaması ve üçüncü ülkelerin askeri varlığının dışlanmasına ilişkin maddeler yer alıyor.
Rusya, ayrıca "nihai çözüm" için belirli talepler ileri sürdü. Memorandumda yer alan, "Nihai Çözümün Temel Parametreleri" başlıklı kısımda ise Ukrayna'nın tarafsızlığı, askeri ittifaklara katılmasının reddinin yer aldığı çeşitli maddeler bulunuyor.
Ukrayna'nın nükleer silah bulundurmaması ve asker sayısının sınırlandırılması da söz konusu başlıkta yer alırken, Kırım, Herson, Zaporijya, Donbas ve Luhansk bölgelerinin uluslararası anlamda tanınması ve Rusya'ya yönelik yaptırımların kaldırılması isteniyor.
Bunlarla birlikte 6 Temmuz 2025 tarihinde İstanbul'da yapılan, benim de konuşmacı olduğum “Ukrayna'da Barış Mümkün Mü?” başlıklı çalıştaydaki fikirleri de burada özetlemek faydalı olacaktır.
Panelde yapılan konuşmalarda Türkiye'nin Rusya ile Ukrayna arasındaki müzakere sürecinde yapıcı bir rol oynadığı ve bunun sürdürülmesi gerektiği vurgulandı. Konuşmacıların ifadesiyle İstanbul görüşmeleri, Batılı ülkelerin sabote etmesiyle kesilen 2022 yılındaki müzakerelerin bir devamıydı.
Buna tekrar izin verilmemesi gerektiğini belirten konuşmacılar, eylemleriyle çatışmanın tırmanmasına neden olan Batı'nın Ukrayna'ya silah sevkiyatının durdurulmasının önemine işaret ettiler.
Diğer taraftan yapılan konuşmalarda çatışmanın başlamasına neden olan Rusya'nın güvenlik kaygılarının giderilmesinin barış için kaçınılmaz olduğu, meselenin aslında Rusya ile Ukrayna arasında değil, Atlantik sistemiyle Rusya, hatta tüm Avrasya arasında olduğu, Ukrayna'nın Batı'nın elinde Avrasya'ya karşı bir üs olarak kullanıldığı belirtildi.
Özellikle Avrupa'nın hızlı bir şekilde silahlanmasının da bu kamplaşmanın bir parçası olduğu da dile getirildi.
Hem konuşmacılar hem de söz alan dinleyiciler Rusya ile uzun vadeli, siyasi, ticari ve ekonomik iş birliğinin Türkiye için son derece önemli olduğunun altını çizdiler.
Sonuç ve değerlendirme
Toplam olarak değerlendirdiğimizde savaştan ABD alacağını aldı. Trump, artık savaş ve yarattığı sorunların bir şekilde bitmesini hedefliyor.
ABD ağırlığını artık Çin Pasifik'e vermek düşüncesindedir. Rusya askeri kayıplara rağmen elini kuvvetlendirdi ve o da alacağını aldı.
Şimdi zayıflamakla kalmamış ekonomik açıdan da ciddi yaralar almış Avrupa'dan beklediği desteği de görememiş Zelenski'nin Rusya ile barışmaktan başka şansı yok.
Ukrayna tarafı Rusya'nın işgal ettiği topraklardan çekilmesini istese de bu artık mümkün görünmüyor.
Trump da Rusya'nın ele geçirdiği toprakları şimdiden tanımış durumda. Bu durumda Zelenski'nin Rusya'nın ağır barış şartlarını yumuşatma dışında bir seçeneği de kalmıyor.
Kısa vadede ateş kes sağlanabilir ancak kapsamlı bir barış biraz zaman alacaktır. Hatta barış için Zelenski olmayan bir Ukrayna olmalıdır.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish