Ukrayna, Rusya'nın en stratejik üslerine düzenlediği eşzamanlı drone saldırısıyla nükleer caydırıcılık algısını sarstı, Moskova'nın savunma zaaflarını ifşa etti.
Barış masasına güçle oturan Kiev, savaşın yönünü ve küresel nükleer dengeyi yeniden tanımlıyor.
1 Haziran 2025, Ukrayna-Rusya savaşının seyrini değiştirecek, hatta küresel nükleer dengeleri bile etkileyebilecek cüretkâr bir operasyona tanıklık etti.
Ukrayna Silahlı Kuvvetleri, Rusya'nın binlerce kilometre derinliğindeki beş stratejik hava üssüne ve nükleer denizaltıların ana üssüne eş zamanlı drone saldırıları düzenleyerek, Moskova'nın en kritik askeri varlıklarından bazılarını hedef aldı.
"Örümcek Ağı Operasyonu" olarak adlandırılan, aynı zamanda "Pavutyna" (Ağ) kod adıyla bilinen bu saldırı, sadece Rusya'nın operasyonel kapasitesine değil, aynı zamanda nükleer caydırıcılığının prestij değerlerine ve doktrinsel algısına da ağır bir darbe indirdi.
Bu olay, savaşın doğasını, Ukrayna'nın savaşma biçimini ve Batı'nın stratejik avantajlarını yeniden tanımlarken, İstanbul'da başlayan barış görüşmelerinin atmosferini de derinden etkiledi.
Rusya'nın kalbindeki saldırının anatomisi ve sonuçları
Ukrayna Güvenlik Servisi (SBU) tarafından planlandığı ve yürütüldüğü iddia edilen "Örümcek Ağı Operasyonu", savaşın en sofistike ve geniş kapsamlı eylemlerinden biri olarak kayıtlara geçti.
Saldırılar, Rusya'nın Irkutsk (Belaya), Murmansk (Olenya), Ryazan (Dyagilevo), İvanovo ve Amur bölgelerindeki stratejik hava üslerini hedef aldı.
Bu üsler, Ukrayna'ya karşı uzun menzilli füze saldırılarında kilit rol oynayan Tu-95 ve Tu-22M3 stratejik bombardıman uçakları ile Rus hava sahası kontrolünde ve Ukrayna hava savunmasını tespit etmede hayati öneme sahip A-50 erken uyarı ve kontrol uçaklarına ev sahipliği yapıyordu.
SBU kaynakları, operasyonda 40'tan fazla Rus askeri uçağının vurulduğunu ve Rusya'nın hava füze taşıyıcı filosunun yüzde 34'ünün etkilendiğini iddia etti.
Tahmini zararın 7 milyar dolar olduğu belirtildi.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky, saldırıyı "mutlak mükemmel" olarak nitelendirerek, 117 drone kullanıldığını ve Rusya içinde operasyona yardımcı olan Ukraynalı personelin saldırı öncesinde güvenli bir şekilde geri çekildiğini açıkladı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Saldırının en çarpıcı yönlerinden biri, FPV (Birinci Şahıs Görüşü) dronlarının kullanıldığı taktik yenilikti.
İddialara göre, bu dronlar konteynerlerin içindeki ahşap yapılar arasına yerleştirilerek kamyon kasalarında gizlice Rusya topraklarına sokuldu, hedeflere yakın noktalara park edildi ve ardından uzaktan kumandayla fırlatıldı.
Bu yöntem, dronların binlerce kilometre derinlikteki hedeflere ulaşmasını sağlarken, Rusya'nın elektronik harp sistemlerini atlatmada da etkili oldu.
Ancak operasyonun etkisi sadece hava üsleriyle sınırlı kalmamış olabilir.
Bazı kaynaklarda ifade edildiği gibi, saldırıların Murmansk bölgesindeki Severomorsk Rus Kuzey Deniz Filosu'nun ana üssünü de vurmuş olabileceği ihtimali, durumun ciddiyetini katlayarak artırmaktadır.
Eğer bu doğruysa, saldırı Rusya'nın nükleer üçlüsünün sadece hava değil, deniz bileşenini de hedef almış ve potansiyel olarak küresel nükleer dehşet dengesi üzerinde çok daha derin etkiler yaratmış demektir.
Rusya'nın zayıflıkları gözler önüne serildi
Bu büyük çaplı saldırı, Rusya'nın askeri altyapısındaki ve istihbaratındaki önemli zayıflıkları gün yüzüne çıkardı. Rusya Savunma Bakanlığı saldırıları doğrulasa da Murmansk ve İrkutsk bölgelerindeki üslerde "birkaç uçağın alev aldığını" belirterek zararın boyutunu küçümsedi.
Ancak, Rusya'nın kendi askeri blog yazarları (milblogger'lar) ve hatta bazı yetkililer, durumu farklı değerlendirdi.
Rusya Devlet Duması Milletvekili Andrei Gurulev gibi isimler, hava üslerini yeterince koruyamamakla suçladıkları askeri liderliği hedef aldı.
Milblogger'lar, Rusya'nın askeri tesislerini korumadaki sürekli başarısızlığından, özellikle de stratejik varlıkların açıkta, yeterli savunma olmadan tutulmasından yakındılar.
Bağımsız uydu görüntüleri Belaya hava üssünde "en az 6 stratejik bombardıman uçağının tahrip olmuş göründüğünü" gösterse de diğer raporlar hasarın "belirsiz" olduğunu belirtmektedir.
Bu, Rusya'nın, Ukrayna'nın derin vurma kapasitesindeki gelişmeleri hafife aldığı veya bunlara adapte olmakta yavaş kaldığı yönündeki eleştirileri güçlendirdi.
Dronların kamyonlarla gizlice sokulması ve hedeflere yakın mesafeden fırlatılması, Rus istihbarat ve karşı istihbarat birimlerinin operasyonu önceden tespit edemediğini gösteriyor.
Bu, Rusya'nın iç güvenlik ve istihbarat ağındaki boşluklara dair ciddi soruları gündeme getirdi.
Ukrayna'nın savaş biçimi: Asimetrik stratejide dönüşüm
Ukrayna'nın bu operasyonu, geleneksel savaşın ötesine geçerek asimetrik savaş stratejilerinde ne kadar ilerlediğini kanıtladı.
Uzun menzilli drone saldırıları, Ukrayna'nın Rusya'nın askeri lojistiği, komuta merkezleri ve kritik altyapısı üzerindeki baskısını artırma kabiliyetini gösteriyor.
Bu, Ukrayna'nın daha sınırlı kaynaklarla, teknolojik yenilikleri ve yaratıcı taktikleri kullanarak daha büyük ve daha güçlü bir düşmana karşı nasıl direnebileceğinin ders kitabı niteliğinde bir örneği.
Bu saldırı, Ukrayna'nın savaşın coğrafi sınırlarını genişletme ve Rusya'yı kendi topraklarında savunma yapmaya zorlama stratejisinin bir parçası olarak da görülebilir.
Rusya'nın derinliklerindeki hedeflere ulaşma kabiliyeti, Ukrayna'ya hem askeri hem de psikolojik bir avantaj sağlıyor.
Ayrıca, Ukrayna'nın bu tür sofistike operasyonları bağımsız olarak yürütebilmesi, Batı'dan alınan desteğin etkinliğini ve Ukrayna'nın kendi kendine yetebilirlik potansiyelini de vurguluyor.
Rusya'nın nükleer gücü hangi seviyede etkilendi ve Batı'ya sağladığı avantaj
Bu olaydan sonra en kritik soru, bu saldırının Rusya'nın nükleer gücünü ne düzeyde etkilediği ve bunun Batı dünyasına ne gibi avantajlar sağladığıdır.
Saldırı, Rusya'nın nükleer üçlüsünün (stratejik bombardıman uçakları ve potansiyel olarak nükleer denizaltılar) fiziksel varlıklarını hedef alarak, Rusya'nın nükleer caydırıcılık kapasitesine yönelik bir baskı oluşturdu.
Ancak, saldırının Rusya'nın nükleer savaş başlıkları, depolama tesisleri veya komuta-kontrol sistemleri üzerinde doğrudan bir etkisi olduğu yönünde herhangi bir kanıt bulunmamaktadır.
Rusya'nın nükleer doktrini, kritik askeri altyapıya veya nükleer kuvvetlerin işleyişine yönelik bir saldırının nükleer yanıtı tetikleyebileceğini belirtiyor.
Rus tarafında, Elena Panina gibi isimler, saldırının "Rusya'nın nükleer üçlüsünün hava bileşeninin savunmasızlığını ortaya çıkardığını" ve "nükleer dehşet dengesinde Rusya aleyhine bir bozulmaya" yol açtığını iddia etti.
Bu söylem, saldırıyı Rusya'nın en hassas stratejik varlıklarına doğrudan bir tehdit olarak algıladıklarını gösteriyor.
Batılı uzmanlar ise genellikle Rusya'nın nükleer silah kullanma olasılığının hala düşük olduğunu belirtse de bu tür saldırıların Rusya'nın nükleer doktrinini baskı altına aldığı ve Moskova'nın kendi nükleer stratejisini yeniden gözden geçirmesine neden olabileceği konusunda hemfikir.
Nükleer kapasiteli bombardıman uçaklarının veya denizaltı üslerinin vurulması, savaş başlıklarına doğrudan zarar vermese de bu sistemlerin işleyişini aksatabilir ve Rusya'nın caydırıcılık algısını zayıflatabilir.
2 Haziran itibarıyla, Rusya'nın nükleer doktrininde bu saldırıya doğrudan bağlı bir değişiklik veya nükleer eşiğin belirgin bir şekilde düşürüldüğüne dair bir işaret gözlemlenmemiştir.
Batı açısından bu durum, birkaç önemli avantaj sunabilir:
- Rusya üzerinde psikolojik baskı: Rusya'nın en korunaklı ve stratejik kabul edilen varlıklarının dahi ulaşılabileceğinin gösterilmesi, Moskova üzerinde ciddi bir psikolojik baskı yaratır. Bu, Rusya'yı savaşın derinliklerini yeniden değerlendirmeye zorlayabilir.
- Nükleer doktrin esnekliğinin test edilmesi: Saldırı, Rusya'nın nükleer doktrininin gerçekte ne kadar esnek veya katı olduğunu test ediyor. Rusya'nın "nükleer yanıt" tehditlerinin ne ölçüde bir blöf olduğu veya hangi eşikte uygulanabileceği konusundaki belirsizlik, Batı için yeni bir öğrenme alanı yaratıyor.
- Küresel nükleer caydırıcılık algısının şekillenmesi: Saldırı, Batı'ya, Rusya'nın nükleer güçlerinin de mutlak dokunulmazlığa sahip olmadığını, en azından konvansiyonel asimetrik saldırılarla hedef alınabileceğini göstererek, küresel nükleer caydırıcılık denklemini yeniden şekillendirme konusunda bir avantaj sağlayabilir. Bu, gelecekteki stratejik silah kontrolü ve silahlanma dinamikleri üzerinde etkili olabilir.
- Ukrayna'ya desteğin haklılığı: Ukrayna'nın bu operasyonel başarısı, Batı'nın Ukrayna'ya verdiği desteğin ne kadar yerinde ve etkili olduğunu göstererek, bu desteğin devamlılığı için güçlü bir argüman sunar. Ayrıca, Atlantic Council tarafından bu saldırının ABD'ye Putin'e karşı bir kaldıraç sağladığı belirtilmiştir.
Barış görüşmelerine etkisi
Bu saldırının, 2 Haziran'da İstanbul'da başlayan barış görüşmeleri üzerindeki etkisi kaçınılmaz olarak derinden hissedildi.
Saldırı, görüşmelerden hemen önce gerçekleşerek Ukrayna'nın müzakere masasına güçlü ve kararlı bir pozisyonla oturduğunun açık bir sinyali oldu.
Ukrayna, "yenilgiye inanmadığını" ve sahada elde ettiği başarılarla müzakere gücünü artırdığını göstermek istedi.
Rusya tarafı ise, bu saldırıyı "terörist eylem" olarak nitelendirerek görüşmelerin atmosferini gerginleştirdi.
Bazı analistlerin ifade ettiği gibi; Rusya bu saldırıları, küresel jeopolitik gücünü, caydırıcılığını ve prestijini hedef alan bir sistematiğin parçası olarak algılamaktadır.
Bu algı, barış görüşmelerindeki tutumunu daha da sertleştirebilir.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Güvenlik Konseyi'ni acil toplantıya çağırması, Moskova'nın durumu ne kadar ciddiye aldığının bir göstergesiydi.
Rusya, saldırıya karşılık olarak Ukrayna'ya geniş çaplı konvansiyonel füze ve İHA saldırıları düzenledi; yaklaşık 500 hava aracı, 472 SİHA ve 7 balistik veya seyir füzesi kullanıldı.
Ancak, Rusya'nın doğrudan tepkisi konvansiyonel düzeyde kaldı ve nükleer eşiğin aşılmadığı görüldü.
Görüşmelerin bu saldırının gölgesinde başlaması, herhangi bir olumlu sonucun elde edilmesini zorlaştırdı.
Ukrayna'nın sahadaki başarısı, Rusya'yı masada taviz vermeye zorlama potansiyeli taşısa da Rusya'nın "nükleer caydırıcılığına yönelik saldırı" algısı, misilleme ve tırmanış riskini artırarak barış umutlarını gölgede bırakabilir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish