Kısa bir zaman önce Independent Türkçe bölümünde Lübnanlı Semir Ataullah tarafından "Zor Hilal" başlığı altında bir makalesi yayımlandı.
Makalesinde "Bereketli Hilal" olarak tanımladığı coğrafya bilgisi hem son derece hatalı hem de "lanetli" bir tanımlama ile coğrafyadaki yaşanan duruma dikkat çekti.
Biz ise bunaltı vermeden "Bereketli Hilal" olarak çizdiği haritanın son derece yanlış olduğuna dikkat çekerek durumu özetleyelim.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Kürtler binlerce yıldır Ortadoğu'da Toros, Zagros Dağları ve çevresinde yaşıyor.
Bu coğrafyada terkedilmiş binlerce eski yerleşim yeri, höyük ve harabe vardır.
Bu harabelerin bir kısmı bölgede yapılan barajların göl sularının altında kalmıştır.
Yeni dönemde yüzlercesi arkeologlar tarafından kazıldı ve farklı disiplinlerden uzmanlar tarafından araştırıldı.
Elde edilen arkeolojik bulgu ve bilgilere göre, birçok kültür bitkisinin (buğday, arpa, mercimek, nohut, fasulye, bezelye, burçak, antepfıstığı, üzüm) ve birçok evcil hayvanın (koyun, keçi, domuz ve köpeğin) ilk defa bu coğrafyada kültüre alındığı ve evcilleştirildiği, insanların yerleşik duruma geçtiği ve uygarlığın doğduğu, "neolitik devrim"in gerçekleştiği coğrafik alanlardan biri olduğu anlaşılmıştır.
Bu araştırmalar ve bilgiler, Kürtlerin de tarih öncesi dönemlerine açıklık getirmektedir. Kürtler ve Kürdistan'ın tarihiyle ilgilenenlerin, bu araştırmalardan yararlanmaları ve tarihin yazımını yeniden değerlendirmelidirler.
Kürdistan coğrafyasının siyasal açıdan cazibe merkezi olduğu gibi ekonomik zenginlikleri açısından da bir cazibe merkezidir.
Kürt coğrafyasının omurgasını dağlar oluşturmaktadır. Akdeniz Toroslarının İskenderun Körfezinden başlayan kısmı doğuya doğru Hakkari'de Zagros Dağları ile birleşir.
Zagros Dağlarının Hürmüz Boğazına kadar olan kısmı Kürt coğrafyasının ana eksenini oluşturur. Toros-Zagros dağ silsilesi Kürdistan'ı kuzey ve güney olmak üzere iki alt bölgeye ayırmaktadır.
İklimi ve topografyası farklı olan bu iki alt bölge, ekosistem olarak birbirini tamamlıyor.
Kuzey alt bölge, Toros-Zagros sistemi ile Doğu Karadeniz'de Pontus Dağları ve Kafkaslar arasındaki coğrafyayı kapsar.
Bu alt bölge yer yer dağ düğümlerini ve aralarında platoları barındırır. Kuzeyinde Kafkaslara doğru Ağrı Dağı, Pontuslara doğru Munzurlar yer alır.
Toros-Zagros sıra dağlarının oluşturduğu yayın güneyinde, yaya gömülü vaziyette Karacadağ adeta bir ok gibi yer alır.
Ayrıca dalgalı ve ondüleli bir yapı oluşturan Bagok, Mazı Dağı (Çiyayê Mazî) ve Garos yükseltileri, güneydeki Dicle-Fırat nehirlerinin arasındaki platoyla birleşir.
Araplar bu yöreye Cezire, Kürtler Berrî, Türkçe kaynaklarda hem Berriyecik, hem de El-Cezire olarak geçiyor. Toros-Zagros sisteminin kuzeyi yayla ve yazlık, güneyi ise ova ve kışlakları oluşturur.
Güney alt bölge de Toros-Zagros sisteminin güneyinde kalan Fırat ve Dicle nehirlerinin iç ve dış platolarından oluşmaktadır.
Batı ucu Doğu Akdeniz'e, doğu ucu Hürmüz Boğazına kadar ulaşmaktadır. Güney sınırı Arap Çölüdür. Bu kısa bilgiden sonra konumuza dönersek:
Bugüne kadar yapılan arkeolojik ve antropolojik bilimsel araştırma ve çalışmalardan elde edilen bulgu ve bilgilere göre Kürdistan'ın, tarımın başlangıç bölgelerinden biri, uygarlığın ilk doğduğu yerlerden biri ve biyolojik çeşitlilik bakımından dünyanın zengin bölgelerinden biri olduğu anlaşılmıştır.
Bu çevre, aynı zamanda bilim çevrelerince "Bereketli Hilal" olarak tanımlanmış ve adlandırılmıştır.
Aynı zamanda Cud, (Guti-Gudi) Cömertlik, "Bereket" anlamındadır. Kur'anda da işaret edildiği gibi;
Nuh as. Dedi, Ey Rabbim beni Mübarek ve bereketli bir yere indir. Mü'minun suresi, ayet no:29
Bu görüşlere hizmet veren ve en çok araştırma yapan birçok bilim adamı olmasına rağmen, bunlardan üçü; Dr. James H. Breasted, Prof. Dr. Robert Braidwood ve Prof. Dr. Jack R. Harlan bölgede yoğun bir şekilde çalışmış ve köklü görüşler ortaya koymuşlardır.
Üç bilim adamının "Bereketli Hilal" olarak tanımlaması, Kürdistan haritasına da mutabık düşmektedir.
Buna aynın zamanda Ters "V" şeklindede tanımlanmaktadır: ∧
Dr. James Breasted'in doktora tezinin konusu Mısır tarihiydi. Mısır tarihini araştırırken Kürdistan'ın Mısır'dan daha önce uygarlaştığını fark etti. Kürdistan merkezli coğrafyada uygarlığın doğduğunu, Doğu Akdeniz sahil şeridiyle Mısıra ulaştığını ve Mısır'da görkemli bir konuma ulaştığını belirledi.
Breasted, uygarlığın ilk doğduğu yerlerin Kürdistan coğrafyası olarak konumlandırmaktadır.
Breasted, "Bereketli Hilal" diye adlandırdığı coğrafyanın: Dünyanın ilk karmaşık toplumlarının başlangıcı olduğunu, Bu uygarlıkların temel nedeninin verimlilik olduğunu, bu coğrafyada çok fazla artı ürünün elde edildiğini vurgulamaktadır.
Dr. James Breasted, bu coğrafyanın şeklinin hilale benzediğini gördü. Onun için, doktora tezinde bu coğrafyaya "Fertile Crescent" adını verdi "Bereketli veya Verimli Hilal" olarak adlandırılmıştır.
Breasted, 1928-1935 yılları arasında Güney Kürdistan'da "Xorsabad" ve Doğu Kürdistan'da meşhur Persepolis sitelerinde arkeolojik kazılar yaptı.
Oğlu Charles Breasted babasının biyografisini yazarken babası için "Pioneer to The Past" (geçmişin öncüsü) lakabını kullandı.
Bu lakap bilim çevrelerinde de benimsendi. James, daha sonra eşi olan Frances Hart ile beraber, Yakın-Doğu tarihi ile ilgili çok bilgi edindiler. Bunun sonucunda da doktora tezinde "Bereketli Hilal" terimin ilk defa James kullandı.
Zamanla Bereketli Hilal coğrafyasının sınırları farklı bilim adamları tarafından genişletildi. Dr.Breasted'in belli başlı eserleri şunlardır, Ancient Records of Egypt 1907,The Development of Religion and Thought in Ancient Egypt,Outlines of European History,Oriental Foreunners of Byzantine Painting 1924The Conquest of Civilization,The Dawn of Conscience 1933History of Egypt from the Earliest Times to the Persian Conquest (rev. ed. 1928).
Kürt tarih gelişiminin, 19'uncu yüzyıl ve sonlarına doğru, Uluslararası güçler, Kürdistan, çok daha geniş sızlamara maruz kaldı Kürdistanda, mutlak egemenlik kurmak ve sayısız doğal zenginliklerini, özellikle petrol yatakları yüzünden Kürdistan'ın önemli yataklarını ele geçirmek için çok sert savaşlarada sahne oldu.
19'uncu yüzyıl başlarında ve yeni dünya birbiriyle çekişmeye dayalı olarak bir evrenselcilik söylemi geliştiğinede şahitlik yapmaktayız. Bu evrenselcilik, Kürtlerin kültürü içine çok rahat sızdı.
Atinalı Ksenophon Kürdistan'a yapılan bir askeri harekatta görev almış, savaşta gördüklerini kaleme aldığı "Anabasis" adlı eserinde Kürtler ve Kürdistan hakkında değerli bilgiler vermiştir.
Birçok defa bu eserden de istifade ettik. Yine yunanlı tarihçisi, Heredotos'un, Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki bölge için verdiği bilgiler önemli kaynaktır.
Strabon'un "Geographika"sında ve "Plinius'un Historia Naturalis"inde bu bölge hakkında önemli coğrafik bilgiler vardır.
İlk Arkeolojik kazıyı, Fransa'nın Musul büyükelçisi olan Dr. Paul-Emile Botta (1802-1870), Fransız hükümetinin sponsorluğuyla 1843'te Kerkük yakınlarındaki Xorsabad höyüğünde arkeolojik kazı yaptı ve Kral II. Sargon'un mezarını açığa çıkardı.
1920 de James Breasted Irak'a gelerek Xorsabad'ı, özellikle Botta'nın daha önce kazı yaptığı yeri ziyaret etti.
Breasted daha sonra Oriental Enstitü'nün adına aldığı izinle bu sahada 1928-1935 yıllarında altı sezon kazı gerçekleştirdi.
1933 yılı kazılarına Robert Braidwood da katıldı. İngiliz Arkeolog Gertrude Bell (1868-1926) I. Dünya savaşı boyunca bölgede hem kazı ve incelemeler yaptı hem de İngiliz Gizli Servisi için değerli bilgiler içeren mektuplar halinde kayıtlar aldı.
Doğu Kürdistan'da Ali Koş Höyüğünü inceledi. Güney Kürdistan'da Kerkük, Musul, Duhok, Kuzey Kürdistan'da Mardin ve Viranşehir'de incelemelerde bulundu.
Gertrude Bell Çölün Kızkardeşi veya Çöl Kraliçesi lakabıyla da tanınır. I. Dünya Savaşı öncesi Osmanlı İmparatorluğu ayakta durmaya çalışırken Ege, Akdeniz ve nispeten Batı Kürdistan'daki değerli tarihi eserler kaçırıldı, tahrip edildi, yağma ve talan edildi.
Onun için şimdi bazı eserler Louvre Müzesinde, bazıları Avrupa'nın değişik müzelerinde sergileniyor.
I. Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasıyla, Kürdistan'ın güneyinin bir kısmı İngiliz, bir kısmı da Fransızların egemenliğinde kaldı.
İngilizlerin denetiminde kalan Aşağı Mezopotamya'da yapılan kazılar uygarlığın önemli bir kısmını açığa çıkardı.
Buradan elde edilen bilgilerle "Uygarlığın Beşiği" olduğu kanaatine varıldı. Daha çok Sumer, Babil, Akad, Kalde ve Asurlulara ait olan ilk buluntular araştırmacıları büyüledi.
Cambridge Üniversitesinin ilk arkeoloji profesörü olan Dorothy Garrod (1862-1969), 1928 de Zagros Dağlarında, Kermanşah Ovasında birçok sitede araştırma ve kazılar yaptı.
2. Dünya savaşından sonra Oryantal Enstitü, Tarih-öncesi Araştırma Projesi çerçevesinde Irak Kürdistanı Diyala Havzasında kazı çalışmalarına başladı.
Irak'ta 1958'de yönetimin askeri bir darbeyle değişmesi üzerine, çalışmalar İran Kurdistanı'na kaydırıldı. Braidwood bilgi ve sezgisiyle Zagros bölgesinde yoğunlaşmak istiyordu.
Columbia Üniversitesinden Prof. Dr. Ralph Solecki, 1951-60 yılları arasında Bradost yöresinde Zewiye Çeme Şenidar'da, Şenidar Mağarasında (Şikefta Mezin) yaptığı arkeolojik kazılarda Neanderthal insanın yaşam tarzı ile ilgili çok önemli bilgiler elde etti.
Batı Avrupa, ABD, Japonya ve Kürdistan'ı boyunduruğunda bulunduran devletlerin arkeoloji ve antropoloji dallarında kurumlaşması (üniversite, enstitü ve akademi) geliştikçe Kürdistan'daki arkeolojik ve diğer bilimsel araştırmalar da arttı.
Arkeoloji profesörü olan Vere Gordon Childe, şu görüşü ortaya attı:
Bitkilerin kültüre alınması, hayvanların evcilleştirilmesi ve uygarlığın doğuşu. Gıda rekabetinin tek çaresi, bitkileri kültüre almak ve hayvanları evcilleştirmekti. Çünkü avcı toplayıcı nüfus gittikçe büyüyordu. İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler arasında sembiyotik ilişkiler gelişti. Sonuçta Neolitik Devrim meydana geldi.
Childe göre, tarım devrimi ve uygarlığın doğuşu Sümer, Akad ve Asur coğrafyasından doğmuş ve çevreye yayılmıştır.
Braidwood, bu tezin aksine "Nuklear" veya "Doğal Habitat Zonları" (alanları) tezini geliştirdi.
Ona göre uygarlık, bitkilerin kültüre alınması, hayvanların evcilleştirilmesi ve yerleşik hayata geçilmesi; Toros-Zagros dağlarının eteklerinde, ova ile dağın birleştiği kısımlarda, vadilerde gerçekleşmişti.
Özellikle Tepe Serab da çalışırken, Tepe Serab, Tepe Guran ve Cermo'nun dağlarla ilgili konumunu değerlendirirken Zagros Kalkanı (Zagros Flanks) terimini kullandı.
Bu teze göre buğday, arpa, nohut, mercimek, fasulye gibi bitkilerin kültüre alınması, koyun, keçi, domuz ve köpek gibi hayvanların evcilleştirilmesi ve ilk tarımcı köy topluluklarının ortaya çıkması, Kürdistan'da gerçekleşmişti. Braidwood tüm çalışmalarında Kürtleri çalıştırmış, alışverişini Kürt şehirlerinde yapmıştı. Kürt halkının yaşam biçimini ve kültürünü de incelemişti. Sonunda bu yaratılan değerlerin ağırlıklı olarak Kürt halkına ait olduğu kanısına vardı.
Robert Braidwood' "Irak ve İran Zagros Dağ bayırlarının bir parçası olan Türkiye'nin Güneydoğusunun sakinleri Kürtlerdir. Onlar İndo-Avrupai bir dil konuşuyorlar. Genellikle Ksenophon'un ‘Onbinlerin Dönüşü' adlı yapıtında bahsettiği Karduchoi dediği halk olduğuna inanılır. Biz onlardan hep memnun olduk."
Prof. Dr. Jack Harlan, Jack Harlan'ın meslek seçiminde botanikçi olan babası Harry ile 20. yüzyılın büyük bilim adamlarından Rus Prof. Dr. Nikolay I. Vavilov arasındaki diyalog ve tartışmaların etkisi oldu.
Babası Harry V. Harlan 1910 yılından 1944 yılına kadar Amerika Tarım Bakanlığının arpa araştırmalarının lideriydi.
O, Amerika, Asya, Avrupa ve Afrika'dan arpa koleksiyonu yapıyordu. 1951 yılında Oklahoma Üniversitesine geçti. 1966 yılında Illinois Üniversitesine geçti.
Bir yıl sonra J.M.J. de Wet ile birlikte Bitkisel Ürün Geliştirme laboratuarını kurdu. 35 yıllık meslek yaşamında 43 devleti gezdi.
II. Dünya Savaşı'nın bitiminden sonra 1948 yılında Jack R. Harlan Türkiye'ye geldi.Karadeniz'den sonra Kürdistan'a geçmiş ve Hakkari Şemdinli'ye kadar gitmiştir.
Şemdinli'den aldığı bir buğday çeşidi ile yaptığı melezleşme çalışmalarından elde ettiği yeni hat -ki 178383 kot numarasıyla adlandırıyor.
İstanbul ve Chicago Üniversitelerinin işbirliği ile yürütülen Güneydoğu Tarihöncesi Karma Projesi araştırma ekibi içinde yer alan Jack R. Harlan 1964 yılı ilkbaharında yabani tahılların yetiştiği alanları belirlemek ve bunlardan örnekler toplamak üzere Siirt-Diyarbakır ve Urfa yöreleri ile güneyde Suriye sınırına kadar uzanan alanlarda birkaç gezi yaptı.
Bu yolla yabani emer ve eincorn buğday ve yabani arpa türlerinin dağılım haritalarına yeni bilgiler ekledi.
Aynı yıl Karacadağ'a yakın hasat olgunluğuna erişen yabani buğdaylar üzerinde çakmak taşından yapılan oraklar kullanarak biçim işini, havan kullanarak tane kavuz ayırımını yapan Harlan, iki kişinin bir iş gününde ne kadar tane ürün elde ettiğini saptadı.
Hasat edilen tane buğdaygillerin besin değerini saptadı. Bir ailenin bir olgunlaşma mevsimi boyunca ovadan dağın etekleri ve değişik yükseltilerine göre peyderpey olgunlaşan yabani tahılları hasat etmesi halinde bir yıllık ihtiyacını üretebileceğini gösterdi.
Çambel ve Braidwood bu çalışmanın şimdiden bir baş yapıt niteliğinde olduğunu, Karma Projenin genel sorunu açısından son derece önemli olduğunu belirtmektedir.
Jack Harlan'ın Kürt coğrafyası ile ilgili yayınları Bazı yayınları Kürdistan ile doğrudan, bazıları da dolaylı ilgilidir. Kürdistan'la doğrudan ilgili iki makalesi. 1950. Collection of crop plants in Turkey, 1948. Agronomy Journal 42: 258-259. 1967. A wild wheat harvest in Turkey. Archaeology 20: 197-201.
Jack Harlan'ın adına yapılan (10-14 Mayıs 1997) senpozyum gerçekleşti ve kendisi de bizzat bir bildiri sunarak katılmıştır.
Sempozyumun bir adı ‘Harla Sempozyumu' olmakla beraber esas adı ‘The Origins of Agriculture and Crop Domestication' dir.
Bu, aynı zamanda Sempozyumun şemsiye konusudur. Yani kültür bitkilerinin evcilleştirilmesi ve tarımın orijinleridir. Sempozyuma sunulan bildiriler altı ana bölümde sunulmuştur.
Bunlar:
- Kültür bitkileri ve tarımın başlangıç merkezleri.
- Yakındoğu bitkisel ürün çeşitliliği ve global göçü.
- Tarımın yayılışının arkeo-botanik kanıtları.
- Kültür bitkilerinin evcilleştirilmesi.
- Kültür bitkilerinin evrimi ve tarihsel değerlendirme.
- Kültür bitkilerinin doğal soy kaynaklarının korunması.
Arkeolojik araştırma alanları Kürdistan'daki eski yerleşim yerleri ve alanları (Dicle ve Fırat vadi ve platoları, Kermanşah ovası, Ali Koş, Çayönü, Nevala Çore, Halan Çemi, Karacadağ, Hacılar, Aşıklı Höyük, Can Hasan, Tepe Guran, Tepe Gewra, Zagros Dağları, Jermo, Tepe Serab, Kuru Dere, Kırmızı Dere, Zewi Çem, Şanidar Mağarası, Karim Şahr, Yorgan Tepe(Nû-zê), Nemrik, M'lefat), bu coğrafyada kültüre alınan bitkiler ve doğal florada bulunan yabani türleri konu edinmiştir.
Sempozyumun son bildirisinde Ardishir B. Damnia kültür bitkilerinin gen kaynaklarının, yani doğal ortamdaki atalarının ve hali hazırda çeşit ve hat olarak bulunan tohumların in-situ ve ex-situ tedbirlerle korunması konusunda öneride bulunmaktadır.
Milletler ve İnsanlar her biri özel bir şekilde tarihi hatırlıyor. Bu konuda farklı anlayışlara sahiptirler. Tarih ilminde çeşitli okluma biçimleri ekolleri oluşmuştur.
Bazı tarihçiler sadece medeniyet kurmuş milletlerin tarihine ilgi duyup ve sadece o medeniyetleri tanımaya tarih diyorlar.
Bazıları ise kültürlerin maneviyatların bu ister dini olsun ister din dışı olsun bu kültürlerin asaletine inanıyorlar.
Mesela, Kürt kültürü, Hint kültürü, Mısır kültürü, İslam kültürü, Çin kültürü, İran kültürü... vb. Tarihin incelenmesi ve mütalaa edilmesin de çünkü gerek bugün gerek geçmişte elde kalan ve işe yarayan sadece kültür olduğuna inanıyorlar.
Tarihin biriktirmiş olduğu en değerli sermaye tanımaya ihtiyaç hissettiği şey kültürdür. Bir başka ekol ise siyasi askeri olayların önceleyen tarih bakış açısıdır, bu bakış klasik tarihçiliktir.
Tarih boyunca askeri siyasi hadiselerin incelenmesi gerektiğine inanan ekoldür. Bu açıdan Kürt tarihini de her ekol ayrı bir şekilde ele alıp hatta tarihini devrelere ayırıp müşahhaslaştırmalıdır.
Bu devrelerin her birini tanınması, araştırılması, sıfatlandırılması, teşhis edilip, durumları, özellikleri, ruhu ve bütünsel şekliyle mantıklı ve toplu bir tarife ulaştırılması gerekir.
Bu tanımlama sayesinde de Kürtler, ona hakim olan unsurların, ve olanaklarının tahlilini yapıp, bir özbilinç oluşmasına katkı sağlayacaktır.
Aynı zamanda, Dr. Ali Şeriati'nin dile getirdiği "çok ilginçtir hiçbir zaman Dicle ve Fırat arasındaki yörede Beynennehreyden, Batı söz etmiyor. Çünkü bundan söz ederse geliştirdiği bütün nazariye bir anda boşa çıkacaktır."
Dr. Ali Şeriati çok isabetli bir tespitte bulunmuştur. "Söz edilmemesi" Kürtlerin, siyasal ve ekonomik zeminden düşürülmüş olmasıdır. Kürtler hem düşünsel olarak, hem de ekonomik olarak, iktidarlaştıkça, kendine özgü, kültür, dil, din, tarih, tezini kendi belirleyeceği gibi aynı zamanda da tarihe yön verecektir.
Not: Daha geniş bilgi için Hîvda İletişim'den yayınlanmış "Dördüncü Bakış" kitabıma bakabilirsiniz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish