Türk demokrasisinin kara günü: 27 Mayıs 1960 Darbesi

Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

27 Mayıs 1960 darbesi, Türkiye'nin demokrasi tarihindeki bir kara lekedir.

Bu askeri müdahale gibi görülse de arka planında milli iradeden korkan güçler vardır.

Bu kanlı darbenin neden Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak görüldüğünü ifade etmek için ciltler dolusu eserler yazılmıştır.

Burada bu elim hadiseyi birkaç başlık altında açıklayabiliriz:


Demokratik gelişme yerine kanlı zorbalık

27 Mayıs darbesi, Türkiye'de demokratik yollarla seçilmiş bir hükümetin askeri müdahale ile devrildiği ilk olaydır.

Demokrat Parti (DP) iktidarını sonlandıran bu darbe, demokratik sürecin kesintiye uğramasına ve seçilmiş hükümetlerin askerî müdahaleyle devrilebileceği düşüncesinin yerleşmesine neden olmuştur.

27 Mayıs darbesi, Türkiye'de askerî müdahalelerin meşru bir siyasi araç olarak algılanmasına zemin hazırlamıştır.

Bu darbe, sonraki yıllarda 1971 Muhtırası, 1980 Darbesi ve 1997 Post-modern Darbesi gibi diğer askerî müdahaleler için bir emsal teşkil etmiştir.

Bu durum, sivil-asker ilişkilerinde kalıcı bir dengesizlik yaratmış ve demokratikleşme sürecini olumsuz etkilemiştir. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Hukuk devletinin ve doğal hâkim güvencesinin ihlali

Darbenin ardından oluşturulan Yüksek Adalet Divanı, Demokrat Parti üyeleri ve hükümet yetkilileri hakkında yargılama süreci başlatmıştır.

Bu mahkemeler, birçok hukukçu tarafından adil yargılanma ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle eleştirilmiştir.

İdam cezaları ve ağır hapis cezaları verilmiş, özellikle dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idam edilmesi, hukuk devletinin ihlal edildiği yönünde güçlü tepkilere neden olmuştur.

Yüksek Adalet Divanı (YAD) ya da yaygın kullanılan adıyla Yassıada mahkemesi şüphesiz bağımsız bir mahkeme değildi. Yassıada mahkemesi, kurulmasında darbecilerin ön ayak olduğu bir özel mahkemeydi.

Her bağımsız olmayan özel mahkeme gibi "doğal hâkim güvencesi" ile yargılama yetkisinden yoksundu. 
Mahkeme başkanının, sanıkların itirazlarına "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor" cümlesi bu gerçeği daha yargılama sürecinde açık olarak ortaya koymaktaydı.

Menderes ve arkadaşları, Düşkünler olarak itham edildikleri güdümlü gazetelerin kamuoyunu kışkırtmalarına rağmen, Mahkeme tarafından, elde ciddi bir itham bulunmadığı için, (Köpek Davası vb. gibi) gülünç iddialar ve kişiliklerini rencide edici davalardan beraat ettiler.

Ancak Menderes, Polatkan ve Zorlu Anayasa'yı ihlal suçlamasıyla muğlak bir gerekçeyle idama mahkûm edildiler.
 

Cumhuriyet, 15 Ekim 1960.jpg
Cumhuriyet, 15 Ekim 1960

 

Toplumsal ve siyasi travma

Darbenin ardından, toplumda derin yarılmalar ve kutuplaşmalar yaşanmıştır.

Demokrat Parti'ye oy veren geniş kitleler, askeri müdahalenin sayısız haksız uygulamaları ile karşılaşmış ve bu durum uzun süreli bir toplumsal travmaya yol açmıştır.

Ayrıca, darbenin ardından oluşturulan yeni siyasi ve anayasal düzen, Türkiye'nin siyasi yapısını ve kültürünü derinden etkilemiştir.

Özellikle bu darbe sonrasında yaşanan darbeler ve darbe girişimleri, Askeri vesayet altındaki bir demokrasinin Türkiye için normalleştirilmesi hatta en iyi seçenek olduğu gibi son derece tehlikeli bir siyasal kültür anlayışının belli bir kesimde yerleşmesine hizmet etmiştir.


Ekonomik ve sosyal etkiler

Darbe sonrası dönemde, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal yapısında da ciddi değişiklikler olmuştur. Ekonomik belirsizlikler, yatırım ortamının bozulması ve siyasi istikrarsızlık, Türkiye'nin gelişme sürecini olumsuz etkilemiştir.

Ayrıca, darbe sonrası sıkıyönetim ve baskıcı politikalar, toplumsal özgürlüklerin kısıtlanmasına ve ifade özgürlüğünün daralmasına yol açmıştır.

27 Mayıs 1960 darbesi, Türkiye'nin demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçmiştir.

Çünkü demokratik bir şekilde seçilmiş bir hükümetin silah zoruyla devrilmesi, hukuk devletinin ihlali, toplumsal kutuplaşma, askerî müdahalelerin meşrulaştırılması ve ekonomik-sosyal etkileri bakımından Türk demokrasi tarihine derin ve olumsuz izler bırakmıştır.

Bu olay, Türkiye'nin demokratik gelişim sürecinde karşılaştığı en büyük engellerden biri olarak değerlendirilmektedir.

27 Mayıs 1960 darbesini ABD ve İngiltere'nin hemen tanımasının birkaç önemli nedeni vardır:

Bu nedenler, Soğuk Savaş dönemi dinamikleri, Türkiye'nin stratejik konumu ve uluslararası ilişkiler bağlamında değerlendirilebilir:

Soğuk Savaş'ın yoğun olarak yaşandığı bu dönemde, ABD ve İngiltere, Türkiye'yi Batı bloğunun önemli bir müttefiki olarak görmekteydi.

Sovyetler Birliği'ne karşı bir denge unsuru olarak görülen Türkiye'nin istikrarı ve Batı ittifakı içinde kalması büyük önem taşıyordu.

Darbe sonrasında Türkiye'de istikrarın ve Batı'ya bağlılığın devam edeceğine dair bir güven oluştuğu için ABD ve İngiltere, darbecileri hızlı bir şekilde tanıdı.

Türkiye, jeopolitik olarak kritik bir konumda yer alıyordu. Ortadoğu, Balkanlar ve Sovyetler Birliği'ne komşu olan Türkiye, NATO'nun güneydoğu kanadında stratejik bir öneme sahipti.

Bu nedenle, ABD ve İngiltere, Türkiye'nin Batı ittifakı içinde kalmasını sağlamak ve bölgede Sovyet etkisinin artmasını engellemek için darbecileri hızlı bir şekilde tanımayı tercih etti.

Ancak şu da bilinen bir gerçektir: ABD ve İngiltere darbeyi önceden bildikleri halde Moskova kartını ekonomik kalkınma için kullanan Menderes Hükümetini uyarmadığı gibi darbecileri de desteklemiş hatta darbeyi dolaylı yoldan desteklemişir. 
 


NATO etkisi

Türkiye, 1952'de NATO'ya üye olmuştu ve NATO'nun önemli bir üyesi olarak ABD ve İngiltere ile yakın askeri ilişkiler içindeydi.

Darbe sonrası oluşan yeni hükümetin NATO'ya ve Batı'ya bağlı kalmaya devam edeceği güvencesi, ABD ve İngiltere'nin darbecileri tanımasını kolaylaştırdı.

Darbenin hemen ardından gelen hükümetin NATO ve Batı ittifakına bağlılığını sürdürmesi, bu tanımanın hızlanmasında etkili oldu.

Darbeden önce Demokrat Parti yönetimi, özellikle ABD ve Batı ile ilişkilerinde bazı gerilimler yaşamıştı. Ekonomik sıkıntılar ve iç siyasi baskılar nedeniyle Batı'ya karşı bazı eleştiriler dile getirilmişti.

Çünkü DP, ağır sanayi ve Pazar olmak yerine üretici olmak hedefindeydiler. Ayrıca özellikle Türkiye ile birleşmek yanlısı olan Irak'taki iktidarın İngiltere tarafından feci bir şekilde devrilmesi (1958), DP'yi ideolojik olarak da Batı'dan koparmıştı.

Darbeciler, DP cinayetinden sonra NATO ve CENTO'ya bağlılıkla başlayan konuşma metinlerine, Batı yanlısı bir politika izleme ve ekonomide Batı ile daha uyumlu reformlar yapma sözü vererek ABD ve İngiltere'nin desteğini kazandılar.

ABD Dışişleri Bakanlığı İstihbarat ve Araştırma Dairesi'nin 1961 tarihli değerlendirme raporunda geçen:
"Türk Silahlı Kuvvetleri'nce yapılan kansız darbe, Türkiye dışında genellikle ağırlık taşıyan; 'Türk Silahlı Kuvvetleri'nin apolitik olduğu ve ciddi bir siyasi bunalımda müdahale etmeyeceği' yolundaki inanışı yıkmıştır" ifadeleri ABD'nin darbeyi desteklediğinin somut bir göstergesi olmuştur.

ABD ve İngiltere'nin 27 Mayıs 1960 darbesini hemen tanımasının arkasında yatan nedenler, Soğuk Savaş döneminin dinamikleri, Türkiye'nin stratejik konumu, NATO üyeliği ve askeri ilişkiler, iç siyasi durum ve Batı'nın beklentileri gibi faktörlerdir.

Bu hızlı tanıma, Batı ittifakının bir üyesi olarak Türkiye'nin istikrarının ve Batı ile olan bağlarının korunması amacını taşımaktaydı. 

27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştirenler, Türkiye'nin o dönemki siyasi, ekonomik ve toplumsal koşulları doğrultusunda baskıcı ve otoriter bir yönetim benimsemişlerdir. Bu durumun arkasında yatan nedenleri birkaç başlık altında açıklayabiliriz:


Meşruiyet arayışı ve güç konsolidasyonu

Darbenin ardından, darbecilerin merkez gücü olan 38 Kişilik Milli Birlik Komitesi ve onlara destek verenler iktidarlarını sağlamlaştırmak ve meşruiyet kazandırmak için baskıcı önlemler aldı.

Geçiş döneminde sivil otoriteyi zayıflatmak ve kendi iktidarlarını pekiştirmek için geniş çaplı tutuklamalar, sansür ve siyasi baskılar uyguladılar.

Bu durum, darbenin ardından ortaya çıkabilecek herhangi bir muhalefeti bastırma amacını taşımaktaydı.

Darbeciler, Türkiye'nin içindeki siyasi ve toplumsal kargaşayı sona erdirmek ve istikrar sağlamak adına baskıcı yöntemler kullanmaya başvurdu.

Onlara göre, bu tür otoriter yöntemler, ülkenin yeniden yapılandırılması ve "düzenin sağlanması" için gerekliydi. İstikrar sağlanana kadar otoriter yönetim biçimini sürdürmek gerektiğine inanıyorlardı.

Milli Birlik Komitesi, özellikle eğitim ve hukuk gibi alanlarda köklü reformlar yaparak yeni bir DP kadrosunun doğmasına engel olmaya çalıştı.

Bu nedenle, reform diye sundukları düzenlemelerle siyasi alanı yeniden dizayn etmeye çalıştılar. Kendi görüşlerinin hızlı ve etkili bir şekilde uygulanabilmesi için baskıcı yöntemlere başvurmaktan kaçınmadılar.


Halkın ve siyasetin kontrol altına alınması

Dış Tehdit Algısı ve İç Güvenlik Endişelerini öne çıkaran darbeciler, Soğuk Savaş devrinin sağladığı baskıcı atmosferi değerlendirdi.

Türkiye'nin jeopolitik konumu, iç güvenlik ve dış tehditler konusunda hassasiyet yaratıyordu.

Darbeciler, ülkenin güvenliğini sağlamak ve komünizm tehlikesine karşı koymak için otoriter bir yönetim tarzını benimsemek gerektiğine inanıyordu. Bu bağlamda, iç güvenliği sağlamak adına baskıcı önlemler uyguladılar.

Darbeciler, halkı ve siyaseti sıkıca kontrol altında tuttu. Demokrat Parti döneminde halkın siyasete katılımının artması ve siyaset üzerindeki etkinin genişlemesi, darbeciler tarafından bir tehdit olarak algılandı. Halkın ve siyasetin kontrol edilmesi için baskıcı politikalar uygulandı.

27 Mayıs 1960 darbesini yapanlar, hukuk adına hukuksuzluklar yaptı. Kendi dar bakışlarına dayanan yönetimlerini sağlamlaştırmak, amacıyla baskıcı ve otoriter bir yönetim tarzını benimsediler.

Bu süreç, Türkiye'de demokrasinin ve hukuk devletinin zarar görmesine, toplumsal özgürlüklerin kısıtlanmasına ve siyasi baskıların artmasına neden oldu.
 

Sakıtlar Yassıada'da albümü.jpg
Sakıtlar Yassıada'da albümü

 

27 Mayıs darbesinin yol açtığı idamlar Türk milleti tarafından hiçbir zaman onaylanmamıştır. İdam kararını verenleri Türk milleti kesinlikle affetmemiştir.

Yassıada Mahkemesi'nin üyeleri halkın olumsuz tepkileriyle karşılaştıkları için çarşı pazara dahi çıkamaz hâle gelmişlerdir.

Bugün darbeciler tel'in edilip suçlanırken Adnan Menderes ve arkadaşları rahmet ve minnetle anılmaktadır.

Türk milleti bu tür darbelerin yıkıcı etkisinden 15 Temmuz 2016'daki hain darbe girişimi Türk milleti tarafından bastırıldı.

Adnan Menderes'in maruz kaldığı kanlı darbe tekrarlanamadı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği etrafında kenetlenen Türk milleti demokrasiye olan bağlılığını ve birlik-beraberlik ruhunu gösterdi. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU