Romanya izlenimleri (1)

Doç. Dr. Ali Oğuz Diriöz Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe 

Değerli Independent Türkçe okuyucuları,

Geçen 1 haftanın büyük bir bölümünü, konferans için gittiğim Romanya'da geçirdim.

Romanya'nın kuzeyinde Vatra Dornei'de bulunan, Romanya Bilimler Akademisine bağlı CE MONT Araştırma Merkezi (Dağlık Bölgeler Ekonomileri Araştırma Merkezi) 19'uncu yıllık konferansına davetliydim ve orda sunum yaptım.
 

 

Romanya'nın, ormanlık, dağlık ve kırsal bölgelerin korunması ve kalkınmasına yönelik çalışmaları gerçekten takdire şayan ve bu hususta Romanya'dan olumlu anlamda çıkartılacak çok ders var (konferansa katılan başka bir akademisyen ve Independent Türkçe yazarı, belki bu konulara daha ayrıntılı değinebilir).

2 bölümlük yazımın bu ilk bölümünde, siz okuyucularımıza genel Romanya izlenimlerimi paylaşmak ve Türkiye-Romanya ilişkilerine değinmek isterim.

Devam yazımda ise biraz daha ayrıntılı olarak çevre yönetişimi kavramları kapsamında su-enerji-gıda kesişimi ve Romanya'daki gözlemlerime değinmeyi planlıyorum.
 

Romanya 5

 

Şimdi gelelim Romanya'daki izlenimlerime...

Romanya, Soğuk Savaş sonrası, Aralık 1989'da devrilen Nikolay Çavuşesku rejimi akabinde, hızla Batı ittifaklarına ve kurumlarına üye oldu.

Bir zamanlar Avrupa'nın nispeten az gelişmiş ülkelerinden biriyken, istikrarlı ve tutarlı biçimde kalkındı.

NATO'ya (2004'ten bu yana) ve Avrupa Birliği'ne (AB'ye; 2007'den bu yana) üye olan Romanya, Bulgaristan'la birlikte, NATO ve AB'ye üye oldu.

Coğrafi, kültürel ve iklim açısından, yani birçok bakımdan hem Doğu Avrupa, hem Balkan ve de Karadeniz ülkesidir.

Bu bağlamda da Türkiye için hem ekonomik, hem siyasi hem de kültürel bakımdan önemli bir dost ve müttefik ülkedir. 
 

 

19 milyonluk nüfusuyla AB'nin en kalabalık 6'ncı ülkesidir.

Nüfusun yaklaşık yüzde 90'ı Romen olmakla birlikte, azımsanmayacak Macar (yüzde 6,5) ve Roman (yüzde 3,3) azınlıklar mevcut.

Ayrıca, Ukraynalı; Alman; Türk-Tatar; Rus ve diğer azınlıklar da bulunuyor. 

Önceki Devlet Başkanı Klaus Iohannis, isminden de anlaşılacağı gibi, Alman kökenli.
 

 

Ülkenin büyük çoğunluğu Hristiyan ve Ortodoks. Dolayısıyla, Romanya Ortodoks Kilisesinin ülkede ve Romanya kültüründeki rolü önemli. 

Çekişmeli geçen ve bazı adayların ilk tur sonrası adaylıklarının Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edildiği zorlu bir cumhurbaşkanlığı seçim süreci sonucu, Nicușor Daniel Dan, 2025'te, birkaç ay evvel, Romanya'nın 6'ncı cumhurbaşkanı seçildi.

AB ve NATO yanlısı ve müttefikleriyle dayanışma politikalarının ağır bastığı bir yaklaşımın, mevcut yönetimde de devam edeceğini öngörüyoruz.

Genel olarak AB ve NATO müttefikleriyle dayanışmaya önem veren ve Ukrayna yanlısı olmakla birlikte, Romanya'da seçmenlerin bir bölümü Rusya'ya sempati duyuyorlar.

Romanya, AB'ye ve NATO'ya üye olması sayesinde, yıllarca tutarlı ve istikrarlı politikalar yürüterek ülkeye yatırımcıları çekebilmiş ve ülke kalkınmıştır.
 

 

Birçok bölge ülkesinin aksine, komşularıyla ve bölge ülkeleriyle genelde iyi sayılabilecek ilişkileri olan Romanya'nın yabancı yatırımcı çekmesinde de bu istikrar ve tutarlılık faktörü önemli olmuştur.

Bölgedeki diğer ülkeler ve komşularıyla tabii ki belli ölçülerde görüş ayrılıkları ve farklılıkları mevcut, ancak genel anlamda, çok keskin çıkışlar yapmadan, farklılıkları uluslararası kamuoyunun birincil gündemi olmayan konularda makul seviyede tutarak, dış politikada tutarlı ve pozitif ilişkiler yürüttüklerini söyleyebiliriz.
 

 

Romanya, sabırla bekleyip, 18 sene Schengen bölgesi dışında tutulmasına karşın, 2025 itibarıyla nihayet Schengen bölgesine de girdi.

Ancak Romanya halen avro (euro) bölgesine dâhil değil, ulusal para birimi Lei'dir.

Romanya hakkında ilk dikkatimizi çeken hususlardan biri, ülkenin yemyeşil olması, kültürel olarak çiçeklere önem verip birçok yerin çiçekli olmasıdır.

Ormanlık alanların ve doğal alanların iyi korunduğunu da gözlemledik. 
 

 

Tanıştığımız Romanyalı meslektaşlarımız ve ülke genelinde, farklı bölgelerde, tanıştığımız toplumun farklı kesimindeki kişilerin genel olarak, kibar, yardımsever ve misafirperver olmalarına bizi iyi hissettirdi.

Buna ilaveten, Türklere ve Türkiye'ye yönelik genel anlamda olumlu bir tutumla karşılaştık.

Türkiye'ye ve Türk kültürüne yönelik Romanya'da biraz sempati olabileceğini söyleyebiliriz.

Bu bağlamda Avrupa Birliği ve NATO içerisinde, hem devletlerarası düzeyde, hem de halklar arası seviyede,

Türkiye'yle en iyi ilişkilere sahip ülkelerden biri Romanya'dır. 
 

 

Tabii ki Türkiye ile Romanya, her hususta hemfikir değiller, lakin enerji alanlarında ve Karadeniz münhasır ekonomik alanlarda işbirliği konusunda da Türkiye ile Romanya arasında, genel itibariyle iyi ilişkiler mevcut.

Türkiye ile Romanya belki her projede birbirleriyle ortak görüşlere sahip değiller, ancak gelecekte işbirliğinin devam ettirilebilmesi hususunda olumlu bir tutum söz konusu ve çatışma ortamı neredeyse yok denecek kadar az. 

Türkiye ve Romanya'nın, enerji altyapı projeleri, boru hatları ve ticaret rotaları bakımından, planlar her zaman yüzde yüz örtüşmese dahi, genel bir benzer yaklaşım söz konusu.

Bu bağlamda, birbirlerinin öncelikli olarak değerlendirdikleri ama birbirlerinden farklı enerji projelerinin konsorsiyumlarında yer almayı her iki ülke de düşünmelidir ve belki de hâlihazırda düşünüyorlardır.

Türk ve Romen firmalarının, proje konsorsiyumlardaki karşılıklı temsilleri, sembolik de olsa, birbirlerinin farklı projelerinde karşılıklı olarak pay sahibi olmaları marifetiyle, işbirliklerini daha kalıcı hale getirecektir.

Türk ve Romen firmaları birbirlerinin daha ‘stratejik öncelik' olarak tanımladıkları projelerde pay sahibi olabilirler ve firmalar marifetiyle birbirlerini dışlamadan projelerde temsil sağlanmış olabilir.
 

 

Çevre yönetişimi, su-enerji-gıda kesişimi konularına devam yazımda biraz daha özel olarak değineceğim.
Romanya'daki etkinlik kapsamında özellikle "Bilgi Temelli Kalkınma Vakfı" (Foundation for Knowledge Based Development) Genel Direktörü Sayın Gaf-Deac ve konferans boyunca bölgedeki rehberimiz ("Konferansın Şerpas") olan Paul sayesinde, Romanya'nın kuzey bölgesindeki kırsal alanları görme imkânımız oldu.

Prof. Gaf-Deac'a ve konferanstaki değerli meslektaşlarımıza bu vesileyle en içten selam ve teşekkürlerimizi iletmek isteriz. 

Sanatla, zanaatlarla, geleneklerle, üretilen ürünlerle, tarımla, hayvancılıkla, yaşayan kültürel miraslara tanıklık edebildiğimiz, doğanın da iyi korunduğu, çok güzel bir bölgedeydik.

Bölge o kadar huzurlu ve güzeldi ki, halen çatışmaların devam ettiği Ukrayna'ya, yaklaşık 80 kilometre uzaklıkta olduğumuz, konferans boyunca aklımıza gelmedi.   

Bürkreş'e geçmeden Transilvanya bölgesinden geçtik, Bran Kalesine (Kazıklı Voyvoda namıyla bilinen Vlad Tepeş'in, nam-ı-diğer Kont Drakula'nın kalesine), ayrıca Peleş bölgesine, Targu Mureş kentine ve tabii ki Avrupa'da vahşi ortamda ayı popülasyonunun en çok olduğu Braşov'a da uğrama fırsatımız oldu.

Kültürel olarak köylerde ve kentlerde çiçeklerle donatılmış binalar ve bahçelerle, genel olarak çok olumlu bir izlenim edinmemize vesile oldu.

Romanya'nın çeşitli kent ve bölgelerini gördükten sonra Bükreş'e geçtik.
 

 

Hem başkent, hem de Romanya'nın en kalabalık kenti olan Bükreş'i de çok beğendik. Son yıllarda, Bükreş dışında, Braşov, Cluj-Napoca (Kaloşvar) ve Köstence'nin de hızla büyümekte ve çeşitli firmaların merceğindedir.

(Konferans için gittiğimizden dolayı rotamızdaki kentleri ve Vatra Dornei civarını gezme imkânı bulabildik, ancak diğer önemli kentleri Cluj-Napoca ve Köstence'ye gidemedik).

Bükreş'in caddeleri geniş ve mimarisiyle güzel, hoş bir Avrupa başkenti. Bükreş'te birçok Türkiye'den firma, yatırımcı, Televizyon kanalı ve markayı da görmek mümkün.

Romanya'dayken en gurur duyduğumuz anlardan biri, kentin en işlek ve merkezi caddelerinden Calea Victoriei'ye bakan güzel bir meydanda Atamızın büstünü görmekti.

"Yurtta Barış, Dünyada Barış" yazısıyla Atatürk Büstünü Bükreş'te görmek, gerçekten gurur vericiydi.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün barış ve istikrara önem vermesine bir AB başkentinde saygı duyulması, çok gurur verici. 
 

 

Son olarak, Romanya denince, benim jenerasyondan birçok kişinin aklına futbol ve Galatasaray efsaneleri George Hagi, Gabriel "Giga" Popescu, Adrian Illie gibi isimler gelmektedir.

Tesadüf öyleydi ki konferansta tanıştığım hocalardan birinin de adı Gabriel Popescu'ydu ve isminden dolayı Türkiye'ye gittiğinde gördüğü ilgiden memnun olduğunu da bana tebessümle belirtti.

Devam yazımda, biraz daha konferansta değindiğim çevre yönetişimi ve su – enerji – gıda kesişimi kavramına değineceğim. 

Saygılarımla.   

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU