Moskova saldırısını kim, neden yaptı; amaç ne?

Prof. Dr. Hasan Ünal Independent Türkçe için yazdı

Bugünkü yazımızda, gündemin en önemli konusu olan Moskova'daki terör saldırısını ele alacağız.

Rusya'nın başkenti Moskova'da 22 Mart 2024 Cuma günü tarihin en büyük terör saldırılarından biri meydana geldi.

Crocus City Holl-Belediye Kültür Merkezi konser salonuna 4 kişi tarafından düzenlenen silahlı saldırı ve binada çıkan yangın sonucu 137 kişi hayatını kaybetti 100'den fazla kişi de yaralandı.

Saldırı, bütün dünyanın dikkatini Moskova'ya çevirdi, zira yanıtlanmayı bekleyen birçok soru var:

Bu saldırıları kim, neden yaptı?

Moskova'nın bunlara cevabı ne olacak?

Keza Rusya'nın başkentinde meydana gelen böyle bir terör saldırısı, Moskova tarafından karşılıksız bırakılmayacaktır.

Nitekim saldırının ertesi gününden itibaren Moskova, Ukrayna'ya yaptığı hava saldırılarında ciddi bir yoğunluğa ulaştı.

Rusya, bugüne kadar yapmadığı ve bombalamadığı hedefleri kendi kendince kolluyor, birtakım kuralları ve sınırlamaları kaldırmış görünüyor.

Konuyu baştan ele alacak olursak;

Birinci nokta, meselenin zamanlaması.

İkinci nokta, saldırıyı kimin yaptığı meselesi.

Ve diğer önemli husus ise, bu saldırıyı planlayanlar "neden yaptılar" sorusu.


IŞİD hikâyesi ne kadar gerçekçi?

Batılı ülkeler adeta daha saldırganların silahlarından barut kokusu çıkmaya devam ederken, hemen bununla Ukrayna'nın herhangi bir alakası olmadığını söylemeye başladılar.

Ardından IŞİD'in saldırıya üstlenmesiyle birlikte, "IŞİD yaptı" demeye yoğunlaştılar.

Ama biliniyor ki, özellikle son yıllarda bu tür terör örgütleri veya birtakım gizli servislerin elindeki taşeron örgütler belli bir eylemi yapıp başkasının üstüne yıkmaya çalışabiliyorlar.

Bireysel terör girişimlerinde de bunları görüyoruz.

Örneğin Türkiye'de Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov'u öldüren şahıs, kendisini El Nusracı diye tanıtmaya çalışmıştı ama Türkiye ve Rusya'nın da dikkatli araştırma ve soruşturmaları sonucunda onun FETÖ'cü olduğu anlaşıldı.

Moskova saldırısında da IŞİD, çok rahatlıkla böyle bir saldırıya üstlenerek, aslında diyelim ki Ukrayna ve Batı üzerindeki suçluluğu ve sorumluluğu almaya çalışıyor olabilir.

Zaten bunu IŞİD'in üstüne yıkmak isteyenler de saldırıyı gerçekleştiren teröristlerin IŞİD'le alaka kurulabilecek tipte insanlar bulmalarına itina göstermişlerdir.

Fakat görünen o ki ne Rusya ne de dünya kamuoyunun önemli bir bölümü IŞİD hikâyesine inanmıyor.

Kaldı ki IŞİD zaten Amerika ile özellikle Amerikan gizli servisleriyle o kadar içli dışlı hareketler yapabiliyor ki, IŞİD diye bir örgütün üzerine bu tür bir eylemi yıkarak sorumluluktan Ukrayna'yı kaçırmak, Ukrayna dolayısıyla da Batı'yı kaçırmak, "bizim bir dahlimiz yok" demeye çalışmak pek inandırıcı görünmüyor.


Saldırıyı Ukrayna mı yaptı?

Moskova saldırısını Ukrayna'nın yaptığı konusunda Rusya tarafı hemfikir.

Zira saldırganların olaydan sonra takip edildiği, hemen yakalanmadığı, dolayısıyla nereye doğru gideceklerine bakıldığına dair haberler çıkıyor.

Ayrıca, saldırganların Ukrayna'ya yöneldikleri, bu arada yaptıkları telefon görüşmelerinin dinlendiği ve böylece aslında gerek Rusya içinde gerekse Ukrayna içinde ne tür kontakları olduğunun anlaşılmaya çalışıldı.

Ve sonuçta Ukrayna sınırına yakın bir bölgede "dur" emri verilerek, saldırganların gittikleri aracın durdurulduğu, buna uymayan ateş açanlara karşı güç kullanıldığı, ardından ormana kaçan iki teröristin de yakalanarak Rusya'ya getirildiği anlaşılıyor.

Rusya'nın tezi üzerinden gidecek olursak, bu saldırıyı Ukrayna yapmış.

Saldırıyı Ukrayna yapmışsa, bunun içinde Batı'nın parmağı olmaması mümkün değil.

Zira bugün artık Ukrayna'nın bütün bu konularda tek başına hareket ettiğini söyleyebilmek neredeyse imkânsız.

Şimdi o zaman şuraya geliyoruz:

Eğer bu saldırıyı Batı dünyası yaptıysa ve Ukrayna'ya yaptırdıysa, bunun amacı neydi?


Saldırının amacı neydi?

Saldırıyı Batı ve Ukrayna'nın yaptığı tezi kabul edilirse, şu söylenebilir: Amaç, savaşı Rusya'nın içine yaymak.

Çünkü zaman zaman bunu Rusya'nın belli bölgelerini dronlarla veya Batı'nın verdiği füzelerle Ukrayna'ya vurmaya çalışıyor.

Böylece aslında Rus halkını savaşın içine çekmeye çalışmış oluyor veya savaşı Rusya'ya genişleterek Rus halkının savaştan rahatsız olmasını istiyor, diye düşünülebilir.

Nitekim Rusya'ya gidip gelenler -buna ben de dahil olmak üzere- biliyor ki, savaşın Rusya'da izleri, halk üzerindeki etkileri yok denecek kadar az.

Muhtemelen Ukrayna'ya gidip gelenler savaşın izlerini ve etkilerini o tarafta çok daha derin bir şekilde görüyorlar.

Ukrayna'da cephelerde savaşanların yaş ortalamasının 40'ın üzerinde olduğu bazı Batılı gazetelere göre 46'ya ulaştığı dikkate alınırsa zaten Ukrayna'da durum çok vahim.


Peki, Batı dünyası ve Ukrayna bunu yaptıysa yaptırdıysa amaç ne?

Önce zamanlama açısından bakalım:

Putin'i Rus halkının gözünde zor duruma sokmaya çalışıyorlarsa, o zaman bu saldırıyı neden seçimlerden önce yapmadılar?

Rus halkı, seçimlerde Putin'e oldukça sahip çıktığını yüzde 87 küsur civarında oy vererek gösterdi.

Bu konuyu "Buralarda demokrasi mi var, sandık mı var?.. Ne olacak ki…" falan diyerek geçiştirmek pek mantıklı değil.

Bu savaş başlamadan önce Putin'in çok çok daha gerilerde olduğunu ve halkın artan bir oranda Putin'in "özel askeri operasyon" adıyla bu savaşı başlatmasına ve savaşı yönetmesine Rus halkı tarafından oldukça destek verildiği anlamı çıkıyor.


Saldırıyı seçimlerden sonra düzenlemek ne anlama gelebilir?

"Seçimlerden önce yeterince yapamadık, vaktimiz yoktu, denk getiremedik, uygun zaman kollayamadık, seçimden sonra yaptık" vs. diye düşünebilirler.

Veya genel olarak şöyle olabilir:

Buradaki asıl amaç Rusya'yı kızdırmaktır.

Rusya kızınca, öfkelenince çok ağır silahlarla Ukrayna'yı tahrip etmeye başlayacaktır.


Nitekim bunun örneklerini görüyoruz son birkaç gündür.

Rusya böyle ağır silahlarla saldırdıkça, iki şeyi ispat etmeye çalışacaklar kendilerince:

Çünkü son zamanlarda Avrupa'da "Eğer Putin, Ukrayna'daki savaşı kazanırsa diğer Avrupa devletlerine sırasıyla saldırmaya başlayacak. Sırada Baltık ülkeleri var, Polonya var, Romanya var…" gibi bir tez geliştirdiler.

Bu tez, konuları yakından takip eden insanlara hiç mantıklı gelmiyor.

Zira, "Ukrayna'dan sonra sırada şu var" denilen ülkelerin hepsi NATO ülkesi.

Ve bu ülkelere, Rusya'nın saldırmak isteyeceğini düşünmek çok anlamsız.

Ayrıca Putin'in ya da Rusya'nın toprak kazanma peşinde olduğunu iddia etmek de çok zor.

Çünkü Türkiye, Batı Avrupa'nın en büyük toprak yüzü ölçümüne sahip ülkesi.

Buna karşılık Rusya'nın yüz ölçümü Türkiye'ninkinin 20 katı.

Öte yandan Rusya'nın nüfusu ise Türkiye'nin 2 katından daha az.

Böyle giderse, belki de 35 yıl sonra Türkiye'yle Rusya'nın nüfusları denkleşecek.

Böyle bir yapıda Rusya'nın toprak kazanmaya çalışmasının ne anlamı olabilir?

Ayrıca, NATO ülkelerine saldırmanın ne kadar riskli olacağını herhalde en iyi bilecek liderlerden birisi de Putin olmalıdır.

Dolayısıyla bu iddia pek mantıklı değil.

Ama bu iddiayı destekleyecek Amerikan silah şirketleri var.

Onlar çünkü bu savaşa hazırlık durumu devam ederse, Avrupa ülkeleri de silahlanmaya ve savaş hazırlığına daha fazla kaynak ayırırlarsa, -silahlarının büyük bir bölümünde Amerika'dan alacaklarına göre -Amerikan silah şirketleri önümüzdeki 10 belki daha fazla yılı baya garantiye almış olacak gibi düşünebilirler.

Öte yandan Avrupa'yı korumakla görevli olduğunu düşündükleri, Amerika'ya satacakları silahları da düşünürsek, muazzam bir planlama olduğu söylenebilir.

Bu, aynı zamanda yaklaşan seçimlerde Trump'ın kazanması ihtimalinde Trump'a da geri adım atacak alan bırakmama çabası da olabilir.

Yani "Öyle şeyler yapalım ki Trump gelse bile, -ki Trump'ın gelmemesi için ellerinden geleni yapacaklardır diye düşünüyorum, buna suikast da dahil- öyle bir ortamın içinde, öyle bir pozisyona sıkışmış olacaktır ki orada savaşı durdurabilecek imkan ve ihtimalleri bulamayacaktır" diye düşünüyor olabilirler.

Çünkü Trump "Ben başkan olsaydım zaten bu savaş çıkmazdı. Ben başkan olduktan sonra kısa bir süre içinde de bu savaşı durdururum" diyor.

Özetle Trump, "Ukrayna'ya verilen para ve silah desteğini, cephane desteğini kestiğim anda savaş durur ve Ukrayna ile Rusya'yı müzakereye teşvik ederim, orada bu savaş da durmuş olur" demeye getiriyor.

Böyle bir şeyi de arzuladıkları kesin.

Çünkü bu silah şirketleri açısından birkaç şey çok önemli:

Sürekli çatışma senaryosu, sürekli savaş senaryosu, belli yerlerde de uzayıp giden savaşlar…

Afganistan'da savaş 20 yıl sürdü.

Amerika'nın Irak işgali 21'inci yılında.

Suriye'den bir türlü çekilmiyor.

Libya'yı mahvettiler.

Ukrayna savaşı sürüyor…

Gazze'deki savaş ve İsrail'e sağlanan Amerikan askeri desteği de düşünüldüğünde;

Aslında Amerikan silah şirketlerinin başını çektiği Amerikan derin devleti durumu gayet güzel götürüyor.

Moskova saldırısını da bunlar için yapmış olabilirler.

Fakat buradaki sorun şu:

Nükleer bir güç olan Rusya'ya karşı bütün bunları yapmak ne kadar mantıklı?

Çünkü nükleer savaşa gidişatı belli bir noktada kontrol etmek mümkün olmayabilir.

Ukrayna'ya verilen silahları oradakiler Rusya'nın kabul edemeyeceği şekilde kullanmaya kalkışabilirler.

Ve bütün bunlar da bizi bir korkunç senaryonun içine götürebilir.

Şimdi bunları söyledikten sonra, öyle anlaşılıyor ki Amerikan derin devletinin bütün bu senaryoları fazlasıyla denemekten yana olduğu bir dönemde, bunları sadece analiz etmekle yetineceğiz.

Eğer Trump gerçekten başkan olursa, belki de en önemli değişken faktör olarak o olacaktır.

Ama bunun önlenmesi ihtimali de göz ardı etmemek lazım.


Türkiye ne yapmalı?

Bir iki cümleyle de Türkiye'nin ne yapması gerektiğine dair değinecek olursak;

Türkiye, Ukrayna savaşının başından beri belirlediği dikkatli ve dengeli politikadan sakın ha sakın sapmamalı.

Hatta şimdi belki Rusya'nın ve Batılıların bu savaşı daha da gerginleştirerek bir üst seviyeye taşıma senaryolarının arttığı bir dönemde, Türkiye bu politikaya sadık kalarak bir sonraki aşamada bir de Trump ABD başkanı olursa, Türkiye arabuluculuk için ideal devlet konumuna gelecektir diye düşünüyorum.

Bu sayede Türkiye, Rusya ile ticaretini kaybetmeyeceği, ekonomik ilişkilerini artıracağı, siyasi bağlarını kuvvetlendireceği gibi, aynı zamanda son zamanlarda gördüğümüz gibi, başta Amerika olmak üzere, Batılıların artık kabul etmek zorunda kaldıkları çok kutuplu bir dünyada onlarla da ilişkilerini kaybetmez ve onlarla da gayet iyi çıkar hesabı yapılacak politikalar geliştirebilir.

Dolayısıyla bu çerçevede devam etmekte büyük fayda var.

Bu eylemi gerçekleştiren teröristlerden bazılarının eğer Suriye veya İdlib ve oralarla bir bağlantısı falan çıkar ve Suriye ve Rusya o bölgeleri temizlemeye kalkışırlarsa da Türkiye bunu kendisi için bir fırsat diye düşünmeli.

Rusya ve Suriye'nin karşısına dikilerek "hayır, bunu yapamazsınız" gibi, uzun yıllar izlediği anlamsız ve kendi ulusal çıkarlarına hizmet etmeyen politikalardan da belki uzaklaşmalıdır.

O konuda zaten, "Suriye ile en kısa zamanda gerçekleşecek bir barışın altyapısının neler üzerine inşa edilebileceğine" dair diye başka sohbetler ve söyleşiler yapacağımızı düşünüyorum.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU