Fransa'nın batısında, Atlantik Okyanusu kıyısındaki Vendée'de yaşananlar, Fransız resmi tarihinde, "Vendée İsyanı", "Vendée Savaşı" ya da "Karşı Devrim" olarak adlandırılmaktadır.
Kral ve Katolik Kilisesine bağlı insanların yaşadığı Vendée'de halk, Kral XVI. Louis'in idamına karşı çıkmıştı.
1791 yılında ise rahiplerden cumhuriyete bağlılık yemini etmeleri istenince, bu yeminin dinden çıkmak olduğunu öne süren köktendinci Katolik rahiplerin kışkırtmasıyla ilk karışıklıklar başladı.
Kral XVI. Louis'nin, 21 Ocak 1793'te giyotine gönderilmesi, soyluların bölgeden göçe zorlanması, isyanı tetikleyen unsurların arasında sayılsa da asıl nedenin yoksulluk olduğu öne sürülür.
Bu sırada, sadece Vendée'de değil, Fransa'nın birçok bölgesinde halk ayaklanmaları vardır.
Vendée'de köylü ordusu kurulmuş, "Beyazlar" olarak adlandırılan köylü güçleri "Mavileri", yani cumhuriyet birliklerini yenilgiye uğratmıştı.
Köylülerin başlattığı direnişe yakın bölgelerden de destek gelmesi üzerine, Vendée'ye, tüm Fransa'ya örnek olacak bir ders vermek için harekete geçen Paris yönetimi, sivillere yönelik katliamların önünü açan kararlar alır ve 1 Ağustos 1793'te bir kararname yayımlar.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Buna göre; bölgedeki ormanlar kesilecek, tarlalardaki ürünlere, büyük ve küçükbaş hayvanlara el koyulacak, isyancıların mal varlığının cumhuriyete ait olduğu açıklanacak, kadın, çocuk ve yaşlılar başka bölgelere sürülecekti.
Ayrıca, 2 Ekim 1793'te Paris yönetimince oylanarak kabul edilen bir başka kararname ile de "Vendée halkını yok edin" emri verilmektedir.
Bu kararnamenin amacı ise "Vendée'yi Fransa'nın mezarlığı yapmak" olarak açıklanmıştır.
Kimi kaynaklar ise kararnamenin amacını, "Vendée'yi insandan arındırmak" ifadesini kullanarak açıklamıştır.
Söz konusu kararname özetle, "Vatanımızın selameti için Ekim ayının sonuna kadar Vendée'deki tüm isyancılar ve destekçileri yok edilmelidir. Cumhuriyet bunu beklemektedir" demektedir.
Vendée'nin Köylü Ordusu, Aralık 1793'te, Nantes yakınlarında Savenay'da yenilir ve dağılır.
Geride kalan küçük gruplar ise ormanlık alanlara çekilir.
Ordular arasındaki savaş Savenay'da bitmiş, sıra 1796'ya kadar sürecek olan toplu katliamlara gelmiştir.
"Vendée Cellâdı" lakaplı General Louis-Marie Turreau yönetimindeki cumhuriyetçi "Cehennem Birlikleri" teslim olanları acımasızca öldürür, çocuk, kadın ve yaşlıları katleder.
Ayrıca özel olarak kurulan Yangın Birlikleri, girdikleri köy ve kasabaları, geride tek bir canlı kalmayacak şekilde yakarak katliamın boyutlarını büyütür.
Yaşananlar, cumhuriyetçi ordunun subaylarının mektuplarına da yansır.
Yüzbaşı Antoine Dupuy kız kardeşine yazdığı mektupta, şöyle demektedir:
Geçtiğimiz her yere ölüm ve ateş taşıyoruz… Yaşa, cinsiyete hiçbir şeye saygı göstermiyoruz… Dün bir kasabayı yaktık… Bir askerim tek başına 3 kadını öldürdü… Çok büyük bir vahşet, ama ne yapalım, Cumhuriyetin çıkarı için bunu yapmak zorundayız...
Paris'teki Devrim Komitesi'nin temsilcisi olarak bölgede bulunan Pierre Lequenio da katliamı, "Cumhuriyetin askerleri isyancı kadınlara yol kenarlarında tecavüz ediyor, ardından kurşunluyor ya da bıçaklıyordu. Çocuklarını emziren anneler süngülendi. Süngü çocuktan girip anneden çıkıyordu…" ifadeleriyle anlatmaktadır.
Thomas Le Bonne isimli subay da "Kadınların ve erkeklerin yakıldığını gördüm. Askerlerin kadınlara, 14-15 yaşındaki kızlara tecavüz edip ardından öldürdüklerini gördüm. Annelerinin önünde küçücük çocukların süngüden süngüye fırlatılarak parçalandığını gördüm…" demektedir.
General François Joseph Westermann, Paris'e gönderdiği raporda durumu şöyle özetler:
Cumhuriyetçi yurttaşlar, artık Vendée yok! Çocuklarıyla ve kadınlarıyla kılıcımız altında can verdi. Vendée'yi, Savenay bataklıklarına ve ormanlarına gömdük. Bana verdiğiniz emir uyarınca, çocukları atlarımızın ayakları altında ezdik. Kadınları, yeni asiler doğurmamaları için katlettik. Yolları cesetlerle kapladık. Teslim olmak için gruplar halinde gelen köylüleri durmaksızın kurşuna dizdik. Onlara, Devrim'in acımasız olduğunu göstermek için hiç esir kabul etmedik.
Farklı kaynaklara göre Vendée'de öldürülenlerin sayısı 180 bin ile 600 bin arasında değişmektedir.
Katliamların merkezi Nantes kentidir.
Toplu öldürmeler için farklı metotlara başvurulmuştur.
Kimi isyancılar, aileleriyle birlikte dolduruldukları gemilerin Atlantik Okyanusu kıyılarında batırılmasıyla öldürülür, kimileri ise su galerilerinde boğularak ya da kurşuna dizilerek katledilir.
Vendée halkının katledilmesi sırasında kullanılan kimi öldürme yöntemleri, çok zaman alması nedeniyle tartışılmıştır.
Konuyla ilgili olarak Paris'e, Jean Jacques Minier adlı Halk Temsilcisine gönderilen raporda, "Nantes'a son 8 gündür sayılamayacak kadar çok Vendée'li getiriliyor. Hepsini kurşuna diziyoruz, ama hem çok zaman alıyor hem de çok miktarda barut ve kurşun harcıyoruz. Artık yeni bir yöntem uyguluyoruz. Vendée'lileri kayıklara, sallara, gemilere yüklüyor, biraz açıldıktan sonra da bunları batırıyoruz. Böylece topluca yok ediyoruz…" denilerek, daha çok insanın nasıl öldürüldüğü anlatılmıştır.
Robespierre'in iktidardan düşmesinin ardından başlayan Thermidor döneminde, Vendée Katliamının önde gelen isimleri mahkemeye çıkarılmıştır.
"Cehennem Birlikleri" komutanı "Vendée Cellâdı" lakaplı General Louis-Marie Turreau, hakkında yeterince delil bulunamadığı gerekçesiyle serbest bırakılmıştır.
Daha sonra birçok önemli göreve getirilen Turreau, Fransa'nın Washington Büyükelçisi olarak ABD'ye gönderilecektir.
Toplu ölüm yöntemlerini uygulamak üzere Devrim Komitesi tarafından Vendée'ye gönderilen ve en az 5 bin kişiyi Loire Nehri'nde suya gömerek boğan Jean-Baptiste Carrier'e ise idam edilecektir.
Carrier'in, kendisini sorgulayan ordu müfettişine, sayının abartıldığını, 5 bin değil de sadece 2 800 kişiyi öldürdüğünü söyleyerek bağışlanmasını istemiştir.
Vendée soykırımı hakkında birçok çalışma vardır.
Reynald Secher'in 1986 yılında yayımlanan "Fransız'ın Fransız'a soykırımı" isimli kitabı, Vendée'de yaşananların soykırım olarak tanımlaması bakımından önemlidir.
Ayrıca, Hugh Goug, Stephane Courtois ve Pierre Chaunu gibi tarihçiler de Vendée'de yaşananlar için soykırım kavramını kullanmıştır.
Fransa'nın en saygın akademik kurumu sayılan Institut de France'ın üyesi Henri Amouroux, 18 Ekim 2006'de Le Figaro gazetesinde yayımlanan makalesinde, Fransız siyasileri uyarmıştır.
Amouroux, Ermeni iddialarını yok sayanları cezalandırmayı amaçlayan yasaların gündeme getirilmesinin yanlışlığına dikkati şöyle çekmektedir:
Ya Türk Parlamentosu da Vendee soykırımını inkâr edenleri cezalandıran bir kanun çıkarırsa ne diyeceğiz? Fransızların bu girişime yanıtı kesinlikle ‘Bu, onları ilgilendirmez. Önce kendi tarihleriyle ilgilensinler' şeklinde olacaktır. Cumhuriyet Ordusu'nun Vendee bölgesinde gerçekleştirdiği korkunç katliamları hatırlayalım. Fransa'da hiçbir yasa Vendée soykırımını tartışmayı ya da inkâr etmeyi yasaklamıyor. Siyasetçilerin işi, gerçekleri dayatmak değildir. Tarihi zamana bırakalım.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish