Muhalefetin durumu...

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Muhalefetin kendine gelmesi gerekiyor.

Evet, pek çok kişinin seçim beklentisi gerçekleşmedi, Tayyip Erdoğan seçimin kazananı ilan edildi ve Türkiye'nin yarısında büyük bir hayal kırıklığı yaşandı.

Lakin bu hayal kırıklığını fazla uzatmanın hiç kimseye bir faydası yok.

Sağlam bir muhalefet yapısının olmadığı durumda Türkiye'deki iktisadi ve toplumsal yıkım çok daha şiddetli yaşanacaktır. O yüzden muhalefet kendine gelmelidir.
 


Bakın, açık konuşayım, Ekrem İmamoğlu istisnai bazı koşulların bir araya gelmesiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığını kazandı.

Hemen akabinde ise CHP'nin başına geçmesi, cumhurbaşkanı adayı olması gibi alternatifler konuşulmaya başladı.

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde, İYİP lideri Meral Akşener'in de büyük desteğiyle neredeyse aday yapılacaktı.

Seçim kazanılamayınca da İmamoğlu'nun yine CHP'nin başına geçirilme senaryoları ısıtılıp masaya konuldu.

Ben bunun ciddi bir 'halkla ilişkiler' çabası olduğunu düşünüyorum.

İmamoğlu'nun CHP liderliğine getirilmesini savunanların hiçbiri onun hangi meziyetleri olduğunu ya da nasıl bir donanıma sahip olduğunu tartışmıyor.

Kendisi de fırsat buldukça "Gençliğimiz var" diye sahneye fırlıyor ve gömleğinin kollarını sıvıyor.

CHP'nin başına, hatta memleketin başına talip olmasının gerekçelerini duyamıyoruz.

İmamoğlu'nun bir çeşit 'solcu' olmadığı kesin. Nagehan Alçı gibi isimleri otobüsüne doluşturmuş bir kimse.

Fazla seçici davranmadığını da anlayabiliyoruz.

Siyasi vizyonunu ortaya koyacak hiçbir veriye ulaşamıyoruz.

Ama her şeye aday. Üstelik çok heveskar.

Kendi adıma, İmamoğlu'nda bir müteahhidin ihtiras rüzgarlarından fazlasını göremiyorum.

CHP'nin bu eksende tartışmayı derinleştirmesinin ise bir faydası olacağını sanmıyorum.

Ayrıca, İmamoğlu'nun çıkışları konusunda ciddi bir iddia da tartışılıyor:

İmamoğlu müdahalesinin doğrudan 'Beşli Çete' diye anılan sermaye grubunun CHP'ye yönelik bir hamlesi olduğu konuşuluyor.

CHP'ye ideolojik ya da siyasi bir yakınlığım yok ama cumhuriyetin kurucu partisinin kirli sermaye gruplarının elinde oyuncak olması bu memleketin şimdi olduğundan daha beter bir yere sürüklenmesi anlamına gelecektir, buna kuşkum yok.

Herkes kimin kimi niye eleştirdiğini çok iyi tartmalı.

CHP'lilerin de fazlasıyla sağduyulu davranması gereken bir süreç yaşıyoruz..

Sonuç olarak, evet, Kemal Kılıçdaroğlu'nun istifasını isteyebilirsiniz. Lakin bunu yapıyorsanız çok sağlıklı değerlendirmeler ve alternatif planlar ortaya koymalısınız.

Muhalefeti zayıflatmamalısınız.

Zira önümüzdeki zorlu dönemde muhalefetin iktidardaki keyfiliği sınırlayacak bir mücadele yürütmesi gerekecek.

***

Öte yandan, bir diğer önemli muhalefet partisi olan HDP'nin yönetimi toplandı ve seçim süreciyle ilgili değerlendirmeler yaptı.

HDP'nin seçimde beklediği sonucu alamaması da partinin etrafında tartışmalar yaratmıştı.

Bu tartışmaların bir kısmının iyi niyetli olmadığı açık. 'Sol' görünümlü liberallerin müdahalelerine çok dikkat etmeleri gerektiği kanısındayım.

HDP, eleştirilecek türlü yanları olmasına rağmen demokratik siyaset açısından uzun bir mücadele tarihine sahip, önemli bir parti.

Türkiye'nin önündeki iktisadi yıkım ve siyasi gericilik döneminde HDP'nin varlığı önemlidir.

Ayrıca, AKP yaklaşan yerel seçimlerde her ne pahasına olursa olsun büyük kentleri almak için çabalayacak ve Kürt nüfusun yoğun yaşadığı kentler için de özel bir planlama yapılacak. 

HDP bu zorlu sürece hazır olmalıdır.

Devletin imkanları yine sonuna kadar kullanılacak, ele geçirilmiş ve parti medyası haline getirilmiş bütün yayın organları iktidara çalışacak, baskı aygıtları harekete geçirilecek...

Türkiye bir bütün olarak en temel demokratik mevzileri koruma mücadelesi verecek.

Son dönemde çok ciddi bir karalama kampanyasına maruz kalan HDP bu demokrasi mücadelesinin etkin bir parçası olmalıdır.

Ve HDP'ye yönelik karalamalar sadece bu partinin ilgilenmesi gereken bir sorun değildir.

Özellikle Kürt sorununun demokratik mekanizmalarla çözülmesi memleketin geleceği açısından çok önemlidir.

Kürt sorununa çatışmadan başka çözüm alanı bırakılmadığı takdirde ülkemizin geleceği daha da büyük bir karanlığa sürüklenecektir.

***

Ve nihayet, 51 ilde seçime girerek 1 milyona yakın oy alan Türkiye İşçi Partisi muhalefet içinde yeni bir aktör olarak öne çıkıyor.

TİP'in aldığı oy oranı, 81 il dikkate alındığında yüzde 2,5'i aşan bir orana ulaşıyor.

TİP bu etkiyi doğru değerlendirmeli, özellikle sendikal alanda etkin bir rol üstlenmelidir.

İşçilerin büyük ölçüde örgütsüz olduğu, mevcut sendikaların da sendika ağalarının, sarı sendikacıların kontrolünde tutulduğu bir toplumda demokrasiyi savunmak mümkün değildir.

TİP daha fazla sendika, daha demokratik sendikalar hedefiyle ilerlerse önemli bir boşluğu doldurabilir ve bunu yapmalıdır.

O zaman ülkemizde gerçek bir işçi sınıfı partisinden de bahsetmeye başlayabiliriz.

***

Evet, muhalefet seçimlerden iktidar olarak çıkmayı başaramadı ama iyi bir muhalefet yapma şansı hâlâ var.

Bunun için muhalefetin özellikle, "Aman sokaktan uzak durun" söylemini terk etmesi zaruridir.

Halkı anayasal hakkını kullanmaktan uzaklaştırmak memleketin hayrına değildir.

Aksine, anayasal olarak kazanılmış protesto özgürlüğü, sendikalaşma ve grev hakkı öne çıkarılmalıdır.

Halk ve emekçiler siyasetin öznesi haline gelemezse, Türkiye iktisadi yıkım ve siyasi gericilik sarmalından çıkamaz.

Yaşanamaz bir ülkemiz olur...

***

Evet, muhalefetin omuzlarında büyük bir yük var. Umarım herkes bunun farkındadır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU