Haksızlığa karşı başkaldırı ruhunun öncüleri unutulmaz!

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Bugün 6 Mayıs!

Bugün Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın asılarak idam edildiği "kara gün"

Ölümsüzlük varsa şayet, gerçekte ölen kim, yaşayan kim?

Onlar yaşıyor! 
 


Türkiye toplumu ve halkı, Denizleri adeta göklerin derinliklerinden inmiş, öncesi ve sonrası olmayan efsane kahramanları gibi benimsedi ve öylece kabul etti.

Egemen sınıfların 12 Mart darbecileri eliyle, 68 kuşağının "halk devrimcileri"ni yok etme ve halkın gözünden düşürme politikaları tutmadı.  

Denizlerin davasının haksızlığına kimseyi inandıramadılar. 

12 Martçılar yaşamlarını özgürlük, eşitlik, bağımsızlık ve sosyalizm davasına adamış üç fidanın cellâtları olarak tarihin utanç sayfasında yerlerini aldılar.

Haklı bir mücadele karşısında ideolojik-psikolojik yenilgiye uğrayan egemen sınıflar, Denizlerin zaman geçtikçe büyüyen ve milyonların gönlünü kazanan etkisini fark edince bu kez "kutsama" yoluyla o büyük devrimcilerin mücadelelerini yok sayıp sistem içi ikonlar haline getirmeye çalıştı.  

Onlara göre tekrarı mümkün olmayan bireysel "serüven"di Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin takip ettikleri yol. 

O yolda mümkünü yok, bir daha yürünemezdi. 

O yolu iç çekerek anmak isteyen anabilirdi ama o yol ezilen, sömürülen, yok sayılan kitleler için bir menkıbeden, masaldan, efsaneden başka bir şey olamazdı.

Halkın masalları, menkıbeleri, efsaneleri sevmesinden korkacak bir yan yoktu. Halkı çocuk yerine koydular. 68 kuşağını bir masal öznesine çevirmeye çalıştılar.

Oysa Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin öncüsü olduğu 68 gençliği, emperyalizme ve faşizme karşı başkaldıran bir gençlikti.

Onların bıraktığı miras, gençliğin idealleri, halkların özgürlüğü uğruna can da dahil her türlü bedelin ödenmesiydi.

Ülkeye, halka, devrime bağlı, en yetenekli ve atak devrimcilerdi onlar. Denizler idam edildi.

Nurhak'ta Sinanların, Kızıldere'de Mahirlerin kanı akıtıldı. Diyarbakır'da İbrahim en ağır işkencelerde can verdi.

Sınıf mücadelesinin doğasında vardır; egemen sınıflar, devrimcilere en akla gelmedik baskı ve işkenceyi hatta ölümü reva görürler.

Çünkü egemen sınıflar için "ölü bir devrimci, yaşayan bir devrimciden her zaman daha iyidir".

Egemen sınıflar toplumun geleceğini Denizlerin şahsında yok ederek, bu suçun bedelini tüm ülkeye ödettiler. 

Denizlerin idamı, toplumun bir zamanlar var olan adalet duygusunu, gençliğini, dinamizmini, haksızlığa karşı başkaldırı ruhunu, bir şeylerin değişebileceğine dair inancını ve sahiciliğini yaraladı.

Bu "yara" 51 yıldır iyileşmeyi bekliyor.                                                              

Ta ki toplum olarak geçmişimizle yüzleşene/hesaplaşana kadar… 
 

Deniz Gezmiş'in, Hüseyin İnan'ın, Yusuf Aslan'ın 6 Mayıs 1972 şafağında tam da idam sehpasında haykırdıkları şu son sözlerini geleceğe taşıyana kadar:

"Yaşasın tam bağımsız Türkiye!"

"Yaşasın işçiler, köylüler!"

"Kahrolsun emperyalizm!"

"Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği!"

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU