Maden faciası: Kader mi, cinayet mi?

Prof. Dr. Bilal Sambur Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Madenlerde hayatlarını kaybeden tüm insanlarımızın anısına saygıyla

Güneşli bir günde masmavi göreceğiz Karadeniz'i
Balkaya'dan Kapuz'a kadar, karış karış biliriz bu şehri
Eki'nin çiçekli bahçeleri, rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla
Paydos saatlerinde yollara dökülen, soluk benizli insanlarıyla
Siyah akar Zonguldağın deresi
Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası

Orhan Veli


Amasra'da yaşanan maden felaketi ve faciası yüzünden 41 insan hayatını kaybetti.

Alınterleriyle hayatlarını kazanmak için maden ocağının altına inen insanlar, grizu patlaması sonucu oradan çıkamadılar.

Grizu patlamaları sonucu oluşan felaketleri ve faciaları, mutlak kaderimizmiş gibi yıllardır yaşıyoruz.

Her grizu patlaması sonucu yaşanan kaybettiğimiz insanların acısını, "kaderimiz" deyip bastırmaya, normalleştirmeye ve avunmaya çalışıyoruz.

Maden faciası gibi yaşadığımız her felaket sonrası kadere sığınıp sorumluluğu kadere yükleyip insani sorumluluğu ortadan kaldırıyoruz. 


1941 yılından beri ülke olarak grizu patlamalarına insanlarımızı kurban vermeyen devam ediyoruz.

Grizu patlması sonucu yaşadığımız büyük facialardan bazıları şunlardır:

  • 7 Mart 1983 tarihinde Zonguldak Armutcuk'ta 103 kişi,
  • 7 Mart 1990 tarihinde Amasya'daki patlamada 68 kişi,
  • 3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak Kozlu'da 263 kişi,
  • 26 Mart 1995 tarihinde Yozgat Sorgun'daki patlamada 37 kişi,
  • 8 Eylül 2004 Tarihinde Kastamonu Küre'de 19 kişi,
  • 2 Haziran Tarihinde Balıkesir Dursunbey'de 17 kişi,
  • 10 Aralık 2009 Tarihinde Bursa Mustafa Kemal Paşa'daki patlamada 19 kişi,
  • 17 Mayıs 2010 tarihinde Zonguldak Kozlu'da 30 kişi,
  • 8 Ocak 2013 tarihinde Zonguldak Kozlu'da 8 kişi,
  • 13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa Soma'da 301 kişi,
  • 28 Ekim 2014 tarihinde Karaman Ermenek'te 18 kişi,
  • 17 Kasım 2016 tarihinde Siirt Şirvan'da 16 kişi,
  • 17 Ekim 2022 tarihinde Bartın Amasra'da meydana gelen patlamada 41 kişi hayatını kaybetti.

Şimdiye kadar binlerce insanın hayatını kaybettiği grizu patlaması faciaları karşısında ülkemizin aciz, çaresiz ve ölüme teslim olmuş bir görüntüsünün ortaya çıkmış olması, hepimizi derinden yaralıyor ve içimizi yakıyor.

Maden faciasi ve felaketi, doğal bir afet değil. Grizu patlamaları, ilerleyen teknolojik imkanlar sayesinde artık önlenebilir. Grizu, önlenebilir risk ve tehdit olarak anlaşılıyor.

Türkiye, grizu patlamalarının neden olduğu felaketleri önlemekte şimdiye kadar başarısız oldu.

Madenlerde yaşanan faciaları neden önlemediğimiz konusunu, ciddi olarak düşünmeye ve tartışmaya ihtiyaç var.

Madenlerde yaşanan faciaları önlemek için bilimsel ve teknolojik imkanlardan niçin yararlanmadığımızı konuşmak yerine, her facia sonrası kadercilik ve duygusallık söylemleriyle kolektif acıyı idare etme yoluna gitmek, sağlıklı, makul ve verimli bir yol değil.

Amasra maden faciası, insan hayatını koruma, maden gibi yerlerde işçilerin güvenliğini sağlayacak gerekli ortamı bilimsel ve teknolojik olarak gerçekleştirme konusunda korkunç bir zaaf ve duyarsızlık içerisinde olduğumuzu ortaya koydu.

İnsan hayatını koruma ve insanların güvenliğini sağlama konusunda zaaflarımızı sahici bir duyarlılıkla konuşmalı, kendimizi eleştirmeli ve yaralarımıza merhem olacak akla, bilime ve teknolojiye dayanan politikalar gerçekleştirmeliyiz.

Maden, çığ ve orman yangınları sonrası topluma hesap verecek ve özeleştiride bulunan hiçkimseye rastlamıyoruz.

Etkili ve yetkili kişiler ve kurumlar, topluma hesap vermenin ve özeleştiride bulunmanın işgal ettikleri görevin doğal bir parçası olduğu gerçeği ve olgunluğuyla hareket etme şeklinde bir tutum ve davranış ortaya koymalılar.

Ülkemizde yaşadığımız büyük insani faciaları anlamaya çalışırken yeni bir terminolojiyle hareket etme zorunluluğu var.

Bir çalışma ortamında teknolojik, hukuksal,  sosyal ve fiziki olarak alınan bütün tedbirlere rağmen, istisnai olarak bazı olumsuz kazalar oluyorsa, bu durum iş kazası olarak nitelenebilir.

İş kazası durumunda bile sorgulanması gereken şey, herkesin "nerede hata yaptık", "nerede eksik kaldı" sorusunun ciddi olarak konuşulması ve tartışılması gerekir.

Bir çalışma ortamında gerekli güvenlik tedbirlerini almadan, ortamdaki riskli unsurları insan hayatına tehdit olmaktan çıkarmadan meydana gelen felaketler, iş faciası olarak bile değil, iş cinayeti olarak nitelenir. 

Hiçbir şekilde ölüm yüceltilecek ve normalleştirilecek bir durum değil. Grizu patlaması sonucu hayatını kaybeden insanların yaşadıkları korkunç sonu meşrulaştırmak için maden şehidi gibi bir kavram kullanılmamalı.

Maden ocağının güvenli hale getirilmemesinden kaynaklanan kötü bir yönetim zaafı, politikasızlık, ihmal ve duyarsızlık şeklinde bir sorun var.

Duygusal ve teolojik kavramlar olarak kullanmak,  yaşadığımız faciayı sağlıklı bir şekilde konuşmamızı ve tartışmamızı engelliyor; konunun verimsiz ve yıkıcı polemiklere malzeme olmasından başka bir sonuç doğurmuyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU