Finans piyasaları fazla mı güçlü?

Şekilsiz bir insan topluluğu, seçilmiş bir hükümeti gerçekten de devirdi

Muhafazakarların parlamentoda hâlâ muazzam bir çoğunluğa sahip olması veya Liz Truss'ın kendi partilileri tarafından başbakan seçilmesi önemli değil (Reuters)

Bu güç. Ham, vahşi güç. Finans piyasaları dünyanın en büyük 5. veya 6. ekonomisinin hükümetini, maliye bakanını görevden almaya zorladı ve gelecek haftalarda başbakanına da aynısını yapacakları neredeyse kesin. Muhafazakarların parlamentoda hâlâ muazzam bir çoğunluğa sahip olması veya Liz Truss'ın kendi partilileri tarafından başbakan seçilmesi önemli değil. Oyun bitti.

Nedenini biliyoruz. Piyasalar, hükümetin mali programının güvenilir olmadığını düşünüyordu. Plan, hükümetin planlarını incelemesi için kurulan denetleyici kurum (Bütçe Sorumluluk Ofisi) tarafından değerlendirilmeden çok daha fazla borç almayı içeriyordu.

Devlete borç verme daha riskli görüldü ve hepimizin bildiği gibi, düşük kredi notuna sahip borçlular daha yüksek faiz oranları ödemek zorunda. Tahvil getirileri fırladı, bu da ev satın almış Birleşik Krallıklı (BK) kişiler de dahil tüm sterlin borçlularının maliyetini artırdı. Bu da geri çekilmeyi getirdi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Birçok kişi için bu bir rahatlama olacak. Sağlam para zorla hükümete veriliyor. Muhalefet destekçileri içinse bu, bir sonraki hükümete İşçi Partisi'nin liderlik etme şansını büyük ölçüde artırdığı için bir rahatlamadan fazlası olacak. Seçmenler böylesine devasa ölçekte bir finansal yetersizliği affetmekte zorlanıyor, özellikle de kendi kişisel bütçelerini de etkiliyorsa.

Ancak piyasaların gücünü düşünmemiz gerek çünkü şekilsiz bir insan topluluğu aslında seçilmiş bir hükümeti gerçekten de devirdi ve 2008'deki bankacılık krizinden biliyoruz ki piyasaların kendileri de olağanüstü hatalar yapabilir. Peki bu hatalar nedir?

Tahvil piyasalarından başlayalım. Tahvil alıcıları, sabit faizli menkul kıymetleri satın alan veya elinde bulunduran her kişi veya tasarruf kurumudur fakat aslında bu, Amerikan parasının hakim olduğu bir pazar. Bill Clinton başkanlık için yarışırken siyasi danışmanı olan James Carville, şu ünlü gözlemi yapmıştı:

Reenkarnasyon varsa başkan, Papa veya bir beyzbol yıldızı olarak hayata dönmek istediğimi düşünürdüm. Ama şimdi tahvil piyasası olarak hayata dönmek istiyorum. Tahvil piyasası olarak herkesin gözünü korkutabilirsiniz.

Bu, ABD yönetiminin bile uzun vadeli faiz oranlarına dikkat etmek zorunda kaldığı 1990'ların başındaydı. Nispeten yakın tarihte, tahvil piyasalarının güçlerini kullandığı başka zamanlar da oldu. 2011'deki euro bölgesi krizi sırasında, özellikle Yunanistan'ın yanı sıra İspanya, İtalya ve İrlanda gibi birkaç ülkenin kabul edilebilir oranlarda borçlanamaması, onları maaş ve kamu harcamalarını kısmaya zorladı. İspanya'daki işsizlik oranı 2013'ün başlarında yüzde 27'ye ulaşırken, birçok kişi işini kaybetti.

Ama sonra dengeler değişti. Merkez bankalarının kısa vadeli faiz oranlarını neredeyse sıfıra indirme (Avrupa'da negatiflere getirme) ve "nicel gevşeme" yoluyla finansal sisteme para pompalama politikaları, dünya çapında tahvil getirilerini azalttı. 2010'ların çoğunluğunda piyasalar güçlerini kaybetti.

Şimdi güçlerini geri aldılar ve daha önce de olduğu gibi, bu gösterideki en önemli oyuncular ABD finans kurumları. Avrupa içinde, çeşitli ulusal tasarruf organları daha önemli çünkü Amerikalı alıcılar euro cinsinden menkul kıymetlerin büyük alıcıları değil. Fakat BK'de borcu satın alarak veya son haftalarda olduğu gibi borç vererek piyasanın nabzını belirlediler.

Bu hafta neler olacağını göreceğiz fakat cuma, Gilts olarak da bilinen 10 yıllık BK devlet menkul kıymetleri yüzde 4,4'ün biraz altında işlem görüyordu. Eşdeğer ABD tahvilleri olan 10 yıllık hazine bonoları, yüzde 4'ün biraz üzerindeydi. Dolayısıyla piyasanın yargısı, ABD yönetiminden 10 yıllık bir kredi için BK hükümetine göre yaklaşık yüzde 0,3 daha az ücret talep etme yönünde. Tüm yönetimler için oranlar bu yıl çok hızlı yükseldi fakat Rishi Sunak'ın hâlâ maliye bakanı olduğu yaz aylarında BK, ABD'den daha ucuza borç alabilirdi. Şimdi alamaz.

Gördüğünüz gibi piyasalar değişken. Bu güce sahip olmalarının bir gerekçesi var mı? Bu, tatmin edici cevap bulması zor bir soru. Verebileceğim en iyi yanıt, yönetimler sağlam finansal politikalar yürütürse, yatırımcıların onlara borç vermek için kuyruğa girdiğini göreceklerini söylemek. Bu politikalar iyi kurgulanmıştır ve Gordon Brown'ın "altın kural" prensibine dayanır: Bir yönetim, ekonomik döngü boyunca mevcut harcamaları finanse etmek için değil, yalnızca yatırım yapmak için borç almalıdır.

Sorun bu yaklaşımın yorumlanmasıyla başlıyor. Nihayetinde Brown'ın kendi kuralına bağlı kalmadığı ortaya çıktı, bu yüzden dönemin maliye bakanı George Osborne, bağımsız bir denetçi olması için 2010'da Bütçe Sorumluluk Ofisi'ni kurdu.

Ama dünya kusursuz değil. Piyasalar hata yapar. Yatırım modalarına tabilerdir ve modalar değişir. Piyasalarda sürü psikolojisi var, tepindiklerinde yönetimler ayaklar altında eziliyor. Son üç haftada olan tam da bu.



https://www.independent.co.uk/independentpremium

Independent Türkçe için çeviren: Deniz Sutaş

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU