Topkapı Olayları Davasında yargılanan iki vatandaş, parçalanan bir aile

Prof. Dr. Zehra Aslan Independent Türkçe için yazdı

27 Mayıs müdahalesiyle birlikte önce Demokrat Parti'nin yöneticileri, vekilleri ve önde gelen idarecileri tutuklanmış, sonra da bunun kapsamı genişletilerek bazı olaylara dahil oldukları düşünülen vatandaşları da içine almıştı.

Aralarında sadece Demokrat Parti (DP) üyesi olup, bazı olayların mahallerinde olup faaliyetlere katılan bundan dolayı da yargılananlar vardı.

Peki, Yassıada onlar için ne ifade ediyordu?

Veya bu süreç onları nasıl etkilemişti?

DP Trabzon Milletvekili Hasan Polat'la ilgili araştırma yaparken soyadı benzerliği nedeniyle karşıma çıkan ve 2017 yılında "Yassıada'da Sıradan Bir Vatandaş Çiftin Yargılanma Örneği: Topkapı Olaylarından Sanık Hasan ve Ferdane Polat" başlığı altında yayımladığım çalışmada bu açıdan konuya değinmiş, ilginç ayrıntılara ulaşmıştım.

Fakat geride, belgelerde cevapları olmayan bazı sorular kalmıştı.


Cevap aranan sorular 

Ferdane (Dürdane) Polat, mahkemede ve dilekçelerinde bir anne olarak yaşadığı çaresizliği hissettiren cümleler kurmuş ve çocuklarının evde yalnız kaldıklarını söylemişti. 

Cevabı bulunamayan sorulardan birisi de bununla ilgiliydi.

Bu çocuklara ne olmuştu? Nasıl hayatlarını sürdürmüşlerdi?
 

 

3 Haziran 2022 tarihinde Kayhan Polat adıyla aldığım bir mail, soru işaretlerini giderecek yolu açtı. 

Kayhan Polat, Hasan ve Ferdane Polat'ın torunuydu. Süreçle ilgili bilgi sahibi olmasa da sağlık problemleri olduğunu belirttiği babasıyla iletişim kurmamı sağladı. 

9 Eylül 2022 günü 1949 doğumlu Hasan ve Ferdane Polat'ın dört çocuğundan ikincisi ve şu an bu çocuklardan hayatta olan ailenin tek üyesi Işık Polat ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik. 

Soruların çoğu yanıtını bulurken başka ayrıntılara da ulaştık.


Demokrat Parti üyesi iki vatandaş, bir çift

Sümerbank'ta ambar görevlisi olarak çalışan 1912 Erzurum doğumlu Hasan Polat ile Kumkapı'daki askeri dikimevinde çalışan Ferdane Polat çiftinin üçü erkek, biri kız dört çocukları vardı. 

Işık Polat'ın verdiği bilgiye göre en büyükleri 1946 doğumlu (Ferdane Polat dilekçesinde kızının 17 yaşında olduğunu belirtmiştir) tek kız olan Şafak Polat'tı.

Onu 1949 doğumlu Işık, 1951 doğumlu Işıl ve 1955 doğumlu Namık Kemal takip ediyordu. 

Hasan Polat ile eşi Ferdane Polat'ın, Demokrat Parti üyesi olması dışında siyasetle bağları yoktu. 

Fakat 4 Mayıs 1959 günü İstanbul'a girişi sırasında Topkapı'da İsmet İnönü'ye yapılan linç girişimiyle büyüyen olaylarda, oradaki kalabalık arasında bulunuyorlardı.


Yassıada'da İsmet İnönü'ye bir suikast tertiplendiği iddiası

Yüksek Adalet Divanında, İsmet İnönü'ye Topkapı'da bir suikast tertiplendiği iddiasıyla dava açılmıştır. 

İlk oturumu 2 Aralık 1960 Cuma günü yapılan 1960/7 esas numaralı Topkapı Olayları Davasının gerekçesi, İnönü'nün ortadan kaldırılması yoluyla muhalefetin tasfiye edilmesi ve böylece dikta rejiminin kurulması temeline dayandırıldı. 

Sanıklardan Celal Bayar, Adnan Menderes, Kemal Aygün, Ethem Yetkiner gibi isimlerin İnönü'yü taammüden öldürmeleri için bazı kişileri azmettirdikleri, diğer sanıkların ise suça iştirak ettikleri iddia edilmiş, müdahale olduğu için de bu hedefin gerçekleştirilemediği ileri sürülmüştü. 

60 kişinin yargılandığı ve 184 şahidin dinlendiği dava sonunda, 46 kişi ceza alırken 14 kişi de beraat etmişti. 

Sanıkların büyük bir kısmı sıradan vatandaşlardı. Bunların arasında Hasan ve Ferdane Polat, evli bir çift olmalarından ötürü dikkat çekiyordu. 


Bir ihbarla gelen tutukluluk

27 Haziran 1960 günü İsmet İnönü'yü öldürmeye teşebbüsten Hasan Polat tutuklanarak İstanbul Cezaevine gönderildi.

Eşi Ferdane (Dürdane) Polat da onun ardından 4 Temmuz 1960 günü aynı akıbeti yaşadı.

Zeytinburnu Savcılığına çağrılan Ferdane Polat'a, kendisine ait olduğu iddia edilen bir fotoğraf gösterilmiş, olaylarla ilgisi bulunmadığını söylemesine rağmen bu dikkate alınmamıştı. 
 

 

Hasan Polat'ın sağlık sorunları da vardı. 

Belki kendilerini anlatabilirlerse duruşmalar başlamadan tahliye edilebileceklerini düşündüler ve Zeytinburnu Sulh Ceza Mahkemesine müracaat ederek tahliyelerini talep ettiler.

İsnat edilen suçun çok ağır olduğunu ve haksız yere tutuklandıklarını belirterek 14 ay önce gerçekleşmiş bir hadisede iftiralar atılabileceğini ileri sürdüler.

Aleyhlerinde kanıtlı bir delil olmadığından da tutukluluk hallerinin kaldırılmasını talep ettiler.
 

 

Kendisinin ev hanımı olduğunu ve öldürmeye teşebbüs gibi bir fiille ilgisi olamayacağını savunan Ferdane Polat, hiçbir siyasi oluşumun içerisinde yer almadığını belirtti. 

Kin ve şahsi gaye ile basit bir ihbar sonucunda tutuklandıklarını ileri sürdü. 

Hasan Polat da uğradığı bazı haksızlıklara karşı eşinin, Adliye Bakanlığına hatta Milli Birlik Komitesine kadar müracaat edeceğini söylemesi üzerine ailesine ve kendisine Topkapı'ya gittiğine ve saldırılarda bulunduğuna dair iftira atıldığını, bu nedenle de tutuklandıklarını iddia etti.


"Çocuklarıma bir lokma ekmek getirecek kimsemiz yok"

Hasan ve Ferdane Polat, bir taraftan tutuklandıkları, diğer taraftan da evde bir başlarına kalan çocukları için endişeliydiler. 

Suçsuzlukları, kendilerine husumet duyan insanların kurbanı oldukları, evde kalan çocuklarının kimsesizliği, Ferdane Polat'ın tahliyesini talep ettiği dilekçesindeki vurgulardı:

Fakir fakat namuslu ve şerefli insanlarız... Evde bıraktığımız, beş, dokuz, on bir yaşlarında üç erkek çocuğumla 17 yaşındaki kızıma bir lokma ekmek getirecek ve kızımın iffet ve namusunu koruyacak Allahtan başka kimsemiz yoktur.
 

 

"İsmet İnönü'yü öldürmeye teşebbüs, en büyük alçaklık ve vicdansızlık…"

Polat çifti; savunmalarında olaylarda hiç dahilleri olmadığı, kimseye saldırmadıkları gibi benzer noktalara temas ettiler. 

Öldürmeye teşebbüs fiili iddiasıyla ilgili olarak da bunu ispatlayıcı bir delil bulunmadığını ve Türk tarihine mal olmuş İsmet İnönü gibi birisine karşı yapılacak böyle bir teşebbüsü, en büyük alçaklık ve vicdansızlık olarak gördüklerini belirttiler.
 

 

"Sahipsiz, himayesiz ve sefalet içinde kaldık"

Hasan ve Ferdane Polat hapse girince kızları Şafak Polat, çocukların en büyüğü olduğundan vasi tayin edilmişti. 

Ebeveynlerinin serbest bırakılması için onun da Yüksek Soruşturma Kurulu 5 Numaralı Komisyon Başkanlığına bir müracaatı oldu. 

Şafak Polat imzalı dilekçede 27 Mayıs hareketini desteklediklerini belirten, destek arayan, Demokrat Partilileri yeren ve yaşadıkları zor durumu yansıtan ifadelere yer verilmişti. 

  • 27 Mayıs'ın mutluluğunu yaşarken 35 gündür Sultanahmet Cezaevinde tutulan anne ve babası, bir komşularının şahsi kin ve garezi yüzünden tutuklanmıştı.
  • 16 yaşında genç bir kız olarak, kardeşleriyle birlikte sahipsiz kalmıştı. 
  • Gurur duyduklarını belirttiği Milli Birlik Komitesi Üyesi Sami Küçük, akrabalarıydı. 

Ben, 16 yaşında genç bir kızım, beş, dokuz, on bir yaşlarındaki üç erkek kardeşlerimle tamamen sahipsiz ve himayesiz sefalet içinde kaldık. Namus ve iffetimi koruyacak, bize bakacak Allahtan başka kimsemiz yoktur. Babam ve annem fakir ama namuslu, sabık ve sakıtların hiçbir kirli işlerine karışmamış kimselerdir...


Son olarak da sağlık sorunları yaşadıklarını belirttiği anne ve babasının tahliye edilmesini talep etmişti. 
 

 

Niçin Topkapı'ya gitmişlerdi?

Topkapı Olayları Davasında Ferdane Polat, evde çamaşır yıkarken Adnan Menderes'i görmek için Topkapı'ya gittiğini söylerken eşi de bunu teyit etmişti. 

İnönü'nün geçişini bilmiyorum. Yalnız öndeki arabanın kırmızı lambasından trafik arabası olduğunu anladım. Ondan sonra yolu askerlerin açtığını gördüm. Bu arada hanıma tesadüf ettim. Ben niye geldin, dedim. Menderes geliyor dediler, kalktım geldim, dedi...


Oysa Ferdane Polat daha önce Mahkemeye verdiği bir dilekçede İsmet İnönü'yü görmek için oraya gittiğini belirtmişti.
 

 

Ferdane Polat'a yönelik suçlama, kalabalığın içindeki olaylara dahil olan ve fotoğraflarda gözüken siyah gözlüklü kadın olduğu temeline dayandırılmıştı. 

O, duruşmada "Siyah gözlük kullandığım söyleniyor. Ömrüm boyunca siyah gözlük kullanmış değilim" diyerek bu suçlamayı reddetmiştir. 

Hatta DP mensubu olmadığını da söylemiştir.
 

 

"Topkapı'ya giderken de biriniz evde kalsaydınız ya"

Zaman ilerledikçe Polat çifti, en azından birinin serbest bırakılması yönünde Mahkemeden ricacı oldu:

Yüksek huzurunuzda, yüksek vicdanınıza hitap ediyorum; dört evladım perişan haldedir. Ya kocamı veya beni serbest bırakınız, ikimizden birini serbest bırakınız. Çocuklarımızın başında bulunalım.


 Buna Mahkeme Başkanı Salim Başol, "Topkapı'ya giderken de biriniz evde kalsaydınız ya" diyerek tepki gösterdi.

Öte yandan hem Hasan Polat, hem de Ferdane Polat Topkapı'ya gittiklerini kabul etmişler, fakat kimin geleceğine dair başlangıçta net bilgi sahibi olmadıklarını iddia etmişlerdi. 

Topkapı'ya vardıklarında da ellerinde döviz bulunan insanlardan İsmet İnönü'nün geleceğini anlamışlardı. 


Düşük Celal Bayar sayesinde sürünüyoruz! 

Hasan Polat, Salim Başol'un tahsil durumuna dair sorusuna lise mezunu olduğunu söyledikten sonra Mahkemede hedef saptıran bir cümle sarf etti:

Elhamdülillah düşük Celal Bayar sayesinde 4 seneden beri sürünüyoruz.


Sonra bu sözleri kendisini kurtarmak için sarf etmediğini ekleme ihtiyacı hissetti.

Verdiği bilgiye göre Demokrat Parti'den 10 ay önce istifa etmişti. Topkapı'ya gittiği zaman DP üyesiydi fakat görevli değildi. 

Salim Başol, savunmanın bu noktasında akla gelebilecek o soruyu yöneltti ve "Mademki öyle Celal Bayar'ın başında bulunduğu partiden çıksaydın" dedi.

Bu sefer de kafaları daha da karıştıran ve bir önceki ifadesiyle örtüşmeyen bir cümle daha sarf etti. 1953 yılında Demokrat Parti'den ihraç edildiğini söyledi. 

Öte yandan Mahkemede şahit olarak dinlenenlerin hemen hepsinin, çiftin aleyhinde ifade verdiğini ve onların da içinde birbiriyle çelişen açıklamalar yapanlar bulunduğunu belirtelim. 


"Böyle konferans vermek yok"

3 Mart 1961 günü Hasan Polat, Mahkeme Başkanı tarafından son sözlerini söylemesi için çağrıldı.

İlginç bir giriş yaptı:

Geldim huzurunuza Ey Yüce Divan!


Salim Başol'un "Böyle konferans vermek yok. Avukatınız savunmanızı yaptı" diyerek onu uyarması üzerine bir başka ayrıntı daha ortaya çıktı.

İlk duruşmada Polat çiftinin avukatları yoktu sonra Tuğrul Önder ismi tutanaklarda görüldü. Önder, Polatlar dahil 19 sanığın müdafaasını üstlenmişti. 

Avukata bir ücret ödememişlerdi. Tuğrul Önder, onların durumuna üzüldüğü ve yardımcı olmak istediği için savunmalarını üstlenmişti.

Fakat iş yükü çok ağır olan avukatları, dosyalarını inceleyememiş ve onlar için esaslı bir müdafaa yapamamıştı. 

Bunun için Hasan Polat ek savunma talebinde bulunmuş, isteği de Mahkeme tarafından kabul edilmişti. 


Yüksek Adalet Divanına bağlanan umut

Polat çifti, duruşmalar süresince Balmumcu Garnizonunda tutuklu olarak kaldılar.

Buradan Kumandanlık eliyle Yüksek Adalet Divanı Başkanlığına dilekçeler göndererek, çaresizliklerini anlattılar ve tahliyelerini talep ettiler;

  • Topkapı Olaylarıyla ilgileri olmadığını iddia ettiler.
  • Aleyhlerinde delil bulunamadığını, birkaç şahidin iftirasına maruz kaldıklarını söylediler.
  • Bazı şahitlerle ilgili "yalancı şahit" suçlamasında bulundular.
  • Bir gecekondu, 6 nüfusun 3 kat pamuk yatağı ve somyadan başka bir servetleri olmadığını belirttiler.
  • Genelinde duygusal ifadelerin ağır bastığı bir üslup kullandılar.
  • Mahkeme Başkanı'ndan merhamet talep ettiler. 
  • Adalete inandıklarını vurguladılar.

Yüce Adalet Divanı'nın rahim, şefik ve adil Başkanı, adil ve çok muhterem üyeleri... adaletinize, hakseverliğinize, kanuni ilahiye ve kanuni adalete bağlı bulunan ulvi vicdanlarınıza, mümtaz şahsiyetlerinize inanmış ve iman etmiş bulunmaktayız.
 

 

"Bitsin bu yalan, sussun bu iftira"

Masum olduklarını her fırsatta dile getiren Hasan ve Ferdane Polat, savunmalarını "Bitsin bu yalan, sussun bu iftira, lütfen tasfiye edin... Feryat, yalvarma ve istirham bizden, yücelik sizden..." diyerek tamamladılar.

Fakat Topkapı Olayları Davası ile ilgili iddianamede, içlerinde Hasan Polat'ın da bulunduğu 16 sanığın, ellerinde sopa, şiş, demir parçası gibi nesnelerle İnönü'nün arabasına taarruz ettikleri, hatta benzin deposunu ateşlemeğe ve arabayı yakmağa teşebbüs ettikleri yönünde suçlamalar yapılmıştı.  

Ferdane Polat'ın da elindeki dövizleri dalgalandırdığı, küfür söylediği ve elindeki satırla birlikte İnönü'yü öldürmeye kasten teşebbüs ettiği iddia edilerek her ikisinin de cezalandırılması talep edilmişti.

Fakat Ferdane Polat için 27 Mart 1961 Pazartesi günü sevindirici bir gelişme oldu. İddianamedeki suçlamaların aksine bir kararla Yüksek Adalet Divanı, onun tutukluluk haline son verdi. 

Fakat bu geçici bir mutluluktu.


Umutları söndüren karar

Topkapı Olayları Davasının, Anayasayı İhlal Davası ile birleştirilmesine karar verilen, gerekçeli kararı 960/7 esas numarası ile 17 Nisan 1961 günü açıklandı. 
Burada Hasan Polat'ın ve Ferdane Polat'ın Topkapı'da İnönü'nün arabasına saldırırken şahitler tarafından görüldüğü belirtildi. 

Onların payına düşen ceza, 7'şer yıl 6'şar ay ağır hapisti.

Kararla birlikte daha önce serbest bırakılan Ferdane Polat için tekrar tutuklama emri çıkartıldı.

Bir süre arandıktan sonra 18 Eylül 1961'de ikinci defa tutuklandı. 

Hasan Polat, Başsavcı Altay Ömer Egesel'e kendilerine ulaşan bir tevkif kararı bulunmadığından dolayı eşinin tutuklanamadığını, kaçması gibi bir durumun söz konusu olmadığını bildiren bir telgraf gönderdi.

Ayrıca Egesel'den çocuklarının perişan vaziyetinden ötürü infazın ertelenmesi, buna imkân bulunmaması halinde haftada bir kere olsun çocuklarını görebilmelerine izin verilmesi ve infazın Sultanahmet Cezaevinde gerçekleşmesi gibi bazı talepleri oldu.


Meşruten tahliye ve beklenen "af "

Cezasını çekmesi için İstanbul Cezaevine götürülen Hasan Polat'ın sağlık durumu gittikçe kötüleşti.

Başvuru yapılan Anayasa Mahkemesi, oy çokluğu ile Ferdane Polat'ın meşruten tahliyesine karar verdi.

Sonra da af kapsamında 1963 yılının Şubat ayında Hasan ve Ferdane Polat'ın da bulunduğu 499 sanığın tahliye edilecekleri duyuruldu. 


Dört çocuğun yaşam mücadelesi 

Hasan ve Ferdane Polat çifti, tutuklanırken arkalarında dört çocuk bırakmıştı.  

Her ne kadar komşuları onlara destek vermeye çalışmışsa da bu çocuklar, Zeytinburnu'ndaki gecekondularında bir başlarına kalmışlardı.

Işık Polat'ın söylediğine göre ablaları Şafak Polat, kardeşlerine bakma, evi geçindirme sorumluluğunu üzerine almak zorunda kaldı.

Mahallelinin yardımıyla girdiği Zeytinburnu Belediyesine geçici işçi kadrosunda çalışarak evi geçindirdi. 

Fakat süreç uzadıkça hem çalışıp hem de evde 3 kardeşini bakmaya çalışan Şafak Polat için şartlar zorlaştı. 

Bu zor zamanda onlara Samet Ağaoğlu'nun avukat olan kardeşi Süreyya Ağaoğlu'nun kurucusu ve başkanı olduğu ve ekonomik durumu iyi olan ailelerin desteğiyle faaliyetlerini sürdüren Kadıköy'deki Çocuk Dostları Derneğinin yardım eli uzandı.

Işık ve Işıl Polat, Derneğin çatısı altına alındılar. En küçük birey olan Namık Kemal ise ablasıyla birlikte evlerinde kalmaya devam etti.


Sarılamayan yaralar, kopan bağlar…

Önce anne ve babanın tutuklanması ardından da iki çocuğun ayrılması, sadece o süreçte değil hayatlarının ilerleyen dönemlerinde de "Polat" ailesini, birbirinden kopartmış hatta parçalanmasına neden olmuştu.  

Işık Polat'ın verdiği bilgiye göre; anne ve babaları serbest kaldıktan sonra kardeşiyle birlikte eve döndüler.

Fakat hayatları bir düzene girmedi. Pek çok sıkıntı ve sarsıntı yaşadılar.

Mesela soyadları, önlerindeki engellerden biri oldu. 

Hasan Polat, lise mezunuydu öncesinde düzenli bir işte çalışıyordu. Hapisten çıktıktan sonra ise böyle bir şansı olmadı. 

İkisi de buldukları çeşitli işlerle ailelerini geçindirmeye çalıştılar. Siyasetle ise bir daha bağ kurmadılar.

Hasan Polat 1976 yılında vefat etti. Onun ölümünden sonra da aile birbirinden kopuk yaşadı.

Ebeveynleri hapisteyken birlikte evde kalan Şafak Polat ile Namık Kemal Polat arasında nispeten daha güçlü bir bağ oluştu. 

Anneleri Ferdane Polat da kızı Şafak Polat'la birlikte kaldı. Son zamanlarında şuurunu kaybetmişti. 1992 yılında Kadıköy Göztepe Hastanesi'nde vefat etti.

Büyükleri yokken kardeşlerine annelik yapan Şafak Polat da 2021 yılında vefat etti. 


Yassıada yargılamalarına dair istisnai bir örnek

27 Mayıs sonrası yaşananlar, tutuklanan ve Yassıada'da yargılananların her birinde ayrı bir etki bırakmıştır. 

Yakınlarından sessizliği tercih edenleri, daha asabi bir ruh haline bürünenleri, siyasetin adını dahi duymak istemeyenleri dinlemiştim.   

Bir kısmı da yeniden siyasete göz kırpıp aktif olarak bu yeni sürece girmeyi tercih etmişlerdi.

Ne kadar derin olursa olsun aile içinde yaralar sarılmaya çalışılmış, orada yaşananlar aile bireylerini birbirine daha çok kenetlemişti. 

Çünkü acı tecrübeler, yaşanan büyük yıkımlar aileleri birbirine daha çok kenetleyebilir. 

Polat ailesi, farklı bir tutum göstermiş, belki de tercih etmişti. 

Işık Polat'a göre sebep, hapishanenin onları dağıtmasıydı. Sonrasında da toparlanamamışlardı.

Işık Polat'ın anlattıklarından ortaya çıkan gerçek; onlar için Yassıada öncesi ve sonrası olarak hayatın ikiye ayrıldığı ve sonrasının da yıkıcı olduğuydu.

1960 yılında 20 yıllık evli olan Ferdane ve Hasan Polat çiftinin yaşadıkları, bu davalarda sıradan vatandaşların yargılanmasına dair ilginç ve Yassıada'daki yargılamaların, aile içinde yaşananlara etkisini göstermesi bakımından önemlidir. 

Bu aynı zamanda sürecin, sıradan bir vatandaş aileye nasıl yansıdığını gösteren istisnai bir örnektir.

 

 

Yararlanılan kaynaklar:

Devlet Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi 
Işık Polat'la yapılan 9 Eylül 2022 tarihli sözlü görüşme.
Cumhuriyet 
Milliyet
 Naskali, E. Gürsoy. Topkapı Olayları Davası (Yassıada Zabıtları - X), I. Cilt, I. Baskı. İstanbul: Kitabevi Yayınları. 
Zehra Aslan, "Yassıada'da Sıradan Bir Vatandaş Çiftin Yargılanma Örneği: Topkapı Olaylarından Sanık Hasan Ve Ferdane Polat", I. Uluslararası Türklerin Dünyası Sosyal Bilimler Sempozyumu (I.İnternational World of Turks Symposium of Social Sciences), Antalya, Turkey, 11 - 14 May 2017.
Zehra Aslan, Yassıada'da Yargılanan Trabzon Milletvekilleri I, İstanbul: Libra Yayınevi. 

•  Hasan ve Ferdane Polat'ın yargılanmaları süreciyle ilgili "Yassıada'da Sıradan Bir Vatandaş Çiftin Yargılanma Örneği: Topkapı Olaylarından Sanık Hasan ve Ferdane Polat", adlı makaleden ayrıntılı bilgiye ulaşılabilir.  

•  Metindeki tüm görseller Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi'nden alınmıştır.

•  Metindeki aileye ait özel bilgilerin tümü, Işık Polat tarafından verilmiştir.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU