Erdoğan'ın Kürt kartı

Dr. Onur Alp Yılmaz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA (Arşiv)

Hem anketlerde hem de 2019 Yerel Seçimlerinde somutlaşmış biçimde gördüğümüz gibi, iktidar ve muhalefet arasındaki en büyük fark Kürt seçmenin muhalefetin yanında konumlanıyor olması.

Bu durumda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elinde birbirini devre dışı bırakmak zorunda olan iki alternatif beliriyor: 

  1. Yeni bir çözüm süreci başlatmak 
  2. Kürt hareketi için hem içeride hem de dışarıda baskıyı artırmak 

Bu alternatiflerden ilkinin gerçekleşmesi Cumhurbaşkanı'nın 2015'ten beri kurduğu ittifaklar dolayısıyla pek mümkün değil.

Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ikinci ihtimalin peşinden koşması şiddetle muhtemel.

Bunun iki temel sebebi var.

Birincisi, Türk milliyetçilerin oylarını kendi ittifakı lehine maksizimize etmekken, diğeri ise Kürtlerin meşru siyasetten umudunu keserek sandığı boykot eğilimlerini mümkün olduğunca artırmak.

Yani Cumhurbaşkanı, aynı hamleyle hem kendine çekebileceği seçmeni maksimize edip hem de kendisine gelme ihtimali olmayan seçmenin oy kullanma sayısını minimize etmeye çalışacak. 

Bunun iç siyasal boyutu elbette HDP'ye dönük olarak açılan kapatma davası.

Mevcut durumda davanın AYM'de görülmesi durumunda parti kapatmaya dair 9 evet, 6 hayır çıkacağı konusunda yaygın bir kanı var.

Ancak AYM üyelerinden birinin görev süresinin ekim ayında bitiyor olmasından kaynaklı olarak, mahkemeye yeni bir üye atanacak.

Parti kapatma için gereken asgari koşul, 10 AYM üyesinin onayından geçmesi olduğu için, kapatma davasının bu tarihten sonra görülmesi ve HDP'nin kapatılması ihtimali güçleniyor. 


Dış siyasette ise bu stratejinin uzantısı Suriye'de Kürtlerin, yani SDG'nin kontrolündeki Tel Rıfat ve Münbiç'e operasyon gerçekleştirmek.

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un 8 Haziran'da Türkiye'ye yaptığı ziyarette ve ardından gerçekleşen Tahran Zirvesi'nde Türkiye bu konuda ısrarcı olsa da Rusya ve İran'dan olumlu yanıt alamadı.

Çünkü Ukrayna savaşı dolayısıyla birliklerinin çoğunu bölgeden çeken Rusya, Türkiye'nin olası bir operasyonuyla beraber bu bölgede cihatçı grupların yeniden güçlenebileceği çekincesini yaşıyor.

Hatta SDG güçleri, Türkiye'nin olası müdahalesine karşı Suriye ordusunun bölgeye girişine dahi izin verdi. 

Ancak iktidar, henüz bu konuda istediğini alabilmiş değil. Lakin bu konu alternatif hiçbir hikayesi kalmayan iktidar tarafından sürekli gündemde tutulacak.

Bunun sebebi, Kürtler açısından sembolik önemi olan ve kazanım olarak gördükleri bu bölgeye bir müdahale yaparak hem "sınırları genişleten lider" profili çizerek irredentist lümpen milliyetçi oylara talip olmak hem de muhalefetin olası sessizliği ya da desteği durumunda Kürt seçmeni muhalefetin kazanması ihtimalinde de hayatında bir şey değişmeyeceği düşüncesine yönlendirerek boykot eğilimini artırmak.

Bu noktada muhalefetin Kürt hareketinden gelen oylara olduğu kadar İYİP'in de, yani Türk milliyetçilerinin de oylarına ihtiyacı olduğu düşünülürse fark yaratacak ve görece geniş alanda hareket edecek kişinin cumhurbaşkanı adayı olması gerekecek.

Bu fark, cumhurbaşkanı adayının Kürt sorununa dönük demokratik çözüm iddiası, Suriye'de meşru hükümetin kendi topraklarında kontrolü sağlaması ve ülke topraklarının kaderini tayin hakkına sahip olması yönünde bir irade ortaya koyulacağını belirtmesi ve Türkiye'nin fazlasıyla mesai, para ve insan sermayesi harcadığı sınır ötesi operasyonların Türkiye'nin başını sürekli daha fazla belaya soktuğu için durdurulacağını söyleyebilme kapasitesine sahip olmasıyla ortaya koyulabilir.

Ayrıca cumhurbaşkanı adayı, HDP'nin kapatılma ihtimalinde de demokrasi gereği bu meseleye kategorik olarak karşı çıkabilecek erdeme, iktidar partisinin içinden çıktığı hareketin birçok partisinin de kapatıldığını hatırlatabilecek kabiliyete ve HDP'nin önüne giderek dayanışabilecek cesarete sahip olması da iktidarın bu planını bozmak için olmazsa olmazdır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU