Aşkabat'tan Dilucu'ya arayışlar, baskılar, öfkeler...

Mayis Alizade Independent Türkçe için Halil Akıncı, Şahin Caferli ve Prof. Dr. Gubad İbadoğlu ile konuştu

Fotoğraf: AFP (Arşiv)

Ukrayna'ya karşı 24 Şubat'ta başlattığı savaştan sonra ilk kez ülkesinin sınırlarını terk eden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 28 Haziran'da Tacikistan'ın başkenti Duşanbe'de Devlet Başkanı İmamali Rahman ile bir araya geldi.

Ria-Novosti ajansının haberine göre bu, Kolektif Güvenlik Paktı Örgütü'nün 20. kuruluş yılı dolayısıyla devlet başkanları 16 Mayıs'ta Moskova'da bir araya gelmişti. Bunun dışında yılbaşından bu yana devlet başkanları altı kez telefon görüşmesi gerçekleştirmişler.

İşte tam da bu noktada Türk siyasetinin renkli ismi Necmettin Erbakan'ın 1997 yılında Mesut Yılmaz'ın yeni hükümeti kurduğu sırada sarf ettiği "Bu, Ecevit'in hükümetidir; Mesut Yılmaz akıl almak için benzin istasyonuna uğruyormuş gibi her gün Ecevit'e uğruyor" sözlerini hatırlıyor insan.

Orta Asya gezisine çıktığında Vladimir Putin'in mutlaka uğradığı yerlerden biri Duşanbe oluyor.

Peki, Rusya Devlet Başkanı 28 Haziran'da Duşanbe'de Tacik meslektaşıyla ne konuştu?

Bu buluşma eşit düzeydeki bir görüş alışverişi sayılabilir mi?

Independent Türkçe'nin sorularını Türkiye'nin Moskova'daki eski büyükelçisi ve Türk Konseyi Kurucu Genel Sekreteri Halil Akıncı, şu şekilde yorumladı:

Sovyetlerin dağılmasından sonraki süreçte Tacikistan, ekonomisini bir türlü toparlayamadı; Rusya'ya son derece muhtaç. Tacikistan'da konuşlanmış Rusya'nın 101. tümeni Kırgızistan'daki iç savaşın bastırılmasında önemli rol oynadı. Güvenlik kaygıları nedeniyle de başta Tacikistan olmak üzere Orta Asya ülkeleri Rusya'dan bağımsız adımlar atamamaktadır.

Biliyorsunuz ki, yaklaşık üç hafta önce Rusya, 'Taliban'la anlaştığını ve böylece Orta Asya ülkelerine karşı Taliban tehdidinin ortadan kalktığını' açıkladı. Aslında laik yapıları itibarıyla Orta Asya ülkeleri Taliban rejimini sevmezler. Ancak başta Özbekistan olmak üzere, radikal İslamcı akımların varlığı bu ülkeleri sürekli tehdit ediyor. Onun için Taliban'dan gelebilecek tehdidin ortadan kalkmasını isterler. Afganistan'da yetiştirilen uyuşturucunun önemli bir faktör olarak Orta Asya'nın güvenliğini tehdit ettiğini unutmamak gerekir.

 

Halil Akıncı.jpg
Türk Konseyi Kurucu Genel Sekreteri Halil Akıncı

 

"Vladimir Putin'in 29 Haziran'da Aşkabat'ta Hazar kıyısı ülkelerin liderlerini bir araya toplamasına gelince; bunun anlamı özellikle Hazar kıyısındaki ülkelerin üzerinde baskıyı artırmaktır" diyen Akıncı, "Çünkü Rusya kendi egemenliğini kayıtsız hale getirmek için hangi ülke veya uluslararası ittifak askerlerinin bölgeye gelmesinden rahatsız olabilir? Başta ABD ve NATO olmakla Batılı askerlerin. Öyleyse halihazırda ABD veya NATO'nun o bölgeye gelme gibi bir niyeti olabilir mi? Hayır. Ukrayna'da planların istenen şekilde uygulanamaması, toplumun gösterdiği dirence ek olarak Batı'nın silah ve asker desteğinin her geçen gün daha da artması Kremlin'in planlarını bir anlamda sekteye uğratmışa benziyor. Onun için Hazar kıyısı ve Orta Asya ülkelerine 'Bu işlere karışmayın' diye gözdağı veriyor" şeklinde konuştu.

Akıncı, sözlerini şöyle sürdürdü:

Putin hesabını iyi yapan bir adam, Ukrayna'da hesaplar tutmayabilir ancak diğer bölgeler üzerindeki egemenliğini tamamen sağlama almak istiyor. Oysa tamamen tarafsız bir ülke Türkmenistan'a veya İran'a hangi ülkenin veya Batılı uluslararası güvenlik örgütünün gelmesi söz konusu olabilir mi? Yok böyle bir şey. Rusya tamamen kendi kontrolü altında tutmaya çalıştığı ülkelerden tam emin değildir.

Örneğin Kazakistan Devlet Başkanı Tokayev'in Sankt-Petersbirg Ekonomi Forumu'nda 'Tayvan'dan Abhazya'ya, Osetya'ya, Donbas'a kadar sorunlu bölgeleri tanımayacağız' şeklindeki açıklamasına Kazak petrollerinin Karadeniz'e çıkışın engelleyerek yanıt vermesi bunu ortaya koyuyor. Onun için bu ülkeler alternatif yollar arayışına girdi. Paşinyan'ın Ermenistan'ı da bazen Rusya'ya dikleniyor, 5-10 sene içinde bu diklenmelerin sertleşeceğini tahmin edebiliriz.

 


Halil Akıncı'ya göre, Ermenistan'ın Türkiye'yle ilişkilerini iyileştirme yolunu tutması da çok önemli bir adım sayılabilir. Rusya'nın kendi pozisyonunu koruyabilmek için silah kullanımından vazgeçmeyeceğini söyleyen Akıncı, "Çünkü aslında Sovyetler Rusya yönetimi altındaki üniter bir devlet Ukrayna merkez vilayet olarak görülüyordu. Yirmi yedi sene sonra askerlerini yeniden Azerbaycan topraklarına yerleştirerek dört bin kilometrekarelik alanı ve Ermenistan sınırını kontrol altında tutması işte o üniterliğinin günümüzdeki dışavurumudur" dedi.


28 Haziran'da Aşkabat'ta gerçekleştirilen zirvenin Rusya'nın sadece askeri çıkarları bakımından değil, ekonomik ve stratejik işbirliği boyutlarıyla da ele alan BDT ülkeleri uzmanı Şahin Caferli dikkatleri Eylül 2021'de Türkiye ve Azerbaycan SAT ve SAS komando birliklerinin Hazar Denizi'nde gerçekleştirdiği ortak tatbikata çekerek, Rusya ve İran'ın bundan rahatsız olduğunu ifade etti.

Öyleyse "Hazar Denizi'ne yabancı ülke askeri güçleri gelmesin" söyleminin bir hedefi de Türkiye olabilir mi?

Şahin Caferli, bu soruyu Bakü'den şu şekilde yanıtladı:

Rusya'nın Ukrayna'da sürdürdüğü savaşın gölgesinde gerçekleştirilen Hazar Zirvesi ağırlıklı olarak bölgesel güvenlik konularının ele alındığı bir etkinlik oldu. Aşkabat toplantısının sonuç bildirgesine baktığımızda bunu görüyoruz. Burada kıyıdaş olmayan ülkelerin askeri güçlerinin Hazar Denizi'nde konuşlanmasına müsamaha gösterilmemesi, kıyı ülkelerinin kendi topraklarını öteki kıyıdaş ülkelere karşı gerçekleştirilecek eylemlerde kullandırtmaması, Hazar Denizi'nin bir barış gölü olarak kullanılmasının sürdürülmesi ve tüm sorunların barışçı yollardan çözümü, kıyı ülkelerin silahlanma plan ve programlarının diğer ülkelerini tehdit etmeyecek düzeyde tutulması ve hep dengeli davranılması ifade edilmiştir.

Aşkabat Zirvesi'nde devlet başkanları Hazar Denizi'nde güven artırıcı önlemlerin artırılması konusunda yeni bir anlaşma metninin hazırlanması ve bu yöndeki çalışmaların ilerletilmesi üzerinde de anlaşmaya vardılar. Esasında bu konuların Ağustos 2018'de imzalanmış Hazar Denizi'nin Hukuki Stütasü'ne ilişkin Konvansiyon'da yer almasına rağmen belgenin şimdiye kadar yürürlüğe girmemesi önemli bir sorunu oluşturmaktadır.

 

Şahin Caferli.jpg
Şahin Caferli

 

Eski İran Devlet Başkanı Hasan Ruhani döneminde imzalanmış konvansiyon, İran'da devlet çıkarlarına aykırı bir antlaşma olarak değerlendirilmektedir. İran tarafının özellikle kara sularının sınırlarının kısıtlanması konusunda çekinceleri bulunmaktadır. Zira SSCB döneminde Hazar Denizi'ne kıyısı bulunan sadece iki devlet mevcut iken SSCB ve İran'ın deniz üzerinde aşağı-yukarı eşit haklar vardı. 2018'de imzalanmış Konvansiyon İran'a deniz kıyısının azami yüzde 11-13'ü üzerinde hak tanıyor, İran karasuları olarak kabul görüyor. Aşkabat kararlaştırıldı. Çünkü statüyle ilgili mevcut koşulların devam etmesi durumunda Konvansiyon'un İran parlamentosunda onaylanma olasılığının bulunmayacağı açıktır. Tahran'ı tedirgin eden başka bir konu da Konvansiyon'un, deniz altından boru hatları döşenmesi fırsatı tanıması.

Burada akla gelecek ilk uygulama Türkmen doğalgazının Hazar Denizi'nin altından geçirilerek Azerbaycan'a, buradan ise Türkiye üzerinden Avrupa'ya naklini sağlayacak olan Trans Hazar boru hattı projesi. İran'ı devre dışında bırakan ve çıkarlarına ters gelen bu projeyle ilgili olarak Tahran bunun ekonomik olmamasının yanı sıra çevreye de zararlı olduğunu savunuyor ve Türkmen doğalgazının İran toprakları üzerinden pazara çıkarılması gerektiği noktasında ısrar ediyor.  


Ukrayna'ya savaş açmasından sonra ilk kez yurtdışına çıkan Vladimir Putin'in amacının, Batı tarafından sıkıştırılarak ağır yaptırımlara maruz kalmasıyla Hazar ve Orta Asya ülkeleriyle ilişkileri geliştirmek olduğunu belirten Şahin Caferli, "Rusya Federasyonu ekonomik ilişkilerinin ve dış politikasının da bu paradigma üzerinde şekillenmeye başladığını gözlemliyoruz. Bu bağlamda Hazar Denizi havzasının Rusya için sadece askeri değil ekonomik çıkarlar açısından büyük önem arz etmeye başladığını söyleyebiliriz" diye konuştu.

Caferli, "Vladimir Putin'in gündeme getirdiği ve Sankt-Petersburg'tan İran'a, oradan da Hindistan'a kadar uzanacak olan yedi bin kilometre uzunluğundaki Kuzey-Güney Ulaşım ve Lojistik Koridoru'nun geliştirilmesi Rusya için çok ehemmiyetli olup Batı yaptırımları karşısında giderek daha fazla bunalan Rusya için bunlar hayati konular haline gelmiştir. Azerbaycan devlet başkanı Aliyev'in Aşkabat Zirvesi'nde yaptığı konuşmada askeri ve güvenlik konularına atıfta bulunmaması dikkat çekti. Zira Eylül 2021'de Hazar Denizi'nde Türkiye ve Azerbaycan'ın SAT ve SAS komandolarının yaptığı ortak tatbikat Rusya ve İran'ın tepkilerine neden olmuştu. Bu bakımdan Hazar'ın Statüsü'ne ilişkin Konvansiyon'da yer alan ve kıyısı bulunmayan ülkelere askeri güçlerinin Hazar Denizi'nde gerçekleştirilen askeri tatbikatlara izin tanınmamasına ilişkin maddenin olduğu gibi Aşkabat Zirvesi'nin Sonuç Bildirgesi'nde yer alması İran ve Rusya'nın bu konudaki rahatsızlığını açık biçimde ortaya koymuştur. Konuşmasında Aliyev kıyı ülkelerinin hepsinin çıkarlarının gözetilmesi, egemenlik, toprak bütünlüğü ve iç işlerine müdahale edilmemesi gibi uluslararası prensiplerin yanı sıra ekonomik işbirliği konularına da vurgu yaptı. Hazar Denizi'yle ilgili şu anda Bakü'yü rahatsız eden konuların başında suyun çekilmesi ve derinliğin azalması olup Aliyev bu konuda da birlikte hareket edilmesini önerdi"  ifadelerini kullandı.


Gelişmeleri özellikle ekonomi alanındaki gelişmeler ışığında irdeleyen Londra İktisadi ve Siyasi Bilimler Merkezi kıdemli araştırmacısı Prof. Dr. Gubad İbadoğlu, birkaç gün önce Türkiye ile Azerbaycan arasındaki tek karayolu yolu sınır noktasının kapanmasını da bu çerçeve içerisine alıyor.

Independent Türkçe'nin Hazar bölgesi ve Türkiye-Azerbaycan sınırında yaşanan gelişmelere ilişkin sorularını Prof. Dr. İbadoğlu, Londra'dan yanıtladı:

Ekonomik durumu giderek daha da kötüleşen Rusya'nın özellikle sanayi, ulaşım ve finans sektörlerine uygulanan yaptırımla gün geçtikçe daha olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Kanımca Hazar Zirve Toplantısı'nda masaya yatırılmış ana konulardan Rusya'nın yüz yüze kaldığı para transferlerinin çözüm yollarının irdelenmesi olmuştur. Batı'nın özellikle maden sanayisine, petrol, doğalgaz, kömür, altın v.d. hammaddelerin dünya pazarlarına sevk edilmesi ve satışı için Rusya'ya uyguladığı yaptırımlar şimdi kadar görülmemiş sorunlar ortaya çıkarmıştır.

Halihazırda Rusya için en önemli konulardan biri dünyanın en büyük hammadde ticareti merkezleri olan Amsterdam-Rotterdam-Antwerpen (ARA),ABD'nin körfez kıyıları, Singapur ve Dubai'den birine yol bulabilmektir. Bunu kısa zamanda gerçekleştirebilmenin yolu Kuzey-Güney Ulaşım Koridoru'nun çalışmaya başlamasıyla ilintilidir. Bu projede yer alması öngörülen on ülkeden beşi 5+1 formatında Aşkabat toplantısına katılmıştı. Kuzey-Güney Projesi'nin Batı güzergahı (Kafkasya-Fars Körfezi), Merkez Rotası (Hazar Denizi, İran İslam Cumhuriyeti-Fars Körfezi)  ve Doğu Güzergahı (Orta Asya-Fars Körfezi) üzerinden de yük taşımaları gerçekleştirilebilir.

 

Gubad İbadoglu.jpg
Prof. Dr. Gubad İbadoğlu

 

Rusya ekonomisinin mevcut durumunu gözler önüne sermek açısından birkaç örnek vermemiz yetecektir diye düşünüyorum. Örneğin 2021 yılı Mayıs ayıyla kıyasladığımızda 2022 yılının aynı döneminde otomobil üretiminin yüzde 96,7 dizel ve benzinle çalışan motorların üretiminin yüzde 57, yük araçlar üretimin yüzde 39,1 azaldığını görüyoruz. Rakamların sayısını artırmaya gerek duymadan Hazar Zirve'sinde Rusya'nın gündeme getirdiği ana konuların ekonomi, finans ve ulaşım olduğunu düşünüyorum.

Vladimir Putin ile İran devlet başkanı Reisi arasındaki görüşmede ise yaptırımların etkisinin azaltılması ve ambargoların etkilerinin karışlıklı işbirlikleri sayesinde hafifletilmesi konularının tartışıldığını söyleyebilirim. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki tek karayolunun 29 Haziran tarihinde gerçekleştirilen Hazar Zirvesi'nin hemen ertesinde- 1 Temmuz tarihinde Azerbaycan Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye ile Azerbaycan arasında mevcut olan tek karayolunun kapatılması kuşku doğurmaktadır.

Kanımca, bu durum NATO'nun son Madrid Zirvesi'nde ortaya koyduğu ilkesel pozisyonuyla ilintilidir ve bu pozisyon herkesten önce Rusya'yı rahatsız ettiği için sınırın kapatılması için Kremlin Azerbaycan'a baskılar yapmıştır. Rusya, Gürcistan ve İran kara sınırlarının kapalı  tutulduğu bir ortamda Türkiye ile sınırın kapatılması iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri de olumsuz etiketleyeceği gibi Türkiye ve  Azerbaycan vatandaşlarının Nahçıvan  üzerinden uçakla Bakü'ye ulaşmalarını da sekteye uğratmıştır. Türkiye'de eğitim gören binlerce Azerbaycanlı maddi açıdan bu kadar son derece olumsuz etkilenecektir. Onun için Azerbaycan hükümetinin bu sorunları çözmek için ivedilikle yeni kararlar almasını bekliyoruz.


Manzarayı kısa şekilde özetlersek:

  1. Ukrayna'ya açtığı savaş yüzünden Batı tarafından tüm alanlarda sıkıştırılan Rusya'nın kendi doğusu ve güneyinde geniş kapsamlı arayışlara girdiğini söyleyebilir miyiz?
     
  2. Hazar Zirvesi'nden hemen sonra Türkiye ile Azerbaycan arasındaki tek sınır geçiş noktasının kapatılmasını kim istedi: Rusya mı, yoksa Türkiye ve Ermenistan heyetleri arasında Viyana'da gerçekleştirilen toplantıdan 'sınır kapısının üçüncü ülke vatandaşlarına açılmasına' ilişkin çıkan karar Bakü'yü mü öfkelendirdi?
     
  3. Yeni bir Zürih süreci beklensin mi?

Bir sonraki yazıda…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU