Çatallaşmaya başlayan süreç: Yeni bir 'ipe un serme' mi; yoksa gerçek bir çözüm süreci mi?

Mayis Alizade Independent Türkçe için Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Elhan Mehtiyev ve Alex Raufoğlu ile konuştu

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, 22 Mayıs 2022 Cuma günü, üçüncü kez Brüksel'de bir araya geldi / Fotoğraf: AA

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısından sonra Ermenistan ile Azerbaycan arasında yarım kalmış sorunların çözümü için Brüksel görüşmesi, tarafları nihai barışa ne derecede yaklaştıracak? Kremlin buna izin verecek mi?

İki ülkenin Brüksel üzerinden anlaşması durumunda 'Barış Gücü' adı altında 10 Kasım 2020'de sınır geçişlerini ve Azerbaycan topraklarının bir kısmını kendi kontrolüne almış Rus ordusunun oradaki akıbeti ne olacak?

Konular ne kadar çetrefilli olursa olsun yakından takip eden uzmanları hep vardır.

Geçtiğimiz 22 Mayıs'ta Brüksel'de gerçekleşen Aliyev-Paşinyan buluşmasından Ermenistan Başbakanı'nın "Dağlık Karabağ'ın nihai statüsü değil de oradaki Ermeni vatandaşların güvenli ve hakları önemlidir" şeklinde konuşması ilginç karşılandı.

Öyleyse "Neler oluyor" sorusunu uzmanlara sormak en doğru yol olarak kalmayı sürdürüyor.


Güney Kafkasya bölgesinde barış ve işbirliği için yeni fırsatlar

Independent Türkçe'nin duruma ilişkin sorularını 30 seneden bu yana konuyla ilgili çalışmalar yapan Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nilüfer Narlı yanıtladı.  

"Karabağ zaferi sonrasında uzun yıllardır tarihsel ve etnik çatışmaların ekonomik ve siyasi olarak hırpaladığı Güney Kafkasya bölgesinde barış ve işbirliği için yeni fırsatlar ortaya çıkmıştır" şeklinde konuşan Prof. Dr. Narlı, "Bu fırsatlar Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi ve güçlendirilmesi için ne gibi fırsatlar sunuyor" sorusundan yola çıkarak, mevcut ortamda Türkiye, Ermenistan-Azerbaycan ilişiklerinin geleceğini bölgede kalıcı barış ve ekonomik kalkınma açısından değerlendirdi:

Bölgesel entegrasyon, kalıcı barış ve işbirliği, bölge devletleri ve halkalarının geçmişe ve geleceğe nasıl baktığı ile yakından ilişkilidir. 'Geçmiş dönemlerde bölgesel barış için ne yapılmıştır' sorusunu sorarak başlamak isterim.

Geçen yıl ekim ayında 100. yılını kutladığımız Kars Antlaşması geçmişi anlamak için ilham kaynağı olduğu gibi işbirliği için çerçeve sunan bir antlaşmadır. Bölgesel işbirliği dinamiklerinin tarihsel arka planını ve Türkiye'nin bu tür anlaşmaları inşa etme girişimini anlamak için önemli bir referans noktası olan Kars Antlaşması 1921 yılında imzalanmıştır.

Cumhuriyetin kuruluşundan önce Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye ile Ermenistan, Sosyalist Sovyet Cumhuriyeti, Azerbaycan Sosyalist Sovyet Cumhuriyeti ve Gürcistan Sosyalist Sovyet Cumhuriyeti arasında bir dostluk antlaşması olan Kars Antlaşması'nı imzalamıştır. Bu Antlaşma, 11 Eylül Erivan'da onaylanmıştır.  

Tarihi Kars Antlaşması'nın bölgesel işbirliği için yol gösterici olduğu ortaya koyan en yeni bölgesel işbirliği girişimi örneği, Azerbaycan ve Türkiye tarafından 15 Haziran 2021'de Azerbaycan'ın tarihi Şuşa kentinde imzalanan Şuşa Deklarasyonu'dur. Başlıca amacı, savaş sonrası işbirliğini artırmak ve bölgesel istikrarı teşvik etmektir.  

 

Prof. Dr. Nilüfer Narlı.jpg
Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nilüfer Narlı

 

"Bölgede yeni perspektiflere ve yeni bir hikayeye ihtiyaç var"

"Tarihsel referanslar barışçıl girişimler için ilhan kaynağı olduğu gibi, toplumları ve milletleri geçmişe kilitleyerek, gelecek için adım atmalarına engel olarak onları dünyadan kopuk, kalkınma süreçlerinden uzak ülkelere dönüştürebilir" ifadelerini kullananan  Prof. Dr. Nilüfer Narlı, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bölge halklarının tarihe nasıl bir gözle baktığı, geçmişteki çatışmacı kültürden uzaklaşarak bu bölge için yeni bir vizyon ve hikaye için nasıl hazır olabileceği soruları sosyologların ve çatışma çözümü uzmanlarının ele alması gereken acil sorulardır. 

Güney Kafkasya'da kalıcı bölgesel barış için Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye arasında güven ve işbirliği tesisi için ülke liderleri hızla yeni adımlar atmaktadır. Bu süreçte Zengezur Koridoru bölgeye yeni umutlar getirebilir ve bölge ülkesi gençlerinin sahip çıkacağı yeni bir bölgesel kalkınma vizyonu için ilham verebilir. Bu bölgede yeni perspektiflere ve yeni bir hikayeye ihtiyaç vardır. 
 

Zengezur Koridoru.jpg
Zengezur Koridoru / Görsel: AA

 

"Zengezur Koridoru, barış tesisine gidecek yolu açacak fırsatlar sunuyor" 

Zengezur Koridoru'nun açılmasını, bölgede kalıcı barış tesis etmek ve bölgesel kalkınma işbirliği geliştirmek için önemli fırsatlar sunmak olarak değerlendiren Prof. Dr. Narlı, "Dolayısıyla, Türkiye'nin sınır illerinde güçlenecek ticaret için gereken alt yapı yatırımları önemlidir. Türkiye'nin sınır illerinden; İran, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan olmak üzere dört ülke ile sınır olan ve Ağrı, Ardahan, Iğdır ve Kars illerini kapsayan bölgenin ekonomik canlılık kazanması için fırsatlar sunan 'Zengezur Koridoru'na yeni bir anlam yüklemek gerekir. Bu konular Iğdır Üniversitesi ve Serhat Kalkınma Ajansı tarafından 16-18 Mayıs 2022 tarihlerinde düzenlenen Zengezur Koridoru Çalıştayı'nda masaya yatırıldı. Konferansın sonuçları arasında, bu bölgeye altyapı yatırımlarının hızlandırması ve yeni istihdam alanları ile girişimciliğin teşvik edilmesi ve bölgesel işbirliği için çok yönlü çalışmaların başlaması görüşü öne çıktı" diye konuştu.  

Stratejik olarak Zengezur Koridoru'nun önemi göz önüne alınarak Türkiye'nin yeni politikalar geliştirilmesinin önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nilüfer Narlı, "Zengezur Koridoru, Türkiye ve Orta Asya bağlantısın güçlenmesine katkı yapacağı gibi, Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye arasındaki bölgesel kalkınma için işbirliği ve barış tesisine gidecek yolu açacak fırsatlar sunmaktadır. Bu üç ülkenin sınır illerinde ticaret ve sosyal ilişikler güçlenerek yüzyıllara dayanan çatışmacı politikaların beyhudeliğini ortaya çıkacaktır. Bu koridor sayesinde Türkiye'nin Orta Asya'ya daha güçlü bir bağla bağlanacağı, ulaşımın kolaylaşacağı, ulaşım süresinin kısalacağı, taşımacılık masraflarının azalacağı öngörülmektedir. Bu süreç Türkiye'nin Orta Asya ile ilişkilerini kültürel, sosyal ve ekonomik boyutlarda güçlendirecektir" dedi.


"Zengezur Koridoru yeni bir sınır anlayışı getirecektir"

"Zengezur Koridoru'na sadece uluslararası yük ve yolcu taşımacılığı faaliyetleri çerçevesinde değil, bölgesel barış ve kalkınmayı güçlendirecek, sanat ve eğitim faaliyetleri için ortaya çıkan yeni bir alan olarak bakmak ve bu tür bir anlam yüklemek gereklidir" diyen Prof. Dr. Nilüfer Narlı, sözlerine şunları ekledi:

Zengezur Koridoru yeni bir sınır anlayışı getirecektir. Ulus sınırlarının bölen, insan hareketini engelleyen bariyerler olarak değil, köprüler ve fırsatlar olarak algılanmasına yönelik çalışmalar gerekli. Sınırların birleştirme işlevine vurgu yaparak sınır bölgelerinde yaşayan toplumlarım ortak ticaret, eğitim ve kültürel faaliyetlerde buluşması için planlamalar yapılabilir Bu süreçte resmi yetkililer kadar, sivil toplum, kanaat önderleri, ticaret aktörleri ve akademik dünya ortak çalışmalar yaparak bölge toplumlarının gençlerine yeni bir hikaye sunabilirler. 

Bu bağlamda yapılacak işbirliği faaliyetleri, işbirliği yöntemlerinin öğrenilmesi ve geliştirilmesi için hazırlanacak programların bölge ülkelerinin ana akım medyasında ve sosyal medyasında paylaşılması, nefret söylemi ile mücadele etmek ve ortak gelecek vizyon çerçevesinde buluşmak için önemlidir. Bu süreçte güvenlik tüm sorunların panzehridir.  

 

Zengezur Koridoru Çalıştayı.jpg
Iğdır Üniversitesi ve Serhat Kalkınma Ajansı tarafından 16-18 Mayıs 2022 tarihlerinde düzenlenen Zengezur Koridoru Çalıştayı

 

"Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Türkiye, barışın inşasında kadınların rolünü teşvik etmeli"

Prof. Dr. Narlı, "Iğdır'da düzenlenen Zengezur Koridoru Çalıştayı'nda vurgulandığı gibi, Zengezur Bölgesel Kalkınma ve Barış Projesi'nin yürüyebilmesi için bölge ülkelerinin egemenlik hakları ve toprak bütünlüğünün tartışmaya açık risklerinin varlığı göz önüne alınarak, bu risklerin ortadan kaldırılması için gereken güven yaratıcı ve güven arttırıcı önlemlerin alınması gerekir. Bölgesel işbirliği planlamaları ile ilgili karar alırken; Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan'ın geçmişin acıları üzerinden inşa edilen travma anıları ve duygusallıktan uzaklaşarak kazan-kazan anlayışına dayalı yaklaşımları benimsemesi, çok taraflı yaklaşımlar getirilmesi şarttır. Türkiye'nin bu süreçte yumuşak gücünü, bilim ve teknoloji birikimini, ticaret deneyimlerini öne çıkarması, kriz anlarında çözümüne büyük katkı yapacaktır" ifadelerini kullandı. 

Ayrıca Prof. Dr. Narlı, "Zengezur Koridoru'nun sınır bölgesinde yaşayan toplumlar arasında kalıcı köprüler kurması, kapsayıcılık ilkesini esas alması için kadınların ve gençlerin bahsedilen tüm kalkınma ve barış tesisi süreçlerine bütünleşmesi elzemdir. Kadın girişimlerin yetiştirilmesi ve bölgede agro-turism ve çeşitli ticaret faaliyetlerinde kadınların aktif rol alması, kadınların barış tesisindeki rolünü güçlendirecektir. Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Türkiye, barışın inşasında kadınların rolünü teşvik etmelidir. Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan'daki kadın hareketini ve gençliği barış ve çatışma çözümü kavramları hakkında harekete geçirmek için eğitim ve kültür faaliyetleri planlanabilir. Çocuklarına sevgi ve olumlu duygular kadar, nefreti de aşılayabilen kadınların barış tesis sürecine olumlu katkısı için resmi diplomasi alanı kadar, sivil toplum ve ticarette alanında faal olması için teşvik edilmesi ve fırsatlar sunulması gerekir.  Bu süreçte çatışma çözümü uzmanları ile gerçekleştirilecek problem çözme atölye çalışmalarının yaygınlaşmaması barış tesisi sürecine kültürel ve sosyal alt yapı sağlayacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Brüksel buluşmasından sonra neden Erivan'da tansiyon yükseldi?

10 Kasım 2020'de Putin, Aliyev ve Paşinyan arasında imzalanan anlaşmadan birkaç dakika sonra Rusya Silahlı Kuvvetlerinin Azerbaycan-Ermenistan sınırını kontrol altına almakla kalmayıp, 5 kilometre eninde, 60 kilometre uzunluğunda 4 bin kilometrekarelik alanda kendi idaresini oluşturması; o günden bu yana en güçlü soru işareti olarak kalmayı sürdürüyor.

Ermenistan'daki gelişmeleri ilk elden edindiği bilgiler ışığında değerlendiren Azerbaycanlı uluslararası ilişkiler uzmanı Elhan Mehtiyev, tüm analizlerinde dikkatleri bu noktaya çekerken 22 Mayıs'taki Brüksel buluşmasından sonra Erivan'da tansiyonun yükselmesinin esas nedeninin "Rusya yanlısı rövanşistlerin yeni durumdan kendilerine ekmek çıkarma girişimleri olduğunu" vurguladı.


"Her şeye rağmen Ermenistan ile Azerbaycan arasında başlayan diyalog barışla sonuçlanacaktır"

Independent Türkçe'nin sorularını Bakü'den yanıtlayan Mehtiyev, durumun normalleşmesi için Azerbaycanlı eski mültecilerin kendi evlerine dönmelerinin esas koşullardan biri olduğunu söyledi:

Paşinyan'ı devirmeye kalkışan güçler geçtiğimiz 22 Mayıs'ta Brüksel'de gerçekleşen Paşinyan-Aliyev buluşmasından sonra yeniden harekete geçtiler. Özellikle Başbakan Paşinyan'ın Ermenistan Parlamentosu'ndaki konuşmalarında Dağlık Karabağ'a 'statü' değil de oradaki Ermeni kökenli ahalinin 'hak ve özgürlüklerinin garantisinin verilmesi'nin altını çizmesi Moskova yanlısı fırsatçı güçleri harekete geçirdi.

Rusya yanlısı eski Cumhurbaşkanları Koçaryan ve Sargsyan kendi yandaşlarını 'Paşinyan Karabağ'ı Azerbaycan'a teslim ediyor' iddiasıyla sokaklara döktü. Bunlara göre 'Karabağ bölgesi Azerbaycan toprakları değildir' ve 'özel bir statüye kavuşturulması gerekir.'

Buradaki hassas nokta arabuluculuğun bu kez Rusya'dan değil de AB'den gelmesidir ve intikamcı güçler Türkiye karşıtı propagandaları da sürecin bir parçası haline getiriyor. Fakat her şeye rağmen Ermenistan ile Azerbaycan arasında başlayan diyaloğun barışla sonuçlanacağını öngörmek mümkündür. Çünkü Erivan'daki Rusya yanlısı güçlerin hükümeti devirmek için ne parlamentoda ne de halk nezdinde desteği bulunuyor. Halk kendi seçtiği hükümeti destekliyor.


Ayrıca Rusya'nın, Ukrayna'ya saldırdıktan sonra tüm gücünü seferber ettiği için Ermenistan'daki kendi yandaşlarına destek verme mecali de bulunmadığını söyleyen Mehtiyev, "En azından bu aşamada Ermenistan'daki çalkantıların bir iktidar değişikliğine neden olacağının düşünülmemesi gerekir" dedi.
 

Elhan Mehtiyev.jpg
Azerbaycanlı uluslararası ilişkiler uzmanı Elhan Mehtiyev

 

Mehtiyev, "Azerbaycanlı eski mültecilerin işgalden kurtarılmış kendi topraklarına dönmeleri konusuna gelince, buradaki durumun beklentileri asla karşılamadığını söylemem gerekir. Burada hem doğal hem de yapay faktörler mevcut. Örneğin Fuzuli ve Cebrail gibi illerde mayınlı bölgelerin haddinden ziyade olması, eski mültecilerin kendi yurtlarına dönmelerini engelliyor. Bunun yanı sıra, ismini zikrettiğim illerin bazı köyleri tamamen haritadan silinmiş durumda. Öte tarafta Kubatlı, Zengilan, Kelbecer illerinin köylerine dönüşlerin hızlandırılması için mevcut olan fırsatların yeterince değerlendirilmediğini ifade etmem gerekir. Eski mültecilerin kendi yurtlarına dönmeleri sürecinde şirketlerin yapacağı çalışmaları beklemek yerine, bölgeye dönmek isteyen vatandaşlarının genel bir seferberliğinin yapılarak çalışmaların bölge ahalisinin gücü ve desteğiyle yapılması gerekir" diye konuştu.

"Bu çerçevede kendi topraklarına dönerek evini barkını yeniden kurmak ve toprağını ekmek isteyen vatandaşlara kimsenin engel olmaması gerekir. Fakat maalesef bunun tersini görmekteyiz" diyen Mehtiyev, "Bu durum kendi öz yurduna bir an önce dönmek isteyen vatandaşlarımızın moralini bozuyor, onların mülteci statüsünde yaşamayı sürdürmesine neden oluyor. Onun için mayınların bulunmadığı bölgelerde imar işlerinin hızlandırılması ve eski mültecilerin hızla yurtlarına dönmesi işinin önündeki yapay engellerin hızla kaldırılmasını bekliyoruz" dedi.


Brüksel buluşmasından sonraki durumu Washington nasıl değerlendiriliyor?

44 günlük savaş, ABD seçimlerinin öncesini ve sonrasını da kapsadığı için Trump yönetiminin tepki koyamaması veya koymaması konuşulmuştu.

Peki, Biden yönetimi?..

Gelişmelerin okyanus ötesinden de izlendiği bilindiği halde Brüksel buluşmasından sonraki durumu, Washington nasıl değerlendiriliyor?

Rusya yanlılarının sokağa dökülmesine rağmen Paşinyan'a sempati sürecek mi?

Independent Türkçe'nin sorularını ABD Dış Basın Konseyi Yönetim Kurulu üyesi Alex Raufoğlu, şu şekilde yanıtladı:

Son birkaç ayda Brüksel buluşmalarının adeta kurumsallaşması çok önemli bir durum. Zira sorunun barış yoluyla çözülmesinde eski arabulucu AGİT olduğu halde, şimdi yeni bir arabulucuyla karşı karşıyaymışız gibi bir durum söz konusu. Rusya'nın da kendi inisiyatifiyle diyaloglar organize ettiğini biliyoruz. Bu anlamda temasların Brüksel'de gerçekleşmesi barış için ümitler doğuruyor.Ancak buradaki sorun Brüksel'e giden Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin sorunun çözümüne farklı yaklaşımlar ortaya koymasındadır. Bu da haliyle Brüksel'den farklı beklentilerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Rusya'nın diyalogdan beklentileri ise ümitlerimizi azaltıyor. Yani iki farklı arabulucu ve barış ümitleri için iki zıt durum söz konusu.


Alex Raufoğlu, sözlerine şöyle açıklık getirdi:

Neyi kastediyorum? Ermenistan için statüko ve Azerbaycan topraklarındaki Ermeni vatandaşların durumu önem arzetmektedir. Paşinyan'ın Brüksel'e bir anlamda kendisini onaylamak için gittiğini de eklemememiz gerekir. Paşinyan'dan kapitülasyon anlaşmasına imza atmasının beklenmemesi gerekir. Gelinen noktada iki tarafın da kendi toplumunu barışa hazırlaması gerektiğine dair gerçek ortadadır. İlham Aliyev kendi halkıyla çalışmıyor, Brüksel'de bir şey söylerken kendi halkına farklı şey söylüyor. Bu durum Brüksel buluşmalarında sonucun elde edilmesinden çok uzakta olunduğunu gösteriyor. Sebebi liderlerin toplumlarla işbirliği yapmaktan uzak durmasıdır.

Ermenistan'da belirli ilerleme var. Çünkü başbakan sık sık meclisi bilgilendiriyor, toplumun tepkisini ölçüyor. Rusya'nın Paşinyan'a karşı gösterileri destekliyor. Erivan da Moskova da en az 100 bin Ermeni'nin Hankendi ve civarında kalmasını istiyorlar. Böyle olması halinde Rus askerlerinin bölgede kalış süresi de uzayacaktır. Çünkü bölgede 5-10 bin Ermeni'nin kalması durumunda orada Rus askerlerinin kalması da zorlaşacaktır.

 

Alex Raufoğlu.jpeg
ABD Dış Basın Konseyi Yönetim Kurulu üyesi Alex Raufoğlu

 

"Şimdiki aşamada bölgeye uzun süreli barışın gelmesi gerçekçi gözükmüyor"

"Rusya ise orada uzun süreli kalmaya çalışıyor" diye vurgulayan Raufoğlu, "Ermenistan'da iktidarı değiştirmekle Rusya, Brüksel sürecini baltalamaya çalışıyor. Şayet süreçte barışa yaklaşılırsa, Rusya Ermenistan'ın içini daha çok karıştıracaktır. Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev ise Hankendi bölgesindeki Rusya askerlerinin kalış süresinin uzatılması anlaşmasına bundan sonra Ermenistan'ın katılmasını istemiyor. Çünkü burada Rus askerlerinin Azerbaycan topraklarında kalması söz konusur. Bu, olumlu bir düşünce olmasına rağmen, Azerbaycan halkının genel düşüncesini yansıtmıyor. Zira Azerbaycan halkı kendi topraklarında Rusya askerlerini görmek istemiyor. Fark burada. Amaçlar ve hedefler farklıyken liderler Brüksel'e bu şekilde gidiyorlar" şeklinde konuştu.

Alex Raufoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

Ekonomik işbirliğinin yolunu açmak daha gerçekçi bir yaklaşım olacakken Nikol Paşinyan bunu kendi toplumuna anlatmakta zorlanıyor. Brüksel adım adım her bir başarıyı kabullenmeye hazırken, Aliyev de Paşinyan da kendi kamuoyu önünde örneğin Zengezur Koridoru'nun açılması durumuna ilişkin farklı açıklamalar yapıyorlar.

Bana göre çıkarların farklı olması yüzünden biz daha çok Brüksel gezisi göreceğiz. Ancak Brüksel'in ön plana çıkmasının önemini söylememiz gerekir. Moskova ve Brüksel'in yanı sıra, Türkiye'ye gidilmesinin de denge açısından faydalı olacağını düşünüyorum. İşin ilginç yanı Aliyev'in, Hankendi'nin ismini telaffuz etmemesi, Ermenilerin ise Şuşa'yı unutma istememelerinin yanı sıra, bölgede daha fazla insanlarının kalmasını sağlamaktır. Onun için şimdiki aşamada bölgeye uzun süreli barışın gelmesi çok da gerçekçi gibi gözükmüyor.


12 Mayıs 1994'ten 27 Eylül 2020'ye kadar AGİT Minsk Grubu'nun 'ipe un serme siyaseti' boş çıkmış ve Azerbaycan uzun süreden bu yana Ermenistan işgali altında kalmış topraklarını işgalden kurtarmak için askeri operasyon düzenlemişti.

10 Kasım 2020'de imzalanan Rusya-Azerbaycan-Ermenistan anlaşmasıyla yeni dönemin startı verilmiş ve süreç Kremlin tarafından yönetilmişti.

Geçtiğimiz kasım ayında Brüksel'in devreye girmesiyle süreç çatal bir yapıya büründü.

Yeni bir 'ipe un serme süreci' mi olacak; yoksa gerçek bir çözüm süreci mi? 

Sizce de daha ilginç bir sürecin içinde değil miyiz?  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU