Meksika Devrimi 111 yaşında: İsyan neden ve nasıl patlak verdi?

Özgür Uyanık Independent Türkçe için yazdı

Meksika Devrimi bir rejime karşı birikmiş nefretin sonucu değil derin tarihsel köklere sahip bir milletin uyanışıydı 

18 Kasım 1910 Perşembe günü avukat Aquiles Serdán Alatriste, arkadaşı Manuel Velázquez ile birlikte Puebla'daki evine girdi.

33 yaşında olmasına karşın Aquiles zayıf, kel ve bıyıklı haliyle daha yaşlı biri gibi görünüyordu. 

Serdán ailesine ait Puebla merkezindeki bu ev, aynı zamanda Parti bürosu olarak kullanılıyordu. Alt katı Aquiles'in ofisiydi.

Düzenli ve sade bir odaydı. Çalışma masasının üzerinde "Yeniden seçilmeye hayır" gazetesinin iki kopyası duruyordu ve arkasındaki duvarda bir Winchester tüfeği asılıydı…
 

8.jpg
Serdán kardeşlerin bugün müze olarak hizmet veren evi

 

Serdán kardeşler, Francisco I. Madero'nun "Yeniden seçilmeye karşı Ulusal Parti"nin (Partido Nacional Antirreeleccionista) Puebla bölgesindeki liderleriydi.

Bu hareket adını Porfirio Diaz diktatörlüğüne karşı tüm muhalefeti bir araya getiren ilkeden alıyordu: "Antirreeleccionismo"

"Yeniden Seçilmeye Karşı" olma, 1910 devriminin General Porfirio Díaz diktatörlüğüne karşı ortaya koyduğu en temel ilkeydi.

Amacı; başkanlık rejiminin tek adam diktatörlüğüne dönüşmesini engellemek ve demokratik kurumların sürekliliğini sağlamaktı.
 

2.jpg
Meksika Tarihinin en uzun süre iktidarda kalan kişisi General Porfirio Diáz inatçı direngen bir komutan, iyi bir konuşmacı, yetenekli bir siyasetçi ve iktidarı süresince sadece ülkesini değil kendisini de değiştirmiş bir liderdi

 

Aslında Porfirio Díaz'ın 1877'de ilk kez iktidara gelirken siyasi alandaki ana hedefleri arasında "birbirini izleyen iki dönem üst üste yeniden seçilmeme ilkesini" anayasal statüye yükseltmek vardı.

Fakat Ocak 1878'in başında Diaz'ın kontrolündeki Temsilciler Meclisi'nde başlayan ve 1879'da tamamlanan anayasa reformuna bu konuda hiçbir madde konulmadı. 

1884'te Díaz tekrar iktidara geldiğinde "Bir daha başkan adayı olmayacağım" demesine rağmen, 1887'nin sonlarına doğru Birlik Kongresi, peş peşe ve süresiz olarak yeniden seçilmeye izin veren bir anayasa reformunu onayladı.

Bazı eyaletlerin yasama organları bunu onaylamayı reddetse de Mayıs 1888'de Anayasa'ya dahil edildi.

1876'dan 1911'e dek 35 yıl boyunca süren ve "Porfiriato" olarak adlandırılan Porfirio Díaz egemenliği, hiç kuşkusuz Meksika modern tarihinin en belirleyici dönemiydi.

Meksika Devrimi, onun uzun pragmatist iktidarının baskısı altında tüm ülkeye yayılıp büyüdü.
 

6.jpg
Devrim sırasında federal orduda silah altına alınan bir çocuk

 

Díaz'ın temel politikası, dizginsiz kapitalist bir yolda, işçilerin ve köylülerin ağır sömürüsünden çıkan artı değerin, büyük toprak sahiplerine aktarılması üzerine kuruluydu.

Bu politika büyük oranda "Vatanın Babası" olarak anılan Fransız işgali ve Kiliseye karşı iç savaşın lideri olan Benito Juarez'den devralınmıştı.

Juarez, Kiliseye karşı yaptığı savaşta ele geçirilen toprakları halka dağıtmak yerine büyük toprak sahiplerine veriyordu.

Toprak sahipleri de buradan aldıkları güçle köylülerin topraklarına el koyuyordu. Benito Juarez'in önce öğrencisi, generali ve sonunda rakibi olan Porfirio Díaz bu politikayı ileriye taşıdı. 

Yerli ve köylülerin çoğu, ektikleri toprakların sahibi olduklarına dair bir belgeden yoksundu. Bir dizi kanun sayesinde bu belgesiz topraklar "boş" sayıldı.

Ayrıca küçük toprak sahiplerine yüksek vergiler getirildi. Böylece büyük çiftlik sahipleri bu arazileri ele geçirdiler.

1910'a gelindiğinde Meksika'da ekilebilir arazilerin yüzde 85'i yüzde 1'lik zengin nüfus tarafından kontrol ediliyordu.

Köylüler, hükümetin tarımsal üretimi ve büyük çiftlik sahiplerinin karlarını artırma politikasına uygun olarak günde on dört saatten fazla çalıştırıldılar.

Daha da kötüsü kağıt üzerinde maaşlı çalışan bu işçiler gerçekte para değil fiş alıyorlardı. Bu fişlerle patronun dükkanlarından gıda, giyecek gibi ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlardı.

Ama pratikte bu da gerçekleşmiyordu çünkü satın aldıkları ürünlerin fiyatı o kadar fahişti ki emekleri karşısında elde ettikleri fiş, ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyordu.

Bu durumda patrona borçlanıyorlardı. İşçiler sürekli olarak patrona borçlu oldukları için zorunlu çalışma rejimine tabiydiler. 
 

 

Gelir adaletsizliğini korkunç biçimde derinleştiren bu rejim, aynı zamanda ekonomiyi hızla kapitalist pazara uydurma stratejisi gereği, yabancı sermayenin etkinliğini artırarak milli sorunu derinleştirdi. 

Büyük çiftliklerdeki tarım ürünlerinin Kuzey Amerika'da ki pazarlara satılması ve hammadde olarak kullanılan madenlerin taşınması için demiryolları inşa edilmeliydi.

1909'da kamulaştırılana kadar, demiryollarının egemenliği ve demiryolları çevresindeki verimli arazilerin hibe edilmesi gibi imtiyazlar Kuzey Amerikalı ve İngiliz şirketlerin elinde kaldı.

Buna karşılık 1876'da ancak 800 kilometre demiryolu varken, 1911'de ülkede 20 bin kilometreden fazla demiryolu döşenmişti. 

Demiryolu ağının olağanüstü hızla büyümesi, yabancı şirketlerin yağmasını her yerde görünür kılarken, gelir adaletsizliğinden doğan öfke önce onlara, sonra büyük toprak sahiplerine doğru yöneldi.

Demiryolu ağlarının yayılmasıyla beraber, ülkenin birbirinden uzak noktaları telefon ve telgraf hatlarıyla birbirine bağlandı. 

Yarı feodal bir toprak rejimi altında, emek sömürüsüyle yabancıların ulusal artı değeri dışarıya taşıması, ülke içindeki politik çelişkileri keskinleştirdi. 

Barajlar ve yer altı sularını kullanarak elektrik üretiminin başlamasıyla sanayi ortaya çıktı ama üretim ihracata dönük biçimde organize olduğu için bu ülkeyi yabancı sermayeye daha bağımlı hale getirdi.

Kaçınılmaz biçimde, Diáz rejiminin sonuna doğru dış ticaret dengesi ihracat aleyhine bozuldu. 

Keskinleşen sınıfsal çelişkiler, basına yönelik uygulanan sansür ve tekel, Porfirio Diaz'ın giderek daralan bir oligarşi içinden hükmetmesi, muhalif siyasal akımları tabandan yükselen bir radikalizme sürükledi. 

Telefon ve telgraf ağının yayılmasıyla artan iletişim olanaklarıyla beraber, siyasal hareketlerin giderek eşgüdümlü harekete geçme yeteneği arttı. 1891'de ülkede binden fazla telefon abonesi vardı.

Hızlı kapitalist gelişme, Meksika'da modern devletin ihtiyacı olan ideolojik formasyonu artırdı. Bu amaçla Meksika'nın "prehispanik" geçmişini araştırmaya yönelik arkeoloji, tarih ve etnografya okulları açıldı.

Ayrıca eğitimin büyük oranda laikleşmesi ve özellikle resim sanatındaki gelişmeler, devrimin gıdası olan tüm ideolojik birikimi sağladı. 

Porfirio Diaz iktidarda ittifak siyasetini iyi uygulayan bir lider olmasına karşın, geçmişte Fransızlara karşı savaşta pişmiş acımasız bir komutandı.

İktidarı boyunca kendisiyle uzlaşmayan siyasi grupları ve köylü/yerli ayaklanmalarını vahşi biçimde bastırdı. Sırf katliam ve yargısız infazlar için özel bir kır polis birliği bile oluşturdu. Katliamlarda orduyu kullanmaktan da çekinmedi. 

Sadece üç büyük "Yaqui" ayaklanmasında en az 20 bin yerli öldürüldü. Geri kalanları başka yerlere sürülerek Yaqui soyu tüketildi.

Aynı şekilde Mayalar, Tzotziles, Coras, Huichols ve Rarámuris ayaklanmalarında Yucatán, Quintana Roo ve Sonora'da, Tomochi'de maden işçileri direnişinde, Cananea, Rio Blanco grevlerinde binlerce insan katledildi.

Diáz'ın demir yumruğu, ittifak kurduğu sınıfı doyurabildiği sürece işe yarıyordu. Hükümetinin son yıllarında güvenilirliği çok azalmıştı. Sosyal-ekonomik, politik ve kültürel her alanda kriz derinleşmişti. 

İhracata dayalı sanayi çökmüştü. Büyük toprak sahiplerinin elinde toplanan arazilerin önemli bir kısmı ekim yapılamadığı için boş kalmıştı.

Toprak sahipleri, topraklarına el koydukları çiftçileri borçlu köleler haline getirmelerinin yanı sıra, hükümetin sağladığı sulama ve tarım kredilerinden de faydalanıyordu. Buna rağmen verim düşüktü. 

İhracatın düşmesinde 1907'de Avrupa'da doğan ekonomik krizin de payı vardı. Sanayi durdu, krediler askıya alındı ve kitlesel işsizlik ortaya çıktı.

Bununla beraber 1908 ve 1909'da o kadar büyük bir kuraklık oldu ki bir mısır ülkesi olan Meksika mısır ithal etmek zorunda kaldı. 

Devletin gelirlerindeki düşüş bürokrasinin maaşlarına yansıdı ve giderleri karşılamak için üst sınıfa uygulanan vergiler artırıldı. Alınan önlemler kent ve kır orta sınıfını etkiledi. 

Bu koşullarda 1908 Martında Porfirio Diáz serbest seçimlerin yapılacağını söylemek zorunda kaldı. 

O andan itibaren muhalefetin üzerinde durduğu tek konu, bu "antirreeleccionismo"ydu. Başkanın peş peşe iki dönem üst üste seçimlere girmesine karşı siyasi partilerin yanı sıra fikir kulüpleri bile  kurulmuştu. 

Hatta Diáz'ın açıklaması üzerine muhalefetin lideri Francisco I. Madero, devlet başkanının "peş peşe iki dönem yeniden seçilme"mesi (La sucesión presidencial) üzerine bir kitap yayımladı.

Madero ülkeyi gezerek, bu "antirreeleccionista" cepheyi örgütledi.
 

7.jpg
1911 başlarında Francisco Madero kuzeyin isyancı liderleri Pascual Orozco, Pancho Villa ve Emiliano Zapata'yla birleşti. 10 Mayıs'ta Juárez'in alınmasıyla sonuçlanan muharebelerden önce bu resmi çekildiler / Fotoğraf: Walter H. Horne, 5 Mayıs 1911/Juarez


Muhalefet bunu başkanlık rejiminde demokrasinin korunması için bir ilke olarak ortaya koyuyordu. Diáz 31 yıl kesintisiz biçimde iktidarı elinde tutarak zaten bu ilkeyi çiğnemişti.

Ayrıca uzun iktidar süresinde rejim onun kişiliğiyle bütünleşmişti. Bu nedenle onun da katıldığı adil bir seçim yapmanın olanağı yoktu. 

Gerçekten de Diáz rejimin kolluk güçlerini kullanarak, muhalefetin bir kampanya yapmasını engelledi. Madero "isyan örgütleme" suçlamasıyla tutuklanıp hapsedildi. 

26 Haziran 1910'da seçimler gerçekleşti ve beklendiği gibi Porfirio Diáz zaferini ilan etti. 

6 Ekim'de muhalefet lideri Madero Teksas'a kaçtı. Orada küçük bir grupla birlikte "San Luis Planı" olarak tarihe geçen; halkı ve federal orduyu silahlı mücadeleye çağıran bir bildirge yayımladı.

Bildirge Diáz rejimi altında gerçekleşen seçimlerin tümden geçersiz olduğunu ilan ediyordu.
 

Francisco Madero.jpg
Francisco Madero

 

Bildirgede yerliler, köylüler, işçiler ve genel halk kesimlerinin haklarını tesis edinceye kadar mücadele edileceği açıklanıyordu.

Madero'nun geçici devlet başkanı ve "Devrimin Şefi" olarak tanındığı plan 20 Kasım'da tüm Meksika'da herkesi silaha sarılmaya davet ediyordu. 

Bildirgenin hazırlanışı sırasında Madero'nun yanında olan Serdán kardeşler işte bu planı hayata geçirmek için Puebla'ya geri dönmüşlerdi. 

Aquiles Serdán'ın döndüğünü haber alan Diáz'a bağlı polisler evin kapısına dayandılar. Arkadaşı Velázquez tüfeğe erken uzanıp polis şefini göğsünden vurdu.

Çıkan çatışmaya Aquiles'in annesi Doña Carmen ve küçük kardeşi Maximo da katıldı. Diáz'a bağlı kuvvet kayıp verince çekilmek zorunda kaldılar.
 

3.jpg
Öldürülmeden kısa süre önce Aquiles Serdán (solda) ve Francisco I. Madero

 

Ev kısa sürede federal ordu tarafından kuşatılmıştı. Maximo kapının girişinde alnından vurularak öldürüldü. Fakat askerler içeriye girmeden önce karısı Aquiles'i, döşemelerin altında silah gizlemek için yapılan sığınağa, saklamayı başardı.

Askerler annesini, karısını ve kız kardeşini tutuklayıp götürdüler. Ve evde onu aramak için yaklaşık 50 asker karakol kurdu.

Henüz zatürreden kurtulmuş olan Aquiles saklandığı dar yerde havasızlıktan ve soğuktan nefes almakta zorlanıyordu. 

Gece yarısı olmuştu ve artık vücudunun titremesini kontrol edemiyordu. Öksürmeye başladı.

Askerler gecenin ölüm sessizliğini yaran bu iniltinin nereden geldiğini anlamak için dikkat kesildiler. 

Yerinin bulunacağını anlayan Aquiles dışarı çıktı ve karanlıkta nereden geldiğini bile göremediği ensesine giren bir kurşunla yere yığıldı.
 

10.jpg
"Güneyin Attilası" lakaplı Emiliano Zapata, 10 Nisan 1919'da öldürüldü

 

Askerler diğerlerini bırakıp Aquiles Serdán Alatriste'nin cesedini -dokuz yıl sonra Emiliano Zapata'nın cesedinin de sergileneceği gibi- Puebla hükümet binasının önüne götürdüler. 
 

9.jpg
Aquiles Serdán'ın hükümet konağı önünde sergilenen cesedi. Ertesi gün Meksika Devrimi patladı / Fotoğraf: Colección de la Presidencia de la Republica, 19 Kasım 1910/Puebla

 

Aquiles Serdán'ın öldürüldüğü sırada Francisco Madero Bravo Nehri'ni geçerek Meksika'nın kuzeyine giriş yapıyordu.

Madero'nun bu eylemi Aquiles'in devrimci girişimi gibi yarım kaldı. Ama o sırada onlardan habersiz silahlı mücadele çağrısını alan birileri 20 Kasım'da kuzeyde batı Chihuahua'da isyanı başlatmıştı.

İsyan hızla Sonora, Durango ve Coahuila'ya kadar genişletildi.
 

5.jpg
Meksika Devrimi'nin en önde gelen ve sembol liderlerinde Francisco "Pancho" Villa. 20 Temmuz 1923'te öldürüldü

 

İsyanın liderlerinden biri de Panço Villa'ydı.

Porfirio Diáz bizzat ordunun başında sefere çıkmasına rağmen Guerrero'da yenildi ve 6 Ocak'ta geri çekilmek zorunda kaldı.

Başkent çevresinde federal orduyla kontrolü sağlasa da ülkenin büyük kısmını yitirdi. 

Diáz 25 Mayıs 1911'de meclise istifa mektubunu gönderdikten beş gün sonra bir Alman gemisiyle ülkeyi terk etti. 1915'te Paris'te sürgünde öldü.
 

4.jpg
Porfirio Diaz'ın ülkeyi terk etmesinden sonra Francisco Madero ve devrim güçleri Ulusal Sarayın önündeki Zocalo meydanında. (Kasım 1911)

 

Meksika Devriminin ilk kurşunu avukat Aquiles Serdán Alatriste'nin duvarda asılı silahından çıktı.

Sesi tüm ülkede yankılandı ve tarihin en uzun süreli sosyal devriminin fitilini ateşledi. 

Adı 11 Kasım 1932'de Meksika Temsilciler Meclisi duvarlarına altın harflerle kazındı.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU