Orta gelir tuzağında bir Türkiye

Doç. Dr. Umut Hacıfevzioğlu Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Boğaziçi'nde Bilim

Orta gelir tuzağı, bir ekonomide kişi başına düşen gelir düzeyinin belirli bir seviyenin ötesine gidememesi ya da bir ekonominin belirli bir gelir düzeyine ulaştıktan sonra durgunluk içine girmesi durumuna işaret ediyor.

Dünya Bankası'nın "Kalkınma Raporu"nda kişi başı milli geliri 1,036-12,535 dolar arasında yer alan ülkeler orta gelirli ekonomiler olarak tanımlanıyor.

Bu rapora göre, orta gelirli ekonomiler de kendi içinde alt orta gelirli (kişi başı milli geliri 1,036-4.045 dolar arasında olan) ve üst orta gelirli (kişi başına düşen milli geliri 4.046 – 12.535 dolar arasında olan) ekonomiler olmak üzere sınıflandırılıyor.

Orta gelirli ülkelerin dünya nüfusunun yüzde 75'ine ve dünya yoksullarının yüzde 62'sine ev sahipliği yaptığına dikkat çeken rapor, söz konusu ekonomilerin küresel GSYİH'nın yaklaşık üçte birini temsil ettiğine işaret ediyor.  Orta gelirli ülkeler aynı zamanda küresel büyümenin ana motorları konumundalar.

Dünya Bankası'nın raporunda temel aldığı ölçütü dikkate alarak orta gelirli ekonomiler arasında yer alan Türkiye'nin 2007-2020 yılları arası kişi başına düşen milli gelir performansını şöyle özetleyebiliriz;

2007 yılında 9 bin 735 dolar olan kişi başına düşen milli gelirimiz, 2013 yılında 12 bin 582 dolara kadar yükselmiş. Yalnız, 2013 yılından itibaren maalesef düşüşe geçerek 2020 yılında 8 bin 599 dolara kadar inmiştir.

Bu özet tablo dahi Türkiye'nin yıllardır orta gelir tuzağına hapsolduğunu gösteriyor. Orta gelir tuzağına düşen ülkelerin yüzleştikleri sorunlardan biri büyüme problemidir. Büyüme problemini bir ekonominin nasıl büyüdüğüyle birlikte değerlendirmek yerinde olur.

Bir ülkenin ekonomisinin lokomotifi hangi sektör ya da sektörlerdir?

İşte bu soruya verilecek yanıt belirli bir ölçüde sorunun kaynağını da gösterecektir.

Büyümede yavaşlamadan söz ediyorsak eğer söz konusu yavaşlamanın nedeni olan (ya da ağırlığı olan) sektörler haliyle büyümenin lokomotifi olan sektörler olacaktır.

Örneğin, bir ekonominin büyümesinin lokomotifi inşaat sektörü ya da ileri teknoloji gerektiren katma değeri yüksek ürünler olabilir.

Orta gelir tuzağına düşmeme ya da bu tuzaktan kurtulma bağlamında hiç kuşkusuz bir ülkenin ihracatında ileri teknoloji gerektiren katma değeri yüksek ürünlerin paylarının yüksek olması gerekir.

Tabii ki Türkiye'nin orta gelir tuzağı sorununu yalnızca katma değeri yüksek ürünlerin ihracatımızdaki payını artırarak çözemeyiz.

Bunun yanında kurumlarımızın kurumsal işleyişine, reformlara ve ekonomi politikalarımıza ilişkin daha kapsamlı düzenlemelere ihtiyacımız var.

Türkiye'nin yıllardır içine hapsolduğu orta gelir tuzağından kurtulabilmesi için bir dizi sosyal, siyasal ve ekonomik reformların yapılması artık kaçınılmaz hale gelmiştir.

Ülkemizde anayasadan siyasi partiler kanununa, kamu harcamalarında israfın önlenmesinden şeffaflık ve hesap verilebilirliğe, seçim sisteminden kuvvetler ayrılığına, bağımsız olması gereken kurumların bağımsızlığından bilim, teknoloji ve eğitim politikalarına kadar pek çok alan ve konuda yapılacak reformlarla çok da uzun sürmeyecek bir zaman dilimi içerisinde toplumumuzun arzuladığı refah seviyesini yakalayabiliriz. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU