Kimler, Türkiye'nin Afganistan'da kalmasına karşı?

Esedullah Oğuz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Amerikan birliklerinin sabahın karanlığında kaçarcasına, Afgan makamlarına haber bile vermeden Bagram Üssü'nü boşaltıp Afganistan'dan ayrılmasıyla, birçok bölge ülkesinin yıllardır büyük bir özlem ve sabırsızlıkla beklediği şey gerçekleşti. 

ABD ve NATO, artık Afganistan'da yok ve Batı'nın büyük bir özenle besleyip büyüttüğü ve bugünlere getirdiği kırılgan Afgan hükümeti, Pakistan'ın vahşi köpeği Taliban'la karşı karşıya. Birileri dışarıdan yardım etmediği takdirde, vahşi Taliban Kabil'deki ceylanı parçalamak üzere. 

Peki, dünya buna izin verecek mi?

Belgeselin en can alıcı noktasındayız; köşeye sıkışan çaresiz ceylanla sırtlanın karşı karşıya geldiği o nefes kesici sahnedeyiz. Herkes nefeslerini tutmuş, olacakları dikkatle izliyor. 


ABD/NATO ikilisinin Afganistan'dan ayrılmasıyla bölgede oyun değişti, kartlar yeniden dağıtılıyor.  Daha düne kadar Amerikan birliklerine saldırması için Taliban'ı el altından destekleyen İran ve Rusya gibi ülkeler artık örgütün kendi sınırlarına dayanmasından rahatsız.

Biliyorsunuz, Taliban son birkaç hafta içerisinde İran ve Orta Asya sınırındaki Afgan kasabalarının tamamını ele geçirip İran, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan'la resmen komşu oldu.

İran sınırındaki İslam Kale gümrük kapısını ele geçiren Taliban'ın bir militanı ile bir İran askerini burun buruna gösteren resim, Tahran ve Moskova'da olduğu kadar diğer birçok ülke başkentinde de soğuk duş etkisi yarattı. 

Bunun farkında olan Taliban, üst üste açıklamalar yaparak komşu ülkeleri sakinleştirmeye çalışıyor. Uygur meselesinin Çin'in içişleri olduğunu ve Afganistan'da Uygur savaşçı barındırmayacağını açıklayan Taliban bununla hem Pekin'e hem de Moskova'ya mesaj gönderiyor: mesajın anlamı şu: sakin olun, bizden size zarar gelmez. Bize dokunmayan yılan bin yaşasın. 

ABD'nin üzerine aldığı Afgan ihalesini tamamlayamayıp işi Türkiye'ye devretmesiyle gözler bu kez Ankara'nın üzerinde. İran, Rusya, Hindistan ve Çin'in gözünde Türkiye, Batı'nın taşeronu olarak pek de olumlu bir tablo çizmiyor.

Ama Türkiye'nin Afganistan'daki varlığı, Taliban'ın dizginleneceği anlamına geliyor ki bu, onlar için iyi bir haber. Zira Türkiye, Pakistan üzerindeki etkisini kullanarak bir yandan Taliban'ın işi azıtmasını engellerken aynı anda Kabil hükümeti ve Taliban'la el altından görüşerek onları uzlaşma noktasına çekebilir. 

Ancak burada Türkiye'nin Pakistan'a özel olarak dikkat etmesi gerekiyor. Zira Pakistan, yüzünüze karşı gülüp arkadan iç çevirmekte son derece mahir.

Hatırlayın, İslamabad yönetimi yıllarca Bush'un teröre karşı savaşında ABD'nin yanında yer aldı, Amerikan ajanlarıyla El Kaide avına çıktı ama Amerikalıların Afgan dağlarında aradığı Usame bin Ladin 10 yıl sonra Pakistan başkentine 50 kilometre mesafedeki bir kasabda ortaya çıktı.

Pakistan makamlarının açıklaması Ladin orada mıydı, vallahi bilmiyorduk şeklinde oldu. Bunu bildiği için ABD, Abboutabad kasabasında Ladin'in kaldığı villaya baskın yaparken, Pakistan makamlarına haber vermedi. 


Diyeceğim şu ki Pakistan, Türkiye'ye de aynı oyunu oynayabilir. Taliban'a Kâbil havaalanını bombalatıp sonra vallahi bilmiyorduk, Taliban kendi başına yapmış, diyebilir.

Unutmayın, Türkiye ile Pakistan arasındaki kardeşlik bağları duygulara dayanan bir kardeşlik, henüz gerçek bir testten geçmiş değil. O yüzden Türkiye'nin son derece dikkatli olması gerekiyor. 


Size gereğinden fazla samimi davranan insanlara her zaman dikkat etmelisiniz. En öldürücü darbe, en yakınınızdakinden gelebilir. Türkiye ile Pakistan arasındaki sözde kardeşlik söylemleri bana fazla abartılı geliyor.

Unutmayın, ülkeler arasındaki ilişkileri duygular değil, çıkarlar belirler. Ve Afganistan'da Türkiye ile Pakistan'ın çıkarları birbirine ters.

Pakistan, hamisi olduğu Taliban'ın ülkeye hakim olmasını isterken, uluslararası toplum, bu arada Türkiye, Afganistan'da tüm tarafların üzerinde uzlaşabileceği kalıcı bir barıştan ve tüm etnik grupları kapsayan ortak ve adil bir yönetimin kurulmasından yana. 


Türkiye'nin Afganistan'da dikkat etmesi gereken bir başka ülke, İran. Görünürde İran ile Türkiye arasında bir sorun olmasa da iki ülke, Suriye'den Irak'a, Dağlık Karabağ'dan Libya'ya kadar her konuda birbirriyle karşı karşıya.

İran, tâ Osmanlı zamanından beri Türkiye'yi bir rakip olarak görüyor. Hatırlayın, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e kadar Türkiye'nin İran'la ilişkileri hiçbir zaman iki komşuya yakışır bir tarzda olmadı, en iyimser ifadeyle dostça değildi.

İran, Dev Sol'dan PKK'ya kadar hep Türkiye'yi rahatsız eden grupların arkasında yer aldı. 


İran ve Türkiye'yi birer ağaca benzetirsek, Tahran'ın gözünde Ankara, onun üzerine gölgesini salarak güneşini kesen, dolayısıyla büyümesini engelleyen uzun boylu bir ağacı andırıyor.

Uzun ağacın gölgesini engellemek için onun biraz budanması gerekiyor. İran'ın Ortadoğuda istediği büyüklüğe ve güce ulaşması için de Türkiye'nin hızının kesilmesi şart.

Ama Türkiye, İran'ı her taraftan (Irak, Suriye, Azerbaycan ve şimdi de Afganistan) kuşatarak huzursuz ediyor, keyfini kaçırıyor. 


Türkiye, iyi kötü işleyen yamalı demokrasisi, açık toplumu, renkli medyası, muhafazakâr ve laik yaşam biçimlerini uzlaştıran toplumsal yapısıyla İran'a kötü örnek oluyor, İranlıları yoldan çıkarıyor.

ABD, Kanada ve Avrupa'da yaşayan İranlı aileler düğünlerini Antalya otellerinde gerçekleştiriyor. Zira İran'daki akrabaların Antalya'ya gelmesi, Toronto veya Los Angeles'e gitmesinden çok daha kolay, zahmetsiz ve masrafsız.

Özledikleri İranlı sanatçıların şarkıları eşliğinde dans eden İranlılar, Tahran'a uçakla bir saat mesafedeki Antalya'da ahlak polisi Pasdarlar tarafından kırbaçlanma korkusu olmadan gönlünce eğlenmenin tadını çıkarıyor.

Bütün bunlar, İran'ın muhafazkâr rejimini rahatsız ediyor. 


İran, Türkiye'nin Afganistan'da gereğinden fazla güç  ve zemin kazandığını düşündüğü anda Ankara'yı rahatsız etmek için elinden geleni yapacaktır.

Nitekim, Taliban'ı ABD'ye karşı kullanan İran, aynı yöntemi Türkiye'ye karşı da kullanabilir. Ayrıca, İran'ın Afganistan'ın Şii topluluğu Hazaralar üzerinde de etkisinin olduğunu unutmayın.

Hazara toplumu içerisinde Kum'da eğitim gören, İmam Humeyni'nin ideolojisine yürekten bağlı önemli bir din adamı güruhunun olduğunu akılda tutmak gerek.

Din adamlarının da Afganistan gibi katı gelenekçi bir toplum üzerindeki etkisini ve gücünü anlatmaya gerek yok sanırım. 


Türkiye'nin Batı'nın taşeronu olarak Kâbil'deki varlığı, bölgenin üç büyük nükleer gücü Rusya, Hindistan ve Çin'in pek hoşuna gitmese de aslında bu durum, hepsinin çıkarına.

Zira Türkiye Kâbil'deki varlığıyla Afgan yönetimine uluslararası bir güvence sunuyor ve Taliban'a karşı bir kalkan görevi görüyor.

Türkiye'nin önderliğindeki uluslararası topluluk Kabil'de varlığını sürdürdükçe, Taliban Afganistan'a tek başına hakim olamayacak. Bu da, Pakistan dışındaki tüm bölge ülkelerinin çıkarına. 


Son 20 yılda Afganistan konusunda gizli bir gündemi, bir art niyeti olmadığını ortaya koyan Türkiye her şeyden önce, Kâbil'de medeni ve özgür dünyanın bir temsilcisi olarak bulunuyor.

Buna ilaveten Ankara'nın zaman zaman, özellikle de çıkarları gerektirdiği anda Batı'dan bağımsız hareket etmesi, Moskova ve Pekin'de takdirle karşılanıyor. 

Bu üçlüden Türkiye konusunda biraz tedirgin olan biri varsa, o da Hindistan. Zira, Türkiye ile Pakistan arasındaki yakın ilişkiler, Hindistan'ı tedirgin ediyor. Ama Ankara ile Yeni Delhi Afganistan'da aynı safta yer alıyor. 

Afganistan'a komşu üç Orta Asya Cumhuriyeti Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan'a gelince onlar, ben bilmem beyim bilir diyen Anadolu kadını gibi davranıyor ve gözlerini Moskova'ya dikmiş, oradan gelecek işareti bekliyor. 

Zor bir coğrafyada Türkiye'yi çetin bir görev bekliyor. Ne diyelim, yolun açık olsun Türkiye. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU