Bir devrimin ölümü: Sandinist Hareket ve Daniel Ortega

Özgür Uyanık Independent Türkçe için yazdı

Genç Daniel Ortega resmi 2009'da bir mitingde / Fotoğraf: Oswaldo Rivas/Reuters

Bir devrimin geleceği için kişi kültü mü, ahlak kaybı mı daha zararlıdır?

Herhalde bu soruya cevap aramak için Nikaragua'dan uygun bir ülke yoktur.

Kişi kültünün 30 yıl içinde komutanlıktan ilah konumuna yükselttiği Daniel Ortega'nın siyasi macerası bize çok şey anlatıyor.

Yıllar boyunca yüz binlerce Sandinistin ona verdiği açık çek, bir kişinin eline mutlak gücü geçirdiğinde iktidarı terk etmeyeceğinin kanıtı olarak önümüzde duruyor.   

Kuşkusuz devrimci mücadelenin içinde, hele ki Nikaragua'daki mücadele gibi antiemperyalist yönü varsa, liderliği eleştirmek zordur. Fakat bu çelişkilerin ortadan kalktığı anlamına gelmez.

Yenilgi kesinleştiğinde, çelişkiler ve ideolojik sapmalar yerleşik bir hal almış olur. Hareket felç olur ve "lidere" boyun eğer.   
 

2.jpg
2006’dan bu yana Nikaragua’yı yöneten 76 yaşındaki  Daniel Ortega ölene dek devlet başkanlığı koltuğunu koruyacak güce sahip


Ortega, Sandinist devrim geri çekilip, 1990'daki seçim yenilgisi aldığında ise; "Sandinist Ulusal Kurtuluş Cephesi (FSLN)"ndeki temel sorun artık kişilik kültü değil, etik sorunu, devrimci etikti…

Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega Saavedra artık 76 yaşında. Onun elli yıllı aşan siyasi hayatı, lider ve devrimci hareket arasındaki evrimsel bağın kanıtı.
 

3.jpg
Sandinist gerillaların bir rehine eylemiyle 1974 yılında hapisten kurtarılan Daniel Ortega ve Tomas Borge (soldan 2 ve 3.)


Ortega 1967'de Sandinist Cephe'nin kent kolunu yönetiyordu. 1967'de bir soygun sebebiyle tutuklandı ve 1974'te FSLN'nin rehine eylemine karşılık serbest kaldı. 

Küçük kardeşi Camilo 1978'de "Masaya Muharebesi" sırasında öldü ve ağabeyi Humberto da halk savaşının önde gelen komutanlarından biriydi.
 

4.jpg
Sandinist devrimin iki efsane komutanı Eden Pastora ve Tomas Borge


Diktatör Anastasio Somoza Debayle, Temmuz 1979'da FSLN önderliğindeki halk ayaklanmasıyla kaçtığında kurulan Ulusal Yeniden Yapılanma Hükümeti'nde Ortega koordinatör olarak görev yaptı.

Hükümette Somoza güçleri tarafından öldürülen La Prensa gazetesinin sahibi Pedro Joaquín Chamorro'nun dul eşi Violeta de Chamorro vardı; Chamorro ailesi, Somoza'ya karşı demokratik ulusal burjuvaziyi temsil ediyordu. 

Sandinist yönetim, Somoza hanedanlığını sona erdiren savaşın harap ettiği ülkeyi yeniden inşa etme göreviyle karşı karşıya kaldı.
 

5.jpg
Diktatör Somoza’ya karşı mücadele sırasında öldürülen bir Sandinist kadın gerilla için yapılan yürüyüşten bir kare. 1979/Managua


Her ne kadar silahlı bir devrim hareketi olsa da Sandinistler, karma ekonomi ve demokratik çoğulculuğa dayanan bir tür Latin Amerika sosyal demokrasisini uygulamak istiyorlardı.

ABD'de Jimmy Carter yönetimi de onlara ılımlı yaklaşıyordu. Öyle ki; Nikaragua'ya ekonomik destek verecekleri taahhüdünde bulunmuştu. 

Fakat Ronald Reagan, seçim kampanyasından itibaren Sandinistleri tehdit olarak hedefe koydu ve 1981'de iktidara gelince tam bir düşman politikası uyguladı.

ABD, Somoza güçlerini yeniden toparlayarak Nikaragua'ya karşı kontrgerilla ordusu kurdu ve yoğun bir ekonomik abluka geliştirdi.

FSLN bir taraftan kontrgerilla ordularına karşı direnme savaşı verirken diğer yandan demokratik bir rejimi inşa etmek gibi zor bir görevi üstlendi.
 

6.jpg
Susan Meiselas’ın 1979’da çektiği bu fotoğrafa verdiği isimle "Molotov Man" elindeki Pepsi şişesini fırlatırken


1984'de gerçekleşen ilk serbest seçimlerde Daniel Ortega, Latin Amerika'nın önde gelen entelektüellerinden Sergio Ramírez ile beraber devlet başkanı ve yardımcılığına aday oldu. Bu seçimlerde FSLN oyların yüzde 60'ını elde etti.

Ancak savaş tırmandı ve ülkeyi büyük bir yıkıma sürükledi; bu da yoksullaşma ile birlikte ekonomik ve sosyal çöküşü beraberinde getirdi. Ortega bu koşullarda, Şubat 1990 seçimlerini Violeta Barrios de Chamorro'ya karşı kaybetti. 

Muhalefet seçimleri kazandığında Sandinistler iktidara yapışmadı. Ellerinde ordu olduğu halde muhalefeti engellemek için silaha başvurmadılar.

Böylece tarihte ilk kez silahla gelen bir devrimci hareket seçimle demokratik bir şekilde iktidarı burjuvaziye teslim etti. Uzun tarihsel süreçleri sırtlamış siyasal hareketler farklı aşamalar geçirirler.
 

9.jpg
1984-1989 arasında Nikaragua devlet başkan yardımcısı olan Nikaragualı entelektüel Sergio Ramirez, "Adios Muchachos" adlı hatıralarında devrimin coşkusunu, FSLN'nin iktidardaki çelişkilerini ve sonrasında yaşanan yıkımı anlatıyor


Ortega'nın FSLN'yi kişisel egemenliğine aldığı 1990 sonrası dönemi Sandinist Hareket'in beşinci aşaması olarak değerlendiriyoruz. Özetle:

Hareketin ilk dönemi, ismini aldığı Augusto César Sandino'nun liderliğinde 1929'da başladı ve zafere ulaştıktan sonra onun öldürülüşüyle 1934'te sona erdi.

Bu aşama "ilkel" ve köylü bir temele dayanan anti emperyalist bir başkaldırıydı.
 

10.jpg
Daniel Ortega devrim yıllarında bugün olduğundan çok farklı bir profil sergiliyordu


1961-1976 yıllarını kapsayan ve Carlos Fonseca ve Tomás Borge tarafından başlatılan illegal mücadele dönemi hareketin ikinci aşamasıydı.

Bu dönem, hristiyanlığın yasaklı olduğu Roma'daki yeraltı mezarlıklarından esinlenerek, "Katakomb Sandinizm" şeklinde adlandırılır. Bu aşama, devrimci mistisizm ve romantizmin hakim olduğu öğrenci sosyal tabanına dayanıyordu.
 

8.jpg
Başkentte Devrim Meydanında buluşan Sandinist gerillalar. Fotoğraf: Susan Meiselas / 18 Temmuz 1979


Üçüncü aşama olan 1977-1979 yıllarında ise; gerilla gruplarının ortaya çıktığı "Ayaklanmacı Sandinizm" vardı. Bu sürecin özelliği; Somoza'nın sürgün ettiği patronların gerillayı finansal açıdan desteklemesidir.

Hareket işçi, köylü, öğrenciler, entelektüeller, şehirli zanaatkârlar, profesyoneller, ev kadınlarının katılımıyla bir halk cephesine dönüşmüştü.

Ayrıca FSLN, Somoza'nın düşmanca politikalarından rahatsız olan Küba, Panama, Kosta Rika ve Venezuela hükümetlerinin lojistik-diplomatik desteğine sahipti.  
 

7.jpg
17 Temmuz 1979’da Somoza ailesi ülkeyi terk etti. Ertesi sabah Sandinist Halk Ordusu başkente girdi.


Sandinizmin dördüncü dönemi, 1979'da devrimin gerçekleşmesinin ardından iktidarı elinde tuttuğu 1990'a kadar geçen dönemdir.

"Kurumsal Sandinizm" denilen bu dönemde, devrime katılmış olan işçiler, gündelikçiler, kooperatifler, küçük ve orta ölçekli sanayiciler, öğrenciler, sendikalar, kadın grupları, çiftçiler ve gaziler yoksul köylü kitleleriyle bütünleşmiş ve yeni devrimci ordu, öğretmenler, sanatçılar, ilerici din adamlarının liderliğinde toplumsal dönüşüm sağlanmaya çalışılmıştır.

1989'dan itibaren Orta Amerika'da barış süreçleri başladı. Bunların en kapsamlı ve başarılısı da Nikaragua'da yapıldı. 

İktidarı devrediyorken bir "Geçiş Protokolü" imzalandı. 

İşte "Post Sandinizm" denilen beşinci evrede bu protokolün etkisi büyüktür. Zira protokol, başta Sandinist lider ve yöneticiler olmak üzere, hareketin içinde nüfuzu bulunanların çıkarlarını korumayı hedefledi. 

Devrim sırasında ve sonrasında el koyulan mülkler, topraklar, imtiyazlar Ortega ve çevresindekilerce paylaşıldı.

"La Piñata" adı verilen bu olay, devrimin önemli bir zaafını ortaya koymaktadır: Büyük ve küçük şefler devrimin prensiplerinin üzerindedir.

"Devrimi yapmak"tan aldıkları güçle ülkenin tapusunu ellerinde tutmak istemektedirler.

"Piñata", Nikaragualı Sandinist liderlerin 1990'da iktidardan ayrılmadan önce kamu ve özel varlıklarına el koymaları vakasıdır.

25 Şubat 1990'daki seçim yenilgisi ile, Violeta Chamorro'nun 27 Nisan'da başkanlık koltuğuna oturmasına kadar geçen bir ayda, bazıları daha önce kamulaştırılan büyük miktarda gayrimenkul ve kamu mallarının mülkiyeti çoğunlukla Başkan Daniel Ortega, kardeşi ve Tomás Borge gibi Sandinistler liderlere devredildi. 

Nakliye şirketleri, odun, şeker fabrikaları, mezbahalar, araziler, endüstriyel tesisler, sermaye, yerel bankaların mali yetkileri, ulaşım, ajanslar ve ticari kuruluşlar, motorlu taşıtlar, çiftlikler ve diğer varlıklar Ortega'nın yakın akrabaları, sandinist yöneticiler ve bazı sendikacıların eline geçti. 

Daha sonra bu "kamulaştırmalar" için Nikaragua devleti, mal sahiplerine 1,3 milyar dolar tazminat ödedi. 

1990'larda partinin kontrolünü ele geçiren egemen fraksiyon, kurucu ideolojisinin temel direkleri olan dayanışma, sosyal adalet, demokrasi, sosyalizm, eşitlikçilik, dürüstlük ve alçakgönüllülük gibi ilkeleri açıkça terk etti. 

Post-Sandinist beşinci evre böylece başladı. 

30 yılı aşan bu son evreye "Sandinist burjuvazi" damgasını vurdu. 

Mayıs 1994'te Sandinist Parti olağanüstü kongresinde Ortega, bu yozlaşmaya karşı çıkan dürüst kadroları tasfiye etti.

Tasfiye edilenler 1991'deki ilk FSLN Kongresi'nden bu yana "Piñata" yolsuzluğuna karışanların soruşturulmasını talep ediyorlardı. Fakat onların yerine partiye "Sandinist Kapitalistler" egemen oldu.

Hareket bu noktadan itibaren kesin olarak rayından çıktı. Partideki geniş militan kitlesinin FSLN'nin liderliğinde hayati kararlara etki etme potansiyeli yok edildi.  

Bu haliyle halktan uzaklaşan ve sandıkta gücünü yitiren Ortega, elitlerle anlaşarak siyaset aritmetiğinde ağırlığını korudu.

1990'lı yılların özelleştirme ve yolsuzluk şampiyonu iktidardaki Arnoldo Alemán ile beraber seçim sistemini değiştirdi.

Zira Ortega, parlamenter dokunulmazlığı olmazsa yargılanacağını biliyordu. 

Bu süreçte yolsuzluklar kadar önemli bir skandal patladı.

Ortega, 1998 yılında, üvey kızı Zoilamérica Narváez Murillo tarafından cinsel istismarla suçlandı. Zoilamérica, mahkemeye Ortega'nın kendisini 12 yaşından itibaren istismar ettiği şikayetinde bulundu.

Fakat Ortega'ya yönelik bu suçlama dokunulmazlığı sayesinde araştırılamadı.
 

12.jpg
Murillo’nun önceki evliliğinden olan Zoilamérica Narváez Daniel Ortega tarafından 12 yaşından itibaren cinsel istismara uğradığını söyledi. 1998’de şikayetini yargıya taşıması bir sonuç vermedi. Annesi Rosario Murillo eşi daniel’i savunarak kızını "iktidar hastalığına tutulmuş bir haset" olarak suçladı. Zoilamérica Kosta Rika’da yaşıyor


Ortega üç seçim kaybettikten sonra 2006'da sağın bölünmesinden faydalanarak devlet başkanlığını kazandı. İktidara yeniden gelmesinde kiliseyle kurmuş olduğu ittifakın da önemli bir etkisi oldu.

Somoza destekçisi Monsenyör Obando y Bravo ile açık bir ittifak yaptı. 
 

11.jpg
Ortega ve eşi Murillo 2006 seçimlerinde ittifak kurdukları Monsenyör Obando y Bravo tarafından dini nikahla yeniden evlendirildiler


Nikaragua Katolik Kilisesi'nin gerici ve sağcı din otoritesiyle kurulan bu ittifakın sembolik ve somut birçok sonucu oldu. 

Kiliseyle kurulan ittifak, Monsenyor'ün Ortega'yı kırk yıllık eşi Rosario Murillo ile dini törenle yeniden evlendirmesiyle "kutsal" bir hal aldı.

Bu aynı zamanda Rosario Murillo'nun bir tür "Meryem Ana" olarak iktidarda bir konum edinmesinin başlangıcıydı. 

Murillo, 2017'de resmen başkan yardımcısı olana dek uzun süre, yasal olmayan bu "kutsal" konumuna dayanarak ülkeyi Ortega ile yönetecekti.

Rosario Murillo önce Sandinizmin "kırmızı-siyah" rengini fujiyle değiştirdi. Tablolardaki "Bakire Meryem" gibi giyinmeye başlayan Murillo, sosyalizm kavramının yerine de hristiyanlığı ikame etti.

Bu dönemden itibaren resmi söylemde dinin ağırlığı arttı. Devlet dairelerinde dini semboller kullanılmaya başlandı. Murillo konuşmalarında, Nikaragua halkının Tanrı'nın seçtiği bir halk olduğu vurgusunu sıklıkla yaptı. 

Ortega kendisini protesto edenlerin içindeki şeytanı çıkarmak için rahipleri göreve bile çağırdı.

Ortega'nın kilise ile girdiği ittifakın en olumsuz sonuçlarından biri de, kendinden önceki sağcı yönetimin yasalaştırdığı kürtaj yasağını yürürlüğe koyması oldu. Yasaya göre hiçbir koşulda kürtaj yapılamıyor.

Kürtaj yaptıran anne 2 yıl, kürtajı gerçekleştiren ise 6 yıl hapis cezası alıyor.

Post Sandinizmin bu ilk döneminde Ortega IMF ile ilk anlaşmasını imzaladı. Bununla beraber eğitim ve sağlıkta kamucu politikaları güçlendirdi.

Tarım teşviklerini genişletti. Küçük toprak sahiplerine büyük baş hayvan hibe etti. Sosyal yardımları artırdı.

Ortega, 2000'lerin ikinci yarısında uluslararası piyasada enerji ve hammadde fiyatlarının yüksek seyretmesinden doğan bolluktan faydalandı.

O sırada Chávez, Venezuela petrolünü Nikaragua'ya bedavaya veriyordu.  

Bu sayede 2006 seçimlerinde yüzde 37 olan oy desteği 2011'de yüzde 62'ye çıktı. Seçim zaferinin haftasında anayasanın yeniden seçilme kısıtlamasını tartışmaya açtı.

Anayasaya göre devlet başkanı ve yardımcısı üst üste iki dönem görev yaptıktan sonra aday olamıyordu. 

"Post Sandinist" dönemde Ortega, hareketin tarihsel prensiplerinden birini daha tasfiye ederek, Anayasa Mahkemesi'nde kendi atadığı yargıçların izniyle seçim sınırlamasını kaldırdı.

Bu kısıtlama başkanlık sistemlerinin genel bir ilkesi olmakla beraber, en uzun aile diktatörlüklerinden birinin hüküm sürdüğü Nikaragua'da Sandinistlerin temel ilkesiydi. Bizzat Sandino'nun en önem verdiği ideolojik ilke, sürekli başkanlığa karşı durmasıydı.

Ortega kilise'nin yanı sıra sermaye örgütlenmesi COSEP'le de yakın ilişki sürdürüyordu. Sermaye ile arasındaki anlaşmayı "siz işinizi yapın siyaseti bana bırakın" olarak özetliyordu. 

Çok sayıda serbest ticaret anlaşması yaptı. Tarım, madencilik ve balıkçılık alanında yabancı yatırımı teşvik etti. 

"Unión Fenosa" gibi yabancı şirketlerin geçmiş para cezalarını ve haklarında açılan davaları iptal etti. 

Doğal kaynakları özelleştirdi. Ormanları kereste firmalarına sattı. "Pescanova" gibi belli yabancı firmaları imtiyazlarla ülkede tekel haline getirdi. 

Bu ultra pragmatik politika, yabancı yatırıma yönelik geniş bir açıklıkla birleşip sermaye için el verişli bir ortam yarattı. 

Ancak bu arada tek adamlık hedefinin etkisiyle Ortega, "Nikaragua Kanalı" gibi irrasyonel projelere yöneldi. 

2013'te Nikaragua meclisinden geçen proje, Hong Kong'da merkezi bulunan fason bir Çin şirketine verildi.

Meclis anayasaya aykırı biçimde, projeyi yapacak HKND şirketine, vergi muafiyetinin de ötesinde 50 yıl boyunca kanalın tüm gelirlerini alma hakkı tanıdı. 

Aslında Nikaragua'ya bir kanal projesi, geçen yüzyılın başında Panama Kanalı'nın açılması ile beraber ortaya çıkmıştı.
 

14.jpg
"Nikaragua Kanalı Projesi" Ortega’nın "tek adam" politikalarının belirgin hale geldiği bir dönemde ortaya atıldı


Fakat 1 milyar dolar bütçesi olan Nikaragua için, 25-50 milyar dolar arasında bir rakama mal olacağı hesaplanan projeyi gerçekleştirmek imkansızdı. Bu ölçüde büyük bir projeyi tek bir şirketin yapması ise mümkün değildi. 

Çin ve Rusya'nın kanal projesine destek verdiğine dair sürekli açıklamalar yapıldı. Ortega yönetimi proje için kanal çevresindeki yerli halkı zorla topraklarından atmaya başladı.

Aynı zamanda bir arazi spekülasyonu başladı. Fakat projeyi üstlenen HKND isimli şirket kağıt üstünde bile bir adım atmadı. 

2014'te Çin şirketi Panama Kanalı'nın işletmesini aldığında jeostratejik bir oyun oynandığı ortaya çıktı. Çin, Nikaragua Kanalı'nı Panama üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanmıştı.

Panama, Çin'in böyle bir projeye girişmemesi karşılığında kanalın işletmesini onlara verdi.

2016 seçimlerine Ortega-Murillo çifti birlikte girdi ve demokratik bir sistemde hayal bile edilmesi imkansız yüzde72,5 oy desteğiyle seçildi.

Seçim sonuçları Ortega'nın, ilk halkasında çocukları ve akrabalarının bulunduğu bir oligarşiyi inşa ettiğini gösteriyordu.

Bu manzara ironik biçimde kendisinin silahla yıktığı Somoza aile hanedanlığını anımsatıyordu. 

Seçimlerden bir yıl sonra 16 Nisan 2018'de, yeni vergi paketinin açıklanmasıyla patlayan ayaklanmalar, Nikaragua kurumsal siyasetinin bitişine işaret ediyordu.
 

13.jpg
2018’de patlak veren ayaklanma sırasında bir afişte Ortega’nın yüzünün yarısı 1979’da devirdiği diktatör Somoza’ya ait


Yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği ve aylarca süren protestolara kilise ve iş çevrelerinin verdiği destek, Ortega'nın ittifakları arasında bir çatlak oluştuğunu gösteriyordu. 

Ortega IMF ile iyi ilişkiler yürütmek için vergi reformuna sarılmıştı. Çünkü IMF, borcu geri ödemeye devam edebilmesi ve bütçe açığını kapatabilmesi için faiz dışı bütçe fazlası vermesini "tavsiye" etmişti.

Ortega, artık Latin Amerika'nın klasik "caudillo" şeflerinden birinden fazlasını ifade ediyor. O devrimci bir halk hareketinin içini boşaltıp yerine bir çıkar ağı ördü.

Ortega'nın uzun süredir solculuk iddiası yok. Bu yüzden sorun Ortega'nın solcu olup olmaması değil. Hatta onun geçmişte gerçekten devrimci olup olmadığı da bir tartışma konusu değil. 

Mesele tartışmasız radikal bir devrimci halk hareketinin nasıl Ortega ve çevresindekiler tarafından tahakküm altına alınıp yozlaştırıldığı.

Devrime sahip çıkacak bir militanlığın olmaması Sandinizmin tasfiyesindeki en büyük rolü oynadı.

Buradan çıkarılacak tarihsel ve pedagojik ders ise; devrimin sahibinin kişiler değil genel bir militanlık ruhuna sahip olması gerektiğidir. 
 

15.jpg
Nikaragua'nın en tanınmış şairi Ernesto Cardenal, Daniel ortega’nın Sandinist Hareketi yozlaştıran iktidar sürecine en çok direnen kişiydi. Rahip Cardenal Latin Amerika'daki Kurtuluş Teolojisinin en önde gelen savunucularından biriydi. 19 Temmuz 1979'daki zaferinden sonra 1987'ye kadar Nikaragua Devrimi'nin Kültür Bakanı olarak görev yaptı. "Kayıp Devrim" kitabında devrimin nasıl yitirildiğini yazdı


Bugün Daniel Ortega iktidarını eşini de yanına alarak sürdürüyor. 

Belki de ömrünü Latin Amerika'nın herhangi bir yozlaşmış başkanı gibi iktidarda tamamlayacak. Belki etrafındaki çıkar ağı tarafından tasfiye edilecek ya da bir halk hareketi tarafından koltuğundan indirilecek.

Fakat bir "tek adam" için çürümüş bir rejimde son nefesini vermekten daha kötüsü, bunun devrimci cesetlerin üzerinde olmasıdır. 

Çünkü Ortega sadece yaşamını fedakarca devrime adamış sayısız militanın sırtına basıp yükselerek elde etmedi. O hayatlarını devrimci mücadeleye veren on binlerce Sandinistin cesedi üzerinde duruyor.

Bu yüzden Ortega, kendileri için hiçbir şey beklemeden canlarını feda etmiş insanların hatırasına ihanet eden herkes gibi sonsuza dek lanetlendi.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU