Netanyahu-Trump ve ters işgal

"Gelecek pazartesi, Amerikalılar aynı soruyu soracak ve belki de kesin ve belirleyici cevap Beyaz Saray’ın efendisinde değil, Amerikan derin devletinde olacak... Kim bilir?"

 

Fotoğraf: Celal Güneş/AA

Hâlâ önümüzdeki pazartesi günü ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanhu arasında gerçekleşecek görüşmeyi bekliyoruz.

Medyadaki abartılı haberlere ve Trump'ın BM'deki son teatral performansına rağmen kaçınılmaz soru şu:

Beyaz Saray Başkanı, "Büyük İsrail" projesinin başlatılmasına onay verecek mi?

Gerçekten de bu, Trump'ın verdiği ABD desteğine dayanan İsrail'in aşırı güç yanılsamaları ile birlikte üç düzeyde sıra dışı bir ziyaret: Filistin, Suriye ve Mısır.

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ın dile getirdiği "barış yanılsaması" için çabalama söylemlerini ise unutun.

Şüphesiz gerçek şu ki, İsrail'i dizginleyebilecek tek güç, uzun zamandır dünyayı dürüst bir arabulucu veya hak arayışında adil bir ortak olduğuna inandıran stratejik ortağıdır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Netanyahu'nun Washington ziyaretinden önce, Rubio'nun Batı Duvarı'nda Yahudi kippası takarak ve özel duaları okuyarak görüntü verdiği İsrail ziyareti gerçekleşmişti.

Bu ziyarette Rubio, Katar'ın başkentini bombalayan Tel Aviv'e verdiği desteği, meşruiyet sınırlarının ötesinde, güçlü bir şekilde göstermişti.

Amerikan yönetiminin Gazze'nin boşaltılmasına ve bir Ortadoğu Rivierası'na dönüştürülmesine verdiği desteğin özünden hareketle Netanyahu, bunu Büyük İsrail vizyonunu netleştirmek için değerli bir zaman olarak görüyor.

"Büyük İsrail" terimi, 1967’deki Altı Gün Savaşı'ndan sonra popülerlik kazandı ve 1977'de "Akdeniz ile Ürdün Nehri arasında yalnızca İsrail egemenliği olacaktır" ifadesini kullanan Likud Partisi'nin kuruluş tüzüğünde de yer aldı.

Böylesi bir Amerikan emperyal ivmesi göz önüne alındığında, Netanyahu artık Gazze Şeridi'ni ilhak etmek ve ardından İsrail'in yetki alanını, işgal güçlerinin koruması altında 700 binden fazla yerleşimcinin yaşadığı tüm İsrail yerleşim yerlerini kapsayacak şekilde resmen genişletmek için güçlü bir konumda.

Gazze meselesi büyük olasılıkla Netanyahu'nun Washington ziyaretinin ana odak noktası olmayacak; bu, tartışmasız.

Aksine asıl amaç, başından beri "Büyük İsrail" projesi bağlamında iki temel nokta, daha doğrusu iki büyük engel olan iki temel konu etrafında dönüyor.

Netanyahu'nun ziyaretinin ilk temel noktası, kaçınılmaz olarak Suriye etrafında dönecek; açıklamalara benzer sızıntılar, Netanyahu'nun Washington'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ile görüşme olasılığının güçlü olduğunu gösteriyor.

Bu, İsrailli ve Suriyeli liderler arasında uzun zamandan sonra Trump'ın himayesinde gerçekleşecek ilk görüşme olacak.

Bunun da ötesinde, Şam ve Tel Aviv arasında, Golan Tepeleri ve geri kalan sınırlar başta olmak üzere birçok tartışmalı konuyu içeren, iki ülke arasındaki ilişkilerin çerçevesini yeniden şekillendirecek bir güvenlik anlaşmasının imzalanması bekleniyor.

Netanyahu, Trump'ın kendisine verdiği desteğin, Suriye ile Ortadoğu'da İran'ın vekil güçlerini takip etme fikrine hizmet eden ve İsrail'in kuzey sınırının güvenliğini garanti altına alan yeni bir fiili durum formüle etmek için altın bir fırsat olduğunun farkında.

Netanyahu'nun Trump ile görüşmesinde kaçınılmaz olarak odaklanacağı ikinci nokta veya talep, İsrail'in endişe kaynağı olarak nitelendirdiği Mısır’ın Sina Yarımadası'nda yaptığı iddia edilen askeri yığınak konusunda Kahire’ye baskı yapmaya çalışmasıdır.
 


Netanyahu'nun ziyaretinden önce Tel Aviv hem açık hem de örtülü yollarla bunun taşlarını döşedi.

Bunlar arasında, eski İsrail Mısır büyükelçisi David Govrin'in Yedioth Ahronoth'ta yayınlanan ve Kahire'nin Sina'daki askeri ataşeyi yıpratma girişimleri ve Gazze'deki son gelişmelerin nasıl iki ülke arasında çok tehlikeli bir senaryoya kapı araladığı gibi geleneksel yalanlarla dolu bir makale de yer alıyordu.

Ama Govrin, Selahaddin Koridoru’na askerlerini konuşlandıran ve Gazzelileri denize dökmeyi planlayan İsrail hakkındaki gerçeklerden bahsetmeye tenezzül bile etmedi.

İsrail, Gazzelileri denize doğru iterek ya denizde boğulmak ya da Mısırlıları onları canlı olarak kurtarıp topraklarına almaya zorlamak arasında bir seçimi dayatmak istiyor. Böylece menfur zorla göç ettirme senaryosunu gerçekleştirecek.  

Netanyahu'nun Washington ziyaretinde faydalı ve yeni olabilecek husus, özellikle bir tür sömürgeciliği veya ters işgali temsil ettiği için ABD ile İsrail arasındaki ilişkinin sınırları hakkındaki soru işaretinin yeniden gündeme gelmesidir.

Birçok Amerikan başkanına danışmanlık yapmış ünlü Amerikalı politikacı Pat Buchanan, Kongre Binası'nın "İsrail işgali altındaki toprak" olduğunu söylerdi.

1996 yılında, hayal kırıklığına uğramış Başkan Bill Clinton da kibirli Netanyahu ile görüştükten sonra, "Kendini kim sanıyor? Buradaki süper güç kim?" diye sormuştu.

Gelecek pazartesi, Amerikalılar aynı soruyu soracak ve belki de kesin ve belirleyici cevap Beyaz Saray’ın efendisinde değil, Amerikan derin devletinde olacak... Kim bilir?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU