"Ne tükettiğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim"

Doç. Dr. Umut Hacıfevzioğlu, Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: PixaBay

Geçtiğimiz günlerde bir gazetede yer alan, evimizi dekore etme biçimimizin kişiliğimize ilişkin ipuçları sunduğuna dair yazıyı okurken tüketim toplumunun geldiği aşamayı düşünmeden edemedim.

Söz konusu yazıda insanların dış görünüşüne bakarak kişilik analizi yapabildiğimiz; yalnız en başarılı kişilik analizini evin dekorasyonuna bakarak yapabileceğimiz, bir evin dekorasyonunun, o evin sahibinin kişiliği hakkında bize pek çok bilgi verdiği ifade ediliyordu.

Bu yazıda, "Bana ne tükettiğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim" mesajı verilmekteydi.

Evet, tüketmenin yalnızca tüketmek anlamına gelmediği, tüketim alışkanlıklarımızın kişiliğimizi, kimliğimizi ve statümüzü de belirlediği zamanlarda yaşıyoruz.

Geçmiş nesiller ihtiyaçlarından dolayı tüketmiş olabilirler. Yalnız ihtiyaçtan dolayı tüketmek geçmişte kaldı.

Tüketim toplumunda yaşayan bizler sadece ihtiyaçtan dolayı tüketmediğimiz gibi bizzat tüketimin kendisini bir ihtiyaç haline getirmiş durumdayız.

Dahası, geçmişte bir ihtiyacın karşılanması anlamına gelen tüketim günümüzde kimliğimizin kurucu öğesi haline gelmiş durumda.

O halde tüketim toplumunun yalnızca tüketim ürünlerinin üretilip tüketildiği bir toplumu ifade etmediği aşikâr. Yani, günümüzde tüketim yalnızca biyolojik ihtiyaçlarımızı doyuran basit bir süreç olmaktan çıkmıştır.

Bizler karşımızdakilere imaj ve mesaj iletimimizi tüketim ve beğeni kalıplarımız aracılığı ile yapmaktayız.

Örneğin, "x marka bir otomobil"e baktığımızda onun araç olarak işlevinden çok markası, değeri, imajı üzerinden aracın tüketicisine de değer biçiyoruz.

O otomobilin sahibinin kimliğine, kişiliğine, yaşam tarzına dair belirlemelerde bulunuyoruz. Böylesi bir durumda sahip olduğumuz otomobil, bizim bir yerden başka bir yere ulaşmamızı olanaklı kılan bir nesne olmanın ötesinde bizim kimliğimiz, kişiliğimiz ve yaşam tarzımıza dair pek çok mesajı aktarmamızın da bir aracı halini alıyor.

Durum böyle olunca da artık otomobilin işlevinden çok onun aracılığıyla vereceğimiz mesaj öncelik kazanmış oluyor. Söz konusu araç iletmek istediğimiz mesajın aracı haline gelince de nasıl bir mesaj iletmek istiyorsak buna uygun bir araca olanaklarımız dâhilinde sahip olmaya çabalıyoruz.

Yaptığımız şey, bana göre ihtiyaçtan dolayı tüketmenin ötesinde tüketim nesneleri üzerinden kimlik inşa etme çabasıdır. Evet, gümünüzde tüketmenin, tüketebilmenin bir statü göstergesi haline geldiği söylenebilir.

Tüketim toplumunda insanlar artık sahip olduğu nesnelerle, tükettiği ürünlerle kimliğini ortaya koyuyor. Her ne kadar tükettiğimiz ürünlerin kendilerinin "kendinde" bir anlamı olmasa da bizler söz konusu ürünlere, nesnelere bir anlam yüklüyoruz.

Sonuçta kim olduğumuzu ya da kim olmak istediğimizi anlam yüklediğimiz nesnelerle, ürünlerle ortaya koymaya çabalıyoruz.

Bana öyle geliyor ki insanı ve toplumu değerler bağlamında anlamlandırdığımız devirler ne yazık ki geride kaldı.

Tabii bunu söylerken aşırı genellemeden de kaçınmam gerektiğini düşünüyorum; çünkü günümüzde de pek çok insan değerleri temel alarak kimliğini inşa etmektedir.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU