Bakü Özel Temsilcisi

Prof. Dr. Nadir Devlet Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Basın Servisi

Rusya'nın Kommersant gazetesi 19 Aralık 2020, 234 numaralı cumartesi nüshasının ilk sayfasına böyle bir başlık attı. 

18 Aralık'ta Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) zirvesi, video konferans şeklinde yapıldı. Eski dokuz Sovyet ülkesinin üye olduğu (Azerbaycan, Belarusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moldovya, Özbekistan, Rusya Federasyonu ve Tacikistan) katıldığı bu zirveye, bir tek Ermenistan katılmadı.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı da bunu fırsat bilerek mi veya taammüden kuralları bozarak mı bilinmez, üyelere bir saat kadar zaferinden bahsetti.  


Zirveye, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev başkanlık etti. Üye olmamasına rağmen Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdimuhammedov da katıldı.

Aslında tarafsızlık politikasından fayda görmediğinden olsa gerek geçenlerde Rusya ile bir savunma anlaşması yapmıştı. Bu zirveye katılması da tam üyeliğe başvuracağına işaret ediyor.

Ermenistan Başbakanı Paşinyan, babasının vefatı dolaysıyla katılmayarak Aliyev'in hakaretlerinden de kurtulmuş oldu.

Kimse Aliyev'i uzun konuşmasını kesmedi. Paşinyan'ı sürekli destekleyen Belarusya Cumhurbaşkanı Lukaşenko bile bir söz söylemedi. 


Aliyev konuşmasının sonuna doğru "Vladimir Vladimiroviç Putin'in aktif katkısı ile üçlü anlaşma metni 9 Kasım'da kabul edildi, akşamında da imzalandı" dedi.

Aliyev konuşmasının çeşitli yerlerinde Putin'e, yardımı sayesinde büyük zaferi kazandığı için teşekkür etti.

Ancak Aliyev bu uzun zafer konuşmasında Türkiye'nin askeri, maddi ve manevi desteğinden bahsetmeyi gerekli görmedi anlaşılan. 


Kommersant'ın özel muhabiri Andrey Kolesnikov bu haberin başlığına "Bakü Özel Temsilcisi" diye koymasının şüphesiz bir anlamı olsa gerek.

Bir zamanlar Amerikalıların Türkiye'de darbe yapan generallere "our boys (bizim oğlanlar)" demelerini andırıyor.

Anlaşılan Aliyev, bazı çevrelerde Moskova'nın adamı olarak görülüyor. Nedeni ise belki de Azerbaycan'da bir Rus askeri üssüne sahip olmaları.

Türk askeri ile ortak barış gücü oluşturma planından hâlâ bir ses çıkmadı. Ankara'nın ağzına bir parmak bal mı çalındı, acaba?


Böyle bir şeyin olması ihtimali belki Sayın Erdoğan'ın Bakü'deki zafer töreninde okuduğu şiire de vesile olmuştur. İran bu dizelere büyük reaksiyon gösterdi, aslında adres bence Moskova idi. 

AKP liderinin Bakü'deki zafer kutlamalarında "Aras'ı ayırdılar" mısraının da geçtiği bayatıyı (halk şiiri) okuması, İran'da Devrim Muhafızları başta olmak üzere Fars kökenlileri ayağa kaldırdı.

İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Twitter'dan yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Bakü'de kötü anlattığı şeyin, Aras'ın kuzeyindeki bölgelerin İran anavatanından zorla ayrılmasına atıfta bulunduğu bilgisi verilmedi. Azerbaycan Cumhuriyeti'nin egemenliğine zarar verdiğinin farkında değil miydi?


Ardından Tahran'daki Türk Büyükelçisi, Dışişleri'ne çağrıldı; yani İran alttan almadı. İran meclisinde 286 vekilden 225'i ortak bir açıklamayla "Erdoğan'ın ayrılıkçı bir dil kullanmasını şiddetle kınıyoruz" dediler.

Üstelik bazı yetkililer Erdoğan'ı İran topraklarına göz diken diktatör Saddam'a benzetip akıbetini hatırlattı!

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yanlış anlamayı düzeltmek için İran Dışişleri Bakanı Zarif'i aradı. Şu anda ortalık yatışmış gibi gözüküyor. 


Bu kriz biraz da "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" atasözünü hatırlatıyor. Azerilerin tabiri ile Aras bayatı, 1813 Türkmençay Antlaşması ile Azerbaycan hanlıklarının Aras Nehri sınır olmak üzere ikiye ayrılmasını hatırlatıyor.  

İran'da, Azerbaycan nüfusunun 2-3 mislinden fazla Azeri yaşıyor. İran'da gayri Fars unsurunun varlığı, resmî makamların da kabul ettiği bir husustur.

Ancak bunların toplam nüfusa oranı, sayısı konusunda pek sıhhatli bilgiler bulunmamaktadır. 


Azeriler, 84 milyon toplam nüfusu olan İran'ın en büyük azınlığını teşkil eder. Geçen dönemlerde Farisilerin oranının yüzde 51'e kadar düşüp, Azerilerin yüzde 24-25'lere kadar yükseldiğini; 2012-2014 yıllarında ise Farisilerin oranı birden yüzde 61'e geldiğini ve Azerilerin yüzde 16'ya düştüğünü gördük.

Bunun bir manipülasyon olduğu apaçık ve Tahran'ın azınlıklardan hayli ürktüğünün de göstergesi.   


Güney Azerbaycan'daki aydınlar, 1918 yılında komşu Kuzey Azerbaycan'da bağımsız bir Azeri devletinin kurulduğunu görüp etkilemişti.

Tebriz'deki demokratlar 8 aylık bir hazırlıktan sonra, 9 Nisan 1920'de Britanya ile İran arasında yapılan bir antlaşmayı bahane ederek ayaklandılar.

Şehrin yönetimini ''Heyet-i İçtimai'' aldı ve yerel polisle jandarma teşkilatları bunun otoritesini kabul etti. Eyalete de Azadistan adını veren isyancıların bu hareketi uzun süremedi.  


İkinci Dünya Savaşı esnasında ise bir taraftan İngilizler diğer taraftan Sovyetler İran'ı işgale başladı. 12 Aralık 1945 (21 Azer 1324) tarihinde Tebriz'de Azerbaycan Milli Meclisi açıldı.

Meclisin açılış toplantısına, seçilen 100 milletvekilinden 75'i katıldı. 13 Aralık 1945'te Tebriz'deki İran askeri güçlerinden teslim aldığı silahlarla Azerbaycan ordusu kuruldu. 

9 Mayıs 1946'da Sovyet Ordusu İran'ı terk etti ve 20 Aralık 1946'da General Ali Razmara komutasındaki İran ordusu Azerbaycan'a girdi. Böylece Güney Azerbaycan'ın bir yıl süren özerkliği sona ermiş oldu.

Güney Azerbaycan'da böyle hatıralar yaşanırken, bu sefer Sovyet Ordusu yerine Türk Ordusu mu Kuzey Azerbaycan'la birleşmeyi sağlayacak sorusunu da akla getirmiyor değil.

Bu şartlarda İran rejimi de Putin Rusya'sı da ve hatta Başkan Aliyev de zarar görecektir. Erdoğan'ın okuduğu mısralar acaba bunu mu kastetti?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU