Dünyaya hoşgeldin bebek, zehirlenme sırası sende!

Yazar, düşünür Lütfü Oflaz Independent Türkçe için yazdı

Dünyanın nüfusu 1800 yılında 1 milyardı.

1900 yılında 1,5 milyara ulaştı.

Yıl 2020 ve dünyanın nüfusu 7,7 milyar olarak hesaplandı.

2100’de ise dünyanın nüfusunun 11,5 milyara yaklaşacağı hesaplanmakta.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Evet, dünyanın nüfusu böylesine çılgın hızla artmakta.

Oysa her doğan insan bir tüketicidir.

Her şeyden önce dünyadaki havanın, suyun, toprağın tüketicisidir.

Yaşamak için insanın öncelikle hayati ihtiyaçlarını karşılaması gerekir.

İnsana hava gerekir, su gerekir, toprak gerekir.

Aş gerekir, iş gerekir. 

Ancak dünyanın kaynakları sınırsız değildir.

İnsan ürerken dünyanın kaynaklarının sınırsız olmadığı bilinciyle hareket etmelidir. 

Ne yazık ki çoğu toplum bu bilinçle hareket etmiyor.

Birleşmiş Milletler’in açıkladığı rakamlara göre, Avrupa’da nüfus artmıyor.

Buna karşılık Asya ile Afrika nüfus artışında birbirleriyle çılgınca yarışıyor.

Şu anda dünyada en fazla nüfus Asya’da ama, yakın zamanda nüfus artış hızında Afrika’nın Asya’yı geçeceği hesaplanıyor.

Sonuçta dünyada insan çoğaldıkça çoğalıyor. 

Her doğan insana barınması için ev gerekiyor. 

İnsanlar bu ihtiyacını karşılamak için dere yataklarına bile evler yapıyor.

Kendilerine ev yapacak alanlar açmak için ağaçları kesip ormanları yok ediyor.

Buralarda yaşayan diğer canlıların yaşam alanlarını kurutuyor.

Doğanın hayat damarlarını kurutuyor.

Yine her doğan insana çalışacağı işyerleri, fabrikalar gerekiyor. 

Çoğu yerde fabrikaların saldıkları zehirli gazlar, atıklar doğanın canına okuyor. 

Lağımlar ise çoğu yerde derelere, nehirlere, göllere, denizlere akıtılıyor. 

İnsanların çöpleri de çoğu yerde götürülüp ya denizlere boşaltılıyor ya da topraklara gömülüyor.

Dünyada ne kadar çok insan olursa, doğaya da o kadar çok zarar veriliyor.

Nerde çokluk orda yokluk (!) durumu oluşuyor.

İnsanın doğaya verdiği zararlar sonucunda ozon tabakası deliniyor; buzullar eriyor; yağmur ormanları giderek yok oluyor.

Dünya ısınıyor; sıcaklıklar artıyor; iklimler değişiyor.

Nasıl ki korona gibi virüsler çoğalıp yayılarak insanlığı yiyip bitiriyorsa, insanlar da çoğalıp yayılarak doğayı yiyip bitiriyor.

İnsanlar çılgınca üreme, çılgınca tüketme uğruna doğanın ırzına geçiyor!

Biz insanlar havayı kirletip zehirledik.

Suyu kirletip zehirledik.

Toprağı kirletip zehirledik.

Doğayı vahşice talan ettik.

İnsanların dışındaki canlıların yaşam alanlarını yok ettik.

Biz insanlar doğayı, dünyayı yaşanmaz hale getirdik.

Böyle bir dünyaya çocuk getirilir mi?

Kirlenmiş, zehirlenmiş havayı soluyup, suyu içip büyüyen çocuklar sağlıklı olabilir mi?

Kirlenmiş, zehirlenmiş sularla sulanıp yetiştirilmiş sebzeleri, meyveleri yiyip büyüyen çocuklar sağlıklı olabilir mi?

Kirlenmiş, zehirlenmiş suları içen hayvanların etleri, sütleriyle beslenip büyüyen çocuklar sağlıklı olabilir mi?

Kirlenmiş, zehirlenmiş nehirlerde, göllerde, denizlerde avlanan balıkları, deniz ürünlerini yiyip büyüyen çocuklar sağlıklı olabilir mi?

Oldu olacak dünyaya her gelen bebeği, hoşgeldin bebek zehirlenme sırası sende diye karşılayalım bari!

Benim dünyalı kardeşlerim…

Gelin doğaya kaldıramayacağından fazla yük yükleyip ona eziyet etmeyelim.

Çoğaldıkça çoğalıp, yayıldıkça yayılıp, tükettikçe tüketip doğayı yiyip bitirmeyelim.

Böyle yaparsak doğanın da çoğalıp yayılan virüsler gibi felaketlerle insanlığı yiyip bitireceğini bilelim.

Doğanın intikamı çok acı olur.

Bilelim ki koronavirüs felaketinden de ders almazsak, doğanın bize vereceği bundan sonraki ders çok daha acımasız olur.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU