'Ukrayna uçağının düşürülmesi, Süleymani'nin cenazesinde oluşan ulusal birlik görüntüsüne zarar verdi'

Ortadoğu araştırmacısı Selim Sezer, Ukrayna uçağının İran tarafından düşürülmesiyle "psikolojik üstünlük" durumunun tersine döndüğünü söyledi

Tahran'da Emir Kebir Üniversitesi’nin önünde toplanan göstericilerin, düşürülen Ukrayna uçağında hayatını kaybedenleri anma gösterisi, rejim karşıytı protesto gösterilerine dönüştü / Fotoğraf: AA

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İran'ın en güçlü isimlerden biri olan Kasım Süleymani'yi öldürdü.

Irak'ın başkenti Erbil'de gerçekleşen ABD saldırısından sonra İran ile Amerika ilişkileri tamamıyla koptu. 

Hatta "3. Dünya Savaşı'nın" başlayacağı yorumları bile yapıldı.

Kasım Süleymani'nin ABD tarafından öldürülmesi İran'da akaryakıt zamlarına karşı başlayan gösterileri arka plana attı. 

Süleymani'nin öldürülmesiyle ABD'ye yönelik öfke, beraberinde İran'da birlik ve beraberlik görüntüsünün oluşmasına yol açtı.

Ancak bu uzun sürmedi. Ukrayna uçağının İran tarafından düşürüldüğünün itira edilmesiyle ülkede farklı gelişmeler yaşandı.

İran'ın intikam açıklamalarının ardından peş peşe attığı yanlış adımları ve bölgedeki son gelişmeleri, Ortadoğu araştırmacısı Selim Sezer ile konuştuk. 

Sezer, Ortadoğu'nun sürprizlere gebe, her an değişen denklemlere sahne olan bir bölge olduğunu hatırlattı. 

İran ile ABD arasında açık ve büyük çaplı bir çatışmanın yaşanmayacağını belirten Sezer, ancak bölgede, her iki ülkeye yakın güçler arasındaki çatışmaların devam edeceğini söyledi.

 

selim sezer.jpg
Selim Sezer / Fotoğraf: Independent Türkçe 

 

Bölgedeki savaş "vekil güçler" üzerinden yürütülecek


- Süleymani suikastının olduğu günden itibaren hem İran'ın hem de ABD'nin açıklamaları sonrasında yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Öncelikle, beraberindeki bazı başka üst düzey isimlerle birlikte Kasım Süleymani’nin neden ABD tarafından hedef alındığını belirtmek gerekir.

ABD’nin resmi açıklamalarında öne sürülen gerekçe, Süleymani’ye bağlı bir grubun Irak’ta bulunan ABD büyükelçiliğine ve üslerine saldırı hazırlığında olduğu ve bu suikastın da “önleyici saldırı” niteliğinde olduğu şeklindeydi. 

Ancak daha geniş bir bağlam içerisinde, Kasım Süleymani’nin ABD tarafından geçtiğimiz yıl “terör örgütü” ilan edilmiş Devrim Muhafızları’nın en üst düzey komutanı olmasının yanında, Yemen’den Irak’a, Lübnan’dan Filistin’e kadar geniş bir coğrafya içinde faaliyet yürüten, tartışmaya açık bir şekilde İran’ın “vekil güçleri” olarak da adlandırılan askeri yapılanmaların en önemli bağlantı noktası olduğunu vurgulamak gerekir.

ABD bu suikastla bir anlamda bu oluşumların tamamını hedef almış ve aralarındaki temas, bağlantı ve koordinasyonun kesilmesini ya da zayıflatılmasını hedeflemiştir. 
 

aa.jpg
Fotoğraf: AA


"ABD'nin açıklamaları bir savaşı tercih etmedikleri anlamına geliyor"

Bu denli büyük çaplı bir suikastın bir karşılığının olacağı kesindi. Irak’taki Aynü’l-Esad üssüne düzenlenen füze saldırısının beklenen karşılık olup olmadığını şu anda bilemiyoruz.

Bu, bir dizi saldırı ve eylemler dizinin ilk halkası olabilir, bundan sonraki hamleler, bahsettiğimiz askeri oluşumlar (Haşdi Şabi, Hizbullah, İslami Cihad….) tarafından gerçekleştirilebilir.

İran ilk adımı bizzat atmayı ve süreci daha sonra bu şekilde devam ettirmeyi tercih etmiş olabilir. Elbette bunlar varsayım. Neler olacağını bekleyip göreceğiz. 

ABD’nin açıklamaları açık bir şekilde bir savaşı tercih etmedikleri anlamına geliyor. Tabi ABD Başkanı Donald Trump’ın bu açıklamayı yapmak için 14 saat beklemiş olması üzerine de düşünmek gerekir.

Muhtelif senaryolar ve ihtimaller değerlendirilmiş, riskten kaçınılmış olabilir. Açıklamada bunun dışında söylenen şeyler (nükleer silah meselesi, yaptırımlar vs.) daha önce de söylenegelinen şeylerin bir tekrarıydı. 

Dolayısıyla, bu bölgenin her zaman sürprizlere gebe ve denklemlerin her an değişebildiği bir bölge olduğunu, dolayısıyla her tespit ve öngörünün her an boşa düşebileceğini akıldan çıkarmadan, en kuvvetli ihtimalle öngörülebilir bir gelecekte ABD ve İran arasında büyük çaplı ve açık bir çatışmanın olmayacağını, ancak ABD’ye ve İran’a yakın güçler arasında bölgenin farklı yerlerinde muhtelif yoğunluklu çatışmaların devam edeceğini veya bir miktar artabileceğini söyleyebiliriz. 
 

iran-abd aa.jpg
Fotoğraf: AA

 

"ABD'ye yönelik 1945'ten beri askeri bir misillemenin ilk örneği"

Süleymani'nin cenaze törenindeki izdiham nedeniyle en az 56 kişinin, düşürülen uçakta da 176 kişinin ölmesiyle, İran'a yönelik tepkiler arttı. İran'ın söylemleri ile yaşanan mevcut durumu göz önüne aldığımızda neler söylemek istersiniz? İran kendisini hem içeride hem dışarıda nasıl savunacak, nasıl anlatacak?

Yıllar önce, Irak’taki ABD işgali yeni bir safhaya girerken, ülkedeki ABD askerlerine karşı silahlı bir isyan başlatmış olan Mukteda es-Sadr liderliğindeki Mehdi Ordusu’na karşı Necef şehrinde büyük çaplı bir operasyon başlatıldığında, ABD’nin dünyaya bu şehirdeki gelişmeleri gün gün aktarırken kendi ölü sayılarından hiç bahsetmediğini, sanki hiç asker kaybetmiyormuş gibi bir anlatı oluşturduğunu pek çok kişi hatırlıyordur. 
 

iran abd üssü afp.jpg
İran füzelerinin isabet ettiği Ayn el-Essad üssünün uydu görüntüleri / Fotoğraf: AFP

 

Son füze saldırısında eğer ölen Amerikan askeri olmuşsa, bunun kabul edilmesi hem ABD için ciddi bir itibar kaybı yaratacak, hem de Trump’ın yaptığı “tansiyon düşürücü” açıklamaya imkan vermeyecekti.

Neler olup bittiğini kesin olarak bilmemiz mümkün değilse de, bunların da zihnimizin bir köşesinde tutulması gerekiyor. Bunun dışında, saldırıda hiç ABD askeri ölmediyse bile bu saldırı, ABD’nin dünyadaki baş hegemonik güç haline geldiği 1945 yılından beri bir devletin kendisine karşı öyle ya da böyle askeri bir misilleme yapmasının ilk örneğidir ve bu hafifsenecek bir şey değildir. 


"Ukrayna uçağının düşürülmesi ile durum tersine döndü"

Bununla birlikte İran, başlangıçta bir tür “psikolojik üstünlük” sağlamış olsa da, Ukrayna uçağını kendilerinin düşürdüğünü gecikmeli bir şekilde kabul etmek zorunda kalmaları durumu tam tersine çevirdi ve İran’ı her bakımdan çok zor durumda bıraktı.

Zira önemli bir bölümü yabancı ülke vatandaşı olan iki yüze yakın insan hayatını kaybettiği gibi, İran’ın ilk andan itibaren geliştirdiği inkarcı tavrı da boşa düştü ve bir “sözüne güvenilirlik” sorunu ortaya çıktı.

 Aynı zamanda İran Silahlı Kuvvetleri içindeki bazı unsurların ya füze ateşlerken güzergahtaki sivil yolcu uçaklarını hesaba katamadığı, ya böyle bir riski devre dışı bırakacak askeri teknolojinin bulunmadığı, ya da sivil uçaklarla askeri uçakları birbirinden ayırt edemedikleri anlaşılmış oldu.

Bunlar, çok ciddi zaaflar anlamına geliyor ve İran’ın olası bir savaşa gerçekten hazır olup olmadığı konusunda ciddi soru işaretleri meydana getiriyor. Tahminimce bazı kişiler bu süreçte sorumlu ilan edilerek cezalandırılacaktır, ayrıca kurbanların ailelerine ve aralarındaki yabancıların ülkelerine tazminat verilecektir. Ancak İran yönetimi, özellikle iç kamuoyunu ikna ve teskin etmekte zorlanacaktır. 

Nitekim resmi özür açıklamasından hemen sonra hayatını kaybedenler için Tahran’da düzenlenen anmalar protesto gösterilerine dönüştü ve hızla ülkenin diğer şehirlerine yayıldı. Bu durum, Kasım Süleymani’nin cenaze törenleri esnasında oluşan ulusal birlik görüntüsüne de zarar verdi ve dış ülkelerin İran’daki siyasi süreçlere yeniden müdahale etmeye çalışacağı bir zemin yarattı. 
 

iran aa.jpg
İran'ın başkenti Tahran'da halk, düşürülen Ukrayna uçağında hayatını kaybedenler için toplandı, sonrasında rejim karşıtı sloganlar attı / Fotoğraf: AA


"İsrail kuşkusuz Hasan Nasrallah’a da suikast düzenlemeye çalışacaktır"

- Jerusalem Post gazetesinin 28 Ekim 2019 tarihli bir yazısında, İsrail'in suikast listesinde bulunan üç kişinin Kasım Süleymani, Hasan Nasrallah ve İslami Cihad komutanı Baha Ebu'l-Ata olduğu yer alıyor.

Baha Ebu'l-Ata İsrail, Kasım Süleymani ise ABD tarafından öldürüldü. Nasrallah'a yönelik olası bir suikast sonrasına yönelik herhangi bir ön görünüz var mı? Böyle bir durumda bölge ve dünya ne ile karşılaşır sizce?

İsrail’in defalarca ABD’den Kasım Süleymani’yi öldürmesini istediğini ve zaman zaman da “eğer siz yapamayacaksanız biz yaparız” anlamına gelen sözler söylediğini biliyoruz.

3 Ocak tarihli suikast, zahiren İsrail’den tamamen bağımsız bir şekilde gerçekleşmiş gibi görünse de, hem bu durum, hem de suikastın İsrail açısından taşıdığı anlam ve önem sebebiyle, gerçekte pek de öyle değil. 

İsrail kuşkusuz Hasan Nasrallah’a da suikast düzenlemeye çalışacaktır. Daha önce İmad Muğniye gibi üst düzey Hizbullah komutanlarının yanı sıra başta ilk genel sekreter Abbas Musavi olmak üzere üst düzey yöneticilere de suikastlar düzenlediler.

Elbette Hizbullah’ın kapsamlı ve sofistike güvenlik önlemleri sebebiyle böyle bir girişim pek kolay olmayacaktır. 
 

nasrallah avsat.jpg
Hasan Nasrallah / Fotoğraf: Şarku'l Avsat​​​​​​​

 

"Yıllardır birikmiş pek çok dinamik harekete geçer"

Ayrıca böyle bir fiili işlemek için “içeriden” istihbarat almaları gerekecektir. Nitekim Kasım Süleymani suikastında ABD’nin bazı Iraklı ve Suriyeli isimlerden istihbarat aldığına ilişkin şayialar günlerdir dillendiriliyor.

Keza çok ciddi ve güvenilir kaynaklar, İsrail’in Baha Ebu’l-Ata suikastında Ramallah’taki Filistin Yönetimi’ne bağlı istihbarat birimleriyle işbirliği yaptığını ileri sürdü. Bu kadar büyük ve ciddi bir iddia ne yazık ki yeterli düzeyde konuşulmadı. 

İsrail’in (ya da ABD’nin) Nasrallah’a yönelik olası bir suikast girişimi için “içeriden” benzer bir destek bulması pek kolay değildir, ancak bunun yollarını arıyorlardır ya da arayacaklardır. Son olarak, böyle bir girişimin hayata geçirilmesi durumunda İsrail kendisini birden fazla cepheden -Lübnan, Golan ve belki Gazze- gelen misillemelerle karşı karşıya bulabilir.

Hatta yıllardır birikmiş pek çok dinamiğin harekete geçmesiyle çok daha geniş çaplı bir bölgesel çatışma durumu bile meydana gelebilir. 

Ancak bunun olup olmayacağı, tam o andaki denklemlerin nasıl olduğuna bağlı olacaktır. Ortadoğu bölgesindeki hemen hemen bütün aktörler rasyonel hareket etmekte ve belirsizlik ve majör risklerle dolu süreçlerin içine girmekten mümkün olduğunca imtina etmektedir. 

 

 

Independent Türkçe

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU