Türk futbolu dar alanda ofsaytta yakalandı

Okan Can Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Independent Türkçe

Günümüzde spor, sadece kazanmanın yetmediği, popüler kültürün en önemli kalesi haline geldi.

Sponsorlar, futbolcular ve turnuvalar, sporu, özellikle de futbolu ihtişamlı bir makineye dönüştürdü.

Bu ihtişamlı makinenin çalışma sistemi, futbolu, -markalaşma yaratarak- her ürününü gelir yaratan bir spor branşı haline getirdi.

Şampiyonluk kadar önemli olan şey ise, hangi ligde ve hangi rakiple mücadele ettiğiniz oldu.

Örneğin geçen yıl Şampiyonlar Ligi şampiyonu Liverpool’un 110 milyon euroluk gelirine karşın finalde kaybeden Tottenham, finale kadar 102 milyon euroyu zaten cebine koymuştu.

2018 yılında dünya genelinde sponsorların, spor branşlarındaki yatırımlarının yaklaşık 66 milyar doları bulduğu tahmin ediliyor. 

Bu sponsorluk gelirlerinden ne kadar pay alınacağı, her takımın marka değeri ile belirleniyor.

Geçmişin Şampiyonlar Ligi şampiyonları Kızıl Yıldız, Hamburg, Nottingham Forest, Feyenoord, Astol Villa ve Steaua Bükreş gibi takımlar artık bu pastadan pay almak bir yana, pastanın yanına bile yaklaşamıyorlar.

Avrupa’da futbolun endüstriyel bir makineye dönüşmesi devrimini ıskalayan Türk futbolu, ortaya çıkan bu makinenin ne kadar ihtişamlı olduğuna bakarak, hayranlıkla izlemekle yetindi.

 Süper Lig'in marka değeri 625 milyon euro

Türkiye’de futbol yerel kaldıkça, o makinenin ürettiği ürün ve getirisi dünyaya yayıldı.

 Bu süreci kaçıran Türk futbolu, uluslararası turnuvalarda maç bazında kazanımlarla kendine yer bulmayı denedi; fakat artan borç yükü Avrupa ile arasında büyük uçurumlar yarattı.  

Türkiye Süper Ligi’nde, marka değeri için saha içinde binin üzerinde kişi görev yapıyor.

 18 takımda 520’den fazla kayıtlı futbolcu bulunuyor. Bu futbolcuların 245 tanesi yabancılardan oluşuyor.

 Yine bu takımların teknik, sağlık ve destek ekiplerinde yaklaşık 400 kişi görev yapıyor.

 Ligde toplam 90’ın üzerinde hakem maç yönetiyor. Rakamların alt üst hata payları olabilir.

 Bu marka değerinin oluşmasını sağlayan her ürün, onların üretiminden çıkıyor.

 Toplam değeri yaklaşık 625 milyon euro civarında olan Türkiye Süper Ligi için 1010’dan fazla kişi üretim bandında çalışıyor. 

 Fakat Türk futbolunda Ar-Ge yok ve dar alanda top oynanıyor. Bu dar alanda oynanan futbol, 82 milyon nüfusa yayılmayıp sadece kendi içindeki paydaşlarına kazandırıyor.

 Bu arada alt lige düşen kulüplerin geliri, bir anda düştüğü için borçları da artıyor ve bir kısır döngü de burada başlıyor. 

Aynı hocalar, aynı futbolcular ve aynı sorunlar.

 Türkiye’de 4 büyük kulübün toplam borcu yaklaşık 1,7 milyar euro.

 Bu borcun kapanması ve kapanırken başarı yakalanması kolay değil.

 Bu açıdan yaklaşık 9 milyar  euro değerindeki Premier Lig ile yarışmak imkansız.

 Türk kulüplerinin Avrupa’nın önde gelen kulüpleriyle rekabet etme şansı bir yana, aynı sahada maç yapma olanağı bile her yıl giderek azalıyor.

 Bu sebeple marka değerini bizim belirleme şansımız yok.  Futbolda kaçan bu treni yakalamak orta vadede imkansız.          


Marka değerinde basketbol şimdilik futbolun üzerinde

Son yıllarda futboldaki başarısızlık ve umutsuzluktan sonra basketbolda yaşanan süreç taraftarlar için yeni bir hikaye yarattı.

Eurolig’in giderek yayılması ve büyümesi yeni fırsatların önünü açarken, kendine meydan okuyacak bir yer arayan kulüpleri, elit bir grubun bir üyesi yaptı.

Fenerbahçe taraftarı futboldaki her başarısızlıktan sonra, dönüp basketbola ve koçlarına baktılar; oradaki hikayenin canlı tanığı ve paydaşı oldular.

Konu şampiyonluk ya da kazanmak değildi, sadece kendi markalarının nasıl geliştiğine odaklandılar.

Kulübün bu alandaki yatırımı ve Zeljko Obradoviç ile Real Madrid, Barcelona, Bayern Münih, Milano seyircisi ile eşit konuma geldiler.

Her yıl 7 bin kombine bilet satılan Fenerbahçe Beko'da, Eurolig maçlarını ortalama 11 bin kişi salonda izliyor.

NBA ortalaması 18 bin kişi. Fenerbahçe, son 5 yılda Final Four’a kalırken dünyanın çeşitli yerlerinde 1 milyardan fazla kişinin evlerine konuk oldu.

Bu başarılar, Anadolu Efes’in final oynamasında ve bu yıl başarısının devamlılığında tetikleyici oldu.

Türkiye’de basketbolun marka değeri, futbolun marka değerinin şimdilik üzerinde, bu yatırımın maliyeti olsa da olumlu geri dönüşü de mutlaka olacaktır.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.     

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU