Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) Trump yönetimi yeni Ulusal Güvenlik Strateji belgesini yayınladı.
Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS), her yeni yönetimin Kongre'ye iletmek zorunda olduğu, ulusal güvenlik vizyonunu özetleyen, yasa ile zorunlu kılınan bir rapor.
İkinci Trump yönetiminin 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin Hindistan bağlamında analizine geçmeden önce, belgeyi genel bağlamda ele aldığımızda, öncelikle şu sonuç ortaya çıkıyor:
"Çok kutuplu bir dünya bize göz kırpıyor."
Strateji, ABD'nin küresel hakimiyetten çekilme eğiliminin izlenimini veriyor; Washington, daha dar kapsamda, daha sınırlı bir hegemonya arayışında; küresel sorumlulukları dert edinen bir Washington yerine, müttefiklerini özellikle askeri anlamda yük paylaşımına teşvik eden bir Washington görüyoruz.
Belge'de kendi kıtasına yönelik tekrar edilen bir Monroe Doktrini anlayışı söz konusu: Anlaşılan, Amerika kıtası Monroe Doktrini'nin Trump uzantısını görecek ve burada özellikle orta ve güney Amerika, Latin Amerika için bir mesaj var:
"Washington'dan daha fazla kontrol baskısına maruz kalacaksınız."
Amerika'ya yönelen Washington'dan sanki Avrupa'ya bir küçümseme söz konusu; Avrupa ulusları içinde Avrupa'nın gidişatına karşı bir direniş desteği dahi düşünülüyor. Avrupa'ya yönelik aynı zamanda bir ABD çağrısı da var:
"Rusya meselesini bir an önce aşıp, Çin meselesine yönelmelisiniz/yönelmeliyiz."
Evet, gelelim Çin'e: Yeni yayımlanan Strateji'den artık daha açık bir biçimde anlaşılabiliyor ki Washington artık Pekin'i kendine denk gördüğünü daha somut bir söylem ile ifade ediyor gibi görünüyor. Pekin'e karşı bir saygı söz konusu ve bunda büyük olasılıkla iki ülke liderlerinin yakın zaman önce bir araya geldikleri ve taktiksel de olsa uzlaşmış gözüktükleri Busan Zirvesi'nin etkisi hakim. Ancak bu elbette rekabetin terk edileceği anlamına gelmiyor, yalnızca daha kontrol edilebilir bir düzeyde tutulması zorunluluğu hissediliyor ve rekabetin özellikle yapısal boyutu için bir zaman kazanma arayışı söz konusu.
Ve yine Çin özelinde, Tayvan meselesinin artık ideolojik olarak görülmediği anlaşılıyor; ancak statüko devamı için uğraşılacağını anlıyoruz ve bunun için askeri caydırıcılık ön planda tutuluyor. Güney Çin Denizi veya daha geniş Hint-Pasifik konusunda ise Japonya ve Güney Kore'ye bir çağrı var:
"Oyunda daha aktif rol oynayın."
Belge'nin analizinde, Amerika, Avrupa ve Çin başlıklarına ek olarak, Ortadoğu'dan Washington ilgisinin artık uzaklaştığını ve Afrika ile pek ilgilenilmediğini anlıyoruz.
Ve artık gelelim yazının asıl konusuna, Hindistan özelindeki değerlendirmeye:
Hindistan artık Washington önceliklerinin en başında yer almıyor, göz ardı ediliyor ve artık liderlik rolü küçümseniyor; kısacası, daha "işlemsel" bir yaklaşım söz konusu.
Biden yönetiminin savunduğu "Önemli Savunma Ortağı" statüsünden ve Trump'ın ilk dönemindeki "önde gelen küresel güç" tanımından uzaklaşılmış olduğunu anlıyoruz; vurgunun artık ticaret karşılıklılığına ve yük paylaşımına yapıldığını görüyoruz.
Hindistan aslında Hint-Pasifik'te kilit bir oyuncu olmaya devam ediyor; ancak 2025 Stratejisi, Biden yönetiminin 2022 Raporu'na göre daha az ve daha az stratejik ağırlıkla bahsediyor; Biden döneminde yedi kez bahsedilmesinin aksine, yalnızca dört kez geçiyor.
- Hindistan'a yönelik az sayıdaki önemli referanstan biri şu şekilde: "Avustralya, Japonya ve ABD ile devam eden dörtlü işbirliği (Quad) de dahil olmak üzere Yeni Delhi'nin Hint-Pasifik güvenliğine katkıda bulunmasını teşvik etmek için Hindistan ile ticari (ve diğer) ilişkileri geliştirmeye devam etmeliyiz."
- Bir diğer referans da Güney Çin Denizi yollarının güvenliğinin sağlanması ile ilgili: "Bu, yalnızca askeri, özellikle de donanma kabiliyetlerimize daha fazla yatırım yapılmasını değil, aynı zamanda bu sorun çözülmezse Hindistan'dan Japonya'ya ve ötesine kadar zarar görebilecek her ülke ile güçlü bir işbirliği yapılmasını gerektirecek."
- Rapor'da ayrıca Hindistan'ın, "Batı Yarıküre'de ve kritik mineraller konusunda Afrika'da ortak konumu güçlendirmek ve iyileştirmek" amacı ile müttefikleri ve ortakları bir araya getirme çabalarının bir parçası olması gerektiği belirtiliyor.
- Trump, açılış mektubunda yönetiminin "sekiz şiddetli çatışmayı çözdüğünü" ve özellikle "Pakistan ve Hindistan" arasındaki bir savaşı örnek gösterdiğini belirtiyor. Washington'ın nükleer silahlı komşular arasında "barışı müzakere ettiği" iddiası, Hindistan'ın iddiayı kamuoyu önünde reddetmesine ve mayıs ayındaki dört günlük çatışmanın iki ordu arasındaki iletişim sayesinde sona erdiğini açıklamasına karşın, Trump tarafından kamuoyunda elliden fazla kez tekrarlandı.
Biden yönetiminin 2022 Stratejisi ile tezatlık dikkat çekici.
Söz konusu Belge'de Hindistan, "dünyanın en büyük demokrasisi ve önemli bir savunma ortağı" olarak tanımlanıyor ve "Amerika Birleşik Devletleri ve Hindistan, özgür ve açık bir Hint-Pasifik ortak vizyonumuzu desteklemek için ikili ve çok taraflı olarak birlikte çalışacak" deniyordu.
2022'de olduğu gibi, ilk Trump yönetiminin Aralık 2017 tarihli Ulusal Güvenlik Raporu'nda da "Hindistan'ın önde gelen bir küresel güç ve daha güçlü bir stratejik ve savunma ortağı olarak ortaya çıkışını memnuniyetle karşılıyoruz" ifadeleri ile Hindistan'dan yükselen bir güç olarak bahsedilmişti.
Obama yönetimi, iki stratejisinde de Hindistan'a bir ağırlık verilmesi söz konusuydu:
2015 tarihli Belge'de, "Hindistan ile stratejik ve ekonomik ortaklığımızı güçlendirmeye devam ediyoruz" ifadesi yer alırken, bu ilişkinin "dünyanın en büyük demokrasileri" olarak "doğal değerler ve karşılıklı çıkarlar" temelinde şekillendiği ifade edilmiş ve "Hindistan'ın bölgesel bir güvenlik sağlayıcısı olarak rolü ve kritik bölgesel kurumlara katılımının genişletilmesi" desteklenmişti.
Obama'nın 2010 Stratejisi de benzer şekilde Hindistan'ı Çin ve Rusya ile birlikte "21. yüzyılın diğer nüfuz merkezleri" arasına yerleştirmiş, "daha derin ve daha etkili ortaklıklar"ın önemini vurgulamış ve Hindistan ile "stratejik istikrarı teşvik etmek, terörizmle mücadele etmek ve Güney ve Orta Asya'da bölgesel ekonomik entegrasyonu ilerletmek" için birlikte çalışmayı önermişti.
2025 Raporu'nda ---gerçekte Çin'e karşı bir güvenlik şemsiyesi niyeti taşıyan--- Dörtlü Güvenlik Diyaloğu yani Quad dahi neredeyse hiç bahsedilmiyor (!)
Biden yönetiminin 2022 Belgesi, "yeniden canlandırılan Quad"a altı kez atıfta bulunarak, onu aşı ve iklim çözümleri sağlamada birinci sınıf bir ortaklık olarak çerçevelemişti; ancak 2025 Stratejisi ise Quad'dan yalnızca bir kez ve yalnızca Hindistan'ın güvenlik katılımını "teşvik etmek" için bir araç olarak bahsediyor.
Bu noktada Çin'e geri dönelim:
Çin, ABD ulusal güvenlik stratejisinin odak noktası olmaya devam ediyor, ancak bu odak noktasının niteliği ve yoğunluğu önemli ölçüde değişti.
Biden'ın 2022 Stratejisi, Çin'i "Amerika'nın en önemli jeopolitik tehdidi" ve "hem uluslararası düzeni yeniden şekillendirme niyetine hem de giderek artan bir şekilde bunu başaracak ekonomik, diplomatik, askeri ve teknolojik güce sahip tek rakip" olarak nitelendiriyordu.
Trump'ın 2025 Stratejisi ise Çin ile ilişkiyi, öncelikli olarak jeopolitik rekabetten ekonomik yeniden dengeleme yönünde yeniden çerçeveliyor.
Çin'in "zengin ve güçlü hale geldiği, servetini ve gücünü önemli ölçüde kendi avantajına kullandığı" belirtiliyor.
Çin'i ticaret dengesizliği üzerinden okuyan Belge, Çin'in endüstriyel ekosisteminin verimliliğini ve küresel tedarik zincirleri üzerindeki hakimiyetini kabul ettiğini itiraf niteliğinde: "Çin'in düşük gelirli ülkelere ihracatı 2020 ile 2024 yılları arasında iki katına çıktı. Amerika Birleşik Devletleri, Meksika da dahil olmak üzere bir düzine ülkedeki aracılar ve Çin yapımı fabrikalar aracılığı ile Çin mallarını dolaylı yoldan ithal ediyor."
Özetle Rapor'da ideoloji çok belirgin bir biçimde geri plana itilirken doğrudan somut Washington çıkarlarının merkezde olduğu bir anlatı ön planda sunulmuş:
Belge, enteresan bir biçimde, Monroe Doktrini'ne değiniyor ve tüm Amerika'ya yeniden tam anlamıyla hükmetmek gerek diyor; Avrupa'ya, Rusya ile stratejik istikrarı bir an önce yeniden sağla Kİ Çin'e yoğunlaşmak gerek diyor ve Çin'e, gücünün farkındayım derken de Ortadoğu ve Afrika'yı, hatta Güney ve Güneydoğu Asya'yı, "enteresan biçimde Hindistan'ı" umursamıyor.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish